hesabın var mı? giriş yap

  • 33 yaşındayım ve oyun oynamayı çok severim. steam hesabımda da 55 kadar oyun var. bazı oyunlar gerçekten sanattır. film izlemenin nasıl yaşı yoksa, oyun oynamanın da yaşı yoktur.

  • üç arkadaş yan masada oturmakta. ikisi entel bir muabbete girişmişler, 3. gencimiz telefona gömülmüştür.

    1. genç: ergenliğimdeki metal tutkum yavaş yavaş enstrümantel müziğe kayıyor. sabahtan akşama kadar guns n roses dinlediğim olurdu.
    2. genç: evet, ben de artık bir moonlight sonataestranged'a tercih ederim.
    şarkı değişir;
    2. genç: iyi insan lafın üstüne gelirmiş.
    1. genç: kimin bu hatırlayamadım.
    2. genç: goran bregoviç
    3. genç telefondan kafayı kaldırır: o kim lan, bulgar forvet mi?
    ikisi birden: s.ktir git hilmi, s.ktir git ya.
    hilmi: noldu lan yavşaklar iki dakkada öldü entelliğiniz.

    hangisini taktir etceğimi şaşırdım.

  • muhtemelen olayın şokunu yaşayan, gözyaşı ve hıçkırıklarla korkudan birbirlerine sarılan, yaşadıkları için şükreden iki insan. haberciliğiniz batsın sizin sik kafalılar...

  • soran olursa bunlar terörist, bunları türk tabipler birliği kışkırtıyor dersiniz. günümüzde yeni cehalet modası bu.

    edit: detaylı açıklamak şart oldu. mesleğimizi iyileştirmek adına sendikalarımız aracılığıyla yaptığımız eylemleri, ttb ile ilişkilendirip karalama çabasında bulunan cahiller için yazıldı bu entry.

    edit: bir yazar arkadaş tutanağı entrysinde paylaşmış. ilgili entry #139840093.

  • muhalefet olmayabilirsin anlarım.
    tamamen tarafsız olabilirsin onu da anlarım.
    ancak; bu bal tutan parmağını yalar ya da böyle gelmiş böyle gider edebiyatı yapan insanlardan tiksiniyorum. sizin gibi "sessiz" kalmayı seçen insanlar da bugünkü türkiye'nin durumunda pay sahibiler. etliye sütlüye karışmayayım burdan da fakir edebiyatı yapayım diyorsan; yapma!

  • sene 1986 istanbul - mugla seferi - pamukkale turizm

    yas 16dir, henuz yeni yeni tek basina yolculuk yapilmaktadir, otogara gelindiginde gorulen otobus zamaninda pek ender bulunan avrupa bir 302 olup (http://www.schweighofer-zoehrer.at/…es/klimabus.jpg )way be bunla gidiyom demek helal ulan nidasiyla binilir ve en on sira sofor caprazinda 4 nolu koltuga kurulunur.
    yan koltuga oturan universiteli gence selam verilmesi suretiyle yolculuk kolonya servisi ile baslar.
    otobus orjinal alman olup tiss tiss yaylanarak yol almaktadir, aksam nasilsa yolda susurlukta duracak bu, ben birsey yemeyeyim, orda ayran tost manyagi olurum dusuncesi ile birsey yenmemistir.
    susurluga varilir ama nasil yanidir? herzmankinden farkli bir konaklama tesisinde (kulubesinde) durulmustur.
    neyse ben surdan 3 tost 2 ayran gomeyim farketmez diyerek iceri girilir fakat aci gercekle karsilasilir o nefis susurluk tostundan yapilmadigi gibi mekanda sadece normal sandvic ekmegine sucuklu tost imal edilmektedir.
    hay anasini diyerek neyse abi sen ordan 2 sucuklu bir ayran ver diyerek urunler hizla tuketilir.
    gercek yol hikayesi ise simdi baslamaktadir. 16 yasindaki genc bunye bunu farketmez bile tabiy..
    yemek hadisesinden bir saat kadar sonra vucuttan once sicak hem nakabinde buz gibi bir ter bosanir. hasik.. noluyo demeye kalmadan alinda biriken sayisiz ter damlaciklari ile mide ve bogazda bir yanma bir gegirti hissi uyanir..
    evet mide bulanmaktadir. super otobusumuzun durdugu dandik mola yerindeki pis sucuklu tostlar neden olmus olmalidir, ama bu mide bulantisina "ulan gicir gicir alman 302 otobusu kusmuk manyagi yaparmiyim" dusuncesi eklenince yukselen adrenalin ve yalniz olmanin verdigi korkunc duygu alinda biriken ter damlalarinin hizla sakaklardan akmasina sebep olur.
    artik geri donulmeyecek nokta gecilmistir. mide ulan bana bu hiyarligi nasil yaparsin dercesine inatla bulanmakta, yemek borusuna eksi sular gondermektedir.
    yanda oturan universiteli gence "abi cok kotu oldum ben bi torba poset bisi bul bana" diyerek en arkaya muavinin yanina yollanir, 1 dk icinde aci gercek ogrenilir, muavin arkada sizmis ve torba yoktur.
    derin ve hizli nefes alma yontemleri ile kusmuk geciktirilmekte olsada aci sona yaklastigi icten ice hissedilmektedir artik ...
    sofor "abim iyimisin bak su isiklari goruyomusun abim orda durucaz mola vericaz az dayan" diyerek 500 m. otedeki mola yerini isaret etmekte, genc bunye ise tum otobuse rezil olmamak icin artik yanindaki sirt cantasini bosaltip onun icine comkureyim olmazsa diye dusunmektedir. ama bunu beceremez oyle ya tum elbiseleri onun cantanin icindedir.
    mola yerine yuz metre kala, bu korpe bunye bukadar eziyete dayanamaz ve exorcist filmlerine tas cikartacak bir gorsel solen ile agzindan yaklasik 2 lt/sn hizla 4 nolu koltuktan tum on camin sag bolumunu kaplayacak nitelikte bir kusmuk firlatir. sofor aci aci bakar. ve hareketin akabinde mola yerine girer. kapiyi acar merdivenlerden bir selale gibi kusmuklar akmakta ve yere damlamaktadir, kekeme muavin uyanmis olaya endike olmus ancak ruya gordugunu sanmaktadir.
    oysa hersey gercektir, yasanmistir.

    (bkz: o benim)

  • eğer tc hazinesinin çıkardığı eurobondlara bakarsanız, vadesine göre dolar bazında %7, hatta %11 getiri sağlayan bondlar olduğunu dahi görebilirsiniz.

    şimdi eurobondların ve ev sahibi olmanın parasal reel getirilerini bir örnek üzerinden incelemeden önce, eurobondların ne olduğuna ve ev sahibi olmaya kıyasla bazı muhtemel avantaj ve dezavantajlarına kısaca bakalım:

    eurobondlar, devletlerin yabancı para cinsinden çıkardıkları, yılda 1-2 kez belirli bir oran üzerinden getiri sağlayan uzun vadeli devlet/özel sektör borçlanma senetleridir. türkiye açısından düşünürsek, tc dolar ya da euro üzerinden uzun vadeli borç senedi çıkartır ve siz dolar ya da euro ödeyerek bunlardan satın alır, vade boyunca yılda genellikle 2 kez, yatırdığınız ana paranın belirli bir yüzdesi kadar getiri sağlarsınız. vade sonunda da, diyelim 15 sene sonra, ana paranızı gene satın aldığınız gün ne kadar döviz ödediyseniz, o meblağda geri alırsınız. (işi fazla karıştırmamak için temiz değer, kirli değer, ikinci el piyasaları vs işlerine hiç girmiyorum)

    eurobondların avantajları:

    1- eurondlar genellikle en güvenilir yatırım araçlarından sayılırlar. arkasında %100 devlet güvencesi olduğundan, devlet iflas etmediği sürece getirileriniz ve anaparanız güvence altındadır. borsa, mevduat faizi, vs ile kıyas bile kabul etmez. ev sahibi olmaya kıyasla ise hemen hemen aynı riske sahiptir. çünkü evin de depremde yıkılma, istimlak edilme vs riskleri mevcuttur. (ayrıca, geçmişe bakarsak, devletlerin borçlarına morotoryum ilan edip ödemeyi tümden reddetme ihtimali, devletin ya da birilerinin evlerinize el koyma riskinden daha düşüktür. böyle bir durum ancak topyekün bir savaşla ülkenin tümden yıkılması halinde mümkün olabilir ki, bu durum osmanlı’nın başına geldiği halde, gene de tc osmanlı’nın dahi bütün borçlarını ödemiştir.)

    2- eurobondların getirileri ve anaparaları dolar ya da euro cinsinden olduğundan, bizim gibi ülkelerde sık sık yaşanan krizlerde kazançlarınızın erimesine engel olur, hatta zaman içerisinde kazançlarınız önemli ölçüde reel olarak artar. çünkü, tl'nin dolar ve euro karşısındaki uzun dönemli reel değerine bakarsak (reel efektif döviz kuru), enflasyondan arındırsak dahi, dolar ve euronun tl karşısında alım gücünün sürekli olarak arttığını görüyoruz. yani sizin eurobond yatırımınız karşısında elde ettiğiniz yıllık getiri ile 5 sene sonra satın alabilecekleriniz, bugün satın alabileceklerinizden daha fazla olacaktır.

    3- eurobondlar döviz bazında, sabit getirili ve düşük riskli olduklarından, diğer yatırımlarınız gibi, enflasyon karşısında erimesin diye sürekli olarak yatırımınızı takip etmeniz, bunun için risklere girmeniz ve yüksek kayıp ihtimallerini göze almanız gerekmez.

    4- spesifik olarak ev alıp kira getirisi ile karşılaştıracak olursak, ev sahibi olup kiraya vermeye kıyasla, eurobondda, kiracı ile uğraşmak, kirayı toplama riski, evin zamanla yıpranması, ev kirasını her sene enflasyon üzerinde artırıp artıramayacağınızın belirsiz olması, istendiğinde evi hemen satıp satamayacağınız belli olmaması gibi riskler eurobondda yoktur.

    eurobondların dezavantajları:

    1- tc garantisi ile dolar ya da euro üzerinden getiri elde edeceğinizden, tc morotoryum ilan edip borçlarını ödemekten vaz geçebilir, ya da abd doları tl karşısında sürekli ve reel olarak değer kaybedebilir (bu durumda reel kazancınız azalacaktır.)
    ancak, şu ana kadar tc'nin, hatta osmanlı devletinin dahi borçlarını reddetme gibi bir yola girmediğini göz önüne alırsak ve türk lirasının görünebilir herhangi bir vadede abd doları karşısında reel olarak değer kazanması ihtimali çok düşük olduğundan, diğer yatırım araçlarına kıyasla eurobond hala en güvenlisi olarak kalmaktadır.

    2- eğer eurobondunuzu vadesinden önce bozmak isterseniz ve bu esnada da türkiye cds'leri, ilk aldığınız döneme kıyasla daha da yükselmiş ise, ikinci el piyasada satarken bir miktar zarar edebilirsiniz. ancak bu tür piyasa dalgalanmaları diğer bütün yatırım araçlarında da olduğundan, bu da ihmal edilebilir bir risktir.

    şimdi yukarıdaki bir arkadaşın ev alıp kiraya vermenin daha avantajlı olduğunu ispatlamak için verdiği örneğe geri dönerek bir hesaplama yapalım. (bkz: #129758748)

    bu örnekte, arkadaşımız 600-700 bine bir ev alıyor ve evi kiraya veriyor. aylık kira kazancı da 3.800 tl. şimdi, alınan evin kira getirisi ile, bu para ile eurobond alsaydık kazancımız kaybımız ne olurdu, ona bakalım:

    2040 vadeli eurobondun yıllık dolar cinsinden getirisi %6,75'dir. yani, 700 bine ev almayıp da eurobond alsaydık, bugünkü kurla, 700.000/9,73=71.942 dolarlık eurobondumuz olacaktı. bu eurobond da, yılda 2 kez ödemeli olduğundan, bize bileşik olarak yılda %7, yani 5.036 dolar getiri sağlayacaktı.

    şimdi...hesaplamaları yaparken evin yıpranma payını saymasak, evin değerinin ve kira getirisini her sene döviz kurları kadar arttığını varsaysak dahi, yani reel olarak, evin yılda 3800*12=45.600 tl kira geliri getirdiğini görecektik.

    aynı şekilde, ev almak yerine eurobond alsaydık, 71.942 dolarlık eurobondumuz bize 71.942*0,07= 5.036 dolar kazanç sağlayacağını hesaplamıştık. bu da, doların bir sene içinde reel olarak aynı kalacağını düşünsek dahi, bize 5.035 dolar*9,73= 48.999,6 tl getiri sağlayacaktı.

    üstelik bu kazançta, evin eskime payı, kiracı ile uğraşmak, evin eurobondun aksine kolayca satılıp satılmayacağının belli olmaması, deprem vs riskler, evin değerinin ve kira getirisinin enflasyon karşısında reel olarak artıp artmayacağının belli olmaması gibi riskler dahi hesaba katılmıyor.

    dolayısıyla, eurobond almaya kıyasla ev alıp kiraya vermenin daha kazançlı olabileceği bir tek seçenek kalıyor, o da çok öngörülü ve şanslı bir yatırım yapmanız ve alacağınız evin, doların tl karşısındaki reel değer kazancını+yıllık %7'lik ekstra dolar kazancını da aşacak şekilde artması olacaktır ki, bu da hiç kolay bir ihtimal değil.

    bunun neden kolay olmadığını da şu şekilde açıklayalım. diyelim 1 ocak 2021 de 4 milyon liranız var ve;
    - bunun 1 milyon lirasıyla, 1 ocak 2021 de 1 milyon tl karşılığı dolarla eurobond,
    - 1 milyon lirasıyla gram altın,
    - 1 milyon lirasıyla bist 100 hissesi,
    - ve 1 milyon lirasıyla da değeri mb tarafından yayınlanan türkiye emlak endeksi kadar artacak olan bir daire aldınız.
    (dolar alıp kenarda tutmayı saymıyorum, çünkü zaten her halükarda eurobondun dolar faizi de olduğundan, cari hesapta duran dolar, eurobond karşısında en baştan kaybediyor).

    şimdi, bugün yani 8 11 2021'de bunların getirilerinin ne olduğuna bir bakalım:

    1- 1 ocak 2021'de dolar/tl kuru: 7,44 tl. bununla 134.408 dolarlık eurobond alıyoruz. bu bond da bize yılda %7'lik dolar kazancı sağlıyor. yani 134.408 doların 10 aylık eurobond getirisini 134.408*0,07*10/12 olarak düşünebiliriz ki, bu da 7.840 dolar eder. bu meblağ, bugünkü kurla 7.840*9,73=76.288 tl eder. bu esnada, 1 milyon karşılığı aldığımız eurobonun tl karşılığı da 1.307.789 tl’ye ulaştığından, toplam birikimimiz bugün 1.384.076 tl'ye ulaşmış olur.

    2- 1 ocak 2021'de gram altın, 452 tl imiş, bugün ise gram altın 569 tl. dolayısıyla, uzatmıyorum, 1 ocak 2021'de aldığımız 2.212 gram altını bugün satarsak, 1.258.000 tl edecek. yani, gram altın, ilk on ayda, kriz ve covid koşullarına rağmen, eurobonda kıyasla hatırı sayılır ölçüde az kazanç sağlamış oluyor. (eurobond getirisi: 1.384.076 tl idi).

    3- şimdi de, 1 ocak 2021 de 1 milyon liramız ile bist 100 hissesi aldığımız ve kazancımızın da, bist 100 endeksi kadar arttığını varsayalım. 1 ocak 2021 de bist 100 1489 seviyesinde imiş, bugün ise 1580 seviyesinde. yani endeks, son iki haftadaki hızlı çıkışı neticesinde ilk 10 ayda %6,11 artmış gözüküyor. eğer 1 milyon liramız ile bist 100 hissesi alsaydık, paramız bugün 1.061.000 tl olacaktı. yani eurobond karşısında her şekilde kaybetmiş. (eurobond getirisi: 1.384.076 tl idi).
    (eğer her gün borsada ya da coin borsalarında alıp satıp yüksek risklere girip çok kazanacak şanslı azınlıktaysanız bilemem tabii. burada ortalama değerler üzerinden gitmek zorundayız)

    4- son olarak, 1 ocak 2021'de 1 milyon liraya bir daire aldığımızı ve sene başında bunu aylık 3500 liraya kiraya verdiğimizi varsayalım. merkez bankasına göre,10 ay içinde türkiye emlak endeksi 160 seviyesinden, 192,6 seviyesine gelmiş (bkz: https://www.tcmb.gov.tr/…-8b0c-e7e55c35ec2d-nojac86). bu da, %20,3'lük bir artış demektir. yani 1 milyon liralık dairemizin fiyatı bugün itibarıyla 1,203 milyon tl olmuş. buna şimdi kira getirilerimiz de eklememiz lazım. 3.500*10=35.000 lira da kira gelirimiz olmuş. toplarsak, 10 aylık kazancımızla birlikte 1 milyon liramız 1.238.000 tl eder hale gelmiş. (eurobond getirisi: 1.384.076 tl idi).

    kıssadan hisse, eğer borsadan köşeyi dönmüş, bitcoinden veliyi vurmuş, at yarışlarında altılıyı tutturmuş ya da şanslı yerden emlak alıp zengin olmuşların hikayelerine kanmazsanız, ortalama olarak, türkiye'de eurobond, sadece kazanç bazında dahi düşünsek, belli başlı bütün yatırım araçlarından daha avantajlı gözüküyor.

  • twitter'da yazdığımı burada da yazayım. bu toplum hasta ve daha da fenası sapık. on binlerce insanın beğendiği bu videodakine benzer muhabbetleri 2000'li yılların başında kocaeli anadolu lisesi bebeleri olarak kendi aramızda yapardık ve orta kısım bitip liseye geçtiğimizde yine aynı muhabbetleri aşağı ve bayağı insan, yanlış anlaşılmasın, köylü keko muhabbeti olarak görürdük.

    o zamanlar insan ilişkilerinin her birinin eşsiz ve biricik olduğunu, böyle teknik taktik işlerle ancak dışlanacak kadar söbe tiplerin yapacağını öğrenmek için 16 17 yaşına gelmek yeterli oluyordu. şimdiyse dedim ya on binlerce beğeni var. kendi tweet listemdeki kerli ferli adamlar "doğru" diyorlar. "doğru" dedikleri şeylerden biri şu "o size çok sürede cevap mesajı attıysa sakın geç saat de olsa cevap vermeyin çünkü erkekler için önemli olan cevap vermenizdir. istediğinizi yapana kadar konuşmayın" falan. bak "oh çok doğru" dedikleri öneriler bunlar.

    çok da uzatmayayım. bu toplum gerçekten olabilecek her sahada bitmiş, tükenmiş, sevgilisiyle ilişkisini bile yüzüne boya sürerken çocukca konuşan birinin sözlerine göre belirliyor ki o da yanlış. orada anlattığı şekilde takılan bir kadın benimle pişti masasına bile oturamaz hatta açık söylüyorum kırmamak için yüzüne bir şey demem ama arkasından çok taşak geçerim.

    ama işte heyhat biz azınlığın azınlığının azınlığının azınlığı insanlarız ve asla çoğunluk olamayacağız. bir kızdan hoşlansak bile böyle embesilce şeylerle zehirlendiği için bir şey yaşayamayacağız.

    yine de şu tavsiyeyi vermek isterim. her ilişki kar tanesi gibi eşsiz, biriciktir ve sadece kendisine ait bir dinamik taşır. eğer akıllı bir insansanız kimseden mevcut ve potansiyel ilişkilerinize dair yönlendirici tavsiye almazsınız. burada bile mesela "aldatma" başlığında herkes bir şey diyor ve iki insan arasındaki ilişkinin 50.000 farklı kombinasyonu olabilecekken insanlar gidip entryler arasında akıl arıyor.

    çok zor ya. allah akıl fikir şuur beyin kültür versin abim, ne diyeyim. cidden on binlerce insan şu -bakın bir kısmı değil tümü- baştan aşağı saçmalıklara inanıyor ve dünyanın en kolay şeyi insan ilişkisini bile karmakarışık bir depresyon şiddet ve zırıltı yumağına dönüştürüyor.

    edit: onu da baskasindan calmis be abi. beeh ya...