hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi

  • bir ülke düşün; koca bir ülke. inşaat sektöründen ekmek yiyor. ülkenin hemen hemen tüm zenginleri müteahhit. yolda 19 yaşında hayvani jipe binen bir kız görüyorsun, babasının müteahhit olduğunu tahmin etmek seni ayrıcalıklı yapmıyor. koca koca sanayiciler sektörlerindeki mücadeleleri bırakıp inşaat işine giriyorlar. neden? kolay para. sonuç? az istihdam, çok ithalat, az ihracat. bankadan ev kredisi çeken insanlarla dolu her yer. bir de "bir sürü evim olsun, kiraya verir gül gibi yaşarım" demeye mahkum edilmiş bir ekonomi. kimse ev dışında yatırım yapmaya cesaret edemiyor. küçük esnafın rekabet gücünü bitiren avmler, zincir marketler bla bla. koca bir ülke banka patronlarına, müteahhitlere ve birkaç kodamana çalışıyor. diğerlerinin tek derdi ayın sonunu getirebilmek.

    işte size "dönya devi" bir ülkenin hikayesi.

  • doğa üstü müdür değil midir bilmiyorum ama hayatım boyunca başımdan geçen en ilginç olaylardan biriydi.

    üniversitede 2 ev arkadaşımla birlikte büyükçe bir evde kalıyorduk. ortak projeler, grup çalışmaları derken normalde evimizin boş kaldığı nadirdi. gelenimiz gidenimiz yatılımız hiç eksik olmuyordu. o hafta ev arkadaşlarımdan biri memleketine gitti, diğeri de grup ödevi için başka bir arkadaşının evinde çalışıyor. ben de evde yalnız başıma arkadan bir film açmıştım ve çizim yapıyordum. saat gece 10 civarı olması lazım. birden gözlerimi açamayacak kadar halsiz hissettim ve o saniye uyumakla bayılmak arasında kafamı masaya koyup biraz dinlenmek istedim. filmi de durdurmamıştım, muhtemelen 1-2 dakika içinde gözümü geri açarım diye düşünmüştüm.

    arkadaşım eve dönerken aramış, anahtarı evde unuttuğunu, evde olup olmadığımı teyit etmek için aradığını 10-15 dakikaya geleceğini söylemişti. tamam evdeyim zaten çizim yapıyorum gel açarım kapıyı dedim.

    eve dönerken yol üzeri parkta yatan yaşlı bir kadın görmüş. kadın memleketten geldiğini ama çocuklarının onu eve almadığını sokakta yatacağını söylemiş. bizimkinin hemşerisi diye kıyamamış, gel teyze bizde kal bu gece diyerek almış kapıya getirmiş. aklınca cevap points alacak. kadının kendisi de üstü başı da çok çirkindi ve leş gibi kokuyordu demişti sonradan. arkadaşım da gördüğüm en titiz insandır belki, kesin kadın evden gidince 40 gün ev temizlettirirdi bize. sağ kalsaydık…

    neyse kapıya gelince aşağıdan 3-5 kez basıyor zile. açmayınca banyoda olabileceğimi düşünüp bekliyorlar kadınla kapıda. sonra hem telefonumdan arıyor hem de zile basıyor bir yandan ısrarla. 15 dakika bekledik kapıda diyor. sonra birden korkmuş acaba düşüp bayıldım mı, maket yaparken sprey kullandım da ondan mı zehirlendim acaba diye. yaşlı kadına korktuğunu kapıyı açması için polisi arayacağını söylüyor ve kadın o saniye gerek yok ben uğraştırmayım sizi diyerek bir hışımla ayrılıyor oradan.
    elini zilin üzerinden kaldırmadan tüm apartmanı ayağa kaldırmak pahasına basıyor düğmeye. o sırada tam polisi arayacağı sıra kapı açılıyor. muhtemelen komşulardan biri dayanamayıp açtı kapıyı, bizimki ben açtım sanıyor. geri dönüp kadına bakınıyor çağırmak için ama daha birkaç saniye geçmeden köşeyi dönüp gözden kaybolup gittiğini görüyor.

    asansörün bizim katta durduğunu asansör kapısının açılma sesinden anlayınca uyandım. sanki 15 dakikadır apartmanı inleten o zil sesini, kulağımın dibindeki telefonu ve titreşimi duymayan ben değilmişim gibi o saniye kalkıp kapıyı açtım daha zil çalmadan. bir de espri yapıyorum aymaz gibi "bak daha zile basmadan açtım kapıyı" diye. ev arkadaşım şaşkınlık ve şok içerisinde giriyor içeri, haliyle sinirlenmiş biraz dalga geçiyorum diye. bir şey anlatmadan geçiyor odasına. bakıyorum telefonda onlarca cevapsız arama var ve filmin de yaklaşık 15 dakikasını kaçırmışım. uykuya dalmışım ona sinirlendi demek diye düşünüp filmi geri sarıp devam ediyorum çizime.

    sanırım bir akşam sonrasıydı televizyonda haberler açık ve birlikte yemek yiyoruz salonda. bizimkinin lokması ağzından kaşığı elinden düşüyor bir anda. yüzüne bakıyorum beti benzi atmış, bembeyaz kesilmiş. ne oldu diye soruyorum ama gözleri ekranı eritecek gibi keskinleşiyor habere bakarken. hiç unutmuyorum o haberi. “3 kişiyi öldüren katil zanlısı adam, kadın kılığında yakalandı. üzerinde cinayet bıçağıyla, seçtiği yeni kurbanını takip ederken yakalandı" diyor…

    sonra arkadaşım bana sarılıp ağlamaya başladı. o gün bana kapıyı nasıl olup da duymadığımı sordu. iyiki açmamışsın diye tekrar tekrar sarıldı. oysa hiç fikrim yok, bir anda gözlerimi açamadım, kapattım ve uyumuşum. hayatımda hiç kendimi kaybederek ölü gibi uyuduğumu bilmem. o gün o on beş dakika dışında. normalde çıt sesine bile uyanırım, tilki uykusu gibi hafiftir uykum ama öyle bir dalmışım ki belki de ikimizin de hayatını kurtarmışım farkında olmadan. üzerinden çok yıllar geçti ama bu olay aklıma geldikçe hala ürperirim.

  • 10:30 da gelin diyorsanız 11:00 a kadar bekletip sabır testine! tutuyoruz diyemezsiniz. gelip giden adayları görüyorum iş yerime. bir saate yakın bekletiliyor, neden? bence ik cı egosu. hayır ik cıları biliyoruz o yüzden.

    işverenin başka adayları olduğu gibi çalışanın da başka alternatifleri olabilir.
    ne yazık ki türkiye...

  • pide lan ben daha dun 5 liraya pide aldim hadi gramaji 2 kat olsun yine 2,5 lira eder. ıbb ise 1 liraya pide satiyor. ee cocuklara tecavuz eden vakıflara verilen paralar kesilince 1 liraya pide bile yersin. teşekkürler başkanım.

  • rıdvan: maşaallah kızımız da pek güzelmiş. pileli etek de giyilmiş. ben de füleli topçuydum zamanında güntekin.
    güntekin: doğrudur hocam.
    damat: olaya girsek artık.
    rıdvan: şu koltuğun sağ açığında oturan kim güntekin?
    güntekin: gelinin dayı kızı hocam. 84 doğumlu 1.85 boyunda almanya nürnberg doğumlu genç yetenek. geçen sezon istatislikleri 1 nişan atma, 2 sözden dönme.
    rıdvan: tehlikeli oyuncu dikkat etmek lazım.

  • kopeklerin icinde en akillisi, sereflisi, iyihuylusu, merti, durustu, tezcanlisi, cansiperanesi, insancanlisi, hossohbeti, dududillisi, dusuncelisi, efendisi, halden anlayani, kadir kiymet bileni, alcakgonullusu, ketumu, tutumlusu, seveceni, dosta guven dusmana korku salani, gozupeki, harbi delikanlisi, kotu gun dostu, eliacigi, aza tamah edeni, malda mulkte gozu olmayani, mutedeyyini, intizamlisi, titizi, iffetlisi, vakuru, nefsine hakim olani, harama uckur cozmeyeni, sikiagizlisi, esprilisi, iyiniyetlisi, hos guluslusu, hayirseveri, liderlik vasiflarina sahip olani, ne mutlu turkum diyene ruhuna bagli olanidir.

    bilen bilir, bbc de bir belgeselde gordum, john connor diye bir cocuk var. bu cocuga bir terminator musallat oluyor. insan tutuyorlar olmuyor, terminator tutuyorlar olmuyor, cocugu kim korumaya kollamaya kalksa telef oluyor. en sonunda bir cift kangal tutuyorlar, kangallardan birisi saldiran terminatoru onden oyalarken, digeri arkadan dolasip once gogus atarak devrelerini bozuyor, sonra da ustune sivi hidrojen dokup sey ediyor. terminator tabi hasat oluyor, tuzla buz.

    bizim de bir kangalimiz vardi, bir gun dara dustuk borca kefil lazim oldu. ese soruyoruz yok, dosta soruyoruz yan ciziyor, en sonunda kangal dedi ki "abi bana sormadiniz ama, yani gerekiyorsa ben sizin icin bos kagida bile imza atarim abi". ya ne gerek var, olur mu diyoruz, dinletemiyoruz. allem etti kallem etti, o imzayi atti, dahasi sivasta arazisini de guvence gosterdi. bizi bataktan kurtardi. sonra bir gece ciktik laleli de bir muzikhole gittik, oturduk yemekler, mezeler geldi, kangal yemiyor. abi dedik ne oldu bir sey mi var? dedi abi sen ye demeden hayatta yiyemem. aaa davetiye mi bekliyorsun dedim de oyle yedi.

    sonra bir ihale isine girdik, olaya mafyatik insanlar da girdi. dediler o ihaleden cekileceksiniz. o sirada bizim kangala baktim arkadan dolasiyor. o an anladim ki sirtina gogus atip belini kiracak, sonra da bogazlayacak. kas goz ettim, abi ne yapiyorsun, manasinda? hemen anladi, durdu. mafya hala vidi vidi ediyor, dedim siz en iyisi bir kangallaa gorusun. kangalla bunlar odaya girdiler, 15 dakika gecmedi, kol kola ciktilar mafyayala. kangal mafyayi ikna etmis, dahasi, bizim nicedir anitlara bagli oldugundan icki ruhsati sorunu cikaran bir dukkan vardi, o isi de arada halletmis. buna da komisyon teklif etmisler tarlabasindaki bir pavyondan, bu da ye demedigimden avantayi yiyememis.

    1 milyona yakin atasozu ve deyimi, 10 bine yakin matematik ve fizik formulunu, 20 bine yakin kelimeyi hafizasina alabildigi icin ne zaman bulmaca cozecek olsam kangallarima danisirim. kangallar bulmacayi gorduklerinde hmen ikiye ayrilirlar. birisi onden yatay satirlari doldururken, digeri arkadan dolasip bulmacanin beline gogus atar, sonra dikey satirlari doldurur. bitirdikleri bulmacanin da basinda oturup beklerler, eger ki bitmemis bu dersen oyle gunlerce dururlar.

    gunde iki bulgur tanesi ile yasayan kangallar, bayramlarda ve onemli gunlerde telefon acarlar, olmadi bir kart atarlar. sesleri cok guzeldir, sahane uzun hava okurlar. 8 oktav ses araliklari vardir. bbc de bir belgeselde gormustum, promyer gecesi alto, soprano, bas, bariton, tenor kim varsa zehirleniyor. ilk mudahaleyi kangallar yapip, opera sanatcilarinin midesini yikadiktan sonra "show must go on" diyerek sahne aliyorlar. ilk kangal onden soprano aryasini okurken, digeri arkadan dolasip kanon yaparak basso profundo tonlar arasinda dolasarak eslik ediyor. bu arada opera binasina dadanan bir kurtu da olduruyorlar ki, bunu sonra gabriel knight beast within isimli oyunda islediler.

    bu entryde zorlandigim yerlerde entryi kangallara devrettim, birisi onden girizgahi yazarken digeri arkadan dolasarak kangallar hakkinda gerekli materyali toplayip, pdf haline getirdi, sunumu da powerpointten yapti.

  • sağlamlaştırmak için ayaklarının içine beton dökülür adına da restorasyon yaptık denirdi. altında beltur çay bahçesi açardı. gider püfür püfür çayımızı içerdik.

  • kız değil erkektir haber kaynaklarında sorumsuzca 2 adı açıkça belirtilip soyadı kısaltılmaktadır. saçları ve tırnakları bakımsızlıktan uzamıştır. teyzesi olacak kamuran isimli bir psikopat tarafından çöp evin kilitli bir odasına hapsedilmiştir. yaşadıklarının amerikan true crime hikayelerinden farkı yoktur.

    edit:başlık düzeltilmiş kız ibaresi çocuk ile değiştirilmiştir.