hesabın var mı? giriş yap

  • telefonda veda etme kısmını çözememiş babalar yüzünden telefonun ne zaman kapanacağının belli olmadığı konuşmalardır. örneğin;
    -iyi misin oğlum bişey lazım mı bi ihtiyacın var mı?
    --iyiyim baba yok saolasın, sen nasılsın?
    -tamam.
    --ne var yok ne yok baba iş güç nasıl?
    -...
    --baba?
    -dıt dıt dıt.

  • ilk yazılımcılarda gördüm bunu. ben de geyiğini yapmışımdır kesin. "abi bırakıcam bu işleri manav olucam". "abi gidicem ege kıyısında domates yetiştiricem" şeklinde.

    isyanın sebebi belli: bir meslek zihinsel olarak çok yoruyorsa zihinsel yorgunluğu olmayan meslek stereotiplerinden birini seçip onu arzuluyoruz.

    halbuki manava gidip bunu desen seni patlıcanla hıyarla döver. millet manavlığı bir tezgaha döşenmiş sebze meyveyi belli fiyattan satma işlemi zannediyor. keza domates yetiştirmeyi de "domates ekmek ve çıkan domatesleri toplamak" olarak. bunlar fiziksel efor gerektiren şeyler zannediyor. mesela domatesler niye çıkmadı, haşerat niye dadandı, niye mahsül kırıldı bunlar düşünce gerektirmiyor zannediyor.

    manav için de öyle. en başta sattığın ürün "perishable good" yani sonsuza kadar saklayabildiğin bir şey değil. hızlıca elinden çıkarmak zorundasın. ona göre ideal fiyat aralığı tutturman gerekiyor karlılık için. stok ve halden toplu alımlar için de doğru planlama yapman gerekiyor. bu başlı başına endüstri mühendisliği alanına giren bir optimizasyon konusu. dükkanı kaçtan kaça açık tutacağın, ne zaman başını bırakabileceğin, çırak tutacaksan onun sigortası bile derdin oluyor.

    onun haricinde manavlığı dışsal faktörler hiç yokmuş gibi hayal ediyorsun. mesela mahallenin polisi gelip iki salatalık tırtıklayınca parasını alamıyorsun. sıkıysa iste. çocuklar çilek aşırınca, ev sahibi kirayı tam gününde isteyince hesapların birbirine giriyor. buzdolabının elektriği gidiyor, dükkanı su basıyor. vitrin camını top kırıyor. fare dadanıyor. ilaçlaman gerekiyor. veresiye defterleri kabarıyor. bu sefer yanlışlıkla sebzeye sıktığın ilaçtan müşteri zehirleniyor. bir de sonunda yan sokağa migros gelmesin mi? hadi şimdi koca zincirin planlama ve işletme kabiliyetiyle tek başına mücadele et sıkıysa.

    sonra kan ter içinde uyanıyorsun: "oh lan ne güzel kod yazıyorum, derliyorum, tek derdim bu".

    mesleklerimizin kıymetini bilelim.

  • sigaranın tek bir faydası bile yokken ülkelerin yeni nesillerini korumak için böyle kararlar alması çok doğru geliyor.
    buna müsaade edilmesi bile aşırı saçma hatta. sigara firmalarının 1900 lerde aşırı büyüyüp piyasayı manipüle etmesi sebebiyle dünya hiç olmadığı kadar tütün kullanmaya başladı. insanların bağımlı olmasına bile isteye izin verildi. ben sigara bağımlılığımdan kurtuldum. darısı diğerlerine.

    tanım: gelmesi doğru olan bir yasaktır. keşke ülkemizde de gelse ama oy kaybetme korkusuyla 3. sınıf ülkelerde asla gelmeyecek olan yasadır.

  • klâsik troll dezenformasyonlarından biridir.

    normalde troll başlığına yazmayı sevmem, ama yazalım.

    kendi verdikleri linkte görülüyor ki; şu anda 719 milyar dolar olduğu söylenen gsyih, 2014'te 940 milyar dolarmış.

    yani gsyih son 6 senede %25 düşmüş.

    2014'te 76 milyonken, şu anda 84 milyonuz. (o da kayıt dışı göçmenler hariç)

    yani düşüş kişi başına %30'un da üstünde. (12.368 dolardan 8.550 dolara düşmüş)

    adamlar son 6 senede bizi %30 fakirleştirmiş. adamların trolleri bile o kadar kalitesiz ki, ekonominin iyi gittiğini göstermek için bu veriyi paylaşıyorlar.

  • bugünkü linkedın olayıyla ismini duydum. kimmiş bu firma kurucusu bacımız diye bir bakayım dedim. ınstagram'da 1.3 milyon takipçisi var ama beğeni ortalaması sadece 100, video izlenme ortalaması ise 25.000 civarında. bu şu demek oluyor. takipçilerinin en fazla %1'i organik. diğerleri parayla satın alınmış bot hesaplar ile çekilişle gelmiş ilgisiz kişiler. sosyal medyada bu kadar kendini gösteren kişilerin samimiyet ölçüsü olarak benim baktığım yegane kriter bu. kendisine samimiyetler dilerim. bu kadar takipçi kasmana gerek yok. az olsun öz olsun. daha çok kişiye ulaşırsın.

  • --- spoiler ---

    hepimiz öleceğiz unutmayın
    --- spoiler ---

    şeklinde devam eden rte cümlesi.

    ay olabilir mi öyle bir şey ? lütfen olsun çünkü

    tanım: evladım olsa cebine eroin paketi koyup polise ihbar edeceğim bir vatandaşın cümlesi.

  • kendisiyle ilgili bir alıntı;

    "fikret orman fb, diego'ya bizden 7 milyon euro fazla verdi demiş. biz diego'yla 3,5 milyona anlaştığımıza göre demek ki bunlar 3,5 istemiş diego'dan!"

  • vay be bir efsane daha göçüp gitmiş dünyadan. tanım: formula 1 efsanelerinden olan üç kez dünya şampiyonu olmuş avusturya asıllı emekli f1 pilotu, takım yöneticisi.

    formula 1 fanları tarafından bilinen bir insan iken 2013 yılında gösterime giren ve james hunt’la arasında geçen rekabeti anlatan (bkz: rush) filmi ile dünya çapında yeniden üne kavuşan lauda için söylenebilecek ilk kelime disiplindir. işine olan saygısı, bağlılığı, teknik dehası, motive oluşu ile örnek bir karakterdir. formula 1 in bugün dünya çapıdaki ününe kavuşması ayrton senna ve alain prost arasındaki rekabet ile başlamıştır dense de (ki niki lauda ayrton senna’nın formula 1 e başladığı 1984 sezonunda mclaren takımında prost ile takım arkadaşlığı yapmış, şampiyon olmuş, senna ve prost ile yarışmıştır) konuda ilk kurşunu niki lauda ve james hunt sıkmıştır demek yanlış olmayacaktır. ikisi de kazanma arzusu yüksek olan pilotlardı. james hunt kırklı yaşlarında kalp krizinden vefat etmişti. bir yazarın beyanına göre birkaç ay önce, akciğer nakli geçirmiş ama tam başarılı olamamış ki hayatını kaybetmiş. sanıyorum ki akciğer sorunu 1976 yılında ferrari adına yarışırken almanya’daki katliam ve zorlu pist olan nürburgring’te geçirdiği ağır kazaya dayanıyor olabilir. söz konusu kazada yanan aracın içine sıkışıp kalan lauda’nın yüzünde ciddi yanıklar meydana gelirken (izi kalmıştır) ciğerleri de çok ciddi hasar almıştı. yukarıda belirttiğim rush isimli filmde ilgili kaza ve james hunt ile rekabeti güzel bir şekilde işlenmişti. niki laudayı (onu sevmeyenler fare lakabı takmıştır ama bunu olumlu yorumlayarak fare hayatta kalmayı bilir demiştir) yakından tanımak isteyenlere tavsiye edilir.