hesabın var mı? giriş yap

  • muş'ta mecburi hizmet yaptığımız yıllar. muş'un yerli halkı, hakikaten değişik geliyordu, özellikle başlarda..şehrin zaten bir tane büyük caddesi var, o yolun ortasında(tam ortası), çalışır halde araba bırakıp, kaldırımda bir tabureye oturup çay içen insanı sadece orada gördüm mesela..

    neyse efendim, muş nasıl bir yer sorusuna da cevap olacak yaran olayımız şöyle..
    bir arkadaş bu meşhur caddede araçla seyrederken yolun ortasında bir yaşlı amcanın durduğunu görüp, amcanın geçmesini beklemeye başlar. amca elindeki bir şeyi yolun tam ortasında inceler..bir dakika geçer, yok..iki dakika, yok.. korna çalar, yok..

    sonunda arkadaş sinirlenir, çıkıp 'dayı ne yapıyorsun yolun ortasında, çekilsene!' diye bağırır.

    amca bütün sükunetiyle döner ve şöyle der: farzet ki odunum, etrafımdan dolaş!

  • belki milyarlarca dolar serveti olan bir adamın istanbul trafiğinde araba sürüyor olduğunu gördük bu sayede. bu zenginler zerre yaşamayı bilmiyorlar amk memleketinde.

    edit: gelen mesajlarda genel anlamda araba kullanmanın keyif olduğu ve sürülebileceği minvalinde şeyler yazıyor. eğer ki aziz bey bir ferrari ne bileyim bir bugatti falan sürüyor olsaydı bunu anlardım ama genel olarak "makam" aracı kıvamında kullanılabilecek manda kasa bir jipi kendisinin kullanıyor olması onu esenler'de 10 dairelik iki apartmanının inşaatı hala devam eden bir müteahhit seviyesine indiriyor. hatta bir de altında chevrolet captiva olsaydı tam olurdu. rispekt.

  • google'dan üşenmedim baktım;

    prof. dr.
    bildiğin profesör doktor demek

    dr. h. c.
    honoris causa olarak geçen ve kişinin yaptığı önemli bilimsel araştırmalar sebebi ile kendisine verilen bir ünvanmış. fahri doktora gibi galiba.

    mult.
    multiple yada multiplex olarak geçen bir ifade yani birden farklı bilimsel alanda h.c. sahibi olan kişiye verilen ekstra bir ünvanmış bu da.

    a. m.
    celal şengör'ün ön adlarıymış. ali mehmet.

    hepsi bu.

  • hayatı boyunca “köklerinizden kurtulun, kopun, her şeyi reddedin” diyen nietzsche‘nin doğduğu ile öldüğü yer arası mesafenin sadece 30 metre oluşu; “kötülük en büyük güçtür, merhamet büyük zayıflıktır” diyen nietzsche‘nin kırbaçlanan bir atı görüp merhametten hüngür hüngür ağlaması..

    demem odur ki; insan çelişik ve ironik bir varlıktır. insanların ne dediğinden çok ne yaptığına dikkat etmekte fayda vardır. iyi geceler..

  • rüyamda kaleciliğini üstlenerek uefa avrupa ligi'nde yarı finale çıktığımız takım. hatta italyan ve alman takımlarını eledik. takımları hatırlamıyorum çünkü birinde enrico chiesa, diğerinde carsten janckler filan oynuyordu, bildiğin 2000'de kalmış rüyanın oyuncu veritabanı.

    neyse, almanlarla oynadığımız maçta 1-0 öne geçtik. doğru dürüst top gelmedi bana. sonra kornerden demba ba seken topu tamamlayıp 2-0 öne geçirdi. rahat bir maç çıkardım.

    bu arada galatasaray taraftarıyım. hikayeyi ilginç kılan nokta bu sanırım.

  • babadan inşaat sektöründe olan adam, kendi kazandığı parayla istediği saati alır. mühim olan rüşvetle almasın, halkın vergisini hakkını yemesin.

    edit: özel mesajla küfreden bunu kenan sofuoğlu’nun lamborghinisiyle kıyaslayanlar oldu. vekilin lamborghininin vergisini ödemediğini hatırlatalım.

    düzeltme: vekilin derken, kenan sofuoğlu’nun şahsını kast ettim ancak sanki milletvekillerinin vergi ödemediği gibi bir anlam çıkmış. yurt dışından aldığı aracı yabancı olan eşinin üstüne kaydettirip vergiden kaçınmıştır.