• son yarım saatinde işkence çektiğim maç.

    alex'in frikiğinden sonra tekrarı bile izlemeden "yürüyün lan bağdat caddesi'ne" diyerek evden çıktım. tabi yakın tarih sebebiyle telefon kulaklığımı almayı da ihmal etmedim. 3-2 olunca "acaba" dedim ama yobo sağolsun içimi rahatlattı. metrobüste maçın bitmesini beklerken 4-3 oldu son dakikalarda. henüz maçın tekrarını izlemedim ama son dakikaları anlatan spikerin de katkılarıyla maçın uzatma dakikalarında resmen dizlerim titredi. lan 4-4 olursa ne bok yerim diyorum artık söğütlüçeşme'ye iki durak kalmışken. metrobüsten inmiş kaldırımda oturmuş ağlayan halimi hayal ediyorum falan.

    maçın bitimiyle metrobüste baya bir sevinç yumağı oluştu tabi. golleri kim attı alex attı mı diye soran +60'lık teyzeme de ayrıca selamlar gönderiyorum.
  • yobo'nun attığı gol, iyi çalışılmış bir korner organizasyonuydu ve aslında lugano'ya yapılan bir ortaydı. lugano'nun koşusunu pilot kameradan görebilirsiniz. ancak yobo "çekil, ben atçam" dedi ve kafayı vurdu.
  • yaklaşık olarak 1 sene önce kursağımızda kalan şampiyonluğu bu sene bize getiren maç.. geç oldu ama mükemmel oldu diyorum sadece. geçen sene son maçtan sonra yazdığım entry ile de görmüşüm sanki bugünü..

    (bkz: #19060973)
  • kendisine satılık diyen adamların geçen sezonun bunun muadili olan bir maçı unuttuklarını gösteren maç. hatırlatayım:

    (bkz: 16 mayıs 2010 bursaspor beşiktaş maçı)

    yanlış anlaşılmasın burada ne kadar şike varsa, orada da o kadar şike var.
  • ilk yarısı ayakta duramayan fenerbahçe'li oyunculardan geçilmeyen maç olmuştur. yağmurlu havada nasıl bir alt varsa o kramponlarda ayağına topu alan kayıp düştü. neyse ki ikinci yarı kramponları değiştirmeyi akıl ettiler de performansları biraz daha arttı. ilk yarıdaki 4-3-3 tarzı futbol sezon başına bir gönderme tadında idi ama pek de tuttu sayılmaz. zira sivasspor'un akın akın geldiği bir süreç vardı ki, gözler kapalı izledik.

    korcan'ın yediği gol, maçtan önce o kadar ettiği lafa bir kapak niteliği idi. o kadar amatör bir gol yedi ki, o kadar olur. bu arada volkan'ın yediği goller de ilki hariç kendisine pek yakışmadı. maçında ilk yarısında sakatlanan gökhan'ın oyunda kalmak için diretmesi bize bir gole neden oldu ama takım bir şekilde titredi ve kendine geldi.

    sevindiğim nokta sivas'a kadar edilen laftan sonra çıkıp oynamaları idi. eksikleri hala dan dun topa vurmaları, zira galatasaray maçında da rakip basmaz iken topu ileri bakmadan allah ne verdiyse vurmaları ziyan bir durum. ağa bir durdur topu bir kafayı kaldır sonra ne yaparsan yap, ama böyle daha pozisyon başlamadan bitiyor.

    bir de durum 4-2 iken sevinmeye başlarken yenen 3. gol var ki, millet sevinçten delirirken bizim götümüz atıyordu. allahtan maç sadece 2 dakika uzadı da sıkıntı yaşamadık. lan düşünsenize 90+3'te 4-4 olduğunu vallahi yıkarlar billahi yıkarlar...

    neyse bir şampiyonlukta böyle geldi geçti, şimdi asıl sorun fenerbahçe yönetimi kazandığı ve kazanacağı toplam 35milyon euro ile neler yapacak. umarım kulübün borçlarının kapatılması yönünde çalışmalar yapılır ve daha fazla para kazandıracak yatırımlar gerçekleştirilir. zira bu kadar borcun artarak azaltılması gerekmekte ve bu şampiyonluk büyük bir ilaç olabilir.

    akıllı çalışmalar ve gelecek 2 şampiyonluk daha bizi ekonomik açıdan oldukça rahatlatacaktır. buradan yetkililere sesleniyorum.
  • aleks taşçıoğlu' nun damgasını vurduğu maç. çok kritik bir karardı ve bu karar her zaman olduğu gibi fb lehine gerçekleşti.
  • böylesine zor geçen bir sezonun son maçına yakşır bir şekilde stresli geçmiş maçtır. *

    mehmet yıldız maça ilk 11 başlasa işimiz zordu.
  • link ararken çaylak moduna düşürülmeme sebep olan ve fenerbahçenin şampiyonluğunu ilan etmesiyle sonuçlanan maç.

    bir galatasaraylı olarak ikinci yarıda mükemmele yakın bir performans sergileyen ve bunu iyi futbol oynayarak başaran fenerbahçeyi ve aykut kocaman'ı yürekten tebrik ederim. ha trabzonun şampiyon olmasını tercih ederdim o ayrı.
  • maça dair en ilgi çekici detay sivasspor'un üçüncü golünden sonra yaşananlardı. maçın son dakikasına girilirken iki farklı geride olan takım gol atıyor ve farkı bire indiriyor. bu golden sonra şöyle sahneler olur; golü atan oyuncu golü attığı gibi topu filelerden alır orta sahaya koşmaya başlar yahut rakip kaleye en yakın oyuncu topu alır ve orta sahaya koşar. kalan kısıtlı sürede gol atmak için fırsat kovalanır. zaman az olduğu için gol sevinciyle zaman kaybedilmez üstelik puan olarak karşılığı olmayan bir gole sevinmek yersiz olur hala puan alma şansı varken. bu maçta öyle olmadı. golü atan erman kılıç, kaleye koşmak yerine gole sevindi ve arkadaşıyla sarıldı. golün pasını veren mehmet yıldız kale dibinde olmasına rağmen refleks olarak topa koşmadı. kaleye yakın bir başka oyuncu olan pedriel ne sevindi ne topa doğru hareketlendi. golden sonra on saniye kadar topu görüyoruz ve top öyle duruyor. erman, kadir ile sarılıyor. mehmet ve pedriel öyle hareketsiz duruyor. bilmiyorum belki sonra biri o topu almıştır ama o ana kadar kimseninin hareketlenmediğini biliyoruz. çok enteresan. bir fark ve bir dakika var ve kimsenin acelesi yok. golü atan golü kutluyor, mehmet ve pedriel gayriihtiyari koşmaları gerekirken hareketlenmiyor. korcan'ın yediği gol üzerine çok konuşuluyor ama maçın olayı bu sahnedir.
hesabın var mı? giriş yap