• islamın esaslarından biri yazgıya inanmaktır.
    islam inancına göre bir bireyin yazgısı,tanrı katında bulunan levh-i mahfuz'da saklıdır.
    levh-i mahfuz'da ne yazdığını tanrıdan başka kimse bilemez,kimse bu yazıyı değiştiremez.
    islamda kader konusunda ise kısaca 3 adet görüş bulunmaktadır, bunlar:
    1.cebriyye=yazgı tanrı tarafından belirlenir bundan dolayı birey özgür istence sahip değildir.
    seçimlerinden dolayı sorumlu tutulamaz.
    2.mutezile=kişi kendi yazgısını belirlemekte hürdür.
    3.mâlikiyye=yazgı üzerinde düşünmek kötü sonuçlara gebedir bundan dolayı düşünmemek düşünmekten yeğdir.
  • dünyadaki karşılığıyla pi sayısıdır
  • evet lehv-i mahfuzda herşey yazılıdır. ancak lehv-i mahfuzda yazılı olanlar vasfen değil kavram, nitelik veya bir ihtimal ölçeğinde yazılıdır. insan kendi iradesiyle yazılmış olan ihtimaller silsilesini vasıflandırır. bu şekilde ödül veya cezaya muhatap olur. eğer bu şekilde olmasaydı ödül ve cezaya nasıl müsebbip olabilirdi ki? aynı zamanda allah adil olandır; onun adaleti gereği insanın iradesi ve akli melekeleri olmalıdır. allah hikmetsiz bir şey yaratmaz..
  • nereden biliyorsun daha önce tanışmış hissini ? belki burada tanıştın.
  • sonra bana levh-i mahfuz'dan bahsetti. allah'ın kalem'e "yaz!" diyerek, olacak olan her şeyi üzeine yazdırıp sakladığı levhayı, bu levhada yazılı olanın dışında hiçbir şey olamayacağını yalnızca oradaki yazıyı değiştirmek için bazı yöntemler olduğunu ve bu yöntemlerin alışageldiğimiz büyüden farklı ve çok daha korkunç olduğunu anlattı. bu yöntemin kökeninin bilinmediğini ama bilinen tüm uygarlıklarda şu ya da bu şekilde varlığını sürdürdüğünü ve en mükemmel noktasına geldiğinde yazıya döküldüğünü, kenz-ül havas adlı efsanevi kitapta toplandığını, tüm iyi büyücülerin bu kitabı anlamaya hayatlarını adadıklarını ve uygulamayı başardıklarında korkunç sonuçlar aldıklarını söyledi. birkaç saat önce kurcalamaya yeltendiğim kitabın, kenz-ül havas'ın eksik ve yanlışlarla dolu bir tercümesi olduğunu söyledi.

    ***

    birincisi gerçekten de her şey o levhaya yazılmış ve o levha saklanmıştı. fakat kader denilen bu yazılmış olanlar, zamandan bağımsız bir varlık olan tanrı tarafından yazdırıldığı için zaman dışında yazılmıştı. zaman dışında yazıldığına göre öncelik sonralık gibi kavramlardan söz etmek ancak bizi yanıltırdı. yani o levhaya her şey yazılmıştı, halen de yazılıyordu ve gelecekte de yazılmaya devam edecekti. her şey, tüm zamanlar koskoca bir ânın içinde tanımlanırsa bu sorundan kurtulabiliyorduk. böylece hem özgür bir iradenin sonuçlarını yaşıyor, hem de kader çizgisinin üzerinde yürüyorduk. peki kaderi, yani yazıyı değiştirmek mümkün müydü? mümkün olduğunu kabul edersek, nasıl mümkün olduğunu açıklamamız gerekecekti. ve eğer açıklayabilirsek o zaman büyünün mümkün olduğunu kanıtlamamıza gerek kalmayacaktı. büyü ile kader arasındaki ilişki yazıdan geçiyordu. ya da yazının kendisiydi demek daha doğru olacak. her şeyin sözcüklerden, dolayısıyla harflerden, dolayısıyla sayılardan oluştuğunu düşünürsek, aynı bir atomun proton sayısını değiştirdiğimiz zaman başka bir elementin atomunu elde ettiğimiz gibi, belli harfleri ya da sözcükleri -ki bu anlamda dua da işlevsel anlamına kavuşmuş oluyordu- bir araya belli bir sırayla getirirsek yazılmakta olanı değiştirmek mümkün olabilirdi. yani sözlerin, duaların, sözcüklerin, harflerin büyüsü, zaten her şeyin onlardan ibaret olmasında yatıyordu. bu ve buna benzer kuramlar uydurarak geçirdiğimiz her gecenin sonunda, eve dönüp de yalnızlığımın yanına uzandığımda ve onu özlediğimde, bu uydurduğumuz saçma sapan düşüncelerin dünyasına daha çok yaklaşıyor, korkuyordum.

    (bkz: oysa herkes kendisiyle meşgul)
  • dejavu ile bağlantısı olup olmadığını merak ettiğim kader kitabı / korunmuş levha.
  • zamanın ötesinde yazılmış levha. insanın yaşam zamanı akışı ile ilgisi olmayan bir anda olduğu için 'değişir mi' diye sormak beyhude. aynı zamanda levha ile ne kastedildiği tam bir muamma.
  • hakk’ın zatıyla baş başa iken aynada gördüğü suretini yansıttığı kitaptır. kainatta hiçbir şey yoktur ki levh-i mahfuzda yazılmış olmasın. geçmiş ve gelecek, arş ve alem bu kitapta muhafaza edilmiştir. onda tek bir hata bulamazsınız ve onda tek bir değişiklik olmaz.

    öyleyse özgür irade var mı? gelecek diye bir şey var mı? tercihlerinizin bir anlamı var mı? yoksa rüzgarla savrulan bir yaprak, dalgaların yön verdiği bir kum tanesi kadar mı hükmümüz? kendimize yazılanı mı oynuyoruz, rolümüzde değişiklik yapmaya muktedir miyiz?

    gelecekte her ne yaptıysanız levh-i mahfuzda kayıtlıdır.
    öyleyse şimdi, sıktığımız yumruğu gevşetme zamanı. sıkı sıkı tuttuklarımızı bırakma zamanı. planlarımızın acziyetini fark edip, sükunete erme zamanı. olduysa olmuştur, daha önce sonsuz kez olduğu gibi, şimdi de olmuştur. olmadıysa olmamıştır, daha önce sonsuz kez olmadığı gibi.
  • burak özdemir'in yobazlığa makyaj yaptığı kitabı tanrı'nın doğum günü'nü de içeren islam güzellemesi.

    kalın kafalı lümpenleri laf taşeronluğuyla etkileyen yazar, çok satmak adına kitleleri seküler hayattan kopartma hadsizliğinden utanmadı, utanmıyor.
  • (bkz: determinizm)
hesabın var mı? giriş yap