hesabın var mı? giriş yap

  • bundan 5-6 sene önce eski kız arkadaşımla taksim gezi parkında oturduk, çekirdek çitliyoruz. malum olaydan sonra atıl bırakıldığının farkında olmamıza rağmen, nedense hoşumuza giden bir etkinlikti bu, neyse konu o değil.

    bir tinerci yaklaştı yanımıza, arkasında 2 tane arkadaşı var. elinde bıçakla yanımıza geldi ve çekirdeği istedi. doğru düzgün konuşamıyor bile, çekirdeği işaret ediyor bıçağıyla. ben de içinden 1 avuç kendime 1 avuç da kız arkadaşıma aldım, pakedi verdim. eleman da sorunsuz uzaklaştı. biz de çekirdek yemeye devam ettik. bitince de konu ile ilgili tek bir yorum yapmadan uzaklaştık.

    peki bir fayda/mahsur değerlendirmesi yapalım.

    şimdi orada gereksiz bir münakaşa yaşasam, "erkeklik" yapıp diretsem, karşımda zaten diyalog kurabileceğim bir canlı yok. şu an sağlıklı bir insanım, bildiğim kadarıyla eski kız arkadaşım da öyle, ancak muhtemelen o tinerciler ya hapiste, ya da hayatta değil. şimdi ben kalkıp bu elemanlara çekirdek için diklensem, bakın çok değil, 1 tanesi bıçağı herhangi bir yerimize saplasa, geleceği olan bizim gibi insanların hayatı sona erebilir veya kalıcı bir sakatlığı kalabilirdi. onlar için ise değişen bir şey olacağını sanmıyorum.

    şimdi sormak istiyorum, değer mi?

  • hocanın öğrettiği: voleybol topuna ayakla vurulmaz.

    hayatın öğrettiği: arkadaşın güzel bir orta yaptı diye basketbol topuna kafayla vurulmaz.

  • tanım: alman coğrafyacı heinrich kiepert'in osmanlı imparatorluğu döneminde hazırladığı 1844 yılına ait atlas inanılmaz ayrıntılar içeren bugünkü haritalarda bile yer almayan mezra ve yayla adları olan haritadır.

    ilgili olanlar için yararlı olacağını düşündüğüm link

    edit*: 1844 yılıyla ilgili bir takım çelişkiler nedeniyle kiepert'in haritasının tümüne bakabileceğiniz başka bir link:
    link

    edit: “1841-1848 yılları arasında anadolu'ya dört kez seyahat eden kiepert 1844'te karte des osmanischen reiches in asien dahil olmak üzere bölgenin iki haritasını çıkardı.” görsel

    edit 2: "jakeamberson" isimli yazarın atmış olduğu mesaj ile rudolf fitzner adında coğrafyacının kiepert'in haritasını baz alarak 1900 yılında yapmış olduğu ve harvard üniversitesi kütüphanesinde yayınlanan istanbul ve doğu marmara bölgesine ait haritayı da ekleyelim. jakeamberson'a bu değerli katkısından dolayı da ayrıca teşekkür ederim.
    link

    edit 3 : 3.link yoğun giriş nedeniyle çökmüştü düzeltildi. istanbul açısından güzel bir çalışma daha bakmanızı tavsiye ederim.

    edit 4: "acestreamhd" isimli yazarın haritanın bulunduğu ilk sayfaya ilişkin çevirisi için: (bkz: #133181607)

    edit 5: özellikle haritanın tarihiyle ilgili oldukça fazla mesaj aldım. kiepert'in 1899 yılında öldüğü ancak haritada 1900'lü yıllara varan güncellemelerin olduğunu görmekteyiz. baba (bkz: heinrich kiepert) ve oğul (bkz: richard kiepert) yani baba kiepert'in 1841 yılında başladığı bu çalışmayı oğul kiepert güncellemeler yaparak bu gördüğümüz haritayı oluşturuyor. ayrıca oğul kiepert babasının tamamlayamadığı "formae orbis antiqui" isimli atlası da güncelleyerek yayımlamıştır. bu gördüğünüz eser, 1818 yılında doğan bir bilim adamının oğluyla beraber 1915 yılına kadar emek ve ömür sarfederek bir asır süren çalışmasıdır. 2022 yılına aktarılan bu kıymetli tarihi veriler için kiepert ailesine şükranlarımı sunuyorum.

    debe editi: paylaşım nedeniyle yapılan güzel yorumlara çok teşekkür ederim. her şey gönlünüzce olsun dileklerimle.

  • aşırı hassas olduğum bir konu.
    son 5 senedir yöneticilik yapıyorum hizmet sektöründe. 5 senedir herhangi bir kadın personelim rahatsızlandığı zaman direkt anlıyorum ve hemen evine gönderiyorum. bu benim ya da işletmem için bir kayıp mı? tam tersine, o personel iyi olup geldiği zaman daha iyi çalışmaya başlıyor. kendilerine değer verildiğini hissettikleri her yerde personel iyi çalışır. bunu bilir, bunu söylerim.

    özetin özeti: nihayetinde çoğu personel regl olayını direkt olarak dile getiremiyor ülkemizde. bu konuda da biraz hassas olması gerekiyor yöneticilerin.

  • "ince bir insan olmak benim için çok önemliydi fakat artık takatim kalmadı, başa çıkmakta zayıf kalmışım ve kendimi toparlamakta zorlanıyorum...o konudaki ışığı kaybettim açıkçası." kısmıyla beni benden almış duvara çarpmıştır. umarım rahat uyur.

  • kötü bir dönem geçirmiş ve sevilen kişiden ayrılmış bir şekilde ailemi ziyaret etmek üzre uçağa bindim. duygular tavan. tek yapmak istediğim kulaklığımı takıp müzik dinleyerek uyumak. fakat koltuğuma oturur oturmaz başladım ağlamaya. zaten ağlak bir insanım ama insanların içinde genelde ağlamam. tutamadım kendimi, iki gözüm iki çeşme ağlıyorum. yalnız hıçkırık yok, damla damla gözyaşlarım süzülüyor. ama nasıl, dur durak bilmiyor. ben bir tane siliyorum, ardından iki tane daha geliyor. önce yolcular soruyor ne var diye, bir şey yok diyorum. sorular arttıkça hostesler olaya dahil oluyor. ne var diyorlar, bir şey yok diyorum ama damlalar aksini söylüyor. uçağın bir bölümü durmuş beni izliyor artık ve yolcular aralarında konuşmaya başliyor, neden ağladığıma dair teori üretiyorlar. bu arada yer görevlileri de olaya dahil oluyor. iyiyim diyorum, kimse inanmıyor. uçak bir türlü kalkmiyor, herkes ağlamama yoğunlaşmış şekilde bana bakıyor. yanımdaki norveçli kadın yolcu, uçuş boyunca elimi tutabilirsin diyor. iyiyim, teşekkür ederim diyorum. o da inanmıyor. sonradan hollandalı olduğunu öğrendiğim bir adam yanıma gelip bir paket cips uzattıyor. "iyi gelir ye," diyor. durumun saçmalığına gülümseyip cipsi kabul edip uçuşa hazır olduğumuzun sinyalini verince herkes alkışlıyor ve gözler üzerimden çekiliyor.

    sorunlarımı cipsle aşmama yardımcı olan hollandalı amcaya "büyüksün" diyorum.