hesabın var mı? giriş yap

  • "çk....me an...ı bac....nı sk....m çk....me" diye esrarengiz bir mesaj vermektedir.

    seti uzmanları, bu mesajı henüz deşifre edememiştir.

  • islam'ın, imanın şartları gibi... çekilmesi usulden ve zaruri birkaç kare var. bunları çekmeyene fotoğrafçı demiyorlar cemiyette.

    - çürümüş ahşap eski ev fotoğrafı
    - ekstra buruşmuş yaşlı fotoğrafı(portre)
    - buruşuk yaşlıyı iş yaparken gösteren bir fotoğraf,
    - gün batımında şehir manzarası,
    - varoş mahalle karesi
    - ufak, pis, sümüklü erkek çocuk fotoğrafı(böyle bana yardım edin gibi objektife baktırarak)

  • - bir de çekirdek alayım.
    - tabii. (horş şorş)
    - açık çekirdek olmasın ama. tadım yok mu?
    - tadım yok abi.
    - hiç mi yok?
    - hiç tadım yok abi.
    - hayırdır? ekonomik krizden mi?
    - yok abi, hep böyle. hiç tadım olmadı ki şimdiye kadar.
    - kız meselesi mi?
    - nerden bildin be abi? evet, öyle. ömrümü verdim, o hala mal da mülkte.
    - gözlerinden belli. leblebisi var mı peki tadımın?
    - o da yok abi. açık var. zaten leblebi çerez değildir ki abi.
    - olur mu? birayla iyi gidiyor.
    - hayırdır abi bir derdin mi var? bira mira?
    - öyle.. herkesin bir derdi var. tamam açık olsun. 200 gram.
    - leblebilerimiz güzeldir abi. çifte kavrulmuş.
    - tadımınkiler kaçta kavrulmuş biliyor musun?
    - bilmiyorum abi. dedim ya hiç tadım olmadı burada.
    - peki ilerde olacak mı?
    - allah bilir abi.
    - allah distribütörlüğe mi başlamış, ne diye onu karıştırıyorsun?
    - karıştırmıyorum abi. nasıl karıştırayım ki hem. sadece leblebi istedin.
    - doğru sen de haklısın.
    - leblebiyle lebleyi elbette karıştıracağım abi. tek denemede 200 gramı tutturamayabilirim.
    - kaç yıllık leblebicisin?
    - leblebici değilim abi, kuruyemişçiyim.
    - kaç yıllık kuruyemişçisin peki?
    - 40 yıllık kuruyemişçiyim.
    - peki böyle muhabbet gördün mü?
    - görmedim.
    - son
    - evet katılıyorum.
    - credits.

    kendimden full performans verim alamıyorum, çok iyi değilim, sakinim, durgunum, birazcık da yorgunum anlamında bir deyiş.

  • benim ruh ikizinden anladığım: aynı hayallere ve aynı düşünce yapısına sahip olduğun insandır.

    o sebepten ruh ikizinle tanıştığını anlaman için önce bi merhaba demelisin.

    geçenlerde bir herifle denk geldik. herif herif konuşuyoruz işte. lan baktık her konu hakkındaki görüşlerimiz aynı. kız arkadaşlarımız yakın arkadaş, hayallerimiz aynı. ikimiz de children of men'deki orman içinde olan eve hastayız. o evi, o yaşam düzenini istiyoruz. ikimiz de hayatı bi şekilde anlamlandırmaya, anlamlandırırken de düşünceye batmamak adına üretmeye çalışıyoruz.

    ruh ikizi olduğumuzu anladığım anda adama şöyle dedim: "her bok hakkında aynı şeyi düşünüp aynı hayalleri kuruyorsak konuşacak pek de bir şeyimiz yok aslında."

    haklısın dedi. evlere dağıldık.

  • bizim evin yan tarafında kafe işleten bir ablamız vardı, eşini kaybetti 3-4 yıl önce falan, bir de oğlu var. akşamları takılıyorduk ablanın yanına, kahvemizi içip laflıyorduk. gülay abla olsun adı, bir de arkadaşı var mehmet abi, muhabbet neşeli bir adam. neyse bizim bu gülay abla yoruluyor kafede, oğlanın okulu, ev, kafe derken yetişemedi, devretmeye karar verdi dükkanı. alıcısı çabuk çıktı, anlaştı bizim abla. o akşam müşteriler de gittikten sonra bi yorgunluk kahvesi yapmış kendine, muhabbet ediyorlar mehmet abiyle;

    -bitti mi gülay, hallettin mi işleri.
    +bitti şükür, devrettim artık, kurtuldum.
    -ee, kafe de yok artık, ne yapacaksın şimdi?
    +valla hiç bilmiyorum ki mehmet, işim gücüm kalmadı.
    -e o zaman evlensek ya biz gülay?
    +olur mehmet evlenelim.

    ve evlendiler. ne güzel di mi lan? madem yapacak işimiz yok, e o zaman neden evlenmiyoruz.

  • hollanda seçim sonuçlarına bakıyorum % 65 akp.
    adam orda esrarını tüttürüyor, kokainini çekiyor bana da akp'yi laik görüyor amk keşi.

  • bir cogumuz icin karanlik caglar denildiginde aklimiza ilk gelen dönem 800 ile 1400 lerin ortasi yani ortacag gelir. veba, fakirlik, hic bitmeyen savaslar...

    ama aslinda oyle degil.
    ınsanlik tarihinin en kotu donemi 536 senesinin ilk aylari ile 537 senesinin son aylari yani yaklasik 20 aylik bir dönem. tam anlamiyla karanlik cag da diyebilecegimiz bir tuhaf zaman dilimi.

    20 ay boyunca gunesin olmadigini dusunun. 20 ay boyunca yari karanlik bir dunya da yasiyorsunuz. gunes olmadigi icin tarim bitiyor, aclik had safhada.
    kuresel isi dusuyor. o zamanlarin istanbuluna yaz ortasinda kar yagiyor. hem de oyle bir iki dakikaligina serpistirmiyor 3 gun boyunca kar firtinasi ile bogusuyor bizans.
    cin ile misir da ayni durumda, avrupa ise daha da bitik.
    bugun ırlanda, almanya, fransa olan bolgeler bu doneme "times of the bad breads" diyor.

    ve tum bunlar krakatoa ve ilopango yanardaglarinin 5 ay arayla patlamasi ile olusuyor.
    tum dunya yaklasik iki sene surecek kalin bir toz tabakasinin altinda yasamak zorunda kaliyor.

    aclik yuzunden kanibalism basliyor. kucuk kasabalar biraz daha buyuk kasabalar tarafindan sadece biraz daha bugday bulabilmek icin yagma ediliyor.
    kuzey de feodal krallar fakir halktan hergun rastgele birini secip karinlarini doyuruyor arta kalan kemikleri ise yine fakirlere atiyorlar. o fakirler arasinda muhtemelen biraz once yenilen kisinin esi ya da cocuklari da var...ama aclik insanlari bu duruma getiriyor.

    dramatize ettigimi dusunuyorsunuz ama sahiden de tum bunlar yasaniyor.
    bizans'li tarihci procopius gunlugune " bugun 18. aya girdik, gunes hala dunya yi ay isigi kadar aydinlatmakta" diye not dusuyor.

    bizans imparatoru 1. justinian bir yasa ile 537 de imparator olur olmaz kanibalizmi yasakliyor.
    ama alinan hicbir onlem aclik ceken insanlari durdurmaya yetmiyor.

    roma imparatorlugunda binek hayvani kalmiyor. 537 senesinin ilk aylarinda imparatorluk ahirlari ac roma halki tarafindan yagma ediliyor. ne imparator ne de askerler hic birsey yapamiyor.

    bu donemde 18 ay boyunca gunes isigindan hic yararlanamayan insanlik "d" vitamini eksikliginden de muzdarip olmaya basliyor. normal bir sekilde attan inen bir erkek bacagini kirabiliyor. sakat kalan insanlarin ise hic sansi olmuyor. sakat kalanlar saglamlar tarafindan gida olarak gorulup ölduruluyorlar.

    yine d vitamini eksikliginden kel insan sayisi artiyor. dogan her 10 bebekten sekizi rasitizm hastaligi ile dogmaya basliyor.

    ekonomik olarak tuhaf gelismeleri de pesinden getiriyor bu donem. ınsanoglu uzun zamandir ilk defa paranin yenemeyecegini anliyor. kimse altin ya da zumrutun yuzune bakmiyor. ucretler bugday, yumurta, kurutulmus et gibi gida urunleriyle odenmeye baslaniyor.

    dunya nufusu 535 senesinde yaklasik 190 milyon. 537 senesine geldigimiz de bu sayi yaklasik 100 milyona dusuyor.

    ve bugun yasanan ya da gecmiste yasadigimiz bir cok felaket 536 ile 537 senelerinin karanligi yaninda gulluk gulistanlik kaliyor.

    ılgilenenlere link

    https://www.researchgate.net/…t_century_perspective

    https://history.fas.harvard.edu/…e_mag_re_ad536.pdf

    https://www.science.org/….1126/science.362.6416.733

  • pandeminin başında 5 tane maskeyi dağıtamadınız.

    sonbaharda grip aşısını yapamadınız, insanların önüne saçma sapan prosedürler ve kriterler koydunuz.

    akşam 9'dan sabah 5'e ve hafta sonu sokağa çıkma yasakları ile salgını kontrol edebileceğinizi düşünüyorsunuz.

    kapattığınız iş yerlerine hiçbir yardım yapmıyorsunuz.

    vakaları yalan yanlış açıkladınız ve açıklamaya da devam ediyorsunuz.

    ama yaza kadar 50 milyon vatandaşımızı aşılamak istiyorsunuz.

    peki.