• adı demir ökçe kitabından esinlenmiş 9. nesil yazar.

    (bkz: the iron heel)
    (bkz: ernest everhard)
  • (bkz: yansıma)
  • (bkz: summerfag)
  • aynı yıldızın tozundan yoğrulduğumuzu düşündüğüm yazardır kendileri.
  • kimi zaman mide bulandıran, -hani mutlu oldu ya bir süreliğine-, kaşıntı derecesinde iğrenç bir gülüşe sahip, tembel insan. vıcık bir tohumun, en temiz göründüğü anında, aslında arkasında olabilecek o tedirginlik yaratan endişedir kendisi, karanlık bir huzme gibi, gökten aşağı inerken uyuyakalır ve amacından sapıp boş yere okyanusa çakılır, amaçsızca. bu yüzden en içten küfürlerimi karşılayabilecek teknik kapasiteye sahiptir, fakat o, bir o kadar da, hakkında konuşmaya değmeyecek kadar - daha önce de söylediğim gibi- vıcıktır.

    tabii şimdi kendisini bu kadar gömdükten sonra, ardından iyi şeyler söylemem gerekiyor. bu noktada, tepeden inme olan o gerekliliğe kafam girsin diyorum. onun için kelime lügatımın derinliklerinde sakladığım çok özel tanımlamalar mevcut, fakat ve lakin, insanlık bunları duymaya hazır olmayabilir.

    daha fazla dayanamayaciğim zira, kendisinin her daim mutlu olmasını blablablabla.. evet onlardan bir sürü ve toplangaçlı bir şekilde burada yazıldığını varsayalım ve güzel sözler kuşağını sonlandıralım. noksansın sen, noksan.

    dur ama, çok yıllar önce, bitcoin alabilecekken paramızı başka şeylere harcayıp "karpe di(y)em olum" şeklindeki deepweb muhabbetimizi tarihin tozlu sayfaları arasında terk edişimizi hatırla(t)mak istiyorum. bircoinli o zaman dilimine hiçbir şeyin karşılık gelemeyeceğini.. yine blablablabla.. geçmiyor olum içimdeki o acı, dinmiyor, tükenmiyor, kordan köze dönüşmüyor. bu yazıyı da nasıl sonlandırıcam bilmiyorum, devam ettikçe ediyor gibi.

    varlığın çok yordu be. sırtım resmen eğrildi, yok oldu.

    ha bu arada bu yazı tamamen bir özentilik eseridir, bugüne kadar aklıma gelmediğini kabul ediyorum, ikincil bir böğürtüdür, sağ olsun platon, yıllar öncesinden düşünüp de yolumu, hem de teknoloji olmadan, yapığırmıştır.

    son sözlerim olarak ernestbayabirevırsamting sana; sen, cidden iğrenç ve yoksunmanın dağlarında çırılçıplak koşan ne hayvan ne de insan olabilen, anlamsız seslerden başka bir şekilde hayata katkı veremeyen yaratığın tekisin demek istiyorum, bunu bilmeni istedim "taam mı?"

    son sözlerim (iki) olarak da, kestiğin o günlerin, varoluşsal bir sıkıntı olarak hayallerimde yaşadığını ve gözlerimin en derininde, taa içinde, gülüp oynayan çocukların ellerinde insanlara mutlulukla ilettikleri rengarenk çiçeklerin gölgesinde, küçücük bir umut olarak gerçekliği arzuladığını belirtmeliyim.

    teshekkurler.
  • okumadan önce, sakince yakıtlanmanı(zı) rica ediyorum. evet, burada, bir an duraksamalısın ve "elin sağa sola gidip aradığını bulmalı." sonrasında devam ediniz.

    şu anda belirli bir zaman geçti, burada öylece duruyorum, yazmıyorum, biraz önce sana steam'den hediye oyun aldım, hafif duygulandım vs, biraz böyle "ayhhhhhh hadiiiiii o zamannnnn elller havayaaaaaaa" şeklinde bir elektrik çarpılması yaşadım gibi, ama gibi, çünkü sadece gibi, bilakis olmadı öyle bir şey. olmadı diyorum bak. hop, dur, ben daha anlatıcam, yeni başlıyorum. çizgimden sapacağım, hıhı, bunu yapacağım ("-ğım"lar çok vurgulu).

    nasıl bir şey anlatılır acaba? ifade edilmek istenen bir şey vardır ya içte, hani böyle kımıl kımıl eder ve kendisinin yazıya dökülmesini ister, aha o nedir? bugünkü uğraşım, sevgili ernestoguetamala, senin adına bir kaç güzel bir şey karalamak, ama kafamda hiçbir şey yok. (bu arada bu yazıyı yalnız okuyorsan, suratına tüküreyim, sarılmalı bir şekilde oku, çünkü canlı olmak güzel bir yapısal dışavurumdur) teyleyley. günlerin birikmiş saçmalaması ile, hafif suratta anlamsız gülümsemeyi de oturtunca, ben bu klavyenin başında, sanki gözleri dolmaya müsait ve her an hadi mezarım nerede oraya gömün beni de birazcık şeyolayım yahu dercesine "garib oldumunu."

    yaşını güzelce yaşa. -ha evet, şu anda hala o yaşta değilsin, haha, biliyorum ama tam zamanında sana entari gömecek kadar da dakik bir mahlukat olamıyorum. herkeş merak etsin, acabası bir gün önce mi yoğusa bir gün sonra mıydı ki?

    lan suratsız yazar, bu insan yaşını zaten güzelce yaşayacak, senin burada ifade etmek istediklerin ne? nedir bu döşemeli ve çırpınmalı söylemlerininin sebebi? evet, burada diyorum ki, kendini belli eden her söylem, bir şekilde onaylanma kaygısı güder. (tamam ama birazcık da benden bir şeyler olmalı, çok sıyrılamıyorum kendimden) şimdi ben, burada, hem onaylanma kaygısını güderken, hem de onu söze döküp, "olağanlaştırırken", sana şunu söylemek istiyorum; factorio yeni update'ini yayınladı! yok bunu söylemeyecektim de, ekranın alt tarafında"belirinci" bir an heyezan yaptım.

    farklı bir yere doğru ilerleyiş: hayatına doğan ve sürekli olarak parlayan o statik mor ışık sarmalasın seni; genişleyen ve kocaman olan hayat karşısında, gündüzün eksik olmasın.

    burada bir süre bekledim. not düşmek istediğim bir alan olabilir mi burası? senin mutlulukla bir kaç anlamsız laf söylediğin o anlar aklıma geldi, burada hafif, salakça bir gülümseme kapladı yüzünü, biliyorum, ama yapıyorsun bunu, ben de yapıyorum ve bu bir şekilde kasa açılmasına sebep oluyor. hatta, bütün herkes kendi odasına çekilmişken bile o kasa açılmaları görmezden gelinemiyor. lütfen birileri o kasalara anahtar bilesin, bir şey yapsın. ihtiyaçtan gerekli. bir saniye, tamam, itiraf ediyorum; benim bi ara o kadar çok kasam vardı ki, hangisinin doğru olduğunu anlayana kadar o gıcırtı beynimi sübliminal bir kaosa sürüklüyordu. ve ben bu durumda, hıhı, bu durumda baygınlık geçirmeden hemen biraz önce, pipomu gömçürüyor -idim. sonra nerede olduğumu anlayana kadar, belirli bir döngü tekrar ediliyordu.

    dur ya, acaba burada kendi yaşamsal sıkıntılarıma da değinsem mi, bilmiyorum bu yazı kalacak ya, bir şekilde kendime de çıkar sağlarsam iyi olur gibi derken... şaka olum, benim daha bir sürü yılım var, sen hayırdır ki, orada öyle "l" şeklinde çömelmiş iken sen, bana laf düşer mi? lol, zamanında senin hakkındaki düşüncelerimi kusma sureti ile tüm dünyaya hımkırdığımın kanaatine varmış bulunmaktayım.

    şimdi ciddiyet arzediyorum. güldük, eğlendik, tamam. hem şuraya kadar uzantı dışında okumuş olan biri varsa da, tebriklerimi sunuyorum, güzel bir azim, ancak tüm laf gevelemelerimi geride bırakarak söylemek isterim ki; iyi ki sen varsın. her zaman hayatımda, bana destek oldun, mutluluk kattın. muhtemelen sen olmasaydın ben, kendi başına fikirleri ile kendi kendini yiyen bir "köy delisi" (not ekrem) olurdum. düşüşümde yanımdaydın, ki bu bana göre dünyanın en zor görevini temsil eder, bir an bile beni azarlamadın, benim seni her zaman azarlamamın aksine. ben azarlarım, o ayrı. sana duyduğum saygı, eğer kendi kanımdan biri olsa idin, duyacağımdan çok daha fazla.

    bu arada bana ulaştın ve tüm odağımı bozdun, çünkü büyük bir götsün. (bunu demem gerekiyordu, çok iyiydim satırlar boyunca ve yorucuydu açıkçası). ben, seni çok seviyorum ernestogırgırozistan. odamın derinliklerinde, kendimi bile tanıyamadığım manasız (mana yoksunluğu, bilen bilir, no mana no cry) anlarda emin olduğum, güven verici bir boksun ve, tekrar etmek gerekirse iyi ki varsın.

    not: bu yazı, çok anlamsız bir zaman diliminde, anlam teşkil etmesi gereken cümleler ile birşeylerin sonuna gelirken, ben saygıdeğer ve üstinsan, demek isterim ki, kafamın en bucağı girsin bir yerlerine.

    iyi ki doğdun, çapsız göt.
hesabın var mı? giriş yap