• çoğu yazar gibi yüzyıllık yalnızlıktan sonra okuduğum için çok benzettim. aynı tarzda olması canımı hiç sıkmadı çünkü köy hayatı köyde geçen konuşmaların tanıdıklık hissi sardı.
  • “aha komünist! geberesice!”
  • açıkçası kitaba sadece kitap olarak bakarsak beğenilir el üstünde tutulur kitap ama duygusal bakıyorum maalesef. kitapta hiç haz almadığım atiye karakteri var. şehirden gelen güzel bakımlı kız zamanla köy kültürünün etkisiyle o kadar bağnazlaşıyor ki sanki atiye canlanıp kaynanam olmuş. nerden baksam kaynanam yani ben şahsen en fazla 1 hafta dayanabiliyorum onun bağnazlıklarına ama kitap 247 sayfa ne zaman başlasam ah yine kaynanam diyip öteliyordum. neyse ki 2 aylık sürecin sonunda kitaptan kurtuldum. buradaki yorumlar hep büyülü gerçekliği çok iyi yansıttığıyla ilgili benim anladığım şey şu: ben büyülü gerçeklik sevmiyormuşum. büyü, muska, aman o öyle yapılmaz vs bir sürü şey var ve hepsine karşı inancım sıfır. dirmit'in önüne gelen her şeyle konuşup haberleşmesine tamamım aklımda oturtuyorum ama atiye'ye dayanamıyorum. razğo aga kişisinin adını görünce bu ne diyorum. he ne var köy gerçekliğini yansıtmış, inanıyorum böyle insanların yaşadığına. ama böyle yaşamaya nasıl katlandıklarına inanamıyorum. geçen gün köye ziyarete gittik arabayı park ettim yokuşta. olur da frende sıkıntı olur, olmaz da, diye tekere taş koydum. ertesi gün tekerleklere (insandı o köpek gelip öyle yapmaz) biri işemiş yetmemiş kaporta tarafına da işemiş neyse dedim taşları alayım. o da ne kaportanın altına ön tarafa büyükçe bir taş koyulmuş direk geçsem alt tarafa rahmet okursun. şimdi bunu kaynanama söylesem kafamı becerecek. büyü, muska tam atiye olacak. (zaten öyle ya daha da abartacak) neyse velhasılkelam o olayı öyle geride bıraktık.

    madem büyülü gerçeklik sevmiyorsun neden okudun o zaman?
    rüyama girdi lanet kitap. üniversitedeyken başlamış, girişte büyü var diye korkup kapatmıştım. (o sıralar koyu müslüman takılıyorum.) inanç sistemim çok zayıfladığından artık iplemiyorum okurum nolacak dedim. ertesi gün kartepe'ye giderken symbol avm'ye küçük bir kitap fuarı kurmuşlar orada gözlerim bu kitabı aradı. piyasanın çok üzerinde satıyorlardı. kitap amazonda 70 lira olsun orda 180 lira etiket %20 da indirim vardı. 100 lira telif ettim kabul etmediler ben de amazondan söyledim. kitabı öylece almış oldum. oldum olmasına da almasaydım daha mı iyiydi. yok ya en azından kitabı bitirdim kafamda. he şu an 32 yaşındayım. 50 yaşında okuyunca başka hisseder miyim neden olmasın?

    onun dışında köy, köylü çok iyi anlatılmış. örneğin lakap olayları. adamların herhangi bir tepkisi ömür boyu üzerlerine yapışabiliyor. örneğin : halit kumasını tanıştıracak annesiyle anası getir tanışalım diyor. kız gelmeden temizlik, yemek, baklava her şey yapılıyor tabi halit dumur. neyse kız geldi o arada atiye içerden halit'in karısını çocuklarını çağırdı. kıza dedi utanmıyor musun bu adamla halleşmeye. kız kaçtı gitti. olayın üstüne atiye çıkardı baklavayı oh ne güzel gider şimdi dedi. halit baklavaya ayağıyla bastı ezdi yenmeyecek duruma getirdi. olay herkes tarafından duyuldu. kimi kızın poposunun güzelliğini konuştu kimi halit'in tepkisini ve sonra ona "baklavaya basan" lakabını verdiler.

    huvat zaten klasik baba ailesiyle hiç ilgilenmiyor devamlı işte.

    dirmit'in sevdim ben o akıl hastanesi içinde kendini olabildiğince normalleştirmişti. bilmiyorum belki de ben romanda kendi hayatımı okudum kendimi de dirmit gördüm. neden olmasın. bazen kendi hayatımdan da sıkılmıyor muyum sanki...
  • yıllar önce okumayı denemiştim. olmamıştı. dili ve yarattığı dünya takip etmesi çok zor gelmişti. o zamanlar dikkatimi dağıtan çok şey vardı hayatımda ve bu yoruculuğa hazır değildim. kütüphanemde yarım kalmış halini görünce bitirmek istedim ve inat ettim.

    odaklanınca ve biraz diline alışınca o masalsı anlatının içinde kaybolmak çok keyif verdi. kitap açıldıkça ya ben bu masalsı anlatımı kanıksadım ya da anlatı daha romanlaşmaya başladı ve içinde kaybolmak kolaylaştı. bir şans daha verdiğim için çok memnun kaldığım latife tekin romanı oldu.

    yakın zamanda tiyatro performansına da gitmeyi düşünüyorum.
  • en az haneke filmleri kadar sinir bozucu olan, ruh hastası bir annenin hayatlarının içine aşama aşama sıçtığı çocuklarının hikayesi. tamam cahil olursun, düşük zekalı da olursun ama kadın aklınıza gelebilecek her ama her şeyde büyü-üç harfliler-cinler-periler arayıp hemen ardından kızını dövüyor. halbuki cin senin evine gelse "bu manyaklarla uğraşılır mı amk" deyip pencereden kaçar lan. gider malülen emekli olur seninle uğraşacağına.

    anaymış, yav öyle anayı sikeyim çok afedersiniz. beyin yerine çöp poşeti taşıyor ama beş tane de çocuk yapmış amınakoduğumun potansiyel çiftlikbank müşterisi. kadına sinirimden kitabı bitiremedim, vallahi latife tekin o aileden iyi gelmiş bugünlere.
  • 3 günde 200 sayfa okutan, büyülü gerçeklik akımı ile yazılan ve şiirsel bir dille su gibi akan, yer yer kahkaha attıran latife tekin kitabı.
hesabın var mı? giriş yap