• panter yavrusu gibi beş yaşında tekirimi dinarsu marka tuvalet halısı gibi yığdı klozetin önüne, hayvan on gündür helada ikamet ediyor. birkaç gün daha devam ederse bu sıcaklar ben de kıvrılıp yatıcam yanına, en serin yer orası sanırım, koskoca kedi mutlaka bir bildiği olmalı.
  • hamına sktiğimin, sabahtan beri bi ağda yapamadım, yer gök ağda oldu bi ben kıllı kaldım. bir bıyık almak bu kadar mı alengirli olur. ne fön dayanıyor ne makyaj. pandaya döndüm.
  • resmen domuz gibi terliyorum. giriyorum duşa, veriyorum soğuk suyu enseye. serinlemeye omurgadan başlıyorum. hararetin üstesinden gelince çıkıp normal hayatıma devam ediyorum ama kuruyamıyorum lan! üstümdeki su, ne ara terle yer değiştirdi anlayamıyorum. sıcak hava dalgası kurumama izin vermiyor. kendimi amfibi gibi hissetmeye başladım. milyon yıl önce sudan karaya çıkan atalarıma sövüyorum şimdi.
    takıl mis gibi gölette bok mu var primata evriliyosun!? göt!
  • kontrol ediyorum

    0 ataletle
    10 dakikada
    1000 kalori nasil tuketilebilir tum fizik kurallarini altust eden dalga.

    lan olu taklidi yapiyorum

    tukettigim kalori 688 kcal per saat o hesap.
  • bu hayvanla başedebilmek için gene gidip buzdolabının kapısını açıp önünde öylece duruyordum ki aklıma dahiyane bir fickir geldi. derin dondurucunun içinden iglo bahçe bizilyesi paketini alıp şortumun içine soktum, superfresh soğan paketini de kafamın üstüne koydum. bamyayı bir poşetin içine yerleştirip enseme doğru saldım, tutacaklarından da kulaklarıma astım.
    siz de yapsanıza, insana üşüme bile geliyor.
  • amına kodumun dalgasıdır. hepimizin duygularını bu kadar net özetleyebiliriz sanıyorum. oturuyorum, götüm sırılsıklam oluyor, oda apış arası kokmaya başlıyor. uzanıyorum ensemden ter akıyor, yastık kanepe ne varsa ıslanıyor. 2 dakika telefonla konuşuyorum, telefonu tuttuğum kulağımdan şıp şıp ter damlarken telefonu tutan taraftaki koltuk altım göl oluyor. dışarı çıksan bir dert, evde dursan bir dert. klima ya da vantilatör de yok amına koyim. animal planet gibi oldu bizim ev iyice, akşamları "ağğ" "off" "eeahh" gibi sesler çıkararak kanepe/yer değiştiriyoruz, yakıcı afrika güneşi altında minimum enerji harcamaya çalışan, ağaç altına serilmiş aslanlar gibiyiz anasını satayım. yeter lan bu ne böyle.

    edit: ankara bu, izmir, adana, antalya falan değil.
  • en büyük dalgasını benimle geçmiştir.

    birkaç gün önce tam öğle saatlerinde dışarı çıkmam gerekti. bilmediğim bir semtte, bilmediğim bir yer arıyorum. güneşin altı sonuna kadar açık, asfalttan kalkan buhardan üç termik santral kurulur. sırtımdan akan terler götümde hızlanıp aşağıya doğru senkronize bir biçimde atlıyorlar o derece sıcak. neyse bulamadım gidecegim yeri, oturdum bir parka. işlek bir yer, kuru bir kalabalık. ardından yanıma kırkına merdiven dayamış bir abi oturdu. sıcaktan dem vuruyor, belli bunalmış.

    bir süre sessiz kaldıktan sonra parmağını karşıdaki süs havuzuna giren çocuklara doğru uzatıp şunları söyledi.

    - sokak çocuklarının işeye işeye fanta rengine soktuğu o süs havuzlarına giren çocuklara imreneceğin hiç aklına geldi mi? (parmağını diğer taraftaki hakiki gaziantep lokontası'na uzatıp) ya şu esnaf lokantalarının önünde saatlerce dönüp duran yavrum piliçlere acıdın mı hiç? (önümüzden geçen çocuğu göstererek) ya da merdiven altında hazırladığı dondurmayı hakiki maraş dondurması diye satan kahpe evladı dondurmacıdan aldığı üç kepçe dondurmanın ilk kepçesini bile yiyemeden ellerinin üzerinden akıp gitmesini izleyen bu çocuğun hayal kırıklığını gördün mü?

    - .....

    cevap veremedim. " dayı bi siktir git, zaten sıcak amuğa koyum yaa " diyemedim. cezayir çöllerinde fatma girik'i arayan kadir inanır'ın gözlerine inen ışık hüzmeleri gibi güneş ışınları beynimin en derinine iniyordu. yanımda tanımadığım bir adam sürekli konuşuyor, çocuklardan, tavuklardan bahsediyordu. tavuk ne lan! en sonunda sustu. tam o sırada karşı kahveden iki amca gelip, götürmek için girdiler koluna dayının. meğer mahallenin meczubuymuş amcam.

    giderken hala susuz kalan menekşesinden, kuruyan kayısı ağacından bahsediyordu. kısacası 2010 sıcak hava dalgası, en büyük dalgasını benimle geçmiştir.
  • nefes alamamak, terlemek, beyin ölümü... bunlar hep buzdağının görünür kısmı. asıl bir de görünmeyen kısmı var. seks hayatımızı sildi attı. sevişemiyorum sıcakta. diyeceksin ki zaten sevgilin yok ki. olsun.
  • cehennemden bildiriyorum

    10 ağustos salı, saat 22:23

    2010 yazı cehennemii sıcak hava dalgası aleti olanca heybetiyle dayadı, ev çatı katı ve konumu iki cami arasında, her iki hoca da ramazanın gelmesi nedeniye hoparlörlerden bağıra bağıra kuran okuyorlar, ilerdeki 3. camiden canhıraş ezan okunuyor, buradaki iki hoca da ezanı bastırmak için daha yüksek sesle kuran okuyorlar. televizyonun sesini daha da açıyorum, duymuyorum. hocalar bağırıyor, kedi bağırıyor ( o niye bağırıyorsa? kıllı olduğu için belki, battaniye etkisi), televizyon bağırıyor, ev 74 derece, ben çıplağım, perdeleri açtım belki eser diye, komşu bakıyor, el hareketi çekiyorum,o da senin ağzına sıçacam minvalinde hareket çekiyor. allahümme sali diyorlar şimdi hep bir ağızdan...kulaklarım yanıyor. bugün çıldırmazsam bir daha kolay kolay çıldırmam.
  • zannedersem bu dalga ankara'da yaşayanların sabrını test etmekten bıkmayacak... ağustos başından beri ankara sınırları içerisinde gerçekleşen gölge sıcaklıkları aşağıdaki gibi olmuş meteorolojiye göre:

    1 ağustos: 41,1 °c (merkez: 39,6 °c)
    2 ağustos: 39,9 °c (merkez: 37,5 °c)
    3 ağustos: 37,6 °c (merkez: 36,5 °c)
    4 ağustos: 41,1 °c (merkez: 38,6 °c)
    5 ağustos: 41,0 °c (merkez: 38,2 °c)
    6 ağustos: 39,6 °c (merkez: 39,6 °c)

    ayın ilk altı gününün ortalaması 40,05 °c ediyor... mevsim normalleri kaç derseniz: 29,8 °c... bu seneye dek ağustos ayında görülmüş en yüksek sıcaklık bile 39 °c... ozon tabakası delindi de sadece bize mi delindi, küresel ısındık da sadece ankara'da mı ısındık anlayamadım gitti yahu. önümüzdeki beş günün tahminlerine bakarsak, çekeceğimiz çile henüz bitmemiş de:

    7 ağustos: 39 °c
    8 ağustos: 40 °c
    9 ağustos: 38 °c
    10 ağustos: 38 °c
    11 ağustos: 38 °c

    peşinen belirteyim; "yok efendim ben kuala lumpur'da yaşadım, orada öyle bir nem var ki hava 10 derece olsa bile 80 derece hissediliyor", "ankara da sıcak mıymış, geçen gün bizim memlekette öyle bir sıcak oldu ki bizim bacanak buharlaştı" diyecek olanları ankara'ya beklerim efendim...
hesabın var mı? giriş yap