• aziz nesin'in ilk baskisi 1956'da, son baskisi da nesin yayınevi tarafindan aralık 2004'de yapilan oyku kitabi.

    (bkz: apona fuari)
  • içinde çok güzel öykülerin yer aldığı bir aziz nesin eseri.
    (bkz: ev yaptıracaktı)
    (bkz: işiniz oldu gayrı)
    (bkz: ileri gelen adamlar)
    (bkz: bizim apartmanın sahibi)
  • sekizinci nesil yazar.
  • (bkz: sinirli adam)
  • bir aziz nesin öyküsü.

    şöyleki;

    damda deli var-aziz nesin
    bütün mahalle ayağa kalktı:
    — damda deli var!
    sokak, bir baştan bir başa, deliyi seyre gelenlerle dolmuştu. önce karakoldan, sonra müdüriyetten araba ile polisler geldi. arkadan itfaiye yetişti. delinin annesi,
    — yavrum, oğlum, in aşağı!… hadi çocuğum!… diye yalvarıyordu.
    deli,
    — muhtar yapmazsanız, kendimi aşağı atarım! diyordu.
    itfaiye erleri, deli aşağı atlarsa tutabilmek için branda bezini açtılar. dokuz itfaiyeci, uçlarından tuttukları branda bezini apartımanın çevresinde dolaştırmaktan ter içinde kalmışlardı. komiser,
    — rica ederim, in kardeşim aşağı! diye yarı korkutmak istercesine, yarı da yumuşak bir sesle deliyi kandırmaya çalışıyordu.
    — muhtar yapın ineyim! yoksa kendimi aşağı atarım.
    yalvarmak, yakarmak, korkutmak hiçbiri para etmedi.
    — kardeşim, yahu… in be aşağı!
    — şunlara bak!… beni aşağı indireceğinize siz yukarı çıksanıza…
    kalabalıktan biri,
    — muhtar yaptık diyelim, dedi.
    başka biri,
    — olmaz yahu, dedi, deliden muhtar olur mu hiç?
    — allah allah… sahiden muhtar yapacak değiliz ya…
    bastonuna dayanmış bir ihtiyar,
    — olmaz, dedi, sahiden de, şakadan da yapsanız olmaz.
    — belki iner…
    — inmez. ben bunları bilirim. bir kere yukarı çıktılar mı, artık inmezler.
    — hele bir kere aşağı insin, kolay!
    — inmez!
    aşağıdan birisi,
    — seni muhtar yaptık! diye bağırdı, haydi in aşağı!
    deli oynamaya başladı:
    — inmem! şehir meclisine üye yapmazsanız, kendimi aşağı atarım.
    ihtiyar etrafındakilere,
    — nasıl, dedi, ben size demedim mi?
    — istediğini yapalım.
    — ne yapsanız inmez, insan bir kere dama çıkacak kadar delirdi mi, artık aşağı inmez.
    komiser,
    — yaptık, dedi, seni şehir meclisine üye yaptık hadi kardeşim in aşağı da arkadaşlarını bekletme!…
    — inmem! belediye başkanı yapın ineyim!
    ihtiyar,
    — gördünüz mü, dedi, vaktiyle gerekti. şimdi hiç inmez.
    ter içinde kalan itfaiye komutanı,
    — yani belediye başkanı yapsak ne olur, dedi, yapalım. sonra iki elini ağzına boru yapıp yukarı seslendi:
    — in kardeşim!… seni belediye başkanı yaptık, in de vazifene başla!
    deli göbek atarak,
    — inmem, dedi, bir deliyi belediye başkanı yapanların arasında benim ne işim var? inmem!
    — peki, ne istiyorsun?
    — bakan yaparsanız inerim!
    aşağıdakiler kısa bir tartışmadan sonra,
    — peki, dediler, seni bakan da yaptık! haydi artık in aşağı!… in… bak herkes seni bekliyor.
    deli, elini burnuna götürüp nanik yaptı:
    — inmem! bir deliyi bakan yapanların arasına iner miyim ben!…
    — haydi kardeşim, seni bakan da yaptık, öbür bakanlar seni bekliyor haydi in!…
    — yağma mı var, ineyim de beni tımarhaneye kapatın! inmem!…
    ihtiyar adam,
    — boşuna uğraşmayın, inmez! dedi. ben bu delileri gayet iyi bilirim. sizi de bakan yapsınlar, siz de inmek istemezsiniz.
    deli, barbar bağırıyordu:
    —- başbakan yapmazsanız, karışmam, kendimi aşağı atarım.
    — yaptık!… diye bağırdılar, seni başbakan yaptık.
    ihtiyar adam,
    — inmez! dedi.
    deli tekrar oynamağa başladı sonra da,
    — kral yapın, ineyim! dedi, kral yapmazsanız kendimi aşağı atarım.
    ihtiyarın dedikleri doğru çıkıyordu. ona danıştılar.
    — ne dersiniz? kral yapalım mı? ihtiyar,
    — iş işten geçti, dedi, artık ne derse yapmak zorundasınız. bir kere nasıl olsa başbakan oldu.
    — seni kral yaptık birader! diye bağırdılar, haydi bakalım, artık in!…
    damda göbek atan deli,
    — inmem! dedi.
    — ne istiyorsun? kral da yaptık işte!
    — yaaa… inmem imparator yapın ineyim, yoksa kendimi aşağı atarım.
    ihtiyar,
    — atar, dedi.
    — yaptık! diye bağırdılar seni imparator yaptık haydi gel aşağı!
    deli,
    — sizin gibi sersemlerin arasında benim gibi imparatorun ne işi var? dedi
    — peki, ne istiyorsun? söyle de onu yapalım. in be kardeşim!
    damdaki deli,
    — ben imparator muyum? diye sordu.
    aşağıdan bağırdılar:
    — imparatorsun!
    — mademki imparatorum canım isterse inerim, istemezse inmem… inmiyorum işte!
    komiser kızdı:
    — atlarsa atlasın be!… bir deli eksik olur dünyadan!… diye düşündü.
    düşündü ama, basma bir iş çıkabilirdi. itfaiye komutanı ihtiyara,
    — şimdi ne yapacağız? diye sordu, bu deli hiç aşağı inmez mi?
    — iner.
    — nasıl?
    — bırakın da ben indireyim!
    herkes ihtiyarın deliyi nasıl aşağı indireceğini merak ediyordu. ihtiyar, damdaki deliye,
    — imparator hazretleri!… diye bağırdı, acaba altıncı kata çıkmak arzu buyurulur mu?
    deli gayet ciddi,
    — pekâlâ, dedi.
    dama açılan delikten içeri girdi. merdivenleri indi. altıncı kat penceresinden kalabalığa bakıyordu. ihtiyar,
    — haşmetpenah!… beşinci kata çıkmak istemezler mi? diye sordu.
    deli,
    — çıkarım! dedi.
    herkes şaşkınlık içindeydi. dördüncü kat penceresinden kalabalığı seyreden deliye ihtiyar,
    — saygı değer imparatorum, acaba üçüncü kata çıkmak arzu buyururlar mı? dedi.
    deli,
    — elbette! diye cevap verdi.
    deli üçüncü kat penceresindeydi. artık damdaki gibi göbek atmıyor, oynamıyordu. üzerine sahici bir kral ciddiliği gelmişti.
    — muhterem imparatorumuz, ikinci kata çıkmak istemezler mi?
    — isterim.
    ikinci kata da inmişti
    — zâtı haşmetpenahîleri birinci kata çıkmak arzu ederler mi?
    deli sokağa gelmişti, kalabalığın arasındaydı. doğruca ihtiyarın yanma gitti. elini ihtiyarın omuzuna koydu,
    — ulan, dedi, senin de deli olduğun nasıl belli… deli, delinin halinden anlar.
    sonra komisere,
    — haydi bakalım, şimdi beni bağla da tımarhaneye gönder, dedi. deliye nasıl muamele edilir, öğrendin mi?
    deliyi götürürlerken, meraklı bir kalabalık ihtiyarın etrafını sardılar:
    — beybaba, nasıl yaptın bu işi yahu?
    ihtiyar,
    — eeee… dedi, kolay değil, kırk sene politika içinde yuğrulduk.
    sonra bir göğüs geçirerek,
    — ah, ah!… dedi, şimdi bacaklarımda derman olsa,, ben de dama çıkardım, kimse de aşağı indiremezdi…
  • "şevket süreyya aydemir anlatmıştı: moskova'da bir hastanede yatarken, aydemir'in yanındaki yatakta kitap okuyan bir hasta kahkahalarla gülmektedir. kitabı merak eder aydemir, bir de ne görsün, aziz nesin'in damda deli var adlı kitabının rusça çevirisi değil mi!" - mustafa şerif onaran

    (aziz nesin günleri 29 - 30 haziran 1996, edebiyatçılar derneği yay., ankara, 1996, s. 7 / 8)
  • yetmişli yılların sonlarına doğru, bir şehir hatları vapurunun açık güvertesinde gördüm onu... pötübör bisküvisini çaya banan ufak tefek kır saçlı amca aziz nesin'den başkası değildi. tutumlu bir insan olduğunu bilmekteydim. çünkü ayakları da ufaktı ve küçük geleceğini bile bile ucuz çocuk reyonundan en büyük numaralı ayakkabıyı satın almıştı. günlerce ayağı cenderede olduğundan, işkence yaşamıştı ayağını yorganına göre uzatmak uğruna... kitaplarının arkasında resmi olduğu için tanımıştım onu.

    neler çektiğini, hangi imkansızlıkların üstesinden gelerek bu yerlere geldiğini de okumuştum. aziz amca, ilk öykü kitaplarından geriye kalan'ı (bkz: geriye kalan) oldukça güç koşullar içinde çıkarttı. reklam bütçesi olmadığı için beyaz bir yalan uydurmuş ve gazeteye ilan vermiştir. "intihardan vazgeçtim" başlıklı ilanda "intihar için evden çıktığı bir sırada eline bir kitap tutuşturulduğundan" demle ilan marifetiyle kitabı hakkında farkındalık yaratmayı başarmıştır. o zaman ne arar click bait (bkz: click bait) internet!
    kapak tasarımını bile kendisi yapmıştır.

    o zaman tüm harçlıklarımı kitaplarına yatırırdım. sadece bir kitabı eksik kalmıştı okumadığım. "damda deli var" tekin yayınevi'nde kalmamıştı. (bkz: tekin yayinevi)

    vapur karaköy'e (bkz: karakoy) yanaşmaktayken yanına ilişiverdim. kendimi takdim ederek, meramımı anlattım. artık cem yayınevi (bkz: cem yayinevi) ile çalışmaya başladığını söyledi ve zaten vilayetin karşısındaki yayınevine gittiğini, kendisine iştirak etmemi söyledi.

    ve ben muhtemelen 64 model bir lincoln bir dolmuşla aziz amcayla yan yana hayatımın en müstesna günlerinden birini yaşamaktaydım. düzayak mağazaya girdik ve eksik kitabımı ona imzalatıp, vedalaştım.

    onu bir kez de yıllar sonra bir davette görmüş ve saygılarımı sunmuştum. ruhu şad, vakfının arazisinde gömülü olduğu toprağı üstünde pürneşe oynayan çocuklar mutlu olsun!
hesabın var mı? giriş yap