hesabın var mı? giriş yap

  • surekli bakistigim cook guzel bir kiz vardi. denize havuza sirf onun icin gidiyor sadece ama sadece derin derin bakisiyorduk. yasim o zamanlar 20 falan. havuzda olmadik hareketler yapiyor bur turlu beceremedigim ters taklalar atiyordum. ters takla sonrasi kafami suyun disina cikartir cikartmaz kafam baska yonde olsa bile hemen ona donuyor ve gozlerinde bana bakip bakmadigini, atlayisimi begenip begenmedigini anlamaya calisiyordum. neyse bir ogle vakti yine havuzda oldugunu gorup kosarak gittim. kendisi iki arkadasiyla birlikte suyu icinde havuzun tam kosesinda kenarlara tutunarak sohbet ediyorlar. birbirimizi gorunce gulumsedik ve ben acilisi yine ters taklayla yaptim(bu arada her atlayisimda sirtim suya sak diye carptigindan biber gibi yaniyor ama her seferinde sirtim biraz daha nasirlastigindan kelli aciya dayaniyordum). kafami bir kere cikartip nefes alip yine suyun icinden ona dogru yuzdum. ilk defa yapiyordum bunu. yani ona dogru ilk defa yuzuyordum. yuzerken bir taraftan bunu yapma diyordum kendime. cunku, nefesim anca yetecek ve onun oldugu kenarda su ustune cikacaktim. henuz onunla bu kadar yakinlasmaya hazir degildim. tam kenara geldigimde ani bir kararla su ustune cikmamaya karar verdim ve kenar duvardan destek alip(ayaklarimla kendimi itip) geldigim yone dogru yuzmeye karar verdim. fakat o da ne? bir duvarin bu kadar yumusak olmasi hic normal degil! er kisi olan 'gerizekali ben' o gucu duvar yerine kizin gobegimden aldigimi farkettim. resmen sevdicegimin gobegine cift tepik attim ve o saskinlik, utanc ve korkuyla hemen oradan uzaklasmak istedim. telasima telas aptalligima aptallik katarak guclu tekmelerimle yanindaki iki kizi ve yine sevdicegimi acilara surukledim. cirpindikca battigim bir bataklikti. nefesim bitmek uzere ben cikmak istemiyorum. caresizlikle cikip nefes alip gozyaslarimi gizlemek icin donup o tarafa bakmadan karsiya yuzdum havlumu aldim tam giderken baktim. evet ben kazanmistim. 3'unude dovmustum. sonradan kuzenimden ogrendigim kadariyla ciglik attirmisim hepsine. filmin sonu mu? bosverin!

  • "siz antik tiyatroyu görme heyecanı içinde yürürken, sizin paranızı almak üzere ellerinde hiçbir anlamı olmayan eşyalarla yalvararak sizi taciz eden bu kalabalıkla karşılaşmak tüm neşenizi kaçırıyor."

    müthiş bir gözlem. türkiye'nin herhangi bir yerindeki turistik bölgenin yöre halkını eksiksiz tanımlamış teyzem.

  • mevcut vergi düzeninde otomotivde ötv’nin kaldırılması imkansızdır, ama 2009’daki gibi kısa süreli bir ötv indirimi yapılabilir.

    1) türkiye’de üretilen otomobillerden daha az ötv alınsın. bu maalesef ab ile gerçekleştirilen gümrük birliği anlaşması nedeniyle bizim dünya ticaret örgütü’ne şikayet edilmemizle sonuçlanacak bir işlem olur. öte yandan, ötv düzenlemesinde üstü örtülü biçimde yerli otomobillere ötv teşviki getirecek uygulamaları işleme alınabilir. mesele yerli üretim araçların çoğu hatchback kasaya sahipse, ithallerin çoğu sedan kasa ise, sedanda ötv’yi artırırsın vs. ama bir süre sonra ithalatçı şirketler bu duruma da ayılıp yeniden şikayetçi olabilirler.

    2) türkiye’de üretilen otomobillerde de ithal girdimiz ne yazık ki çok yüksek. araçların motor, şanzıman, süspansiyon, direksiyon gibi mekanik aksamlarının katma değeri, koltuk, radyo, kapı, bagaj kapağı, kaporta, gövde, göstergeler gibi alt sistemlerinin çok çok üzerindedir. bu nedenle türkiye’deki otomotiv fabrikalarının çoğunda, hepsinde demiyorum, avrupa’ya olan yakınlık nedeniyle ağırlıklı olarak montaj ve düşük katma değerli alt sistemlerin tasarım ve üretim süreçleri gerçekleştirilir. dolayısıyla bu teşvik de tabii ki yerli üretim için fayda sağlar ama beklenen etkiyi yaratmaz.

    3) osd’nin 2003-2015 yılları arasındaki dış ticaret raporunagöre ise, türkiye yıllardır otomotiv sektöründe dış ticaret fazlası vermektedir. öte yandan bu durum otomobillere geldiğinde ise dış ticaret açığına dönmektedir. bu durum mantıklıdır. demek ki, ağırlıklı kamyon ve otobüs fabrikalarının üretimlerindeki ağırlık nedeniyle fazla veriyormuşuz. adetlerin otomobile nazaran düşük olduğu bu araçlarda otomasyon demek ki tam gelişmediğinden dolayı, ucuz iş gücü ve navlun avantajımızla fazla veriyoruz.

    4) öte yandan otomobildeki net dış ticaret açığı ise, toplam dış ticaret açığımızın içinde çok düşük kalmaktadır. aynı raporda otomobildeki dış ticaret açığı 2013 ve 2015 yıllarında 2 milyar dolar seviyesine çıkarken, 2002-2015 yılları arasındaki toplam otomobil dış ticaret açığımız ise 400 milyon dolar gibi oldukça düşük bir seviyede kalmış. 2016 yılında getirilen ötv matrah düzenlemesi nedeniyle bu rakamda biz tekrar fazlaya geçmiş bile olabiliriz, ki ağustos ayında önceki yıla göre %53’lük satış düşüşü de bunun göstergesidir. 2002-2015 arası cari açığımızın 350-400 milyar dolar olduğunu düşünürsek 400 milyon doların bir ehemmiyeti kalmıyor.

    5) alınan ötv ise devlet için çok daha ciddi bir gelir kaynağıdır. 2017 yılında motorlu araçlardan 23 milyar lira ötv gelirielde edilmiş ki bu rakama kdv dahi değil. onunla beraber otomobil satışından devletin geçen yıl 30 milyar lira gelir elde ettiği öngörülebilir, ki o sene bütçe açığı 47 milyar lira olarak gerçekleşti.

    6) toplam gelir açısından bütçe gelirleri içinde düşük görülse de, bütçe açığına oran açısından azımsanacak bir gelir kalemi değildir. ayrıca yeni araç yeni mtv demektir ki bu da mtv gelirlerine de bir artış getirecektir.

    7) birinci sınıf iktisat öğrencisi bile bilir ki vergi oranlarını sonsuza kadar yükselterek vergi gelirlerini mütemadiyen artıramazsınız. şu an devletin geçmişteki ötv gelirlerini elde edebilmesi için günümüzde bu oranları düşürmesi gerekir çünkü doların ucuz, kredi faizlerinin dipte olduğu dönemi geride bırakalı çok oluyor.

    8) tabii ki çok ciddi bir düşüş bütçe açığını kapatayım derken, otomobildeki dış ticaret açığını patlatır, ama mevcut makroekonomik dengelere göre ılımlı bir ötv indirimi ekonomi için hayırlı olacaktır. arabasına düşkün olan bu millet öyle durumda piyasayı canlandırır, ağırlıklı ithalat olsa da kısmen iç üretim de bundan nasiplenir ala hepsinden önemlisi bütçe açığını düşürücü etki yapar, ki verilen teşvikler nedeniyle ileride ciddi anlamda sıkılaşmak zorunda kalcak maliye politikası için bu manevra alanı yaratır.

    özet: ötv’nin kalkması mümkün değildir ama otomobilden elde edilen ötv, kdv ve mtv gelirlerinin artması için ötv indirimi yapılması söz konusu olabilir. ben şahsen, otomotivcilerin ağlama katsayısına ve devletin ötv kaybına bağlı olarak değişmekle birlikte 2019’un ilk yarısında bir ötv indirimi gelebileceğini düşünüyorum.

    mevcut durumda yaşanan kriz, 1994 ve 2008 karışımı bir krizdir. faizlerin zorla düşük tutulup mali disiplinin aşınması yönünden 1994’e, düşen tüketim nedeniyle bozulan büyüme hızı ve aynı nedenle gevşeyen mali disiplin nedeniyle de 2008’e benzemektedir. bu nedenle çarpan etkisi olarak 2009’daki kadar güçlü olmasa da geçici bir ötv indirimi sürpriz olmaz.

  • (bkz: ilyada)
    ebem skildi yeminle. lan arkadaş, yunanla truvalı birbirine kılıç çekiyor. yunan diyor ki, sen benim karşıma çıkacak adam mısın? truvalı bir başlıyor 20 sayfa soyunu sopunu anlatmaya...
    yunan, tamam hadi vuruşak gardaş diyor. yoook. truvalı ibne soruyor bu sefer, peki sen kimsin?..
    al sana bi 20 sayfa daha.

    allahsız putperestler...

  • öncelikle kendisini tanımıyorum. videoyu izlemedim. kendisi hakkındaki bilgim son dönemde debeye giren girdilerden ibaret. fazla da bilgim olmasını istemiyorum.

    yakınının ölme sebebinin doktor hatası olduğu sadece kendi iddiası, kanıtlanamayacak bir durum. ama kendisinin katil olduğu kanıtlanmış ve kendisi tarafından da itiraf edilmiş bir gerçek.

    böyleyken kendisi ile nasıl empati yapılabilir? empati yapmamız neden bekleniyor?

    ne kendisi ne de başka bir katil ile empati yapmayı düşünüyorum. hayatta herkes kadar acı çekiyor, herkes kadar sinirleniyor, herkes kadar öfke nöbeti geçiriyorum. babamın hastalığı sebebi ile ömrümün yarısını cerrahpaşa’da geçirmiş durumdayım. gırtlak kanseri başlığı benim girdilerimle dolu. yaşadığım hiçbir şey karşımdaki insanı öldürmem gerektiğini düşündürtmedi.

    ben ölmüş olan doktor ve ailesi ile empati yapabilirim ancak. çocuğum bir psikopat tarafından öldürülse, çocuğumun katilinin cezası okuduğu yıl kadar bile olmasa, çocuğumun katili yıllar sonra bir programa çıkarılsa ve olayı anlatıp kahkaha atsa, kahrolurum.

    son sözüm armağan çağlayan‘a; buraya geldiğinizde sadece merak ettiğiniz kişilerle röportaj yaptığınızı ve yapacağınızı söylemiştiniz. bir katili merak etmenizi anlamıyorum orası başka da. “ben bu kahkahayı atarken öldürülmüş insanın ailesi ne düşünür?” diye de merak ettiniz mi hiç? ben ettim. ve size olan tüm saygımı yitirdim.

    edit: gelen mesajlar için teşekkür ederim. babam hayatta ve iyi durumda. bu konuda çoğunuzla aynı fikirde olmamıza sevindim, sevgiler.

  • dandik bir firmayla görüşmenin bir kısmı tamamlanmıştır. devamında,

    ik: akıcı yazıyor ama ingilizceniz ne seviyede?
    kedish: isterseniz ingilizce devam edelim.
    ik: eheheu yok benim pek iyi değil aslında da!
    kedish: (iç ses) -teallam sabrımı mı sınıyorsun!-