hesabın var mı? giriş yap

  • bim'in vizyon sahibi bir kuruluş olduğuna yeniden tanıklık ettiğimiz olay. adamlar star wars episode vii the force awakens şerefine 18 aralık'tan itibaren 2 hafta boyunca serinin lisanslı ürünlerini satışa çıkaracak. şimdiden gözüme 2 kupa, 1 şapka, 2 t-shirt, 1 çanta, 4 de yastık kestirmiş durumdayım. daha önce verdikleri figürlerin yok sattığını hesaba katarsak, ülke genelinde 18 aralık sabahı balmain izdihamı tadında sağlam kavgalar çıkacağına inanıyorum*

    olum çok güzeller lan, tişikkirler bim.

  • aşırı kitap okuyanlar gittikçe uzaklaşırken, aşırı kitap okumayanlar dünyada kalmaya devam ettiği için dünya böyle boktan bir yere dönüşmüş olmalı. bu açıdan bakıldığında doğru bir önerme.

  • efendim oyunu taze bitirip detaylı incelememi yazmaya gelmiş bulunmaktayım.

    öncelikle oyunu uygun fiyata oynamak isteyenler xbox pc yahut xbox konsol üzerinden ubisoft + üyeliği satın alıp oyunu bitirdikten sonra iptal edebilirler, şuan için aylık 170 tl.

    yazım hikaye açısından spoiler barındırmamaktadır, gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.

    öncelikle oyunu ilk gördüğümde rastalı kahramanı görüp yine bir woke işi diye düşünüp beklentiyi epey düşürmüştüm. ama yiğidi öldür hakkını yeme, rasta saçlar dışında hiç bir woke ögesi görmedim oyun boyunca.

    oyun olmuş arkadaşlar, hakikaten ubisofttan beklenmedik derecede kaliteli ve dolu bir oyun çıkmış. harikulade savaş efektleri, enfes level tasarımı, son derece kaliteli grafikler, uğraşılmış oyunla yani.

    fars mitolojisini ilmek ilmek işlemişler, biraz hakim biri olarak tam anlamıyla sadık kalmışlar diyemeyeceğim ama oyunda gerek müzikler, gerek bulunan notlar, karakterler, boss isimleri, dekorlar vs. tamamen fars mitolojisi üzerine.

    oyunu benzetmek gerekirse iki başyapıt olan ori ve hollow knight serilerinin harmanı bir şey ortaya çıkmış. bu iki oyunu oynayıp beğendiyseniz mutlaka buna da bir şans vermelisiniz.

    çok daha fazla uzatmadan artılar ve eksilerden bahsedip yazımı sonlandırayım.

    artılar:
    + grafikler, müzikler, bosslar, sinematik efektler, hikaye şahane
    + oyunda zorluk seviyesi var. bu tip oyunlarda pek alışık olmadığımız şekilde en kolaya alıp rahat rahat ilerleyebilir yine de epey keyif alabilirsiniz.
    + çok zor platform puzzleları var oyunda. hani şu ori yahut hollow knightta gördüğümüz dikenler, dönen bıçaklar vs. bir yerden sonra sabrınız tükenirse, ayarlardan platform yardımını aktif edip platformun sonuna sizi ışınlayan bir portal açılıyor. böyle bi opsiyon koymaları defalarca deneyip çıldırıp kapatmayı engelliyor, çok güzel düşünülmüş. bunun yanında aim assist gibi bir kaç tane daha oynanışı kolaylaştıran etkenler mevcut.
    + devasa bir harita, yani merak eden google'dan haritasına bakabilir.
    + skiller ori'deki skilleri andırıyor, çok güzel tat katmış bence oyuna.
    + düşman çeşitliliği çok fazla, hiç yine mi bu düşman ya demedim hep farklı şeyler çıktı karşıma.
    + gizli odalar, easter eggler gırla

    eksiler:
    - seslendirmeyi(ingilizce) beğenmedim. npc'lerin de ayrı berbat sesleri. özellikle sinematiklerde falan inanılmaz ruhsuz ve hızlıca yapılmış hissiyatı verdi bana. sinematik grafikleri de sanki 2x e alınmış gibi fazla hızlıydı. bir diablo sinematiği kalitesi beklemiyorum ama sinematik oyuna olan hayranlığı arttıran bir şey. hala açar açar diablo sinematiklerini izlerim mesela.
    - gereksiz zorlu platformlar ve leş gibi ödülleri. bu oyunların olmassa olmazı zor platform puzzlearı kabul ediyorum. ama bari sonunda verdiğin ödül buna değsin arkadaş, yahut hiç olmazsa hazine haritamız olsun görelim bu yolun sonunda ne ödül var. xerxes denen bir para birimi için kabus gibi tuzaklardan sıyrılıyoruz, o parayla alınan şeylere değse bari.
    - oyundaki diğer immortalların lore eksikleri. kim bu adamlar, nası immortal oldular. atlamışlar bence bu kısmı.
    - yetenekler ori'ye benziyor demiştim, fakat cooldownu olan skillerden sadece 2 tane seçebiliyor olmak haksızlık olmuş.
    - yaratık çeşitliğinin çok olması fakat buna binaen aynı yaratığı oyun boyunca neredeyse 1 kere falan görebilmek. bu belki eksi değil ama oyun başında gördüğüm bi yaratık tekrar karsıma cıkınca yuh boyle bi yaratık vardı sahi diye şaşırttı beni.
    - bazı puzzle lar yahut itemleri bulmak için ipuçları olmalı. oyundaki haritacı ufaklık bize hint satıyor fakat bunlar ana hikaye hintleri, zaten görüyoruz nereye gideceğimizi, bunun yerine itemler için, puzzlelar için hintler olsa da googlelamak zorunda kalmasak her şeyi güzel olurdu.

    velhasıl, oyun kesinlikle oynanabilir ve final puanım olarak 8/10' u haketti.

    umarım ubisoft bu kalitesini farcry ve assasin's creed'e de yansıtır diyerek hepinize keyifli oyunlar diliyorum.

  • (viskiden hiiç anlamayan ben ve zihni bulanık tekel şop adamı arasında geçer)

    - viski alıcam, neler var?
    - old mac satmıyoruz canım.
    - old mac ne? viski mi?
    - evet ama burda yok, aşada market var oraya sor.
    - neler var peki başka?
    - ucuz viski olarak old mac var..
    - amca hani yoktu old mac?
    - aşağıdaki markette var dedim ya evladım.
    - off boşver yaa... cube var mı?
    - bilmiyorum canım, aşağıdaki marketin sahibiyim ben, arkadaşın yerine bakıyorum.
    - ooooldu...

  • dünyada üzülecek çok daha fazla şey varken umrumda olmayan ayrılıktır.

    bu ülkede 16 milyon kişi açlık sınırının altında yaşıyor. ekonomi hariç her şey konuşulsun istiyor birileri. o ayrıldı, bu barıştı.

    bu ülkenin tek gündemi "ekonomidir" nokta.

  • yer akmerkez:

    altmışlı yaşlarda kodaman bir dayı avmye gelir girişte çantasını xray cihazına bırakır. çanta geçerken güvenlik tedirgin olur. tehlikeli birşey görmüştür çünkü. efendi bir ses tonuyla dayıya sorar:

    -beyefendi silahınızın ruhsatı var mı?
    -var

    der dayı ve çantasını alıp yoluna devam eder. arkadan güvenlik koşturur beyefendi ruhsatınızı görebilir miyim acaba diye. ancak dayı hiç tınlamaz yürümeye devam eder. güvenlikte fazla bulaşmak istemediğinden olsa gerek geri döner. o sırada dayı arkasını döner ve gitmekte olan güvenliğe seslenir:

    -hey niye geri dönüyon
    -ruhsatı göstermediniz efendim
    -göstermediysem senin görevin beni buraya sokmamak değil mi?
    -ama efendim:((

    dayı hemen çantasını açar ve silahı alıp güvenliğe doğrultur. güvenlik korkudan altına yapacakken dayı tetiğe basar çaattttt.

    silahın ucundan bir alev çıkmıştır. dayı:

    silah değil bu yeğenim çakmak çakmak.

  • tatilya projesinde yer almış olan adamın konuşmasını izlemiştim. tatilyanın neden battığını hatırladığım kadarıyla şöyle açıkladı:

    + türk ailesi çocukları için hiç bir şey yapmaz. tatilya projesi amerikan aile yapısına göre tasarlandı, her çocuk için iki yetişkinin de geleceği düşünüldü, neredeyse şehir dışına yapılması da sorun olmayacaktı çünkü aile taa beylikdüzüne kadar gitmeye çekinmeyecekti.

    oysa anladık ki türk ailesi çocuğu için o kadar uzağa gitmez. türk ailesi alış veriş merkezine kendi ihtiyacı için gider çocuğunu da avm'deki ufak oyun parklarına bırakır, kendi ihtiyacı yoksa sadece çocuğu için gitmez.

  • geçenlerde bizim muktedir, bizden önce muz lükstü, muzu lüks olmaktan çıkardık, diye bir şeyler söylemişti. kendilerinden önce muzlu yaş pasta, hemen herkesin kolayca ulaşabileceği, satın alabileceği bir şey idi mesela. o zamanlar bir pastanın içine en az bir muz koyulur, bazen de üstüne süs olarak yarım muz eklenirdi. pastalar meyveli olur, hatta meyveler içinden taşardı. hemen herkes de rahat rahat alıp yiyebilirdi. biliyorum çünkü pastanemiz vardı. günde otuzdan fazla turta, bir o kadar buton pasta ve bilmem kaç kilo petifuru rahatça satardık.
    bu durum zamanla değişti. bizim pastaneyi kapatmamız ardından bir on yıl kadar daha, 2015'e falan kadar, aynı pastalar yapılıyor fakat daha az satılabiliyordu piyasada. çünkü malzemeler pahalanınca, pastaların fiyatı da artıyordu. bu zamanlar pastaların içine bir kaç dilim muz konularak, meyveden, şantiden ve muzlar hava almasın, ekşimesin, pastayı bozmasın diye jöleden vaz geçildi. pastalar artık tamamen kremadan, yağdan yani, jölesiz kullanılan bir kaç dilim muzdan yapılmaya başlandı ki fiyatları biraz aşağı çekilerek satılabilsin. insanlar alabilsin. bu böyle 3-4 yıl sürdükten sonra hoop, bu pastaların fiyatları da artık insanların satın alabilmesi için fazla olmaya başladı. sonrasında ise pasta içinden muz komple çıktı. şantiye elveda. hatta pandispanya yapımındaki kalite bile düştü. şimdilerin pastası sadece kek, evet pandispanya değil bildiğin kek arasına koyulan kremalardan ibaret. dışları da bu kremalarla sıvanıyor. hatta bakın bu yılbaşında aldığım pastanın üstünde madlen çikolata var sanmıştım. madlen görünümlü bim bisküvisi çıktı. işte üstüne de süs olsun diye bisküvi falan koyuluyor. içine de bir kaç adet damla çikolata falan koyularak 500-600 gramı 100tl gibi fiyatlanabiliyor ancak. ki insanlar alabilsin. yenen şey pasta değil, uzaktan yakından alakası yok ama işte.. yeter ki gözler, gönüller doysun. o bahsettiğim efsane pastalardan yapılsa yine 500-600gr kadar, rahat 300'ü bulur fiyatı. şimdi insanlar 100tl'yi bile bu pastalara zor verirken, 300 çok çok uzak bir ihtimal. isterseniz bir gün bir pastaneye gidip, yukarda bahsettiğim gibi bir pasta siparişi verin. aşağı yukarı böyle bir fiyat verirler.
    bu nedenle pastamsıların fiyatı bile çılgın atarken, lan en kötü kuru pastanın kilosu bile 100tl iken, içinde yumurta akı olmayan tulumba-lokma gibi tatlıların kilosu bile bu fiyatken, cevizsiz fıstıksız, paso nebati yağ ile yapılan tatlılar ancak zar zor satılırken, tüm bunların gerçeklerinin fiyatı, çığırından çıkmış diye tanımlanır ancak. bizlerden çok çok uzaktalar artık. a long time ago yani..
    edit: bakın bunu daha da çeşitlendirebilirim. mesela o dönemler kivi her manavda, markette ki marketlerin yeni yeni açılmaya başladığı dönemler, kolay bulunmazdı. ithal olduğu için pahalıydı. özel siparişle getirtirdik. ananas ve vişneyi konserve olarak alırdık. çilekler falan deli gibi meyveli pastalar, dondurmalar yapardık ki pastaların içine lezzet çeşitliliği katması için antep fıstık bile koyardık ve deliler gibi satılırdı. hatta sırf meyveden oluşan adise baba pastası yapılırdı. içi dışı komple şanti ve meyve. kestaneli pastalar, ezmeler yapardık ki en pahalısı onlar olurdu. deli fanatikleri vardı. tepsi tepsi satardık. ve tüm bunlar, ankara-abidinpaşa'da olurdu. mamak ilçesinin bir semti yani. orta ve orta alt sınıfın yaşadığı sıradan bir semt. şimdi bunları ancak çılgın zenginliğe sahip muhitlerde, bir avuç zümreye satabilirsin.. geride kalan 20 yılda bir sınıf nasıl yok oldu, yoksullaştı vesaireyi, sırf yaş pasta üzerinden bile şahane okuyabilirsiniz. kaldı ki tatlılara, çikolatalara girmedik bile..

  • başlık: çirkinim ama kızlar vermek için çıldırıyo

    1. nedenini çözemedim panpalar

    (ciplak zenci ?, 28.03.2012 01:13)

    2. sana vermek için çıldırmaları lazım çünkü.

    (yarim altin ?, 28.03.2012 01:14)

    sonrası 13 sayfa @2 sikmiş.

  • beklenen kişi çevrimiçi olduğundaki o yürek çarpıntıları. daha da güzeli sana "selam" yazdığında duyduğunuz o "dırıdıdıdık" sesi...

    bir de sözleşipte girerdik. yarın akşam 8de aynı yerde gibi. güzeldi.

  • bahsedilen 500 < f(x) < 2015 fonksiyonunu da olu$turmak icin en guzel yontem 4 rakamin birler basamagini yanyana getirmektir ki arkada$ da bunu kullaniyor.. bazi yerlerde "19015" cikiyor onu "1915" kabul ediyor.. neye gore kime gore.. kendisi olsaydi $oyle aciklayacakti:

    - bakin, benim herhangi bir iddiam yok.. ben simetri teknigini kullaniyorum ki zaten kuranda da bu teknikten bolca bahsediyor aciklamali ornekler var.. ben sadece boyle bir $ifre buldum ve bu gercek, dogru.. yani dogrulugu kesin.. $uphesi yok.. ama kuran'in $ifresini cozdum de demiyorum bakin.. burdan yanli$ anla$ilmasin insanlar yanli$ anlayacaklar.. bunu da istemiyorum..

    mantikli bir tarih cikma ihtimali 10 binde bir demi$.. oysa ki kafamiza gore sifirlari atabildigimize gore ve makul tarih araligimiz 1500 yillik olduguna gore (nasilsa icinden herhangi birinden tutacak bi$iiler cikiyor) aslinda sadece 10'da 1 hatta daha yuksek bir ihtimal.

    mesela ek$i sozluk'te "simetri teknigi"ni uygulayalim:

    ay ba$ligi: mucizelere kolayca da ula$mak mumkun.. mesela (bkz: ay/24) (ki 24 bildiginiz uzere ayin kendi etrafinda ve dunyanin etrafinda dolanim suresidir dolayisiyla "ay"'in kendi yilini temsil eder).. ay/24'te yilin aylarini anlatiyor..

    ama biz tabi bunlarla degil somut gerceklerle ilgileniyoruz.. dolayisiyla teknigi uygulamaya geciyorum..

    $imdi oncelikle entry'de anahtar olarak kullanilacak bilgileri aliyoruz.. "ay" ba$liginin sozlukte acilma sirasi (nuzul) 1423.. ilk girilen entry numarasi 9619... icindeki toplam entry sayisi 51...

    51, 1423 ve 9619'u yan yana yaziyoruz.. ikisinin ortasini buluyoruz:

    9619-1423 = 9568
    9568 / 2 = 4784

    $imdi orta noktamizi bulduk: 4784

    yanyana yaziyoruz

    51, 1423, 4784, 9619

    birler basamaklarini yanyana getirdigimizde:

    1349 rakamini elde ediyoruz..

    bu sihirli rakamimiz besbelli ki bir yili temsil ediyor.. ama 1349 "hicri" bir yil gibi durdugundan miladi yila ceviriyoruz ve 1930 yilini elde ediyoruz..

    ve ek$i sozluk bize "ay" ba$ligindan tamamen simetrik bir $ekilde "reaching for the moon" filminin yapim yilini donduruyor..

    tabi bu formul ba$lik icindeki entry sayisina bagli oldugundan sozlugun mucizeleri de kuran gibi sabit olmaktan ziyade her gun degi$ebilmekte yeni mucizelere kapi acabilmekte, bulmaca cozenler icin daha dinamik bir ortam sunabilmektedir..

  • rütbeli bir subay, astegmeni yanına çağırır,

    - söyle bakalim astegmenim, sence benim eve gidip karımla birlikte olmam benim görevim midir yoksa bir angarya mıdır?
    astegmen biraz düsündükten sonra cevap verir:
    - gorevinizdir komutanım.
    - niye gorevimdir peki?
    - angarya olsa bana yaptirirdiniz komutanım.