*

  • gidip - kalmak arasında sürekli söyleyecek bir şeyler bulan hür beyin yazdığı öykü kitabı .
  • ... bir alinti yapalim da tam olsun:

    " - ne vardi kasette? / - sayiklamalar... cok guzel bir siir... bir bal canagi olmak isterdim - cocuklar parmaklarini banardi gozlerime - kor olurdum ufak elleriyle - bugun diye baslayan bir masal soylerdim - gulusurlerdi - gulerdim."

    [hur yumer icin bir dakikalik sevgi durusu]
  • tüm sayfalarını çizmek istediğim kitap.
    bana sevim buraktan, oğuz ataya, aslı erdoğandan, virginia woolfa uzuun bağlantılar kurdurttu. kimbilir kendi ne bağlantılar kurmuştur..

    acı masallar barındıran kitap. ötesini isteten kitap.
  • içinde mesed, panter'le pembe atıştırmaları, ha- ah- bakıh- zukrum, azzuro vecchio, bahar sofrasından kalkan adam, ilhan ekler, masal isimli öyküler bulunan kitap

    mesed'den bir kuple

    sana yazmaya başlarken adının anlamını bile bilmediğimi fark ediyorum. sana başka bir ad vermeye dilim varmıyor. sana yazmaya başlamak bile, sana kıymak aslında... yazmak! bellekte kalanların, ya da bellekten silinmeyen sabit imgelerin yanında ne kadar cılız kalıyor bu sözcükler bir bilsen! yazı: kağıda dökülen sözcükler sıralanışı. hayat: belleğe yer eden imgeler. eğer amaç ardaki farkı yazmaksa, ya da aradaki farksızlığı, yanılmıyorum: senin ölü halinle, benimle yaşadığını söyler ya da yazarken yanılmıyorum.

    ama bir yargıç olarak değil, sevgisinden kuşkulandığım bir sevgili olarak yaşıyorsun. ölülerin göz kapaklarımız gerisindeki hayatı akıldışıdır. sevgi de akıldışıdır. sevginden kuşkulanmam için sana kıymam gerekiyor. hazır mısın? eğer bir ruh çağırmaysa bu gelmeye hazır mısın?
    geçmiş hep aynı biçimde dolduruyor günlerimi. halin kırıntılarına yapışıp kendi odasına, senin yanına götürüyor beni. sana başka bir öykü, başka bir masal, başka bir ad uydurmam mümkün değil. ama eksiklik içinde yaşadığın kocaman bir saray. ve geriptir, senin bana anlattığın masal saraylarına, insanın içinde kayboluverdiği o sık ormanlara benziyor.
    sevgi tekrardır. kötü şiirlerdeki, boş inançlardaki, saplantılardaki büyülerdeki tekrar.
  • arka kapak yazısıyla üstüne pek fazla söz söylemeye gerek olmayan kitap:

    "henüz bir masal olan şu zaman, sana göstermeden bir yere gizlenmiş olabilir. ya git, ya da kal. mesafeyi dondurmuş, boğazını kurutmuş, dilini koparmış, başını döndürmüş olabilir. git, ya da kal. karşındaki karanlık, yüzüne çığlık çığlıa çarpıp duruyor olabilir. git... kal... sadece parmaklarının yardımıyla konuşabilen şu dudaklardan sızan sayıklama, seni yaralıyor, yok sayıyor, yıldırıyor, başucunda bekliyor, yüzüne üflüyor, seni iyileştiriyor da olabilir. gitme, kal. hep zaman yok, kalmadı denecek. hadi gitme. kal. ya da git! dön geri. bu yer, tutsak bir kimsenin ilk bedeni. çoktan ayartıldı. bu yer tek ayartılmanın, sevmenin sürekliliği... ya git, ya da kal... dön geri."
  • kitabı açan mesed ne kadar histerikse, henüz üçüncü öykü olan ha-ah-bakıh-zukrum da o kadar mizahîdir.

    "bütün yemekler, bütün törenler, tıpkı misafirlikler gibi, derin uykularda biter ve çağrılan ya da çağrılmayan, kendinden vazgeçilen ya da vazgeçilmeyen, seçilmiş kurban, katil, ya da soytarı, ya da gecenin son numarası kimse o, gelmezse, tatsız bitmeye, eksik kalmaya mahkûmdur. sanki bir şey unutulmuştur. tuz yoktur, ekmek, peynir... biri bakkala gönderilir." der hür yumer.
  • ---(k)alıntı---

    "

    - aslında söylenecek fazla bir şey yok. bu anlattıklarınız on para etmez. bir saplantı bu. kim bu kadın? siz kimsiniz? ne iş yaparsınız? hâla bilmiyoruz.
    - ben sizi biliyorum ya, yeter.
    - var olduğumu biliyorsunuz. ya adımı...
    - adınız kolay. sevmeyi sevilmeyi bekleyen çok şey var dünyada. o benim ilk sevgilimdi.
    - beni olduğumdan küçük görüyorsunuz...
    - sizi mesed'in penceresinden görüyorum da ondan. mesed'in penceresinden her şey olduğundan küçük görünürdü.
    - siz hele bir aşağı inin, o zaman görüşürüz.
    - şimdi işim var. hem siz eşitliği en kaba biçimiyle görüyorsunuz. çok farklı oysa. deminden beri bir farkı anlatmaya çalışıyorum.
    - neymiş o fark?...
    - hem bilmek istiyorsunuz. hem de bunu öğrenmek hiç umurunuzda değilmiş gibi davranıyorsunuz. niçin?
    - hep öyle davranılmaz mı?
    - evet çoğu zaman. maalesef. ama siz, başka türlü davranamaz mısınız? yani daha nazik... sevgiyle...
    - nedir o sevgi dediğiniz...
    - tanım istemeyin benden.
    - hayır ama, bir dakika, ne işe yarar?
    - böyle sorarsanız, hiçbir işe yaramaz demek zorunda kalırım.
    - ben böyle soruyorum.
    - o zaman size bir çay söyleyelim...

    "

    "sevgi tekrardır. kötü şiirlerdeki, tekerlemelerdeki, boş inançlardaki, saplantılardaki, büyülerdeki tekrar..."

    ---(k)alıntı---
  • yeni baskısı yok, eski baskıları hiçbir sahafta yok, nette yok. metis' e mail yazdım dedim varsa deponuzda gönderin 100 tl' ye kadar çıkarım ama yok diyorlar arkadaş. bir tane var gelin fotokopisini alın isterseniz diyorlar. bir arkadaşım için lazım ulan bu kitap!

    edit: buldum! var olsun kitaptan anlayan, korsan satmayan, kitap okuyan gerçek sahaflar!
  • yeni baskısı çok şükür yapılmış kitap. tükenmeden alın okuyun. 3. baskıyı göremeyebiliriz zira.
  • sonunda alabildim. vize haftam geçsin okuyacağım.

    bir alıntı yapayım :

    “neyi öldürdük bende? bunu hiçbir zaman bilmeyeceğim. tıpkı niye yaşadığımı da hiçbir zaman bilmeyeceğim gibi. martılar, üç renkli kediler, ya da bir gelincik, bir servi gibi yaşamak dururken.

    neyse, olmak istediğimiz şeyleri iyi kötü seçtiğimize göre, insanız herhalde. insanız. en büyük felaket değil bu.”
    (bkz: hür yumer)
hesabın var mı? giriş yap