• seyircinin blackmore's night parçalarında nispeten sessiz kalması ( e be kardeşim, under a violet moon'un neresinde hey denileceğini de mi bilmezsiniz) ve deep purple parçalarında çılgın gibi coşması neticesinde sonu hard rock konserine dönüşen ve rockerlari mest eden konser. bu sebeple ghost of a rose, now and then gibi beklenilenlerin malesef çalınmadığı konser. ritchie'nin ilerlemiş yaşına rağmen enstrümanlarını ustaca konuşturduğu, candice'in sesiyle havada uçuşan yarasaları bile büyülediği konser.
    sözün özü, rüya gibi bir konser...

    edit : rüyadaki tek kabus, sınırlarını aşıp yıllarca idol olarak belirlediği adama utanmadan aşağılayıcı bağırışlarda bulunan seyirci grubuydu. konseri veren grup deep purple ya da rainbow değildir; eğer blackmore's night oluşumunu beğenmiyorsan gelmeyeceksin kardeşim bu konsere. ısrarla eski parçaları isteyip, "siz boşverin rönesansı, köylü müziğini; hayat hard rock'ta" anlamında serzenişlerde bulunarak grubun moralini bozmaya da hakkınız yok, bu tür müziği seven, blackmore's night dinlemek isteyen onca seyircinin hakkını yemeye de. eğer üst paragrafta adı geçen ve turnenin bundan önceki bütün konserlerinde çalınmış o iki parçayı dinleyemeden bu konserden ayrılıyorsam (ki, ghost of a rose hem son albümün hem de turnenin adıdır), başlarım böyle fanatizme. ne üzücüdür ki, 40 yıl boyunca rock kültürünün kitabını yazmış bir adam, kendini değiştirdi diye aşağılanmıştır; ve çok fanatiği olmadığım ama yine de severek dinlediğim o ritchie blackmore ne yüce bi insanmış ki, bu kendini bilmez topluluğa cevabını kızıp sahneden ayrılarak değil, istediklerini çalarak ve yeni oluşumunu seven seyircilerin de bir nevi hakkını yiyerek vermiştir.
  • konseri yazmak, yorumlamak isterdim. ne ki, herkes herşeyi pırıl pırıl yazmış. iyi de olmuş. zira bana aşağıda okuyacağınız iki enteresan insanı bu ekranlara taşıma fırsatı doğmuş oldu.
    birincisi şöyle idi: hemen önümde, sağda oturuyordu. grup ise under a violet moon' çalmaktaydı. bu şarkının koral kısmında "hey" diye bir ünlem vardır. sırası gelince hep beraber "hey" diye bağırmak iyi olur. bu "hey"ler şarkı içinde elli kere söylenir. işte ben binlerce insanla yekvücut biçimde her "hey" dediğimde, bu izleyici sanki bayezid kütüphanesi sessizliğinde "dikkat dikkat götüm var, bakın!!" diye bağırıyormuşumcasına, arkasına dönüp dönüp rahatsız olmuş uygar insan bakışı attı. fakat ne bundan önce, ne de sonra avazım yettiğince söylediğim tek nota onu ilgilendirmedi?! neden hey? hey girl?

    diğeri ise kısa. zaten kısa bir ünlem, kısa bir adamın hikayesi bu.
    biri arkalardan "ritchie blackmore is dead!" diye çığlık attı.
    bu ufak tefek, saçları ensede uzun kimse ise yalnızca "no!" diye bağırdı. bir gözümle sürekli takip ettim, konser sonuna dek omuzlarını bile titretmedi.

    no! dedi yalnızca...
  • iki elim kanda olsa katılacağım insanı havalara zıplatan konser.
  • candice night'ın o inanılmaz sesiyle bizleri esir aldığı, ritchie blackmore'un enstrümanlardaki ustalığını fazlasıyla gösterdiği konserdi. tarihi mekan, ışık, ses ve sahne bileşimi tek kelimeyle kusursuzdu. bir müzik efsanesini kanlı canlı haliyle önümüzde görmenin verdiği kelimelerle anlatılmaz heyecanı bir kenara bırakırsak konserin benim için tek ve en büyük falsosu bunun deep purple rock grubu değil blackmore's night rönesans müziği grubu olduğunu anlamayan, idrakı yetişmeyen güruhun yüzünden performansın sonunda rock konserine dönüşmesi oldu. lakin necip milletimin bir yarısının doğu kıroluğu* diğer yarısnın da batı bayağılığına* * ne denli düşkün olduğunu ve rönesans müziği gibi, sanayileştirilememiş ince ve hassas ruhlara hitap eden bir elit müzik türünden ne kadar anlayabileceğini biraz düşünmüş olsaydım sonuca bu denli şaşırmazdım herhalde. ama en azından bu aşmış topluluğun "ilk"i için performansın yeterince başarılı olduğuna ikna olduğumu ve gelecekte daha oturmuş performanslarını ülkemde görebileceğimi umduğumu söyleyebilirim. uzun lafın kısası ile seyircisinin seviyesi grubunkinden aşağıda kalan ama yine de içten ve coşkulu geçen bir konser oldu.
  • bir emirerinin yeri gumandanın yanıdır diyerekten komutan uçan tekme ile birlikte izlediğimiz konser.şahsım adına tek beklentim malum kişiyi sahne görmek olduğundan ve "süpürge sopasına çamaşır ipi gerip çalsa gene de giderim ben" dediğimden gayet beklediğim gibi olan konser.takdir ettiğim olay,zatın tekinin konserin başında "long live rock n rollll" diye bağırması ardından da "this is the end of blackmore" demesi oldu bekledim "ahan" dedim "ritchie çeker gider şimdi" dedim ama olmadı.çoğunlukta sahne önünde yerde oturup hüsamettinciğimle sohbet edip sarışın kızın tekiyle dalga geçtik...sonradan çalan deep purple parçalarıyla azan kalabalık sarışının sesini bastırıp kendileri söyledi o mübarek parçaları.yoğun uğraş ve çabalarımız da sonuçsuz kaldı pena alamadan döndük..neyse ne diyorduk haaa bir gemicinin yeri gemisidir.
  • ilk parçalardaki "ritchie blackmore dan iş geçmiş" fikrini sonlara doğru yıktı.. niketim klasik bir ingiliz ne bir kere seyirciye güldü ne de bize bir tebessüm yaptı! aksıne eşi candice night çok samimi laflar etti izleyenlere.. ritchie blackmore un en samimi hareketi; içtiği birayı seyirciye uzatıp "gelin alın, vericem bu birayı birinize" hareketi yapıp birayi fanlarından bi tanesine vermesi oldu sanırım. konserden saatler önce, 2 deep purple fanının beyoğlunda önünü kesip deep purple plağı imzalatmak istemesi ritchie blackmore u çok korkutmuş olsa gerek ki , hiltona geri dönüp saatlerce odasında yanlız başına oturmuş..

    konserin son dakikalarında; gazetelerdeki "rock dinlemek isteyen gelmesin" laflarını yutan ritchie blackmore, deep purple ve rainbow dan klasikler çaldı.. konser sonunda gitarını yere koyarak "hayır ben yaşlanmadım bakın bunu 30 sene önce de yapıyordum" dermişcesine gitarını yerde çaldı..arkasına aldığı fender stratocaster i tersten çalarak hala bir sov adamı ruhunun olduğunu gösterdi malmsteene gönderme yaparcasına..

    konserde gördük ki; teli olan herşeyi çalabilen ritchie blackmore, hala yaşayan bir efsane.. arkadan "legend ritchie" bağırışmaları blackmore'un dikkatini çekti ver bir daha türkiye'nin tarih kokan memleketi istanbula bir kez daha geleceği haberleri daha şimdiden yayıldı.ayrica arka siralardan birinin "change your guitar " diye bagirmasi ritchie blackmore'un tebessum etmesi ile sonuçlandi...
  • http://www.majormusic.com.tr/ dan bir alıntı..
    "sanatçının isteği üzerine ilk iki sırada yer alacak seyircilerin geleneksel, folklorik ve ortaçağ avrupa'sının kostümlerine benzer giysilerle konseri izlemeleri rica olunuyor."
    ilginç, güzel bir de arkada larp çevirsek tadından yenmez.
  • ghost of a rose 2004 turnesi kapsamındaki konserlerinin içeriğine bakıldığında ritchie blackmore, rainbow ve deep purple fanatiklerini de mest edeceğe benzeyen konser. zira 10 haziran 2004 helsinki konserindeki playlist aşağıdaki gibi oluşmuştur ve amerika ile avrupa turnesinde bu kalıbın dışına sadece bir kaç parça fark ile çıkılmıştır. tüm konserler cartouche ile açılmış, now and then ile bitirilmiştir; shadow of the moon ve way to mandalay ne yazıkki çalınmamıştır.

    cartouche
    queen for a day (part 1)
    queen for a day (part 2)
    under a violet moon
    past time with good company
    minstrel hall
    soldier of fortune
    the temple of the king
    mr. peagram's morris and sword
    diamonds and rust
    durch den wald zum bach haus
    fires at midnight
    home again
    wind in the willows
    i still remember
    ghost of a rose
    renaissance faire
    mond tanz / child in time
    since you been gone
    all for one
    difficult to cure / self portrait
    16th century greensleeves
    writing on the wall
    now and then
  • blackmores night parçaları yanısıra black night, soldier of fortune, smoke on the water, child in time'dan 1 kuple çalarak deep purple severleri de bir ölçüde tatmin edebilmiş bir konser oldu. candice night'ın sesi d.purple parçalarında teklemeden gayet başarılı bir performans verdi kanımca. coverdale ya da gillian ile night'ı karşılaştırmak karşılaştırmak muazzam hıyarca olacağından bu aşamayı geçiyorum.
    blackmore'un rainbow kariyerine 0a yakın yer vermiş olmaları biraz hayal kırıklığı oldu tabii.
    bunun dışındaki ilginçliklerden 1i "açıklanacak" adlı öngrubun kimse tarafından hatırlanamayan * performansı oldu.
    bir diğeri de müthiş neşeli ve hareketli parçalarda kutu gibi piknik sandalyelerimizde oturmamızdı. her bilet 45 milyon olsaydı da adam gibi ayakta izleseydik konseri ne güzel olacaktı diye düşünmeden edemedim.
    gecenin en akılda kalıcı bombası da you-betrayed-deep-purple insancığı olarak anacağım seyirciydi. ismini aldığı repliği yanısıra "go home blackmore", "what kind of music it is" gibi can alıcı sözleriyle blackmore'u derinden yaraladı. konser konsantrasyonumuzun ırzına geçtiği için burdan teşekkürlerimi sunuyorum. embesil bir tarzda bik bik etmek için 45 milyon vermeyi göze alan insanları görmek beni gururlandırdı; ülkemiz birçoklarının düşündüğü kadar fakir bir ülke değil demek ki...
    konser alanının piknik sandalyesi dağılımını yapan bireyleri de tebrik ederim. 45 milyonluk ekürinin en önlerinde olmama rağmen grubun yarısını göremedim, bir demet teşekkür de size. ışık ve sevgi ile...
  • bu konseri yeniden ya$amak isteyenler almanya'da kisa bir sure sonra kaydedilmi$ castles and dreams konser videosunu temin edip ho$ca vakit gecirebilirler.. dilerlerse yaninda bu tencere setini sadece ve sadece 10 milyona, tekrar ediyorum 10 yeni turk lirasina da sunuyorum.
hesabın var mı? giriş yap