• sabirtasi yazarlardan olup da sol frame'de her gordugune atlamayan dokuzuncu nesil. kendisine iyi eglenceler diliyoruz.
  • pek severim kendisini abim derim bağrıma basarım ama sorsanız şimdi başka bir ayrıntı, bir şeyi de anımsamam .öyle bir kardeşlik işte. hoş gelmiş sabırtaşı yazar. *
  • şu sıralar budapeşte fethinde olduğundan sözlükte eksikliğini hissettiğim badim.. pek iyi, pek centilmen bir dosttur kendileri.. yurda ve sözlüğe dönmesini bekliyoruz..
  • 2000'li yılların başında, vestel veezy bilgisayarından kablonet ile bağlanarak bana gösterdiği ve esasen ilk bakışta çok da bir şey anlamadığım ekşi sözlük ile beni tanıştıran insan...

    akabinde kendisiyle birlikte 4. nesilden başlayan ve 6 vs. derken sabrımızı zorlayan bir çaylaklık döneminin akabinde yeniden sözlükte boy gösterdik.

    intenet başında ya da falanca mahalle filanca sokakta konuşacak başka bir şey kalmamacasına konuştuktan ve her şeyi paylaştıktan sonra yanımda hep bu adam vardı..

    kendisi, ünlü türk düşünürü yaşar ipek'in bir şarkısında yer alan "bir alo de gelmezsem gençliğim solsun" dizelerinin gerçek hayata yansımasıdır bir anlamda benim nezdimde.

    çeşit çeşit coğrafi, fiziki, siyasi türkiye ve avrupa haritalarını gece yarısı önümüze açıp, "bu gece nereye gitsek lâ?" diye özgürce ve serserice düşünülebilecek yegâne insandır.

    aşti'ye gidip "abi neresi var?" diye sormaktır, "abi sosssoğandır*"

    iztvperver'dir, "budapeşte top 20"'de halkın sms oylarıyla tam 4 hafta listelerden inmemişliği vardır..

    dildir, tarihtir, coğrafyadır, fuck...öhöhmöhm... hepsini yalayıp yutmuşluğu vardır.. paint'de başladığı picture editing hobisini zamanla ilerletmiş ve deviantartçı bir insan olup çıkıvermiştir gözlerimin önünde..

    izlediği film sayısı izlemediklerinden fazladır (except nous) filmlerin durağanlık ve sıkıcılık katsayıları ne kadar artarsa, kendisi de o filmi o kadar beğenir..

    sözlerimi burada noktalarken, başta sayın kurucum, saygıdeğer meslektaşlarım ve sevgili öğrencileri selamlarım..

    (bkz: yonja testimonialı tadında entry girmek)
  • boş zamanlarını ilber ortaylı, nuri bilge ceylan ve serkan ercanla üniversite hapis atarak geçirdiğini düşündüğüm özünde tarih dersleri kıvamında bir adam olmasına rağmen bunu inkar eden insan. halbuki popüler entrylerini şöyle bir sıyırıp attığınızda aralardan çok anlamlı tarih, sinema ve mekan entryleri ışıldar. şu sıralar matbaanın tarihi ve ibrahim müteferrika ile bozmuş olmasına rağmen bu konularda henüz içini sözlüğe dökmemekte, biz sevenlerini üzmektedir.

    filolojiyi bilgelik sevgisine çevirmekteki ustalığı kendisine şimdilik ana dili gibi 3 dil kazandırmıştır. ural altayı sever. rusçayı henüz öğrenemediği için pişmanlık duyar. zeytin ve zeytinyağının düşmanı, sporun ve sporcunun dostudur. (bkz: fıratpen)

    budapeşte mi istanbul mu karşılaştırmasının sonucu her zaman pragtır onun için. bu yüzden değişik ve derişiktir. şu sıralar tecrit günleri başlamış olmasına rağmen güneşli günlere olan inancı asla sarsılmaz. bir gece ansızın motivasyon mesajıdır ya da abuk sabuk illerdir. en uzun yolculukta yanınızda götürmek isteyeceğiniz tek varlıktır.
  • (bkz: #19253399)

    mis.
  • toplum baskısı olmadan calippo yiyebildiğin dönemlerden beri insanları hayatında tutmak zor zanaat. nefes alma istikrarımı bile nasıl koruduğumu düşünüp hayretler içinde kalırken, şu satırların göstergesinin bu nefes alıp vermelerin çeşitli biçimlerine şahit olmuş olması bile mucize kavramının işkembeden ortaya atılmamış bir kavram olduğuna işaret ediyor. asıl ilginç olan alışverişler esnasında geçen zamanın, yaşıyorken, bilincin, aslında hep aynı hayatı yaşadığımızı bize dikte ettirerek zihni yanılgıya düşürme eğiliminde olmasıdır. insanoğlunun eğilimi, yaşadığı başka başka yaşamları kategorize ederek kimi zaman ayırıp kimi zaman birleştirmesi, neden-sonuç ikileminden kurtulamadığı için de hep bir sonuca varmaya kendini zorlaması, vardığı sonuçta illa ki içinde şikayet teması barındıracağından hayatın aynılığına varıyor olmasından ibarettir.

    birlikteyken sarıldığın, kolunu omzuna atıp hararetle birşeyler anlattığın, ağzını, tıka basa doldurduğun kahkahalarla, hiçbir utanma yaşamayarak ardına kadar açtığın insanlara veda ederken uzun uzun sarılırsın, belki bir daha bu yaşanmışlıkları paylaşamam diye. ileride o insanla geçirdiğin zaman aslında aynı zamanmış gibi gelir sana, çünkü hiç adamakıllı vedalaşmamışsındır. "tamam lan bu son bak fotoyu da çekiyoruz iş bitiyor, birbirimizi bir daha anca kaldırımda görüyoruz, yalandan hal hatır soruyoruz."u düşünürken avuç içlerinin sırtta perküsyon çaldığı sarılmalar; basit tokalaşmalar ve "bir başka yaşamda görüşürüz" dilekleri kadar etkili olamıyor örneğin. kaç yıl oldu hatırlamıyorum uzun soluklu vedalaşmaları yaşayalı. ve kaç insanla karşılıklı mahzar olduk buluşma sürelerinin bitiminde. hiç birisi kararlı bir el sıkma ve içten bir temenniden ibaret olamadı.

    belki de bu yüzden birşeylerin peşinde dolanıp dururken, nüfusu karayollarının mavi tabelalarındaki rakamları bile gölgede bırakacak kadar korkutucu yerlerin, herhangi bir altyapıya dayanmadan kurulagelmiş semtlerinde, mahallelerinde, meydanlarında; bazen ağır ama asil bir koku, bazen ağızdan öylesine çıkan anlamsız bir ünlem, bazen de koyu bir kahvenin bile güç bela toparlama sağladığı yüzümde, onca yitik suratın arasında ışıldayan, kalabalığın arasındaki hafif tebessüm olmak, o anları edebi bir bakışla mahsus çekip çıkarttığım için değil, gerçekten o anlar yaşanıldığı için yakalanılagelir "zaman". nasıl ki olasılık kaderi rasyonalize eder, nasıl ki kader olasılığı mantık sınırlarının dışına bir yere atar, ama neyin ne olduğu aslında hiç bir zaman bilinmez ya. rastlaşmaların, üzerine soru sorulmayacak kadar arttığı bir ortamda "bir başka yaşamda görüşürüz" demenin ne anlamı var? hiç işte. bir yaşam biter diğeri başlar. zamanı kolundaki saat ile ayarlayan için de, ona başka başka anlamlar yükleyen için de zaman, kronolojik duvarları zorlayan kırılmalardan ibarettir. kırılma bir sigara arası da olur, bireysel geçmişin önemli aşamaları da, aslında yaşanıldığı hiç algılanamayacak yalnızca sezilebilecek olan geçmiş te.

    tüm bu aşamalarda yanı başında olan adama yine basit bir el sıkmayla veda edip, geri dönülemez olduğunu düşündüğün bir ayrılığa daha yelken açarken, hüzünlenmeyi durduran ümit, kendi öz anlatısını da aşan kelimelerle hayat buluyor. "bir başka yaşamda görüşürüz kardeşim..."
  • abim dediğim badim, şimdi beklemekteyiz bitirip gelsin şu askerliği. ama konu o değildi.
    nice senelere!
  • tamirat, tadilat, tesisat, sıva, lehim, zemin döşeme, elektrik - elektronik, teknoloji, mobilya, nakliye, montaj vb. işlerde en az inspector gadget ya da cevat kelle kadar donanımlıdır, bilgilidir.

    how it's made program danışmanı gibidir; 444cbng'dur; arayıp sorarsınız; akıl alırsınız.

    yarın öbür gün işyeri açmaya kalksa, 78 unvanlı şirketler gibi bitmek bilmeyen upuzun isimli bir şiketi olur.

    bitti mi sandınız?

    evcil hayvan bakımı ve mutfak hünerleri konusuna başka bir entry'de bilahare değinirim.
  • 90 lı yıllar türk popu hakkında hoş entryleri olan yazar.
hesabın var mı? giriş yap