hesabın var mı? giriş yap

  • başlık: türkiye'de oynayan çok ünlü bir futbolcuyum.

    1. kendimi ifşa etsem yer yerinden oynar

    yakında olacak...

    bekleyin...

    3. sabri bence.

    4. batuhandır kesin amk
    boş işlerle uğraşmak onun işidir.

  • osmanlı'da padişah deli ibrahim zamanında hüküm sürmüş anadolu beylerinden biri. ipşir paşa olarak da bilinir. sonraları sadrazamlığa kadar yükselmişliği vardır. ne var ki kendisinden deyyus-u ekber diye söz edilmesini sağlayan kötü bir ünü de vardır. anlatıldığına göre olaylar şöyle gelişmiş:

    dönemin padişahı ibrahim, ısraf içinde sürdürdüğü saray yaşamında bir de şişman kadınlara karşı özel bir ilgi geliştirmiş. sarayın her yanını samur kürklerle donattığı bir dönemde birileri anadoludaki beylerden ibşir paşanın tombul karısından padişaha bahis açmış. bunun üzerine sivas valisi varvar ali paşa 'ya saraya 30 bin kuruş harçlık göndermesi emrinin peşinden bir ulak daha yollanır ve ipşir paşa'nın karısının yakalanıp saraya yollanması emri iletilir. istenen parayı göndermeye gücü yetmeyen varvar ali paşa, bir müslüman paşanın karısının böyle hayasızca istenmesine isyan eder.

    ‘‘bre ben pezevenk miyim? bir müslüman ademin nikahlı avradını elinden alıp padişah bile olsa bir başka herife nasıl veririm?’’

    diyerek saraya isyan eder. devlet elden gidiyor düşüncesiyle kısa sürede anadolu beylerinden birçoğu osmanlı'nın haksız yönetimine isyan eden varvar ali paşa'ya katılırlar. ne var ki bu aşamada tuhaf bir şey olur. saray isyanı bastırma görevini ibşir paşa'ya verir. ibşir paşa ‘‘asiyi tez zamanda yakalayıp tepeleyesin! ya başı, ya başın!’’ buyuran padişahın daha birkaç gün önce ‘‘avradını hemen bana yollayasın’’ dediğini unuttu, ‘‘ferman efendimizindir’’ deyip varvar ali paşa'nın peşine düşer. tokat taraflarında kıstırdığı varvar ali paşa'yı yakalar ve cellada teslim eder. varvar ali paşa ölmeden önce herkesin içinde ibşir paşa'ya lanet eder.

    "ulan, ben senin avradının ırzını korumak için isyan etmiştim. senin gibi herifi benim üzerime musallat etmelerinin sebebi budur, bilmiyor musun? beni allah'ın emrine karşı çıkmayıp da namusunu koruduğum için mi katledeceksin pezevenk?!" diye bağırır.

    ibşir paşa kızarıp bozarsa da padişah fermanını namusunun üzerinde tutar ve varvar ali paşa'yı öldürtür.

  • reuters'ta çıkan haber doğruysa yakında normalleşmenin gerçekleşme ihtimali yüksek olan olay. link

    öncelikle ikinci el otomobil fiyatları ne oldu da fiyatlar uçtudan başlarsak;

    1- 2018-2020 arası kümülatif olarak ~%40 olan enflasyon sebebiyle doğal olarak araç fiyatları ciddi şekilde yükseldi ve motorlu taşıt pazarı bütün dünya olduğu için bizim halkımızın alım gücünün azalması fiyatları sınırlı şekilde düşürebiliyor. sıfır araçlara göre alım gücümüzle daha güçlü etkileşimde olan ikinci el araçlara talep arttı.

    2- bahsettiğim enflasyonu önlemek için para politikasının sıkılaşması piyasayı ayrıca olumsuz etkilemişti çünkü otomobil piyasası, konuttan sonra krediye en bağımlı piyasa. finansman şartlarının iyileşmesi ile geçmişten ertelenmiş talebin etkisi ile güçlü talebe şahit oluyoruz.

    3- fiyatlardaki artışın en önemli sebeplerinden biri merkez bankası munzam karşılık kararı.

    mb munzam karşılık oranlarında yeni düzenlemeye gitmişti ve düzenlemeye göre bankalar kredi hacimleri kıstasına göre munzam karşılık ayıracaklar. bankaların mb'nin teşviğinden yararlanabilmesi için kredi hacmini artırması gerekiyor ve genel anlamda bankalar ticari kredilere kıyasla bireysel kredi vermeyi tercih ediyorlar. ( bireysel kredilerde artış %30'lara yaklaştı.)

    mb'nin finansal istikrar raporunda bireysel kredilerin çok ciddi oranda taşıt kredilerine aktığını görüyoruz.

    mb daha sonra munzam karşılık kararında yeni düzenlemeler ile bahsettiğim tercihin cazibesini azaltmaya çalıştı ama munzam karşılık teşviğinden öte bankalar artan kredi verme kapasitesini kullanmak için bireysel kredi vermeye çok meyilli.

    bireysel kredilerin anormal artması sadece ikinci el araç piyasasını olumsuz etkilemiyor, ekonomimiz üzerinde de olumsuz etkileri var, bu sebeple reuters'ın iddiasına göre ekonomi yönetimi tedbir alacak ve doğal olarak bu durum ikinci el otomobil piyasasında normalleşmeyi beraberinde getirebilir.

  • kanser hastalığına tutulup 5510 sayılı sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanunu uyarınca malul sayılmayacak(meslekte kazanma gücünün en az % 60'ını kaybetmemiş) olanlardan talep tarihinden önceki bir yıl içinde tanı (teşhis) almış olanlar, maluliyet tespiti işlemleri yönetmeliği eki hastalık listesinin (e) maddesinin 28’nci fıkrası uyarınca, talepleri üzerine düzenlenmiş olan sağlık kurulu raporu tarihi itibarıyla 18 ay süresince malul kabul edileceklerdir. bu sürenin sonunda kontrol muayenesine tabi tutulacaklardır. kontrol muayenesi sonucunda düzenlenecek sağlık kurulu raporu maluliyet tespiti işlemleri yönetmeliği hükümlerine göre değerlendirilecektir.

    tüm kanser hastaları tanı aldıktan sonra koşulsuz olarak 18 ay,
    kan kanseri hastasına tanı aldıktan sonra 24 ay boyunca,
    kemik iliği naklinden itibaren hastasının 12 ay süreyle,
    malulluk maaşı alma hakları vardır.
    kanserlere ve endokrin hastalıklara bağlı gelişen ve tedavisi olmayan ağır elektrolit bozuklukları yaşayanlar da söz konusu haktan yararlanabilmektedirler.
    söz konusu süreler sonunda kontrol muayenesine tabi tutulup, meslekte kazanma gücünün eksikliğinin tespiti halinde malulen emeklilik maaşının alınmasına devam etmesi de mümkündür.
    ancak söz konusu haktan yararlanacak olanlarda ayrıca en az 10 yıldan beri sigortalı olmaları(ilk sigortalılıkları en az 10 yıl öncesine dayanması) ve toplam 1800 gün sigorta primi ödenmiş olma şartı da bulunuyor.

    bu hak özellikle sigortalılık başlangıç ve gün şartına uyup aktif olarak çalışmayanların çok daha işine yarayacaktır. aktif çalışanlar için rapor parası alma seçeneği de mevcuttur.

    bu haktan bilgi eksikliği sebebiyle yararlanamayan çok kişi var, yayalım!

  • öğretmenler öğretemiyorlar, diye bir şey yoktur. gerçekten nedenlerini merak ediyorsak, sociolinguistics yani toplum dil bilim en mantıklı şekilde açıklar bu nedenleri. toplumların yabancı dil öğrenme başarısı temelde high society veya low society kapsamına girip girmemeleriyle ilgilidir. ( buradaki high vs low olayı üstünlük göstergesi değildir.)

    en özet haliyle açıklamak gerekirse; japonya, güney kore gibi ülkeler mesela iyi birer high society örneğidir. ( türkiye de bu gruba dahil) bu ülkeler öz kültür, dil, gelenekler, sosyallik, müzik kültürü, alışkanlıklar, sahip olunan özgüven, vs. gibi pek çok özellikleriyle yeni kültür ve değişimlere kapalıdır. isveç, norveç, finlandiya gibi ülkeler ise birer low society örneği olarak yeniliklere, yeni öğrenmelere, kültürleşme ve her türlü değişime açıktır. bu ülkelerde yabancı dil öğrenme başarısı sadece eğitim sistemi farkıyla açıklanamaz.

    bireyler de bu toplumların birer örneklemi olarak aynı şekilde ikiye ayrılır. kimi küçük yaştan beri yeni bir dil öğrenmeye fazlasıyla açıktır. bu kişilerin dil öğrenirken çok ayrı bir motivasyonu ve heyecanı vardır, fark edilir zaten sınıf içinde de, arkadaşlık ortamında da... diğer yandan diğerleri için dil öğrenimi sadece bir dayatma veya derstir ve aynı heyecanı yaratmaz. bu iki birey arasında farkındalık düzeyinden, davranış boyutuna ve hatta karakter özellillerine kadar o kadar fazla fark vardır ki, her bir fark dil öğrenme başarısını temelden şekillendirir zaten.

    olaya motivasyon açısından da bakabiliriz başarısızlık nedenlerini illa merak ediyorsak. bir instrumental motivation versus integrative motivation durumu da vardır. yani kimi yds'den şu puanı alırsam şuna fayda sağlayacak, şu işe kabul alıcam, diye dil öğrenir. kimi ise yeni bir dil öğrenmeyi farklı dünyaları keşfetme merakıyla öğrenir. kişinin yabancı dil öğrenme nedeni bile başarı durumunu etkiler.

    sayfalarca sürer bu nedenler olaya bilimsel yaklaşırsak ve en özet haliyle, sorunu öğretmenlerde değil de kendinizde arayın. özellikle bilişim çağında hala yabancı dil öğrenemiyorsanız sorun sadece sizinle ilgilidir.

  • candan erçetin'in kliplerinde "bu dünya böyledir, biz bunları çok zaman önce yaşadık, gördük, dertler gelir geçer" der gibi yaptığı gülümsemesi.

  • tüm kadınlar öyledir demek çok büyük haksızlık olur. ama aralarında böyle bir kesim gerçekten var.

    üniversite 1. sınıfın ilk döneminde davutpaşanın çılgın yokuşunda otosptop çekiyordum, erkeğim diye almıyordu şerefsizler. kız görünce el freni çekiyolardı. bende teknik resim çantasıyla gülümseyerek çıkıyordum o yokuşu, geziniyordum koridorlarda hiç bi allahın kulu bakmıyordu

    2. dönem bmw'yle gelip gitmeye başladım. bmw dediğimde yanlış anlaşılmasın 6 serisi, z4 falan değil, alt tarafı 1 serisi

    ulan bırak bakmayı, tek dönemde 4 defa sileceğimin altında not buldum lan. 3 defa fakültenin önünde tek başına oturup bir şeyler okurken gelip tanışma teklifi eden kızla karşılaştım. var mı lan böyle bir şey, ne değişti? ben yine aynı bendim? cebimdeki para da aynı paraydı?