hesabın var mı? giriş yap

  • bu olay kadınlara default olarak geliyor sanırım. nasıl bir erkek olursanız olun bir kadın, karşısındaki erkeği çıldırtmayı çok iyi biliyor. siz çileden çıkıp böyle aşkın ızdırabını demeye başladığınız anda da yapıştırıyor cevabı işte gerçek yüzün. tamamen ince düşünen ve detaycı oluşunuzdan mütevellit bir şey söylersiniz ama onlar bunu evirir çevirir öyle çok başka yerlere getirirki allahta benim belamı versin dersiniz (bkz: ben bir turizm katiliyim allah benim belamı versin). kısacası ne söylerseniz söyleyin yada ne yaparsanız yapın karşınızda resmen çileden çıkarmaya programlanmış biri olduğunu unutmayın.

    kadın : canım çok beklettim mi?
    erkek : önemli değil aşkım, ben de gazetemi okudum.
    kadın : merak etmedin mi?
    erkek : neyi?
    kadın : tam bir saat geç kaldım ve sen beni merak etmedin öyle mi?
    erkek : aslında merak ettim, hem de çok.
    kadın : o yüzden mi oturup gazeteni okudun? ölüm ilanımı falan mı görmeyi umuyordun?
    erkek : ne yapsaydım, seni beklerken tırnaklarımı mı yiyecektim?
    kadın : tabii. bir telefon etmek aklına gelmedi değil mi? öldüm mü, kaldım mi, tinerciler mi saldırdı?
    erkek : tinerciler falan saldırmamış işte.
    kadın : pek bir kinayeli söyledin. keşke saldırsalarmış der gibi.
    erkek : şimdi benim anlamadığım, geç kalan sensin ama suçlu nasıl ben olabildim?
    kadın : şöyle ki; sen beni merak etmedin, arayıp sormadın. aynen böyle oldu.
    erkek : benim bildiğim geç kalacak olan arar, haber verir.
    kadın : ıyi ki de aramamışım. beyefendinin gazete keyfini bölecekmişim baksana.
    erkek : gazete okumasaydım ne saçmalayacaktın merak ettim şimdi.
    kadın : o zaman kesin arardım.
    erkek : yuh! iyice saçma sapan konuşmaya başladın sen.
    kadın : işinne gelmedi galiba.
    erkek : bak garson geliyor, ne içersin?
    kadın : canım bir şey istemiyor.
    erkek : çay?
    kadın : istemiyorum.
    erkek : ıhlamur?
    kadın : istemiyorum dedim ya.
    erkek : kök?
    kadın : ne kökü?
    erkek : zıkkımın kökü.

    edit: taze naftalin geldi uyardı. bu dialog yılmaz erdoğanın "haybeden gerçeküstü konuşmalar" kitabından bir alıntıdır.

  • ceza sahsına girerken elini top istemek için kaldıran, sağ kanattan akan malum kızımızıdan orta gelmeyip barcelona gibi orta alanda top çevirmeye karar verince, soldan akan diğer kızdan gelen topa çıkıp jan koller kafası vurup kaleciyi içeri sokan erkeğin hareketidir. soldan akan kız asist yapıp kıymet görürken, sağdan akamayan, top çevirmekle meşgul kızımız ayağında topla kala kalır.

  • oğlum ben senin babanım. eve gelirken bir rakı birde karpuz al. merak etme parasını vereceğim ama karpuzu beğenmezsem parasını vermem ona göre seçerek al. geç kalma.

  • köyde sobanın alevinde cnbc e den spartacus izlerdim geceleri.şimdi para vererek o zevki alamıyorum

  • anıl'ın bari bir boka yarayayım diyerek futbol sahasının kapısını arkadaşlarına açtığı yarışma. ahahahahaahah

  • sade iskender

    malzemeler:
    ekmek
    yoğurt
    domates salçası (sos için)

    yapılışı:
    ekmek küçük parçalara bölünür ve tabağın içine yayılır. üzerine yoğurt dökülür ve salça ile yapılmış sos üzerinde gezdirilerek servis yapılır.

  • paşa gönlümüzün keyfinin öyle uygun görmesidir.

    pi sayısı gibi irrasyonel sabitler ve "evrenin sırrı falan var bunun içinde" gibi eksik anlattığı için yanlış bilgi veren kimileri sebebiyle işi matematik olmayan insanların doğal olarak 360 derecelik açının da bir çeşit evrensel sabit olduğuna ve bu sebepten tam açının 360 derece olduğuna inanma eğilimi vardır. yani hiç değilse ben ders anlattığım çocuklarda bunu gözledim.

    peki neden paşa gönlümüz bir tam açı 360 derece olsun istemiş?

    360 sayısı zamanında insanların bulabildiği en kompozit, yani en fazla çarpanı olan, dolayısıyla en kolay işlem yapılabilen sayı olduğu için matematikçiler bir tam açının 360 derece olmasına karar vermişler.

    diyelim ki bir tam açının kaç derece olacağına karar vereceğiz ve birileri çıkıp da kolay olsun diye "bir tam açı 100 derece olsun" fikrini ortaya koydu.

    tam açıyı 100 derece kabul ettiğimiz zaman bir tam açıyı tam bölebileceğimiz doğal sayılar 1,2,4,5,10,20,25,50,100 sayıları olacaktır.

    yani eğer bir tam açıyı 100 derece kabul edersek bu tam açıyı sadece dokuz farklı sayıya tam bölebilme imkanına sahip oluruz. mesela bir tam açıyı 3'e bölmeye kalkarsak 33.333... sayısını buluruz ki bu durum pek de işimize gelmez.

    ama eğer bir tam açıyı 360 derece kabul edersek, bu açıyı tam olarak 1,2,3,4,5,6,8,9,10,12,15,18,20,24,30,36,40,45,60,72,90,120,180 ve 360 sayılarına, yani toplamda yirmi dört farklı doğal sayıya bölebilme imkanına sahip oluruz.

    üçgenlerle, karelerle, dairelerle oynamayı çok sevdiğimizden dolayı da yirmi dört farklı sayıya bölme seçeneği bize daha makul gelir ve biz başka herhangi bir sayı yerine 360 sayısını tercih ederiz.

    bu durumu okula gidip matematik dersleri alan lise çağındaki çocuğunuza anlattığınız zaman "nasıl yani biz şimdi bir şeylere karar verebiliyor muyuz?" tepkisi almanız olasıdır.

    edit: bir altımdaki entry için söylemem gereken birkaç şey var.

    1- bir yıl 360 gün değildir.
    2- güneş dünyanın etrafında dönmez.
    3- güneş sistemindeki merkür dahil olmak üzere tüm gezegenlerin yörüngesi eliptiktir.
    4- çocuklara bilimsel gerçekler bu şekilde öğretilmez çünkü bu söylediğin şeyler gerçek şeyler değil.
    5- sen öğretme.

  • insanın yetersizliklerini, kendisinde eksik gördüğü şeyleri yalan aracılığı ile kapattığı yalan söyleme hastalığı. bir süre sonra yalanın onun gerçekliği olması ile doruğa ulaşıyor. bir nevi simulacra.

    mitoman gerçek ile yalanı karıştırmaya başlayınca topallamaya başlıyor. hangi konuda gerçeği söylediği, hangisinde yalanı söylediği önemsiz hale geliyor. bunu takip etmeyi bırakıyor. sürekli olarak pot kırıyor. kırdığı potu başka bir yalan ile kapatıyor. başkasını başkası ile. süreç onun vazgeçilmezi durumuna geliyor. yalan gerçek oluyor. gerçek ise ölümü.

    peki bu nelere sebep oluyor ?

    -sorunlu bir karakter
    -ne idüğü belirsiz bir hayat
    -sahte ilişkiler
    -dışlanma

  • bahse konu görüntü yaklaşık 55 milyon yıl öncesine aittir.

    yani bir başka deyişle tarihin en eski fotoğraflarından biri çekilmiştir.

  • bir mahmut uslu beyanati. ne demek istedigi oldukca acik sanirim. 25 yildir kufur ederim, hic bu kadar klas kufur ettigimi hatirlamiyorum.