hesabın var mı? giriş yap

  • "kıskananlar çatlasın", "kedi uzanamadığı ciğere mundar der" gibi kalıp sözlerle savunulan okulmuş.

    eh be kardeşim, her vatan evladı da master degree yapıp müdür olmak zorunda çünkü. kimse şef, memur falan olamaz.
    her önüne gelen en doktor, en mühendis, en kimyager, en rafine zevkli, en bi orwell okuyanından... garsonluğu, taksiciliği yapmak için orta dünyadan seçme orklar getirdiler hep.

    tamam "okulum" kisvesi altında bok sürdürmeyeceksiniz bu eğitim yuvasına, sürdürmeyin de. gerçekten de türkiye'deki en iyi lise kabul.
    ama kardeşim uzanılabilen ciğer mevzuuna gelince benim tepem atıyor.

    bizim çükümüz ancak "x anadolu lisesine" erişebildi. ne süper ingilizce öğrendik, ne özel odalarda fotoğraf banyosu yaptırabildik, ne de orwell romanları okuyup birey olma fikri üzerine yoğunlaşabildik. ne yapalım ölelim mi?

    ben p&g, eczacıbaşı vs. gibi holdingleri geç, öküzoğlu şirketler grubunda bile kafadan sümük muamelesi görüyorum. (mütemadiyen demiyorum bak ilk izlenim olarak) neden? çünkü ege üniversitesi ve anadolu lisesi mezunu bir ciğere ulaşamayan kediyim.
    sen cv'nde ışıl ışıl parlayan "rober kolej" etiketiyle istediğin insan kaynakları müdürüne artistik taslarken benim kendimi ne kadar geliştirmiş olabileceğim konusunda hiç bir meraka düşmüyor bazen işveren. neden? çünkü eziğim ben, bi kolej bile okumamışım nerden bilebilirim 1984'ü falan?

    kıskanıyorum, çatlıyorum da neden bi düşündün mü? asla geri getirelemeyecek lise yıllarını yaşadık herhalde hepimiz. (ya da halen yaşamakta olanlar vardır bilemiyorum.) ben internet bağlantısını internet kafede, fotoğraf tabını mahalle şipşakçısında gördüm (sanma ki duygu sömürüsü, türkiye oolum burası.) belli bir yaşa kadar olabilecek en iyi imkanları zorladık durduk.
    liseyi hatta üniversiteyi bitirdikten sonra geliştiremeyiz kendimizi değil mi?

    bir de isteyen girerdi, benim ailem evini sattı geyiği var. tamam yaa bizimkiler satmadı evini, gitti kebapçı açtı, oldu mu? kaç bu okulun kontenjanı allasen? 2 milyon civarındaysa bastırsın herkes 150 milyarı biz de alalım bu muhteşem eğitimden...
    anladık şahane eğitim, ilim irfan yuvası, tamamdır. lakin gaza gelip "çatlayın ulan süper bi lisede okudum ben" demek neyin nesi?
    aynı gemideyiz ya uyanın biraz. okul bireyselliği abartmış anlaşılan. zira mezunları;
    "ben şahane okudum da yaşıtlarım ne bok yedi acaba?"
    "burası benim ülkem, herkesin benim gibi bir eğitim almaya hakkı var aslında"
    diye düşüneceğine bir davul çalıp göbek atmadıkları kalıyor
    "nası taktık ama ortaöğretimde size" diye.

    ben en azından benimki kadar bile ingilizce eğitimi alamamış allahın cezası(!) düz liselerde okuyan ezik (!) arkadaşlarıma çevirilerinde falan yardım ediyorum.
    yanlarında ingilizceyi aslında çok da bilmiyormuş gibi yapıyorum.

    zira ortaokula girilen yaş 11-12, bu sağlıklı karar verip "şu okula gireceğim" denilebilecek bir yaş değil. ama robert kolejliler 5 yaşından itibaren taş taşımış kolej parası biriktirmiş, sonra da en bi bilinçli tavırlarıyla onlarca okul içinden roberti seçmiş gibi bunu bir başarı hikayesi olarak sunmuşlar bile.

    ailen bir şekilde harcamalarından kısmış ya da kısmamış göndermiş. göndermese haberin bile olmazdı varlığından 11 yaşında...

    kıskandık çatladık, okulunuz da çok mundar....

  • biliyoruz bunun kalıcı çözümü bu uygulama değil fakat bugünü yaşanabilir hale getirmek zorundayız. yanlış saat uygulamasının sonuçlarını çocuklarımız için en aza indirmeye çalışıyoruz.

    okula gece karanlığında gitmek zorunda kalan evlatlarımızın güvenliğini sağlamak için finlandiya büyükelçiliği ile iş birliği yaptık. ilk etapta 750 reflektörlü kol bandı dağıtıyoruz.

    geçen yıl 10 bin olan reflektörlü çanta çıkartması dağıtımımızı ise bu yıl 20 bine çıkarıyoruz.

    link: https://twitter.com/…s06/status/1612752590034604032

  • hakkında okuduklarım doğruysa şu an teknoloji diye kullandığımız şeylerin hemen hepsinde imzası bulunan deha.

    edison, sen de şarlatansın, topsun ibne.

  • şahsi görüşüm sözlüğün en uzun en anlaşılmaz yazan yazarı. hiç bir entry'sini sonuna kadar okuyamadım. çok merak ediyorum bazılarını. filmi çıksın izleyeceğim.

  • siyaset müthiş bir şey değil mi lan. istediğini söylüyorsun ama yapmak zorunda değilsin. bol keseden salla gitsin aq, sanki git mi diyecekler. bende yarın amerika'ya girecem devlet baba. bakalım yani allah büyük *

  • ibreye doğru eğildiğinde oluşan aerodinamikle dengeye ulaşan motor, salağın doğrulmasıyla tamamen bozuluyor ardından kontrolü kaybediyor. bunlar hep fizik. fizik, aerodinamik bilmiyorsan o hızları yapmayacaksın. gerçi o hızları hiç bir türlü yapmayacaksın da işte, ne diyelim doğal seçilim.

  • kendini bir hastalıkla tanımlama, yapamadığı -genelde beceremediği- işleri bir hastalık bahanesine sığınarak geçiştirme; dolayısıyla başarısızlığı kabullenememe, kişiliğindeki yada fiziğindeki kusurları hastalıkla perdeleme davranışıdır.
    ve ne yazıkki kişi bu davranışı kabullen-e-mez.

  • dalga işlevini formülleştiren erwin schrödinger,düşünsel bir deney tasarladı. bu deneyde, bir kedi, kapalı bir kutunun içine yerleştiriliyor ve yanında da, uranyum gibi beta bozunması yapan radyoaktif bir maddenin yapacağı ışınıma bağlı olarak çalışan bir mekanizma yerleştiriliyordu. bu mekanizmaya göre, eğer yayılan beta parçacığı, detektöre çarparsa, yayılacak olan zehirli bir gaz kediyi öldürecek, beta parçacığı yayılmazsa, kedi canlı kalacaktır. eğer dışarıdan bir gözlemci, kutunun içerisini görmeden bir tahminde bulunursa, (beta bozunumu olasılığı %50 olduğundan) kedinin canlı mı yoksa ölü mü olduğunu söyleyemeyecektir. ona göre, kedi %50 canlı, %50 ise ölüdür. yani, kedi eşit oranda canlı ve ölü olma şansına sahiptir. işin tuhafı, kedi görülmediği (gözlemlenmediği) sürece, her iki olasılık da aynı oranda gerçektir. yani kedi, aynı oranda hem canlı,hem de ölüdür! eğer gözlemci, gidip kutuyu açarsa, işte bu durumda, kedi "ya ölü, ya da canlı" olarak karşısına çıkacaktır ki, gözlemcinin bu müdahalesi, ortam şartlarını değiştirmiş ve olasılıklardan birinin "gerçekleşmesine" neden olmuştur. işte, gözlem sonucu ortaya çıkan ve belki de maddi dünyayı algılama biçimimize temel olan bu durum "dalga işlevinin çökmesi*" olarak bilinir (bu düşünce deneyi çok kaba olarak, mikroskobik bir hadiseyi makroskobik boyuta taşımak için düşünülmüştür; gerçekte böyle bir deney yapılamaz). kutu açılmadan önceki durum için, kuantum fizikçileri, kedinin hem ölü, hem de canlı olduğu bir üçüncü olasılığın da var olması gerektiğini söylerler. böyle bir olasılık, aynen elektronlarda, fotonlarda ve diğer tüm atom altı parçacıklarda gözlenen ikili (hem dalga hem parçacık) yapıdan kaynaklanan dalga işlevinin bir özelliğidir ve evrenin temel kanunlarından birini oluşturur. gözlemci devreye girdiğinde ise, algılanamaz olan bu durum, algılanabilir olan iki (ya da daha fazla) olasılıktan birine doğru "çöker".

  • ikinci dunya savasi sirasinda ingiltere aciklarina insaa edilen deniz kalesi fort rough o siralar 3 mil olan ingiltere karasularinin disinda bulunuyordu. 1967 yilinda roy bates adli amator radyocu denizin ustundeki bu platform uzerinde bagimsizligini ilan eder. 1968 yilinda ingiliz donanmasi bir fort rough'a bir kac atis yapinca roy bates mahkemeye gider. ingiliz mahkemeleri platformun ingiliz karasulari disinda olmasi nedeniyle takipsizlik karari verir. bu karar ingiliz yargi sisteminin yapisi acisindan sealand icin tarihi bir onem tasiyacaktir.

    1978 yilinda sealand'e konuk olan alman vatandasi olan birkac kisi bir ihtilal ile sealand'i ele gecirir. prens bates, silahli oldugu rivayet edilen bir saldiri ile sealand'i geri alir ve bu alman vatandaslarini savas suclusu olarak hapise koyar. alman hukumeti ingiliz hukumetine harekete gecmesi icin bir nota ceker, ancak 1968 tarihli karar yuzunden ingiltere'nin eli kolu baglidir. bunun uzerine alman bir diplomat sealand'a giderek bir fidye anlasmasi imzalar. prens bates'e gore bu sealand'in almanya tarafindan de facto taninmasi anlamina gelmektedir. zira alman diplomat alman devletini temsil ederek devletler arasi bir anlasmaya imza atmistir. sealand'in hukuki durumu bugune kadar bir tartisma konusu olusturmakta...

    bu arada prens bates 70 yillarda posta pullari, bugunlerde ise havenco ile bir hosting merkezi olarak iyi para kazanmaktadir bu isten. isterseniz yeterli paraya kendinize bir sealad pasaportu bile alabilirsiniz.