hesabın var mı? giriş yap

  • yalnız bu hasan'ı, yağmur ormanları'na yalnız başına bıraksanız, 2 yıla sıfırdan kabile kurmuş olur. 5 yıla da game of thrones'da khaleesi'yi koluna takar. amk böyle bir insan olabilir mi lan?

  • yarım kalmış olaylar, durumlar ya da görevlere karşı beynimizin verdiği tepki nedir? yarıda kalmış ya da kalmamış bir olay üzerindeki ilginizi kestiğinizde beyniniz de başladığınız yeni duruma hemen ayak uydurabilir mi? işte bu soruların cevabını 1920 yılının ortalarında berlin'de arkadaşlarıyla yemek yerken garsonların davranışlarını inceleyen bluma zeigarnik bulmuştur.

    yemeklerini sipariş ederken siparişlerini alan garsonların herhangi bir kağıda not almadığını farkeden zeigarnik, bu durumu düşünmeye başlar ve bir tane garsona bu durumu sorar. garson ''tamamlanmayan her siparişi aklımda tutabiliyorum'' diye cevap verir.

    garsonun verdiği cevapla düşünmeyi derinleştiren bluma, garsonların tamamlanan siparişleri akıllarında tutamadıklarını gözlemleyince aklında bir fikir oluşturdu.

    aklında oluşan fikirle deneylerine başladı. topladığı bir grup insana çeşitli renklerde boncuklar verildi ve bu boncukları dizmeleri söylendi. denekler boncukları dizerken aniden yarıda kesmeleri ve başka işle ilgilenmeleri istendi.

    ellerindeki boncuklar bıraktırılıp yeni bir işe başlatılan deneklere hangi boncuğu hangi sırada dizdikleri sorulduğunda sıraları hatırladıkları görüldü. fakat yeni başladıkları işte boncuk sırasını hatırladıkları kadar başarılı olmamışlardı.

    yapılan bu ve birkaç benzeri deneyden sonra bluma zeigarnik, beynin yarım bırakılan iş konusunda baskı oluşturduğu ve yeni bir işe başlanılsa da yarım bırakılan işe odaklandığını öne sürdü. ve buna da zeigarnik etkisi adını verdi.

    sonuç olarak eğer bir işe başlamışsanız, zorunlu bir neden olmadıkça o işinizi yarım bırakıp yeni bir şeye başlamayın. bluma'nın da dediği gibi beyin ne eski işi unutuyor ne de yeni işe tam odaklanabiliyor.

    sadece yaptığımız işi yarım bırakmak değil, dinlemeyi yarıda kestiğiniz şarkının tüm gün aklınızda dolanması, sahnesi tamamlanmadan ara verilen dizinin merakla beklenmesi vb. birçok örnekle aslında hayatımızın her alanında zeigarnik etkisini yaşayabiliyoruz.

  • "selam, ben feysybuk'ta sürekli laf sokulan eski sevgili.
    olayları bi'de benden dinleyin istedim, bunun anasıgil beni istemedi."

  • oda hiç olmadıgı kadar kalabalıktır. misafirler için çay istenir:

    oda: 615'e 12 çay.
    çaycı: abla naptın yaa, mevlüt mü okutuyon?

  • "ahahahh ne super hayatimiz var bence herkes gormeli" seklinde hala poz poz internet maymunlugu yaptiklarina gore, pek de o kadar hidayete erememislerdir. kendi iclerinde oksimoron bir durum yasayan, sekil olmak icin can veren bir ailedir.

  • ben yaptım bunu. kızım 1,5 yaşındayken fiyatını, türkiye'ye göre ucuz buldum aldım. haa ne oldu, eve ilk getirdiğimde hatun alay etti. kızım hareketli bir cihaz olduğu için korktu. oynamadı. (robotla da oynamamıştı) ben oynadım. sonra uzun süre durdu bir köşede. yaklaşık 3 ay sonra kızım tekrar gördü, çekinerek bakıyordu. hadi oynayalım dedim, başlangıçta korktu ama sonra arabayı onun arkasından takip ettirmek suretiyle kovalamacalı oyun icat ettik. artı pilleri bitince hemen "baba pi" diyerek pillerini değiştirmeye çalışıyor. (bilim kadını potansiyeli var :) velhasıl kelam oynuyoruz biz kızımla arada sırada. yani herhangi bir problem yok şimdilik.

  • kendine aktör demiş ama oynadığı bi tane film var. onda da figüran amk. bi de poker player demiş kazandığı bi tane doğru dürüst turnuva yok. bi tane de poker sitesi kurmuş ona da baktım. kimsenin girip te oynamadığı amatör bi site.

    bu adam net bi silah kaçakçısının oğlu filan.

    ya da o fotolardaki herşey hepsi kiralıktır arabalar uçaklar vs.

    lord of war filmini hatırlayın adam kurmak istediği imajı yapabilmek için herşeyi kiralıyodu. bunun da belki bi amacı vardır.

  • - bence yiyemez annesi
    - evet, bence de
    - ahahah ya bu kim önündeki tabağı bitirmek kim?
    - doğru dedin, yarısını yese bile şaşırırım
    - yarısı mı? 3 kaşıktan fazlasını yesin ne istersen veririm
    - yok canım 3 kaşık yer heralde
    - mümkün değil…

    arkadaş şu ters psikolojiyi bulundan, çocuklar üzerindeki kullanımını keşfedenden allah razı olsun. çocuk kadar (4-9 yaş arası) ters psikolojiye teşne başka bir varlık yok. her defasında insan bu tuzağa düşer mi? ulan bunlar beni kandırıyor galiba demez mi? ama aklı o kadar işte, ne zaman ters psikoloji uygulasan, gözüne gözüne soksan dahi yiyor.

    ne yemekler yenildi, ne ödevler yapıldı, ne uslu duruldu arkadaş. yıllardır, her gün, her saat veriyoruz ters psikolojiyi bana mısın demiyor. bir kere de demiyor ki sabi, ulan kandırıyor bunlar beni, sürekli yutuyor zokayı. biz de ebeveynliği yapmış olmanın iç huzuruyla dolup taşıyoruz yemin ederim. odasını toplayamaz diyorsun sana inat pırıl pırıl ediyor, erken yatmaz mümkün değil diyorsun koşa koşa yatıyor, marul yemez diyorsun soydurup kökünü yiyor. ters psikoloji mi çok süper, bizim oğlan mı çok salak valla hala çözemedim ama ters psikolojiyi biliyor olmak ve bunun çocuk üzerindeki kullanımını keşfetmek enfes bir şey.

    - ne? bizimki misafirlikte uslu mu duracak? güldürme beni
    - öyle deme babası isterse durur
    - ölürüm de inanmam, evi birbirine katacak bence
    - hayır benim oğlum yapmam derse yapmaz
    - görürüz bakalım…

    çocuk 3 saat kral gibi durdu ya arkadaş. ulan ters psikoloji taşağını yiyim ben senin.

  • bir akademisyenle birlikte olduğum dönemde bu mailden bana da gelmiştir.

    işi komik kısmı, "dosya ektedir..." yazıyordu.

    ekte de 3 sayfalik bir word dosyası vardı. 5 satırlık bir cevap atmıştım. neden 5 satır yazıp saygısızlık ettiğime dair 1 sayfalık daha word dosyası yollamisti...

  • genelde heteroseksüel aşk filmlerinde kendimi kahramanların yerine koyardım, onlarla sevinip üzülürdüm. film bittiğinde eğer iyi filmse etkisini hissederdim günler boyunca. bu film bana şunu öğretti ki bir aşk filminden etkilenmek, içinde bir sızı duymak, gençliğinin o temiz deli aşklarını tekrar hatırlamak için illa bir kızla erkeğin aşkları olması gerekmiyormuş. yönetmen her halükarda sana bu duyguları hissettirebiliyormuş. çok iyi film.

  • 45 yaşına kadar yaşayan ölüydüm.
    evde spor yapmaya başladım, sigarayı bıraktım, 30 kilo verdim, trekkingle başlayıp, 1-2 yılda dağcılığa geçtim.
    o gazla koşmaya karar verdim.
    ilk defa 49 yaşımda koşmayı denedim.
    çok sevdim, devam ettim.
    1.5 yıl içinde 6 yarış koştum.
    15 km bursa kent ve avrasya'yı 1. 15 de
    darıca ve çayırova yarı maratonlarını 1. 52 civarında koştum.

    sonuç: insanın uyum kabiliyeti sandığınızdan çok daha yüksektir.

  • -abi sen çok kızardın!!
    -hıı?
    -kızardın diyorum, buraların filan kızarmış.
    -hıı?
    -sen içince kız-a-rı-yor-mu-sun diyorummm..
    -abi, kız olunca arıyorum, niye aramiim???
    -??!!!

  • zenginin rezaleti bilem buram buram kalite kokuyor yeminle.

    bir de bizim rezaletlere bak amnk, neymiş dominos 30 dakikada getirmemişmiş, yurtiçi evde bulamamışmış, 50 kuruşluk yoğurtlu sos...
    fakirliğimden tiskiniyorum, tiskiniyorum..