• altıncı nesil yazar. kendisine zamanında oya ile kaya'nın maceralarının hediye edilmemesinin nick seçimindeki trajik izdüşümünü takip etmek mümkün.
  • nehir'in kalp şeklindeki çay kaşıkları.
    http://www.nehirmagaza.com/…catalog/product&pid=446
  • blogu var. deneme, anı, insan hikayeleri, nadiren sinema, resim, müzik, bilim üzerine yazar. yine nadiren bazı ders notlarını blogu üzerinden paylaşarak amme hizmeti sunar. geçmişte ay ay gündem konularına da yer verirdi. artık öylesine, kafasına göre takılıyor.
    https://canilecananlar.blogspot.com/

    (bu da karma videolar yüklediği youtube kanalı.)
  • içi nefret dolu, saldırgan bir insan. suya sabuna dokunmayan, sevgi kelebeği tarzındaki entry'lerine kanmamak lazım. gerçi çok fazla entry'sini okuyamadım. bir internet sitesine yönlendirme amaçlı yazdığından entry'leri teaser tadında. okunmuyor. neyse, saldırgan...

    bu tür vakalarda genelde toplum tarafından kabul edilmediğini hissetme kaynaklı sorunlar söz konusu olabiliyor. çocukluk dönemini çözümlemek gerekli. kendisine yardımcı olmaya çalıştım ama ona da saldırıyla karşılık verdi. şuraya bir link bırakayım da, belki bir gün yardım aramaya karar verir.

    https://www.psikolium.com/…lerde-onay-alma-ihtiyaci

    not: websitelerine link verdiğim kurumla hiçbir bağlantım yok. sayfayı google'dan buldum. benimle bir ilintileri olmadığı ve konuyu gayet güzel açıkladıkları için onları seçtim. eşdeğer hehangi başka bir kurum da yardımcı olabilir.
  • sevgi kelebeği tarzında entry'leri olmayan birisi.

    gelelim saldırganlığına...
    can ataklı'nın gazete köşesinde paylaştığı bir görselin, internetten apartma ve yanlış bilgilerle dolu olduğunu belirttiği entrysine (bkz: #142361570) cevaben özelden "doğulu, muhafazakar bir aileden geliyoruz sanırım" diye yazan şahsiyet kendisine saldırgan diyebilir ancak.

    ne var ki hem toz pembe, "suya sabuna dokunmayan sevgi kelebeği entry'ler yazıp" hem de nasıl "içi nefret dolu" olduğunu ben de şimdi merak ettim açıkası.
    maalesef bu gülseren budayıcıoğlu tarzı diziler, herkesin önüne geleni tanımadığı etmediği halde "çocukluğuna inmeye davet etme ritüeli" üzerinden saldırgan ve tehditkar faşizan bir dilin yerleşmesine sebep oldu. (hem de haksızken) haklılığını kanıtlamak adına; karşılıklı olarak anlam dünyasında zerre kadar yeri olmayan başkasını kanırtmak için çocukluğa davet edecek kadar kendini paralayan insanların kendisini "sağlıklı" gördüğü bir zaman ve mekana düşmek de bu zamanın bir karmaşası demek ki.
hesabın var mı? giriş yap