sözlük yazarlarının şiirleri
-
bugün bir rüya gördüm.
sabah uyandığımda;
ılık ve serin bir rüzgar esintisi yüzümde ve ellerimde kendisini hissettirdiğinde,
açılmıştı gözlerim gökyüzünün sonsuz maviliğine...
ayağa kalktığımda hissediyordu mutlulugu bedenim,
yerlerde masumca rüzgar tarafından dalından koparılmış
ve yeryüzünde ömrünü tamamlamakta olan sararmış yaprakların arasında...
saçlarının gölgesinde ilerlerken gökyüzüne
ulaşmak için umarsızca birbiri ile yarışan ağaçlar arasında;
aydınlıktı sana ulaşmak icin,
duracakcasına atan kalbimin sessizliğinde yürürken
senin umudunu biriktirdiğim yarınlar...
bakmak bile istemez bu gözler,
geçerken geride bıraktığı yollara,
çünkü onlar dünde kalan umut kırıklıklarımın karanlığı,
sensizce yaşanan...
ulaşmak zorda olsa, imkansızda olsa, bu rüya benim:
senin tarafından gerçekliğe uyandırılsa da.. -
affet bu gece sövmek istedim
götüne pembe bir vibratör sok dedim
bu akşam taze fasülye yedim
ananın amını pis sikerim -
şiir sayılırsa..
lengsel eşliğinde okunursa eğer, belki..
üşüyorum..
evet ben,
ruhu norveçli olan.
ayazlarda üşümeyen adam.
ben, üşüyorum..
soğuktan değil lakin,
yalnızlıktan..
ağlıyorum..
fakat o ağlamaktan anlamayan ruhsuzlar..
gözlerimde yaş yok diye,
sanmasınlar ki ağlamıyorum..
uyuyamıyorum..
uyuyamıyorum geceleri..
uyuyabilsem uyurum, yalan değil..
lakin uyuyamıyorum.
geceler meskenim oldu..
anılarım katil olmuş bana..
lengsel ise bildiğin zehir..
büyülüyor beni..
uçuruma yürüyorum..
sırtımı döndüğüm uçuruma,
beni gerisin geri ittiren yabancı değil..
gözümün önüne gelen anılarım..
saçlarımı yolan ben değildim az önce.
sen yoldun.
farkında mısın?
değilsin elbet..
nereden olacaksın..
kulağımda lengsel, odamda ışık yok..
hava yağmurlu yine.
sonbahar yaprakları salınıyor toprağa..
gri bir hava var, hafiften de mor sanki.
güneş batıyor yine,
bıkmış ankara'nın hoyratlığından.
karşımdaki pencereden,
son demlerini yaşayan bir ışık giriyor.
gözüme ilişiyor usulca..
ıslak caddelerde süzülen arabaların sesi,
kulağımdaki lengsel'e karışıyor..
lengsel, içimdeki özlemin çığlıklarına karışıyor..
serin bir sonbahar rüzgarı var dışarıda.
asık suratıma vuruyor..
ve gözlerim düşüyor yavaştan, kapatıyorum..
sen uyudum sanıyorsun,
lakin ben sızıyorum..
uyku dediğin sarhoşluk artık bana..
yatağım meyhanem,
içiyorum her gece anılarımı..
meze niyetine sokuyorsun fotoğrafları gözüme.
müziğim son kadehim..
kapatıyorum gözlerimi..
dayanamıyorum zira..
sen uyudum sanıyorsun..
lakin ben sızıyorum.. -
hayaller gerçeklerden daha gerçek
gerçek ise yok
varsa da bunlar rüyalar
ben gidiyorum
siz kalıyorsunuz -
piyano notalarının arkasına sığınmış duygular gibi
her bir damla gözyaşımda saklı anılar
dumansız yanan bir meşe odununun çıtırtıları kulağımda
şömine karşısında kıvrılıp uyuya kalmış aşıklar -
boğazımdan inen bu kan kırmızı tutku,
hangi güzel ellerin sabrıdır demindeki?
her sabah yüzün kadar güzel bir günaydını,
nasıl sığdırırsın şuncacık ince belliye?
kahve desen, su desen, içki desen,
ne desen yalan sen de biliyorsun;
bir türkü nasıl nakışlarsa kendisini,
öyle işlemiştir toprağın kokusu çaya…
çıkar maskeni, gel otur karşıma,
seramik kupaları kır gururunla birlikte;
bu meret ancak kırılgan ve camdan,
ardı gizsiz bir bardakta verir sırrını suya…
gel otur karşıma, üşümüşsün belli,
önce bir bardak çayda ısıtalım aşkı,
sonra elbet çözülür kelimelerin dili,
korkma, demini bırak ruhuma sevgili…
* -
16-18 yaş döneminde bazı şiirler yazmıştım, bir kısmı -muhtemelen ciddi bir kısmı- ergen şiirleri olarak nitelendirilebiir. bunların arasında lisenin dergisinde yayınlananlar oldu, hala arada açıp beğendiklerim ve okuyunca kahkaha atabildiklerim var. ama bir tanesini buraya yazmak istedim özellikle, gözümde başarısız olanlardan biri bu. ama adı çok güzel gelir bana hala, aynı isimle başka bir şiir yazmayı düşündüğüm oldu, yapmadım ama belki bir gün yaparım. okuluma çok yakın evime koşa koşa gelip pencereye çıktığımda, sokağın başında tek başına arkadaşını bekleyen sevdiğim kızı gördükten sonra yazmıştım bu şiiri, niyeyse çok paylaşasım geldi.
seni yalnız gördükçe yalnızlık anlam kazanıyor
seni yalnız gördükçe,
yalnızlık anlam kazanıyor;
taş gibi ağırlaşıyor yerinde,
insanları kendine çekiyor,
yeni bir çehreye bürünüyor.
seni yalnız gördükçe,
bir şeyler kopuyor içimden;
kaçıyor hızla benden,
denizi bulup kendini atıyor,
beni de tek başıma bırakıyor.
seni yalnız gördükçe,
kalbim duygularını istiyor,
gözlerim gözlerini, ellerim ellerini...
o taş içimde ağırlaşıyor,
beni de hareketsiz kılıyor.
seni yalnız gördükçe,
içimde bir ses başlıyor konuşmaya;
"haydi" diyor, "ne duruyorsun?"
gözlerin o anda gözlerime kilitleniyor.
o ses de umutlarını kaybediyor.
seni yalnız gördükçe,
fırlıyor bir damla gözyaşım,
koşa koşa atlıyor mavi sulara
ben yine yapamıyorum,
önünden geçip, yalnızlığıma gidiyorum.
seni yalnız gördükçe,
yalnızlık anlam kazanıyor. -
yarın erken kalkacam,
uykum geldi 11 suları
yetiştiremedim ulan
biri okusun şu yazılıları. -
"mordorluyam ezelden"
mordorluyam ezelden
mordorluyam ezelden
gimli giyer dizelden
aragorn giyer dizelden vay
sauron'un gözü çıksın
gollum'un sözü çıksın
legolas sever ezelden, yay
kral olasan eomer lordum olasan eomer
adam olasan eomer, eoweynsiz kalasan eomer
mordor bir yana düşer minas trith bir yana düşer
rohan'da nice yiğit atlılar pişer
arwen'e çakasan eomer
yüzüğü kapasan eomer
boromir'i unutma eomer
gondor rohan'ı döver -
şundan daha iyisine daha rastlamadığım şiirlerdir.(bkz: #25333857)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap