hesabın var mı? giriş yap

  • babasını 1992 yılında kaybetmiş biri olarak, az önce facebook'ta rastladığım ve her nedense bana ilginç duygular yaşatmış babadır.
    fotoğrafına yorum yapılan eleman da 26-27 yaşlarında.
    acaba babam yaşasaydı facebook hesabı alır mıydı?
    fotoğrafımın altına da "gururumsun" diye yazar mıydı?
    adam, ne cep telefonu gördü; ne interneti bildi...
    hayat garip, sadece sisli puslu bir iki sahnesi hatırlanan eski bir siyah beyaz film gibi.

  • çalışmada, ışığın vakumdaki hızı olan 300.000 km/sn'nin geçilmediği net biçimde anlatılıyor.

    ışığı, daha yavaş (örn: 100.000 km/sn) hareket etmesi gereken yoğun plazma ortamından geçirmişler. ancak bu plazma ortamında, olması gerekenden daha hızlı (örn: 160.000 km/sn) hareket ettirmeyi başarmışlar.

    yani, ışık hızının geçilmesi diye bir şey söz konusu değil (sebepleri bu yazıda anlatılıyor).

    şimdi dağılabilirsiniz...

  • ön edit: vatanseverler buraya tıklasın önce
    bizimkiler çocuk değil miydi? bunlar da kaçamaz mıydı? hanginizin ailesinde bir şehit, gazi yok? toprak ne zamandan beri korkarak, kaçarak kazanıldı?

    inglizler bu kadar seviyorsa hepsini alabilirler. ingilizce olarak yapıp kendi vatandaşlarını etkilemeye çalışsınlar.

    https://www.youtube.com/c/bbcnews/videos

    kendi sayfalarında oooh ne güzel olimpiyatlar falan var. eğlence. bize gelince kaçak propagandası. geç bunları. bizde artık yer kalmadı.

  • eminönü, kadıköy, bağdat caddesi gibi yerlerde 3 bin lira kirayla büfe işletenleri ortaya çıkarmış olay.

    bugüne kadar bu millete ne kadar kayıp yaşattıklarını siz hesap edin.

  • türkiye'deki bütün okulların 9 yıllık ingilizce eğitimini ve bütün üniversitelerin hazırlık sınıfını toplasan bir ozmo dergisi etmez. öyle bir şeydi bu.. çocukken dergideki özenle çizilmiş tam sayfa şehir ve insan manzaralarını incelerken onlara ruh verip hayalimizdeki hayatlarını canlandırırdık. ingilizcem bu denli geliştiyse ozmo'nun payı yadsınamaz kesinlikle.
    (bkz: are you kola)

  • abd’de french fries tabelalı bir işletme görmüştüm. bir hat üzerinde sıralanmış çalışanlar kızartmalık hâldeki patatesleri paketten çıkarıyor, kızartıyor, fiyata göre üç boyutta hazırlanarak elde yenebilecek küçük kutulara koyuyor ve nihayet türlü soslar kullanarak müşteriye uzatıyordu. tıka basa dolu bir işletmeydi ki mantığı da ucuza karın doyurmayı sağlayacak patates kızartmasını seri biçimde kızartıp insanlara satmaktı. yürürken, ayak üstü bu patatesi yiyen insanlar da yemek derdini ucuza halletmiş oluyorlardı. kısacası kötü fikir değil, işletme maliyetlerinin altından kalkılabilirse lokmacı furyasının bir benzerini başlatmak size nasip olabilir. bol şans!

  • uyandırdığı nefret duygularının artması üzerine açıklama ve çağrı yapma gereği hissettim.
    yaz boyunca istanbul - gümüşyaka civarında scolari'yi görürseniz saldırmayın, o adam scolari değil, tıpatıp aynısı olan benim babamdır. kendisine mahalle maçlarında scolari deriz. artık demeyeceğiz zira teknik taktik bilgisi bu dingilden on kat iyidir.
    teşekkürler.

  • az önce ankara çayyolu beğendik mağazası açık büfe kahvaltı bölümünde başıma gelen olaydır. kasiyerin verdiği bilgiye göre, mağaza müdürünün talimatı ile, simitlerde kahvaltının kg fiyatı ile tartılarak satılmaya başlamış. bu sayede az önce 1(bir) adet simite 5.25 tl ödemiş oldum. şimdi bodrum'da 50 tl'ye lahmacun yiyenleri daha iyi anladım. gerçekten insan kendini çok farklı hissediyormuş. :)