• şiirlerim,
    güvercinlerin
    sesidir
    ay ışığına uçan

    uçan
    bir şahinin
    uyku akan
    gözlerinin seğirmesine

    bruce severy
  • sızıntıların göl birikintisine bent olan kutlu his damlacıkları. sızar kalbin üstünde kabuk tutmuş yaralardan elemden gam, sürünür hisler yapışır dizelerin eteğine, olur hisler söze boyanarak ram. ucube cihân sermayesinin inci döşeği, şairdir, döşeğin ve örtülerin âmel eden el işçisi. ehli sefa meclisleri kırılır kahkahalarla, aşk, mâşuk ve mâşuke olur meze, işte şiirlerdir meze olanları, çıkaran arş-ı ekbere. kurulan divanlarda şiirler olur beşeri müjde, susar, pusar, sineye dökülür kahkahalar hüzün meclislerinde. şiirler gamlı ve ye'is haritasının sonsuzluk mevsimi, grilerin içine rengârenk gökkuşağı bahşeden adamlar ve kadınlar sermayesi.

    utanç, isyan, hakkaniyet, çıldırtan yanlışların süte yatırılışı, ağlamak lüküs olmayınca karanlığı aydınlatmaya yüreğin, yetişir: kalemin, kâğıdın ve kelimelerin insafı imdada. yetim bir sevda mı,yetim bir baş mı, yetim bir ülke mi, yetim bir coğrafya mı? yetim dediğin kendisine yetmeyen, yetmeyen kendisine imân eder, bel bağlar şiirlerin atlas renkli bağlarına, ruhunu yatırır renkli kuyular olan yatağına. şiirler şanlı isyanın âlemdarları, kelimelerden ateşler, dizelerden meş'ale aydınlığı. isyanın en muhteşem ve en dingin söz sanatı, kansız ve tek kişilik çarpışmalar, çoğul bir dar ağacı.
  • sesindeki gülleri izlemekten geliyorum
    o börtü böceği kendine çeken incelikten

    kuşların ilk gök serüvenini gördüm orada
    ve orman olmanın rüyasına meyleden filizleri

    hiç durmadan mutluluk hanesine uzayan,
    uzadıkça da sonsuzlaşan bir avluydun sanki

    kalbimi hangi şiirle paylaşsam da
    sözcükler karşılamıyor gamzelerini

    ah ömrün mutluluk düğümü, sevgili,

    gülüşün büyülü bir uçurtma şenliği
    insan nasılda ışığa süzülüyor ustaca

    bildim, yaşamak diye seni tekrarlıyorum

    hıdır ışık
  • elçiler, meddahlar, işçiler, fahişeler, katiller ve maktullerden oluşan bütün. elçiler söz bilmez, sadakat dışında kelâm edemez, iki gücün nefesidirler, sessiz ama ses eden tanıklardır. zeval olmaz elçilere, söz taşırlar söz sahiplerine. söz hem akittir hem de demli bir akit öncesi ile sonrası; söz sahibinin şerefidir, taşıyanın namusu, ihtivasını bilemem etmez bizi alakadar. meddahlar. arabistandır ana yurtları, meth ederler methedilecek olanı ve hak eden ile etmeyeni. hak eden ile meth edenin yüzleşmesi mahşere kalır, hak etmeyen ile meth edenin ipliğinde bir kese gümüşten dinar. meddahlar söz sanatlarının yürüyen neferleri, serer dilleri inci gibi kelimeleri. parıldar sanat dudak uçlarında ve uçar havalanır söz bir kuş misali. işçiler alın teri kokar. kocaman elleri var işçilerin, koca yürekli olanları da var köpekleşenleri de. işçiler ekmektir, ekmek bekleyenlere emektir. ve süt kokar terleri. insan ekmek ve süt kölesidir ne kadar olursa özgür, işçiler modern köleler, kıdemli ve belgeli köleler. fahişelerin içi ter kokar dışı ağır bir parfüm. ışıltılar arasında gizlidir elemleri ve çirkinlikleri, deste deste erkek olur güzelliklerin üzerinde; uçurumlar doludur dudaklarının gerisinde. kaz ayakları kırıktır fahişelerin, ışığın kırılışları içindedir ayaklar. renkler ve sahte cümbüş sonrası yüreğe saplanan iniltiler. kahkahalarının bitiminde bekleyen geniş zaman kederi. hep öpülür fahişeler boyunlarıdan, öper onları yazgıları kurbanlık gibi.

    katiller. sen, ben, o. siz, biz, onlar. maktul. hepimiz. bir katil ve maktul. katil ile maktul aynıdır bu pazarda. şiirlerin nezareti, hükmü, hakimi ve hapishanesi kalbimiz, katil olmaya da meylimiz var maktul olmaya da. en belirgin cinayetler bu pazarda işlenir. bu yolu "pazar" kılmış öfkemiz ve nefretimiz, sevgi ile süslenmiş içi isyan kefelerimiz.

    sigara kağıdına yazılanları kâğıt yokluğu olan başkalaşma bakışları.

    düz bakmak ile görünmezler, eğik bakmak gerek görmek için. güzel bir eğrilik.

    unutmadan: bütünün içi çok dolu. denizciler ve meczuplar, mabedler ve cübbeliler, tepedekiler ve yerdekiler, göktekiler ve yerin altındakiler var.

    gâni hadise.
  • ahmet hamdi tanpınar'ın ilk kez 1961 yılında yeditepe yayınları tarafından yayımlanmış, otuz yedi şiirinin yer aldığı kitabı (bu kitap daha sonra da 1999 yılında yky tarafından şairin kendisinin daktilo ettiği nüshalarıyla yayımlandı.). internette ahmet hamdi tanpınar'a atfedilmiş bir şiir okuyup şüpheye düşerseniz bu listeden kontrol edebilirsiniz.

    kitaptaki şiirler:

    (bkz: ne içindeyim zamanın)
    (bkz: sabah)*
    (bkz: yavaş yavaş aydınlanan)
    (bkz: bendedir korkusu)
    (bkz: şiir)
    (bkz: uyanma)
    (bkz: deniz ufkunda)
    (bkz: sabaha karşı)*
    (bkz: selam olsun)*
    (bkz: yollar çok erken)
    (bkz: siyah atlar)*
    (bkz: bir heykel için)
    (bkz: bir gül tazeliği)
    (bkz: başka bir yıldızda)
    (bkz: sesin)*
    (bkz: bir gül bu karanlıklarda)
    (bkz: gezinti)*
    (bkz: hatırlama)*
    (bkz: rıhtımda uyuyan gemi)
    (bkz: her şey yerli yerinde)*
    (bkz: bütün yaz)
    (bkz: defne dalı)
    (bkz: musiki)
    (bkz: güller ve kadehler)
    (bkz: ayna)
    (bkz: mavi maviydi gökyüzü)
    (bkz: karışan saatler içinde)
    (bkz: uyku sularında)
    (bkz: bursa'da zaman)
    (bkz: bir gün icadiye'de)
    (bkz: ey kartal bakışlı)
    (bkz: dönüş)
    (bkz: gül)
    (bkz: bırak aydınlığa)
    (bkz: deniz)
    (bkz: raks)
    (bkz: akşam)

    bu şiirlerin dışında bütün şiirleri toplamında bulunan diğer şiirleri:

    (bkz: eşik)
    (bkz: zaman kırıntıları)
    (bkz: avare ilhamlar)
    (bkz: üstüste)
    (bkz: son yağma)
    (bkz: başımızın üstünde bir bulutun)
    (bkz: altın güzeldir)
    (bkz: kış bahçesi)
    (bkz: boğaz'da gece)
    (bkz: insanlar arasında)
    (bkz: musul akşamları)
    (bkz: sonbahar)
    (bkz: madalyon)
    (bkz: hicret)
    (bkz: annem için)
    (bkz: ısfahan)
    (bkz: kerem'e)
    (bkz: odalarda akşam)
    (bkz: beyaz taş)
    (bkz: kalbim)
    (bkz: bir yolcuya)
    (bkz: senenin son gecesi)
    (bkz: sonbahar)
    (bkz: ölü)
    (bkz: leyla)
    (bkz: aynalar)
    (bkz: sen ve ben)
    (bkz: yaralı)
    (bkz: yolculuk)
    (bkz: sabah)
    (bkz: günlerimiz)
    (bkz: hep aynı gül)
    (bkz: eşik)
    (bkz: yarasa)
    (bkz: sayıklama)
    (bkz: yağmur)
    (bkz: raks)
    (bkz: duru bir su üstünde uçsuz bucaksız)
    (bkz: merdiven)
    (bkz: hangi eşikte)
    (bkz: sis)
    (bkz: ölüler)
    (bkz: kış bahçesi)
    (bkz: sis)
  • alın yazının alfabesi, urgan düşmüş boynun ağıt ilmikleri, sessizlik ikliminin sesli çırpınış ve ağrıları.

    kalbî bir alfabe o, harfleri, heceleri ve dizeleri kalpten kalbe değişen, büyüyen, gelişen, salkım salkım, söğüt söğüt olan, şarap kokan, kehribar ışıldayan, mana fısıldayan, zemzem olan, şaşalı hüzün destanı olan, beşer gibi şaşıran, şaşırtıcı olan, şaşkın eden, şevk veren, ihlal eden, ihlâs sahibi olan, ıhlamur kokan, bâde içiren, nefes olan, nefes kesen.

    şiirler yaşamın etrafında görünmez bir çit, etraflıca bakınca nazar olan hissi gölgedir.

    irtibat ve rabıta gibi bağlayıcılığı olan şiirlerin bazısı, okuduğu zaman anlaşılmaktadır. anlaşılmaması mefhumu üzere çekilmiş bir sırdır, keşfi için keşşaf olmak gerekir. belki de keşif sahası bile yoktur, öylesine atılmış bir kördüğüm, doğaçlama, gelişi belirsiz bir geliştir. şiirler, genel anlamda en az iki kişiliktir, ki daraltıcı manada münferit tek kişilik şiirler de var, lâkin şiir iki kişiyi daha çok hak eder ve içinde ikamet etmesine sebebiyet verir. çok kişilikli, üç kişilik, dört kişilik şiirler daha çok mahremiyet ve mahrem şeyler içermez. dağın, göğün, kaldırım ve sokak lambasının ayak izi düşen şiirleri kamusallaşmış olarak görürüz. kamusal şiirlere yatkınlık pek yoktur ve iki kişilik şiirler daha çok alıcı bulur. alıcıdan kasıt, iki kişilik şiirler aşkı içinde muhafaza ettiğinden dolayı, aşk, şiir içinde kâri sayısını çokça arttıran bir etkendir. bunun ilahi aşk versiyonu da kuvvetli bir etken ve çekimi yüksek bir kuvvettir. fazıl hüsnü dağlarca ile cemal süreya aynı mihenk ve istikamet üzere değiller. şiir bahisleri iki uç ve kutup gibidir. dağlarca, tabiatın râhminden akıttığı renklerden dizeleri ile mamur olurken, süreya ise renklerin üzerine çektiği betimleme sınırı ile bir kadının râhminden kendini doğurur. biri yerin o kasvetli tonuna umut ile yeşillik sürerken, bir diğeri keşif ister bir şekilde erotizm çatısını kurmuş, çatı ayaklarını sisli ayaklar ile desteklemiş ve patikası üzerine tozlar serpiştirmiştir.

    dokunduğu her yürek adedi kadardır. az sevin şiirleri çok sevmek iyi değildir. ki azdan az, çoktan çok gider.
  • küçükken taşa takılan çocuk,
    büyüdü adaba takıldı,
    ya olursa diye bakan ninenin ağıtları dağladı cemaati
    içinde dolanan kan gibi
    yayıldı nefret,
    o hazin baktığı dağlara, olmamış küfürler etti o.
    kırmızı toprağa kan mı bulaştı?
    böyle baktı yabancı adaba,
    bağırdı ve eskidi yüzü...
    gülümsemeden duran tablo,
    hep orda durdu,
    ve yağdı yağmur toprağa…
    uçsuz bucaksız sonsuzlukla bakışırken
    ardı sıra duran dağlara.,

    bekledi ve haykırdı fırat’a
    kara gözlü kızlar,
    sulh dediler ağzından döküldü kelamlar;
    gitti yarınlar…
    durmadı ataerkil beden vurdu sineye dağladı ovayı.
    isyanın bini bin para,
    ağıtlar coşkulu, gözler kuru.
    ve geldi kadı…
    dengbej başladı
    sonra bir daha susmadı…

    (bkz: serhat sungur)
  • sait maden, çevirmeni olduğu vladimir mayakovski'nin şiirler kitabının sonunda, kronolojiye -yardım ve referans için belli başlı olaylar yılına göre sıralanır ya- yıldökümü diyor. "ses kakışması" da hemen dikkati çeken bir terimleştirmesi. (bkz: vladimir vladimiroviç mayakovski/@ibisile)

    "[umyazuda] kutsama metinleri, tören protokol kuralları, yemek tarifleri, soğuktan dolayı çıkan uçukların tedavisinden ileri yaşlara dek ömür sürmeye kadar çeşit çeşit reçete, hikayeler, efsaneler, tarihi yıllıklar, şöhretli mazların ve tanıdık tüccarların yaşam öyküleri, kimisi binlerce yıl önce kimisi ise birkaç yıl önce yaşamış kişilerin tanık ifadeleri, seyahat günceleri, mistiklerin meditasyon formülleri, felsefe ve matematik, şifalı otlar, hayvan türleri ve bunların özellikleri, anatomi, gerek gerçek gerekse metafiziksel geometri gibisinden sayısız konu üzerine bilimsel incelemeler, aka haritaları, hayal ürünü dünyaların haritaları, kadim diyarların tarihçeleri, şiirler... dünya üzerindeki tüm şiirler buradaydı." ursula k. le guin - the telling

    "lawrence'ın yirmi yıl içinde neler yazdığını göz önünde tutarsak şaşırıp kalırız: iki cilt tutan şiirler, on roman, elliye yakın uzun ve kısa öykü, yığınla deneme, dört yolculuk kitabı, sekiz tiyatro oyunu, dünya görüşünü ve düşüncelerini açıkladığı üç kitap iki eleştiri kitabı, biraz para kazanmak ya da dostlarına yardım etmek için kaleme aldığı angarya kitaplar v.b. lawrence çeviri yapmaya bile vakit buldu. (...) okullarda kullanılmak üzerr avrupa düşünce tarihi üstüne bir kitap yazdı. (...) ne gariptir ki, böylesine üretken bir adamın gözünde fazla çalışmak, afyon yutmak kadar zararlıydı üstelik. (...)
    d. h. lawrence'ın yazarlığı dışında bir de ressamlığı vardı." mina urgan - d. h. lawrence

    (ilk giri tarihi: 23.9.2017)

    (bkz: şiir/@ibisile)
  • cansel ayık adlı birey tarafından hazırlanıp yayınlanmış podcast serisi.

    ünlü şairleri kendi sesleriyle dile getirdikleri şiirlerini yayınlıyor, çokta iyi yapıyor.
  • cahit külebi'nin 1969 tarihli şiir kitabı.
hesabın var mı? giriş yap