hesabın var mı? giriş yap

  • başlık: beyler gittiğim kuran kursunda bi kız var

    1.çok tatlı bir kız, hoşlanıyorum sanırım. nasıl yakınlaşabilirim sizce ?

    2. beraber hatim indirmeyi teklif et

    3. kulağına fatiha oku.

    8. ona küçük abdestler al.

    15. müslümansan git konuş panpa.

  • bu gidişle ciddi ciddi gerçekleşeceğini düşündüğüm olay.

    sebebi insanların değişiminden ziyade oyunun negatif anlamda değişimi bence. oyunun giderek daha da karmaşıklaştırılması, filozof teknik adamların türemesi ve bunların saplantılı derecede taktiklerine bağımlı olması.

    bu durum özgür futbolcuları ve futbolun tadını bitirdi iyice.

    guardiola'nın eski yardımcısı juanma lillo'nun röportajından bazı kesitler okudum geçenlerde. 2008'lerden beri düşündüğüm şeyleri çok somut anlatmış. röportajdan örnekler verelim:

    - ben her zaman milli maçları izlemeyi kulüp maçlarını izlemeye tercih ettim. bana göre en iyi futbolcular uluslararası maçlarda bir araya geliyor ve bu maçlardaki etkileşim her zaman daha zengin oluyor. bununla ilgili 1950'den 1990'a kadar elimde terabaytlarca dosya var. en iyi oyuncular bu turnuvalarda bir araya geliyor ve tanrıya şükürler olsun ki teknik direktörler bu oyuncular bu oyuncuları etkileyemiyor. çünkü milli takımlarda taktiğe ayırılacak çok fazla zaman olmuyor.

    - biz teknik direktörler oyunun üzerinde çok fazla etki bırakıyoruz ve hepimizin bazı fikirleri var. bunu yaparken de insanlara oyunu daha iyi anlatmak istediğimizi söylüyoruz. ama bu tamamen saçmalık! oyunu anlaması gerekenler her zaman oyunculardır.

    - futbol çok fazla globalleşti. kulüp takımlarına baktığınızda norveç'teki bir kulüp ile güney afrika'daki bir kulübün aynı şekilde çalıştığını göreceksiniz. 'dışarda boşluk bul, içeri bak, şuraya pas ver, buraya pas ver'. çalım atan oyuncu kalmadı, bir tane bile göremiyorum. dünyanın her yerinde maçlar izledim ve sadece güney amerika'da akademilerden ziyade sokakta oynamaya alışmış oyuncular çalım yeteneklerini gösterebiliyor.

    - yediğimiz haltın farkında bile değiliz. bu oyunu globalleştiren bizleriz. kamerun-brezilya maçına bir bakın. devre arasında oyuncular formalarını değiştirse farkı anlamazdık bile. oyundaki her şey 'iki dokunuş' üzerinden gidiyor artık çünkü biz bunu öğretiyoruz. bu metodların öncüsü bir antrenör olarak şunu söyleyebilirim ki; pişmanlık duyan bir baba gibi hissediyorum.

    - herkesin şu günlerde saha içi bloklardan bahsetmesi çok komik. benim bildiğim tek blok apartman blokları, belki garajı olan bir blok. bu anlayışı yenmek her geçen gün zorlaşıyor ve boşluk vermemek üzerine oynayan takımları yenmek için artık gerçekten çok yetenekli oyuncularınız olmalı. dünya kupası'ndaki en iyi takımı söyleyemem çünkü hepsi aynı oyunu oynuyor. artık kötü oyuncular yok denecek kadar az ancak fark yaratacak oyuncular tamamen silinmiş durumda. kötü adamları öldürmek isterken iyi adamları da öldürmüş olduk.

    işte anahtar kelime bu sevgili sözlük. istisnai futbolcular, sihirbazlar, doğuştan yetenekliler, kutsanmışlar, kahramanlar artık futbolda barınamıyor. iyi bir yerlere gelse de bu filozof teknik direktörler onları farklı yapan bu özellikleri budayarak yahut kullanmalarına izin vermeyerek onları da "pası al, hemen boştaki arkadaşına ver" topçusu haline getiriyor. işte 1-2 yıl içerisinde ne messi ne ronaldo ve hatta belki neymar kalmayacak. sonra ne olacak bakalım.

    kusura bakılmasın da şimdi ronaldinho, rivaldo, maradona vb +50 oyuncu gelse koşmuyor, tekte oynamıyor diye oynatmayacak modern futbolun allah belasını versin.

    savunma oyunun ana hedefi haline gelmiş durumda. her şey istatistiğe boğulmuş. sayısız istatistik.

    brezilya bile bu yola girdi. artık kendilerine sambacılar demeleri bile bana komik geliyor.

    eskiden futbolun bir ruhu vardı. şimdi oynayanlar da oynatanlar da robotlardan ve para babalarından ibaret. tek amaç çin'de biraz daha forma satmak, üç reklam anlaşması daha imzalamak.

    işte bu yüzden hala örneğin 98 dünya kupasının açıp tekrarını izlemek, yeni dünya kupalarından daha çok keyif veriyor bana.

    maça bakıyorum, %60 topla oynamış, 630 küsür pas yapmış takımın kaleyi tutan 2 şutu var. kusura bakmayın da allah belasını versin böyle modern futbolun da, pas istatistiğinin de, topa sahip olmanın da.

    yunanistan, barcelona, ispanya ve bunların birbirinden farklı olsa da futbolun katline ilham olan ve dünyaya yayılan sistemleri... hadi barcelona'nın elinde xavi, iniesta vs vardı 1000 pas yapsa bile 3-5 dakika da güzel şeyler görülebiliyordu 90 dakika içerisinde. bir de bu sistemleri kazma futbolcularla deneyip maç başına 600 yan pas yapıp bir kere ciddi atak yapamayan takımlarla doldu ortalık.

    bu işkence 90 dakika izelenebilir gibi değil. keyifli değil. kimse deha teknik adamlardan, taktiklerden, tanjant kotanjantlardan, uzay matematiğinden bahsetmesin. zevkli değil.

    ama biliyorum çareyi gene öze dönüşte değil, yeni kuşağa yönelik saçmalıklarda arayacaklar. belki maçları 60 dakikaya düşürecekler, belki avrupa süper ligi kuracaklar vb. bilemiyorum.

  • (bkz: sevgilimin kendi tatil parasını bana kitlemesi) şeklinde düzeltilmesi gereken başlık.
    şahsen bu saçmalık bana yapılsa hadi gidiyoruz diyip otele varınca sadece kendi odamın parasını öder, kıza yallah der gerisine karışmazdım.

    edit : baslik sahibi yazarin bu kizla olan iliskisini kesmesi uzerine eksisozluk ahalisini, yazarimizin hayatinin pic olmasini engellemesi dolayisiyla kutluyor diger yandan sevgili yazarimizin da hayatinin kalaninda boyle safliklari tekrar yapmayacagini umuyorum.

    hadi olaysiz dagilalim.

  • geleneksel hale gelmesi utançtır.

    "tacize uğramamak için taksim'e çıkma" demek, bir kadının hayat alanının kısıtlaması demektir. "tacize uğrayacağını biliyor, neden çıkıyor" demek, tacizciyi cezalandırmaktansa kadını cezalandırmayı uygun görmek; kadına "sen evinde kal ya da şu izin verilen bölgede dolaş"ı layık görmek demektir. taciz ediyorlar diye metrobüse bineme, yılbaşı kutlanan meydanlara gideme, bazı mahallere gireme; nerede benim sosyal hayattaki yerim? hırsızın hiç mi suçu yok?

    edit: gelen mesajlardan sonra şunu da belirteyim. kadınlara özel bir ayrıcalık istediğim yok. tek isteğim "metrobüse binme, taksim'e gitme, binersen de tacize uğrayınca ağlama" denmesin. üst taraflarda bir yerlerde bu minvalde bir entry vardı. şimdi bulamadım, silmiş veya silinmiş.

    edit2: silinmemiş, yukarıda imiş.

  • şu son bir haftada ülkücüler yüzünden ülke iq ortalamamız 30'lara geriledi amk.

    mecliste olanları ayrı dert, dışarıdaki yavru kurtlar ayrı dert. ne sikim bir kanser hücresisiniz lan?

    çin halk cumhuriyeti'nin türkiye'yle bütün ilişkilerini askıya almasına sebebiyet verecek makettir askjhasfhkl.

  • yazının bulunması mö 3500 civarı olmasına rağmen batı dünyasında sistematik noktalama işaretlerine antik yunan dönemine kadar rastlanmamıştır. hatta uzun bir süre boyunca kelimeler arası boşluk dahi yoktur. latincede 600 yılına kadar kelimeleri boşlukla ayırmak akla gelmemiş. antik çin'de ise cümlenin ve bölümün bittiğine dair işaretlere rastlanılmış ancak song hanedanlığına kadar sistematik bir noktalama yokmuş.

    antik yunan döneminde ilk noktalama işaretleri tiyatro eserlerinde duraklamaları belirtmek için kullanılmış (tire, çift tire, üçlü tire). sonrasında aristophanes bunu üst nokta (·), orta nokta (·) ve alt nokta (.) olarak ayırmış. üst nokta noktaya, orta nokta, noktalı virgüle, alt nokta ise virgüle tekabül ediyor. eğik çizgi (/) virgülün evrimi sırasında ve öncesinde farklı amaçlar için kullanılmış. latin alfabesine geçişi sonrasında zamanla şu anki hallerine evrilmiş. ingilizce'ye geçişi 16. yüzyıl civarı olmuş.

    soru işaretinin batı dünyasında kullanımına ilk olarak ms 700'lü yıllarda atıf yapılmış. ilk hali sağdan solda doğru bir şimşek işaretiymiş. sonrasında nokta üzeri eğik çizgi (ünleme benzer) bir hal almış. daha sonra ise kıvrımlı bildiğimiz haline evrilmiş. bir diğer zayıf iddia da latince quaestio (soru) kelimesinin kısaltması qo olmuş. qo da q üstte, o altta olacak şekilde işaretleştirilmiş.

    ünlem işareti ingilizce'ye 15. yüzyılda girmiş ama sık kullanılan bir işaret değilmiş. parlaması reklam endüstrisinin yükselişiyle ortaya çıkmış (daha fazla bilgi için netflix explained bölümü mevcut, zaten onu izledikten sonra diğer işaretleri de merak ettiğim için araştırmış bulundum).

    tırnak işareti ilginç bir şekilde çift olarak (") ortaya çıkmış. ilk kullanımı ise 15. yüzyılda yazıdaki önemli yerlere vurgu yapmakmış. 17. yüzyılda alıntılar için de kullanılmaya başlanmış. 19. yüzyılda fransızlar niyeyse "" "" yerine << >> olarak da kullanımına başlamışlar.

    kesme işareti ilk olarak 1496'da fransızca bir eserde ortaya çıkmış ve ingilizce'ye geçmiş. ilk kullanımı ses düşmelerini belirtmek içinmiş (ı am yerine ı'm gibi). sonrasında ingilizce'de çoğul ve sahiplik takısı -s ekini ayırmak için de kullanılmaya başlamış.

    parantez işaretinin ilk hali ? ? buymuş. sonra erasmus hilal şeklinden esinlenerek ( ) haline dönüştürmeyi akıl etmiş.

    & (ve işareti / ampersant) ilk olarak 1. yüzyılda romada kullanılmış. ampersand kelimesinin kökeni de "and per se" yani "and by itself" (türkçeye çeviremedim)

    matematiksel işaretlere gelirsek, artı ve eksi kullanımı ilk olarak antik mısırda görülmüş ama işaretler sağa veya sola giden bir çift bacak olarak işaret verilmiş. 14. yüzyılda + işareti görülmüş ama 15. yüzyıl itibariyle + için p (plus), - için m (minus) kullanılmış. 1494'te venedikte yazılan bir matematik eserinde + ve - olarak kullanımı başlamış ve yaygınlaşmış. eşittir işareti 1557'de ortaya ingiltere'de ortaya çıkmış. çarpım işareti (x) 1618 yılında ingiltere'de, bölme işareti ise 1659'da isviçre'de ortaya atılmış. bunlar dışında şu an kullandığımız birçok modern notasyon (bilinmeyenlere x,y,z, katsayılara a,b,c, toplam için sigma, irrasyonel sayılar için i, fonksiyonlar için f(x) gibi) euler'e borçluyuz.

    daha yazamadığım işaretler için başka bir zaman vakit bulursam ekleyebilirim.

  • lozan'ı yad ederek doğru bir iş yapmıştır. lozan bu ülkenin tapusudur!

    o değilde alo fatih diyenlere kaç kere o fatih'in fatih altaylı olmadığını söylememiz gerekiyor? bu kadar gerizekalı mısınız?