• (bkz: dinleti).
  • tahkiye
  • edebiyatta bir olay dizisini anlatma biçimi, hikayeleme, hikaye etme. *
    ing. narrative
  • bir anlatıcı tarafından, belli bir bakış açısıyla, belli bir amaç doğrultusunda, belli bir okuyucuya / izleyiciye / dinleyiciye aktarılan, içinde olaylar dizgesi ve bu olayları yaşayan insanları barındıran metin.
  • mantıksal olarak birbirleriyle bağlantılı, zaman içinde gerçekleşen ve tutarlı bir konuyla bir bütün haline getirilen iki ya da daha fazla olayın (ya da bir durum ile bir olayın) aktarılmasıdır.
    örneğin; x ders çalışıyor- bardak kırıldı şeklindeki iki cümleyi; "x ders çalışıyordu,masanın üzerindeki bardağa eli çarpınca bardak yere düşerek kırıldı" şeklinde tek cümle haline getirdiğimizde ortaya çıkan dilsel ve edebi durum anlatıdır. bu anlamda haberleri de bir anlatı türü olarak değerlendirmek yanlış olmaz.
  • turgut uyar şiiri. (bkz: toplandılar)

    o herif saatine baktı
    herhalde üçe beş vardı
    herifin eni haritalarda
    belli başlı haritalarda
    doğudan batıya kadardı

    nasıl hatırlamazsın nasıl
    bir çiçeğin sapını birlikte dişledik
    güneşi gübre gibi emen
    kapıların arkasında kaldık
    yanlış anahtarlar gibi
    nasıl hatırlamazsın
    birlikte sıtma geçirdiğimizi
    karnımızı güneşten koruyarak
    cılız kollarımızı

    ceketi göbeğine dardı
    akşamın solgun ineğini
    ve dingin bahçesini o ineğin
    sütünü sevincini sağardı
    geceyi ve gündüzü
    bümbüyük düşünü yine solgun bir kamışın

    nasıl hatırlamazsın
    hüzünlü solumaları
    cılız kollarımızı
    ay ışığında kamışları aralayan
    memelerine kösnüyle bir bomba yerleştirip
    çarşaflarla oynayanları

    herif baştan beri vardı
    suyu o tutardı, ışığı o satardı
    kağıdı bir basımevinde paraya çevirince
    gemileri buğdaydan petrole çevirince
    sen de kimsin, diye sorardı

    bak: her şeylerini alıp geldiler
    bir şeyleri eksik kaldı
    şimdi uzakta bir haftalık ölüler
    ve mermiler sandık sandık
    mayıs bizim ülkemizde bir kuştur
    durmadan öter öter öter
    hatırla, biz sıcaktan ve kuştan ölmeyiz
    bizim vaktimiz ne zaman, hatırla
    sadece direnmekten usandık

    herifin kemerinde bir ordu vardı
    soysuz bir tabanca yerine
    ve tartışma uzayınca
    hong kong'da mudanya'da
    elini hemen beline atardı
    o zaman bir buzul, yaşlı bir buzul
    bilinmedik bir dağ başında
    usul usul kayardı
    herifin saati vardı
    durmadan saatine bakardı

    nasıl hatırlamazsın
    bir gün öldüğümüzü
    gök kadar çok yıldızlı
    çok yıldızlı bayrakları
    iyi pişmiş bir tavuk gibi böldüğümüzü
    hatırla kendi yüzünü
    en doğru haritayı
    en doğru yeryüzünü
    nasıl hatırlamazsın
    biz de saate baktık
    alanlar alabildiğine, o zaman biz
    biz o zaman şu kadardık
    ve cılız kollarımız
    ölümler, kıyımlarla
    bir güneş yaptı aydan
    ne hazırlanıyorsa, bil
    ne hazırlanıyorsa
    orada biz de vardık
  • yaşam içindeki kırılmaların sayfa üzerindeki haritasıdır anlatı. kitaplaşmış bir anlatı kişinin fay hattıdır. bazı kitaplar okuyanlar üzerinde sarsıntılar yaratır çünkü büyük depremlerden sonra ortaya çıktıklarından artçı şoklar hala hissedilebilr haldedir.
  • bugün altyapı kurumlarından daha önemli olduğunu düşünüyorum. anlatıyı tekelleştiren her şeyi alır.
  • "bütün büyük anlatılar yalnızlıktan yontuldu.
    (...)
    bu yüzden, buraya kadar, yerini kestiremediğimiz bir ağrı gibi, bedenimiz içinden dışarıya doğru, zorlukları yene yene yükselen yalnızlığın, o anda zayıf bir yerimizden, evet daha çok utanılacak bir yerimizden ortaya çıkıvereceğinden korkmalıyız." cahit zarifoğlu

    sinemada yavaş anlatı (durgun anlatı) ile ilgili (bkz: askıda tutma)*.

    "bu daha önce tarr'ın anlatı sanatının en önemli unsuru dediğim şeydir: gerçeği saklamaksızın yanılsamaya inancı teşvik. (...) sonunda anlarız ki her şey başta zannettiğimiz gibiymiş." andras balint kovacs - the cinema of bela tarr the circle closes

    "ayrımlar, hikayenin normunu varsayar. bu kısıtlama aynı zamanda bir kaynaktır. bela tarr'ın krasznahorkai'nin* romanlarından yola çıkarak çektiği filmler, bu romanların ona sunduğu, aldatıcı amaçlar hakkındaki döngüsel hikayeler ile bunlarda bulduğu görsel bir senaryo kurma olanağı arasındaki gerilimden oluşur. bu görsel senaryo, süregelen durumların gücünü, onları birbirine bağlayan anlatıdan çıkarır, ama aynı zamanda durumların tüm kuvvetini, bir gölgenin peşinde ileriye doğru uzanan ve etrafında anlatının nihilist mantığının kapandığı düz çizgilere, pozitif kaçış çizgilerine vererek anlatının döngüselliğini kırar." jacques ranciere - bela tarr le temps d'apres

    "her anlatı gözden kaçmış bir kapıyı aralar biterken, bilirsin..." bilge karasu - narla incire gazel

    "böylece, koyutlanan her düzey, değişik özellikte birimler ortaya konmasını gerektirecektir. söylem düzeyinde söylem biçimlerinden, anlatı düzeyinde eyleyenlerle işlevlerden, derin düzeyde ise anlambirimciklerden söz edeceğiz." bilge karasu - imbilim ders notları

    "her anlatı bir algoritmalı dönüşümler yapısıdır. algoritmanın başlıca ırası, değişik bileşenlerini amaçlanan erekten yola çıkarak geriye doğru düzenlemektir." bilge karasu - imbilim ders notları

    "bir anlatı bildiklerinden daha azını anlatır, fakat daima söylediklerinden daha fazlasını aktarmış olur." gérard genette

    "anlatı bir hatıradır, yani bir özet, bir sadeleştirme, bir soyutlamadır." milan kundera - le rideau

    (bkz: anlatısal), anlatış, anlatım
    (bkz: anlatı yapısı)
    (bkz: büyük anlatı)
    (bkz: foto anlatı)
    (bkz: metaforik anlatı)
    (bkz: öykünce)
    (bkz: annadı annadıvı), anlatıvermek
  • '' biz ki kadim hikayelerin sıradan aktarıcısıyız, aydınlatması bize düşmeyen nedenlerle, en saf şekilde kanmaktan, en kararlı kuşkuculuğa sürekli olarak geçen kabil, hiç abartısız fırtına olarak, takvimdeki bir siklon, dönemin bir kasırgası olarak adlandırabileceğimiz şeyin içine gömüldüğünü fark etti''

    * / *
hesabın var mı? giriş yap