*

  • dits et ecrits'in ilk kitabi. kitlelerin vicdani ve oncusu rolune burunmus klasik entelektuel anlayisinin dibine dinamit suyu ektigini soylemekte fayda var. fazil say'in kafasina atilabilir. acitmaz da bak.
  • foucault entelektüelin yeni rolünü, “herkes hakkındaki ifade bulamamış hakikati söylemek için biraz öne veya biraz yana çıkmak değil, iktidar biçimlerine karşı, bu biçimlerin hem nesnesi hem aracı olduğu yerde mücadele etmek” olarak tanımlamıştır.yeni iktidar ilişkilerinin, yeni iktidarların kuruluşuna hizmet eden bir görüş üretmektense bu ilişkileri analiz etmek, açığa çıkarmak olmalıdır demiştir yüce şahsiyet.
    geleneksel veya organik aydından farklı olarak öncü değil tartışmalar için alan açıcı, açılmış tartışmaları derinleştirici, söz söyleyemeyenlere olanak yaratan bir entelektüel olmalıdır bu ona göre.foucault akıl hastalarının deneyimlerinden, göçmenlerin bilgisine, mahkumların yaşantılarından, köylü ayaklanmalarının tarihine kadar insanlığın karanlıkta kalmış yönleri ile ilgilenerek kendi pratiğinde de bu işlevi yerine getirmeye çalışmıştır.
    ''her türlü deneyimi konuşturmak, konuşma yeteneğini yitirmiş olanlara, dışlanmışlara, can çekişenlere kulak vermek gerekir. çünkü biz dışarıda bulunuyoruz, oysa ki mücadelelerin karanlık ve yalnız yüzüyle gerçekten karşı karşıya olanlar onlardır. batı’da yaşayan bir felsefe pratisyeninin görevinin bütün bu seslere kulak vermek olduğu kanısındayım.”

    öte yandan foucault, temsiliyetin meşru olmadığını savunurken, entelektüelin de evrensel iddialarla çıkıp, ortak sesi temsil etme de rolü olamayacağını söyler. entelektüel, mücadeleye bilgisini sunan ve mücadelesini kendi uzmanlık alanı(okulda,hastanede,ofiste) dolayısıyla siyasallaştıran kişi olarak tanımlanır. halka öncülük etme arzusunda, direnişin kurucu unsuru olarak devreye giren aydın rolünü reddeder. entelektüel üzerine analizlerini derinleştiren foucault, direnişin öncüsü olmuş aydınlar için, “evrensel entelektüel” tanımını kullanır.foucault’nun itiraz ettiği sol entelektüelin rolüdür:
    “sol entelektüel uzunca bir dönem boyunca hakikat ile adaletin efendisi olma kapasitesini taşıyan kişi olarak konuşmuş ve böyle konuşma hakkına sahip olduğu kabul edilmiştir. bu entelektüel evrenselin sözcüsü sıfatıyla dinlenmiş ve ya da dinlendiğini iddia etmiştir. bir entelektüel olmak, bir ölçüde hepimizin bilinci/vicdanı gibi bir şey demekti. nasıl proletarya kendi konumu gereği evrenselin dolayımsız, kendinin bilincinde olmayan taşıyıcısıysa; entelektüel de ahlaki, teorik ve siyasi seçimi yoluyla bu evrenselliğin bilinçli ve gelişkin biçiminin taşıyıcısı olmaya özenir. böylece entelektüel; karanlık, kolektif biçimi proletaryada cisim bulan bir evrenselliğin berrak, bireysel biçiminin taşıyıcısı olarak görülür. günümüz entelektüelinin durumunu şu cümlelerle açıklar:

    'yıllar var ki artık entelektüelden bu rolü üstlenmesi istenmiyor. simdi “teori ile pratik arasındaki bağlantı” yeni bir biçim aldı. entelektüeller, “evrensel”, “örnek alınacak”, “herkes için adil ve doğru” olanın kipliğinde değil; spesifik sektörlerde, kendi yaşam ve çalışma koşullarının onları konumlandırdığı noktalarda çalışmaya alıştılar. kuşkusuz bu onlara, yürütülen mücadeleler hakkında çok daha doğrudan ve somut bir bilinç verdi. tabii buna bağlı olarak da spesifik, “evrensel olmayan” ve genellikle proletaryanın ya da kitlelerinkinden değişik sorunlarla da karşılaştılar.'

    sonuç olarak bir mücadelede tek tek ve önder rolüne kendini hazırlayan aydın yerine kitlesel güç içinde kendi alanında bir emekçi olarak mücadele eden aydın rolünü tanımlamış olmasıyla yeni olanaklara işaret ettiği söylenebilir.
  • chomsky'nin unlu bir yazisinin konusu.
    http://en.wikipedia.org/…nsibility_of_intellectuals
  • 'entelektüel hâlâ hakikati görmemiş olanlara, hakikati söyleyemeyenler adına, hakikati söylüyordu' diyor fuko bu kitabında, tam da türkiye entelijansiya özeti gibi.

    imtiyaz ve korku bileşke haline gelince ortaya çıkan manzara budur.

    talan edilmiş sefiller toplumu, çürük edebiyat cemaati, fildişi kulesinde yaşayan sanatçılar ve banliyölerinde ölmeyi bekleyen milyonlar...

    kabe'ler, kuleler, kiliseler ve camiler bir ruhun önüne dikilmiş bentler olarak durdukça hakikati söylemesi gerekenler kendi dillerine pranga vurmaya devam edecekler, imtiyazlarını korumak için.

    kanun hükmünde bir belagat ile dört duvarı boylama korkusu mu yoksa konforu ve seçkinliği ile caka satmaya devam edecek bir hayat mı?

    elalemin enteli nüshası ektedir;

    görsel
hesabın var mı? giriş yap