hesabın var mı? giriş yap

  • olması gereken tavırdır.

    yeter ya, adamlar ne dese ferman sayılıyor

    kimse padişah değil. burası türkiye cumhuriyeti, laik bir hukuk devleti.

    isteyen zemzem içer isteyen rakı, bırakın ortaçağ zihniyetini

    üç beş marjinalin komplekslerine ve şahsi ego tatminine göre yönetilmeyecek kadar büyük bir ülkeyiz.

  • (bkz: pilot egosu)

    türkiye'de kaç tane doktor var, kaç tane pilot var bi düşünün sonra varın adamların egosunu hesaplayın.

    veli toplantısına uçuş kıyafetiyle gelen pilot gördüm ben...

    edit: benim egom yok diye ağlayan pilotların da var olduğunu öğrenmiş olduk böylece.
    entryde bahsedilen ego gözlemi birden fazla pilota vakit geçirilerek yapılmış kişisel tespitimdir.

    hayır o değil de hiç mi üşenmedin o mesajları yazmaya genç :)

    işte böyle... hayat ne tuhaf vapurlar filan...

    edit2: debe ye girmesinde katkısı olan herkese teşekkürler.

  • köyde sobanın alevinde cnbc e den spartacus izlerdim geceleri.şimdi para vererek o zevki alamıyorum

  • onay bekleyen çaylakların bir kısmını otomatik olarak yazara çevirdik ve bunlara da sabırtaşı yazar dedik. yapılan aksiyonun makul bir sebebi vardı: onay bekleyen çaylakların sayısı her geçen gün biraz daha artıyordu. ancak geçmişten önümüzde miğferdibi çaylak alımları gibi çok başarılı olmayan bir örnek olay vardı. bu seferki onay bekleyen çaylak sayısıysa miğferdibinden çok daha fazla, bu yüzden herkesi tek seferde almamız mümkün olmayacaktı. peki ne yapmalıydık? onay bekleyen yaklaşık 41 bin çaylağın bari bir kısmını otomatik olarak yazar yapmalıydık ki, hem diğerlerinin de önü açılsın ve sıraları daha hızlı gelsin, hem de moderasyon olarak biz, yeni yazarların coşkusuyla kendine sığmayıp taşacak olan sözlüğün altını bir nebze de olsa çekip toparlayabilelim (herkesi bir anda alsaydık ne entry girilebilecekti, ne de okunabilecekti belki de). peki bunu nasıl yapacaktık? kimleri otomatikman yazar yapmalıydık? çaylak olarak geride kalanlara haksızlık yapılmış olmayacak mıydı? düşündük taşındık ve üç tane kriter belirledik, bunlara uyan kişileri yazar yapmaya karar verdik (sayıları 9300 civarlarında olan bu kişilerden 200 tane kadarının ilk 10 saat içinde uçtuğunu ekleyebilirim bir bilgi olarak). neyse, bahsi geçen kriterler şunlar:

    1-) sözlüğe henüz kaydolmuş, daha hiç sıra beklememiş çaylaklar bu gruba dahil olmamalıydı, zira bir yıldan uzun süredir onay bekleyen çaylaklar mevcuttu. biz de dedik, "sabırtaşı yazar olacak olan kişi nerden baksan bir en az 6 aydır bekliyor olsun". böylece sınır olarak 1 haziran 2008 tarihini koyduk. yani bir sabırtaşı yazar iseniz, sözlüğe kayıt olma tarihiniz 1 haziran 2008'den daha önce demektir. (neden özellikle "1 haziran 2008"?: çünkü o an öyle esti.)

    2-) onay bekleyen çaylak iken çaylak inceleme arabirimine düşen, ancak pas geçilen* çaylaklar da bu gruba dahil olmasınlar dedik. zira bu kişilerin entry'leri önceden incelenmiş ve yeterli seviyede bulunmadığı için pas geçilmiş. ancak bunların da sözlüğe küsmelerine gerek yok, başlangıç olarak şu entry'yi (bkz: #14333666) okumaları, belki de birkaç gün içinde yazar olmalarını sağlayabilir.

    3-) çaylaklar iki gruba ayrılıyor kabaca: a-) sözlüğe arada bir ya da nadiren girenler, hatta uzun süredir hiç girmeyenler. b-) sözlüğe hemen her gün girip "acaba yazar olmuş muyum?" diye kontrol eden hevesliler. 41 binlik nüfusu azaltmak adına bu iki grup arasında bir seçim yapma durumunda olduğumuzdan, sözlüğe daha sık login olan grubu tercih ettik ve kısaca dedik ki: yazara çevireceğimiz kişi, son 1 aylık dönem içinde sözlüğe bir kere bile olsa login olmuş olmalı.

    biliyoruz, bunlar çok mükemmel ve 100% hakkaniyetli kriterler değil, ama elimizden şimdilik bu kadarı geldi. sözlük, kendisiyle uyuşmayan yazarlarını temizledikten ve tekrar bir dengeye oturduktan sonra, buna benzer bir çözüm paketiyle tekrar gelebiliriz. bu arada tabii ki onay bekleyen çaylakları -yavaş yavaş da olsa- incelemeye devam edeceğiz. esen kalın.

  • migros'un çarıklı şımarıklığına göre davranmaması olarak değiştirelim onu. hiç stok yapmadım, canım içmek isterse gidip en yakındaki yerden alacağım ve o da paşa paşa satacak. tek hayatımızı 1 saat bile bu nevşehir çöreklerinin hassasiyeti ve kutsallarına göre şekillendirecek değiliz.

  • özsaygı genelde kendine değer verme ile karıştırılır. özsaygının ölçülmesi bu yüzden zordur. kendimizle ilgili hissettiklerimizin bir durumdan diğerine göre değişiklik göstermesi mesela bu zorluklardan biridir. kendimize kızmamız gibi veya biri bizden övgüyle söz ederse olumlu ya da olumsuz duygulara kapılırız. kişilik dediğimiz şey kendi içinde dinamik ve çevreselse bu iniş çıkışlar kendine değer verme olarak görülebilir. kendine duyulan saygı ise daha kararlı bir öz değerlendirmeyle ilişkilidir. mesela kötü bir gün geçirdiği zaman ya da kendisine karşı hayalkırıklığı yaşasa bile , kim olduğu ve ne yaptığı konusunda olumlu duygular beslerler. kısacası özsaygı kendilik kavramımızı nasıl değerlendirdiğimize bağlıdır.

    sınavdan düşük bir not alıp ikinci sınava gönülsüz çalışmak hatta direkt dersi salmak hiç de yabancı olmadığımız durum. bu düşük özasaygının bir sonucudur çünkü kişi kendini olumsuz değerlendirir. ancak başarısızlık gibi geri bildirimlere tepki olarak kişinin olumlu özelliklerine odaklanması yüksek özsaygı olarak kabul edilir.

  • ön edit: geçen yıl infinity war için yazdığım bu entry'yi avengers: endgame olarak güncelledim.

    endgame'in gelmesine şurada günler kalmışken yeni izleyiciler için film öncesi olaylara hakim olunması, düzenli takipçiler için de güzel bir tekrar olması açısından izlenmesi gereken filmleri sıralıyorum.

    1) captain america the first avenger

    hem ilk avenger, hem de ilk infinity stone burada. filmin önemini anlatmak için sanıyorum ki başka söze gerek yok ancak yine de her şeye rağmen bir türlü ısınılamayan kaptan amerika'yı sevdirebilmesi, bunu yaparken de güzel bir dönem filmi izletebilmesi ekstra artılar. red skull ve kaptan arasındaki mücadelenin sebebi tesseract, marvel sinematik evreni içerisindeki ilk sonsuzluk taşı olan uzay taşını barındırıyor.

    2) the avengers

    avengers'ı oluşturan diğer karakterlerin solo filmlerini atlıyorum çünkü bu karakterlere iyi kötü herkes aşina ve infinity war'un ana meselesi olan sonsuzluk taşları ile direkt bağlantıları yok bu noktaya kadar. avengers, hem ekibin ilk toplanışını hem de yine tesseract formundaki uzay taşının tek başına neler yapabileceğini görmemizi sağlıyor. infinity war ve endgame'in sonuçta avengers 3 ve 4 olduğunu da varsayarsak, bir dörtlemenin ilkini izlememek büyük kayıp.

    3) thor the dark world

    istisnasız herkes için en sevilmeyen marvel filmlerinin başını çekmesine rağmen ben thor serisini, özellikle de the dark world'ü takdir edenlerdenim. thor'un mcu içinde sorumluluğunu üstlendiği fantastik boyutun hakkını fazlasıyla veren bir devam filmi kendisi. listede olmasının sebebi ise oldukça önemli: başka bir sonsuzluk taşı olan gerçeklik taşıyla burada tanışıyoruz. kendisi aether isimli bir sıvı formunda olduğu için "taş" olarak hatırlanmayabilir, dikkat.

    4) guardians of the galaxy

    hemen hemen herkesin en çok sevdiği marvel filmine geldik. filminden önce azılı geek'lerin bile pek tanımadığı guardians ekibi, malumunuz üzere 2014'te patlama yapınca tüm dikkatleri üzerine çekmişti. avengers'taki chituari saldırısını saymazsak mcu'nun kozmik tarafını bizlere bütünüyle göstermesi, sonsuzluk taşlarından güç taşını tanıtması hatta yıllardır hazırlığı yapılan infinity war ve endgame'in baş kötüsü thanos'u da adam akıllı ilk defa anlatması gotg'yi infinity war için olmazsa olmaz filmlerden biri yapıyor.

    5) avengers age of ultron

    infinity war ve endgame'e giden yol burada çok daha aydınlık bir hal alıyor. thor'un ilk filminde loki'nin, asası içinde gizliyken insanları manipüle etmesini sağlayan bir başka sonsuzluk taşı olan zihin taşını burada tanıyoruz. bu taş, avengers üyelerinden vision'a hayat verecek olan taş. vision'ın da sadece bu taş ile nasıl güçlere sahip olduğunu hatırlarsak, taşların potansiyelini daha iyi anlayabiliriz.

    ayrıca age of ultron, avengers için işlerin karanlıklaşmaya başladığını ve tony stark'ın halüsinasyonu vasıtasıyla kozmik bir tehditin ileride dünya'ya bela olabileceğini haber veren film.

    6) captain america civil war

    bir dörtlemenin finalinden önce ilk iki filmi izlemek elzem hale geliyor demiştik. eh, kaptan amerika'nın üçüncü filmi olan civil war da bir bakıma avengers 2.5 olduğundan dolayı kesinlikle bu listede olmalı. mcu'nun en sevilen filmlerinden biri olan civil war, alt metni -uyarlandığı çizgi romanın yanına çok yaklaşamasa da- en nitelikli marvel filmlerinden biri diyebiliriz. bu film de age of ultron gibi, avengers meselesini bir ileri noktaya daha taşıyor ve karakterlerimizin ciddi bir durumda nasıl görüş ayrılığına düşebileceklerini görüyoruz. infinity war'da kaptan ve tony'nin konuşmama sebebi buradaki olaylardı.

    aynı zamanda mcu içinde ve de infinity war'da majör rollerde olan örümcek-adam, black panther gibi karakterleri tanıtıyor bizlere. andrew garfield'ın peter parker rolüne müthiş yakıştığını düşünsem de buradaki gibi; winter soldier'ın metal yumruğunu dalga geçerek durdurabilen, gerçekten güçlü ve geveze bir örümcek görmek oldukça hoşuma gitmişti (hatta buradaki kısa örümcek tasviri homecoming'tekinden bile iyi).

    7) doctor strange

    infinity war'da olanca haşmetiyle bir doktor strange göreceğiz. sadece bu bilgi bile doktor strange'i izlemek için yeterli bir sebepken, hikayede bir de "agamotto'nun gözü" kisvesi altındaki bir başka sonsuzluk taşı olan zaman taşıyla tanışıyoruz. filmin harika görsellerle desteklenen efsane finali bile tek başına doktoru görmek için yeterli bir sebep aslında.

    stephen strange'ten sonra geriye sadece ruh taşı kalmıştı ve onu da infinity war'da, vormir gezegeninde bulduk. gamora'yı kaybetmemize neden olan taş, thanos'un eldivenine eklenerek son vuruşu yapmıştı.

    plase / thor ragnarok

    thor'un, yönetmen taika waititi'nin ellerinde rengarenk bir final yapmasını sağlayan ragnarok aslında infinity war için illaki görmeniz gereken bir film değil ancak hem loki ve thor arasındaki son durumu, hem de after credit sahnesindeki mevzunun direkt olarak thanos ve guardians of the galaxy'ye bağlanacağını göstermesi nedeniyle önemli bir durak bence (infinity war ile en net bağlantısı, hela'nın asgard içindeki fan teorilerine neden olan sonsuzluk eldivenini "fake!" diyerek devirivermesi).

    plase 2 / infinity war

    hakkında herhangi bir şey söylemeye gerek yok sanıyorum.

    plase 3 / ant-man and the wasp after credit sahnesi

    endgame'de önemli yer tutacağı tahmin edilen kuantum evreni (quantum realm), bu filmin ana konusu. yine de endgame için filmin tamamını izlemenize gerek olduğunu düşünmüyorum, after credit sahnesi endgame için yeterli bağlantıyı veriyor. ilk filmi yapım sürecindeyken kimsenin bu denli önemli rol oynayacağını düşünmediği ant-man, endgame'in kilit isimlerinden biri olacak.

    plase 4 / captain marvel

    bence aşırı gerekli bir film değil uzak izleyiciler için, o yüzden plase demeyi uygun gördüm. carol danvers'ın güçlerini uzay taşından aldığını bilmek ve bu güçlerin kapasitesini görmek yeterli. kree ve skrull ırklarına endgame'den sonra da bakılabilir öğrenmek için. filmden önce, "captain marvel endgame'de en önemli isim olacak" şeklindeki tanıtımın pek de gerçeği yansıtmadığı anlaşıldığı için kendisine bir yan karakter olarak bakmak yerinde olacaktır. zaten fiziksel olarak da captain marvel için yeterli jantilikte olmayan brie larson'un malum pr çalışmaları insanları filmden yeterince soğuttu. bence mükemmel marvel casting'inin tek zayıf halkası. filmle alakalı olarak tesseract'in tarihçesini şurada (bkz: #87596627) yazmıştım. after credit sahnesi de carol ve ekibin ilk defa birlikte görüldüğü an olarak bir parmak bal çalıyor.

    son olarak şöyle bir güzellik yapayım, youtube'da movieflame isimli bir kanal mcu içindeki tüm sonsuzluk taşlarının ortaya çıkışı ve şu anki halini 10 dakikalık bir video ile tek tek anlatmış. yukarıdaki filmleri ve diğerlerini de çoktan hatmetmiş marvel'cı gönül dostları da bu video ile infinity war öncesi güzel bir hatırlatma yapabilirler kendilerine.

    tracking the infinity stones