• atatürk üniversitesi felsefe bölümü araştırma görevlisi. kendisini virgüldeki yazıları ile tanıdık ancak sonradan doğubatı ve tezkire'de de rastladık izine. ailecek takip ve takdir ettiğimiz bu bey, son olarak michael hardt çevirmeni olarak çıktı karşımıza. ondan hemen önce de ahmet mithat'ın felsefi yazılarını derleyip toplayarak babil yayınlarından çıkarmıştı. ondan önce michel foucault'nun "yapısalılık ve postyapısalcılık"ını çevirmiş.

    bir de görüntü yönetmeni ali utku vardır. salkım hanımın taneleri, melekler evi gibi filmlerin görüntü yönetmenidir. altın portakalı soyup başucuna koyanlardandır.
  • masumiyet filminin görüntü yönetmenliğini yapmıştır.
  • ludwig wittgenstein: erken döneminde dilin sınırları ve felsefe isimli kitabı doğu-batı yayınlarından çıkmıştır. yüksek lisans tezinin derlenip toparlanıp basılmış hali de denebilir.
  • düşünce tarihi ve estetik ve sanat felsefesi derslerini aldığım hocam..çok iyi niyetli çok fazla bilgili bir insan.
  • ios 7'de ayarlar icersinde safari'nin parolalar ve otomatik doldurma bolumunden kredi karti ekleme secenegi icinde default * cikan isim.
  • aşağıdaki metinleri bir makalesinde kullanmış şahsiyettir:

    "kant'la birlikte dikkatler varlıktan çok bilgiye, bilginin olanağı ve koşullarına çevrilmiş, varlığın kendinde, kendi başına, ne ise o olarak bilinebilirliğinin olanaksızlığının verdiği derin uyarımla, varlığın ancak bilen varlığın bilme koşullarına göre bilinebileceği üzerinde durulmuştu."

    "...felsefe, sorunlarımıza nihai yanıtlar vermekle sorumlu değildir. daha ziyade yanıtlarımızı sorgulamakla sorumludur."

    "wittgenstein'ın kanaatine göre dilin sınırları düşünceninkine de tekabül eder. düşüncenin doğasıyla ilgilenmek bizi dilin doğasıyla ilgilenmeye götürür."

    "'dilimin sınırları dünyamın sınırlarını gösterir.'" (wittgenstein'dan alıntı)

    "düşünce, dil ve dünya tractatus'ta paralel yapılardır ve düşünce diğer yapılara nispetle daha az önemlidir." (tractatus'tan kasıt, wittgenstein'ın kitabı "tractatus logico-philosophicus"tur)

    "...'felsefe bir öğreti değil bir etkinliktir'..." (wittgenstein'ın önermesi)

    "wittgenstein'ın önermeleri saçmadır ve öyle olduğu kendisi tarafından itiraf edilmektedir."

    "...saçma oldukları itiraf edilen önermeler aracılığıyla kesinlik ve doğruluğu tartışma götürmez düşünceler öne sürebileceğimizi ve sorunları saçmalıklar öne sürerek 'nihai olarak' çözebileceğimizi..."

    "...bilgi hakkındaki emprist iddianın kendisinin doğruluğu emprist bir yolla bilinemez." (oswald hanfling'e atıfla)

    not: "söylenemeyeni söylemek - tractatus'ta paradoksal yapı" başlıklı, kasım/99'da yayımlanmış bir makaleden yazımı aynen korunarak alınmıştır.
  • aşağıdaki metinleri de bir başka makalesinde kullanmış şahsiyettir:

    "... kişilere odaklanmış şartlanmışlığı ..."

    "... dile bir özne iliştirmek ..."

    "yazar kavramının ortaya çıkışı fikirler, bilgi, edebiyat, felsefe ve bilimler tarihinde bireyselleşmenin ayrıcalıklı anını oluşturur. bugün edebi olarak nitelediğimiz metinlerin (anlatılar, öyküler, destanlar, trajediler, komediler) kabul gördüğü, dolaşıma sokulduğu ve yazarına bakılmaksızın değer verildiği -yani yazarın olmadığı- primitif bir dönem söz konusudur. foucault, yazarlığı, yazılanları, metinleri (temellük nesneleri olarak) kontrol etmek ya da yasalara ve düzene uygun hale getirmek (policing) için birilerine sorumluluk yüklemeye çalışan modern burjuvazinin bir tertibi olarak görür. bir yazar olmadan belalı metinlerle karşılaşıldığında ceza nasıl yürürlüğe sokulacaktı ya da hukuki olarak sorumlu nasıl belirlenecekti?" (michel foucault ve p.marie rosenau'ya atıflarla)

    "... '... tiranlığın ilanı olan önsöz ...' ..." (foucault'dan alıntı)

    "...kurgunun düzenleyicisi olma rolü ..." (foucault'nun 'yazar'a atfı olarak)

    "kitaplarının molotof kokteyli ya da mayın tarlası olmasını; tıpkı havai fişekler gibi kullanıldıktan sonra kendilerini yok etmelerini isteyen bir düşünür karşısında, farklı bir okuyucu kimliği taşımak gerekeceği de ortadadır." (foucault'dan bahsediliyor)

    "...'krize sokma retoriği' ..." (foucault'ya yönelik eleştiri bağlamında)

    not: "yazı oyunundaki ölü adam - yazarın ölümü ve foucaultcu retorik" başlıklı, şubat/01'de yayımlanmış bir makaleden, yazımı korunarak alınmıştır.
  • aşağıdaki metinleri de daha bir başka makalesinde kullanmış şahsiyettir:

    "... -ne marks, ne de freud'un asla kimseye vermediği- kışkırtıcı tatlar verir." (gilles deleuze'e referansla nitzsche'den söz ediliyor)

    hem marks, hem de freud'un 'amacı, nasıl olursa olsun, kültürümüzün ufkunda durmadan kodu çözülen her şeyi yeniden kodlamaktır. nietzsche'nin ilgisi aksine asla bu değildir. ...'" (deleuze atfıyla)

    "prag yahudileri'nin dilinde bulduğu 'kesin bir belirsizlik ve ayıklık' aracılığıyla alman dilinin kodunu çözen kafka ..." (john marks ve gilles deleuze ile gilles deleuze referanslarıyla)

    "... deleuze'ün nietzsche okumasının en temel unsurunun hegel'e kökensel bir karşıtlık olduğunu görürüz."

    "...'tanrı'ya, devlete, ebeveynlerimize itaat etmeyi terk ettiğimizde akıl ortaya çıkar ve bizi uysal olmayı sürdürmeye ikna eder'." (deleuze'den)

    "eleştiri değerlerin değeriyle ilgili bir değer biçme sorunudur. böylece değerlerin yaratılması sorunudur." (deleuze'e referansla)

    "'... yasa koymak değerler yaratmak demektir.'" (deleuze'den)

    "deleuze, platon'da temel felsefî soru tipinin 'qu'est-ce que' olduğunu öne sürer. platon şöyle sorar: 'güzellik nedir? adalet nedir? vb.' oysa nietzsche'nin temel sorusu 'qui?'dir. yani nietzsche 'kim güzeldir?' ya da 'hangisi güzeldir?' diye sorar. soruyu böyle sormak bizi kişiselci ya da özcü bir yanıt arayışından uzaklaştırır ve güç istenci analizine sokar. 'nietzsche'ye göre <hangisi> sorusu şu anlama gelir: verili bir şeyden yararlanan güçler nelerdir, ona sahip olan istenç nedir.' nitekim deleuze, hakikat konusunda nietzscheci soruyu şöyle formüle eder: 'hakikati isteyen kim? başka bir deyişle hakikati arayan kimsenin istediği nedir?' böylece nietzscheci soru tipi 'bir bireye, bir kişiye değil, daha çok bir olaya yâni bir önerme ya da fenomendeki çeşitli ilişkileri içinde güçlere ve bu güçleri belirleyen genetik ilişkiye işaret eder.'" (deleuze atıflarıyla)

    "... nietzsche'nin etik anlayışının -küçük avuntu türlerine ve genelde yaşam gücünü alıp götüren gevşek düşünceye karşı bir saldırı- gücü yadsınamaz." (john marks'a göndermeyle)

    not: "deleuze'ün nietzsche'si - 'seyyar savaş makinasını yeniden örgütlemek'" başlıklı, kasım/03'te yayımlanmış bir makaleden yazımı neredeyse tümüyle korunarak alınmıştır.
  • felsefeye giris kitabi var ama cikis yok onu ben yazicam demistir.
  • aşağıdaki metinleri de daha daha başka bir makalesinde kullanmış şahsiyettir:

    "türkiye'de en çok okunan sosyolog ..." (ziya gökalp için söyleniyor)

    "... '...felakete tahammül etmek için, filozof olmaktan başka çare yoktur...' ..." (sürgündeyken yazdığı bir mektubunda ziya gökalp'in söylediği f.a.tansel'e atıfla belirtiliyor)

    "... 'fikirlerin çağrışımı yasası', eserin epistemolojik argümanları arasında önemli bir yer işgal eder." (ziya gökalp'in "felsefe dersleri" için söyleniyor)

    "... felsefe ilgisini, felsefi birikimden yoksun bir sosyoloji ilgisine kaydırdığı yönünde hatalı yorumlara ..." (ziya gökalp'e yönelik bir eleştiri bağlamında)

    not: "ziya gökalp'in felsefe dersleri: 'kayıp eser'in 85 yıl sonra yayımlanışı vesilesiyle" başlıklı, kasım/06'da yayımlanmış bir makaleden alınmıştır.

    bir de şu dipnotlar var:

    "... 'tedâ'î-i efkâr içtimaî nizamdan ileri geliyor. biz fikirleri birbirine cemiyet vasıtasiyle bağlıyoruz' ..." (hilmi ziya ülken ziya gökalp'in sözü olarak aktarıyor)

    "...'bundan önce filozof hegel, tarih bir mantıktır demişti. başlangıçta bir tez var, örneğin tanzimat'tan önce 'islâmiyet her şeydir', bu bir tezdir. tanzimat çıkıyor, bir antitez çıkıyor, 'islâmiyet bizi kurtaramaz, avrupa medeniyeti lazımdır' diyor. son zamanda bu ikisi uzlaştırılıyor, 'avrupa medeniyeti türk kültürüyle uzlaşabiliyor' deniyor, ki bu da bir sentezdir. tez büyük önerme, antitez küçük önerme, sentez sonuç alıyor. sonra bu sentezin de bir antitezi çıkıyor, tekrar bunların sentezi yapılıyor. bunlar böylece devam ediyor. bütün tarih affirmation, négation, détermination'dan ibaret oluyor. tarihin her yanı bir mantık cereyanıdır, hep bu döngü ile yürüyor.' ..." (ziya gökalp'ten aktarılıyor)
hesabın var mı? giriş yap