hesabın var mı? giriş yap

  • hastayım şu çalışıyor ama babasına ihtiyacı yok bu insanların diye humanistliğine. instagram da 1.1 m takipçisi var artık babasına ihtiyacı yok ne demek lan. babası olmasa kim tanır, kim iş verir, kim neden takip ederdi ? babası olmasa nasıl başlayacak o fırsatı ona kim verecekti humanist kardeş ? babasının adı olmasa sosyeteye tasarım yapacak merdivenleri nasıl çıkacaktı hele bi onu söyle bana. insanlar 50 sene çalışıp yamaklık yapıyor da tanınmış soyadları olmadığı için bu noktaya gelemiyorlar, hiç bir şey bilmiyorsan git nişantaşındaki terzileri gez, adam ölmeyi unutmuş hala tırmalıyor orada.

    evet belki hayatının sonuna kadar yan gelip yatabilir ama yapamaz ki çünkü hayali yok, hayal kurmasına gerek olmamış birisinden bahsediyorsun burada, ne isterse hemen kavuşmuş. hayali olmayan insana 1 milyar dolar versen ne yapabilir ki zaten ? dünyanın sonuna kadar yatacak paran olsa ne olacak hayal kuramadıktan sonra ?

    valla kıskançlık falan değil, allah daha çok versin verdiklerini benden almıyorsa sorun yok yani.

    edit buseterim sporlular yesilimi yakip mal mal mesajlarla telefonumun sarjini bitirmeyin. sizi de buse terim ve babasinin egolarini ciddiye aldigim kadar ciddiye aliyorum optum bys

    oha cus editi: olum siz manyak misiniz nasil bir issizsiniz lan yesilim sonmez oldu, karsi arguman sunacagim diye gotunuz yirtilacak. herkese toplu cevap verecegim bunu yaparken de ciddi ciddi parmaklarimi yoracagim sadece bu yazarlarin manyakligi icin yoksa buse denilen hatun hala umrumda degil.

    oncelikle neyi savunuyorsunuz hangi meslegi doktorluk, muhendislik, ogretim gorevlisi ? ulan ciddi ciddi bu meslegin tanimi ne nasil bir uretim soz konusu, yurt disindan elbiseleri toplayip kombin yapmak ne kadar zeka gerektiriyor hele bi anlatin bize ? neymis reklam postu atmak icin iki bin tl istiyorlarmis eeee mal misin verme ? bak istiyorlar diyorsun istiyorum diyemiyorsun he bu rakami sen istiyorsan sana saygi duyarim ama sen bunu diyemiyorsun ki istiyorlar diyorsun, elalemin seyiyle gerdege giriyorsun nasil olacak bu is ? hadi onu da gectim bahsettiginiz kizi turkiye de en cok kazanan sporcunun kizi yani senin su kadar istiyorlar dedigin rakamlara zaten ihtiyaci olmayan omrunun sonuna kadar da para sikintisi olmayacak bir insan. bu demek oluyor ki senin para ornegin buse terim konusunda zaten patates oluyor isin icinde para yok.

    tamam diyelim ki para var o zaman derim ki orda dur yigenim o zaman bu ise baslarken babasinin parasiyla londraya gideceksin dunyanin en seckin kiyafetlerini alacaksin babanin soyadiyla her kapiyi acacaksin sonra ben bu isi para icin yapiyorum diyeceksin oyle mi ? ustune elinde 3-5 binlik cantayla gezeceksin ortalama satis fiyati 50 lira olan bir sirkete koleksiyon yapacaksin ve ben seni basarili bulacam oyle mi ? yahu herseyi gectim kiloyla aldigi kitaplari rengine gore dizip sitesine koydu bu arkadas. icim acidi lan kitaplari rengine gore ayirmak nasil bir saygisizlik o kitaplarin yazarina, hikayelerine, yasanmisliklarina.

    ulan saka gibi ya adam cidden gelmis su kadar reklam parasi istiyor bloggerlar diye savunma yapiyor asafsdadsf

  • sene 2019...askerden geleli neredeyse bir sene olmuş. net bir şekilde hayatımın en kötü gününü yaşıyorum.
    neredeyse 1 senedir işsizim, önceki akşam 6 senelik kız arkadaşımdan ayrılmışım, yalnız yaşıyorum zaten memlekete dönsem babam kapıdan içeri koymaz, gidecek yerim yok, kiralar faturalar birikmiş, o da yetmezmiş gibi aynı günün sabahı kyk borcum dolayısıyla hesabıma e-bloke konmuş 3-5 gün yetecek az buz bir param da bankada kalmış.
    doktora bittikten sonra askere gittim geldiğimde iş bulamayınca bir arkadaşın çalıştığı otoparkta fiş kesip sonrasında bir maketin el broşürlerini dağıtıyorum ama nasıl bir talihse bu işler bile çok görülmüş olacak ki bana birkaç gün öncesinde bu iki işten de "gelme" diye haber almışım. babam bana küsmüş "madem işsiz kalacaktın ne diye senelerce yüksek lisansıdır doktorasıdır koşturdun durdun" diyip duruyor. annem "utandığımdan konu komşu seni sorunca kendi işini yapıyor diyorum" demiş. girdiğim bir iki tane iş görüşmesinden haber yok kaç aydır, cepte para yok, gittiğim tüm kapılar yüzüme kapanmış, ortamlarda dalga konusu olmuşum resmen. üstüne gelen ayrılık, haciz şoku falan derken mental olarak çökmüş değil resmen enkaz altında kalmışım.
    öyle bir psikolojide bilen bilir duvarlar insanın üstüne üstüne gelir. çıktım evden haliyle, evinsiz evinsiz gezerken bir esnaf bir arkadaşın dükkana girdim. biraz sohbet muhabbet tabi çocuk biliyor halimi yakın arkadaşım (hoş o da batık işleri çok kötü ama) yalandan rencide olmayayım diye "hatırlar mısın fi tarihinde sana şu kadar borcum vardı" diyerek cebindeki 400 liranın 200 lirasını bana veriyor zorla.
    alıp çıkıyorum o parayı, yol üstünde bir banka oturup muhtemelen bir daha göremeyeceğimi düşündüğüm çok sevdiğim caddenin manzarasını, geleni geçeni izliyorum. neyse bank çift taraflı bankın arkasına üniversite öğrencisi olduğunu anladığım gençten bir çocuk telefonla konuşa konuşa gelip oturdu. istemeden kulak misafiri oldum haliyle. arıyor sürekli birilerini "abi elektriğimiz kesik, babamın maaş 3-4 güne yatacak varsa 150-200 lira gönderebilir misin?" diyor her aradığına. anladığım kadarıyla kimse yardım etmiyor. sesi giderek çatallaşıyor 3. 4. aramadan sonra sanırım ev arkadaşını arıyor "ben de bulamadım ya valla kaldık öyle nap'caz şimdi?" diyor.
    "ulan" diyorum kendi kendime "zaten batmışsın, muhtemelen bu kahırla geceyi çıkaramazsın, kahırdan gitmesen kendine kıyacaksın hem kıymasan ne 200 lira ile mi bitecek tüm dertlerin?" diyorum.
    sonra gencin yanına gidip rencide olmasın diye "kusura bakma istemeden kulak misafiri oldum konuşmalarına, benim bir ahdim vardı bir iş kovalıyordum dünya bankası projesinde, olursa 3 tane öğrenciye yemek ısmarlayacağım diye, az önce telefon geldi o bahsettiğim işe kabul edilmişim, sen de sanırım zor durumdasın al şu 200 lirayı borcunu öde açtır elektriğini" diyorum. çocuk "abi olmaz falan" diye ısrar etse de ahdim var gibisinden bir şeyler sallayıp zorla veriyorum parayı çocuğa. gözlerinin içi parlıyor tabi garibin, damdan düşenin halinden damdan düşen anlar hesabı bilirim o çaresizliği ve sonrasında hiç beklemediğin anda gelen umudu.
    neyse biraz daha oturayım derken aradan yarım saat geçmeden bir telefon geliyor. dünya bankasının türkiye'de ortak iş yaptığı aracı kurumdan arayan bir kadın "görüştüğümüz danışmanlar arasında sizi tercih ettik gelin sözleşme imzalayalım" diyor.
    tabi o günden sonra hayatım bambaşka bir yöne evriliyor bu proje sayesinde birçok fırsat geliyor önüme.
    o sıra içime mi doğdu, olmasını istediğim için az da olsa kendimi mutlu edeyim diye mi dedim dünya bankası projesine kabul edildim yoksa tamamen tesaddüf müydü anlamadım ama bu anım aklıma geldikçe hep tebessüm ettirir bu hoş tesadüf içeren anı.
    edit: yazım

  • neler olmuştu?

    bahar şenlikleri kaldırıldı. kızlı erkekli pikniği polis dağıttı. kızlı erkekli lise gezisine soruşturma açıldı. kızlı erkekli evlere baskın düzenlendi, çocuğun biri sevgilisinin evinde basılmıştı da polisten kaçarken camdan atlayıp öldü. konser alanının ortasına mescit dikildi. gece 10'dan sonra içki almak yasaklandı. gece 12'den sonra müzikli eğlenceler yasaklandı. 90'ların dizilerindeki içki sahneleri kesildi. kapalı kadınlar için dikilen eteklerin boyu uzatıldı. başörtüsü orta öğretimde serbest hale geldi. devlet başkanı ekonomiyi din kuralları ile yönettiğini ilan etti.

    o sırada memleketin en ünlü medresesinin efsane profesörü ne diyordu hatırlayalım? görsel
    cumhuriyet'in "tehlikenin farkında mısınız" demesi üzerine kendini aydın diye pazarlayanlar ne diyordu? görsel

    cumhuriyet düşmanlığının sonu budur.
    nagehan üretim merkezinin (akademinin) atatürk'e ve kemalizme sallamadan tez yazamamasının sonu budur.

    görsel

    edit: kız-erkek arasında çekim olur diyerek savunulan gericilik. siz kafayı yemişsiniz. ben konya'da okudum. ilkokul-lise hep karışık oturduk. kadın ve erkek toplumda bir arada yaşar. kötü gözle bakmamayı, insanların kendi halinde yaşayabilmesini erken yaşta normalleştirebilir insan. çocukların aklına kız-erkek ayrı oturmak gerektiğini sokmak ne demek?

  • çakırkeyif olduğu bir gece eve balkondan girmeye kalkmış, karanlıkta ayağı takılıp düşmüş. balkondaki muhtelif nesneyide yere devirir ki, "booooooom" diye bi ses! istanbul'un tamamı ayakta. o kafayla "amma gürültü yaptık yahu" diye söylenerek eve girer ve yatar. ertesi gün öğrenir ki, haydarpaşa açıklarında iki tanker çarpışmış, indenpendante adındaki petrol yüklü tanker infilak etmiştir!

  • muhtesem dortlu. bunlari akil edip orf adet gelenek yapan zihniyetin amina koyim! arkadas nedir bu iki haftadir beynim sikildi bunlara yardim etcem diye. kendim yapsam kafayi yerdim. bunca tantana topu topu uc bes saatlik eglence icin deger mi lan. cok istiyosan git giy gelinligini damatligini kiy nikahini olsun bitsin be. cigeri bes para etmez insanlari, hayatta hic gormek istemedigin adamlari bi kac saat eglendircen diye bu yapiliyor ya ne diyim.

  • türkiye'de kimsede virüs yok ama türkiye'den giden herkes virüslü. burada taraflardan biri fena sallıyor ama kim?

  • eşi kumaş pantolonunda çift ütü çizgisi yaptı diye pantolonunu salonun duvarına çiviyle çakarak eşini ve pantolonunu cezalandıran bir emekli astsubay tanıyorum. topunu ahşap boyama kursuna göndermek lazım bunların.

  • tabldotu bile farklı diğerlerinden. ulan hayatınızda bir kere dürüst olun yahu. komik bile değilsiniz.

    edit: sevgili siyasal islamcılar, baktığınızı görmekten acizseniz bana mesaj yollamayın. hepinize tek tek cevap verecek değilim.

    ilk ve son kez yazıyorum, kuvvetle muhtemel elindeki tabldot porselen. ilk bakışta plastik ya da köpük sandım ama parlıyordu. diğer fotoğrafta görüldüğü üzere öteki tabldotlar askeriye usulü, tenekeden. hiç yoksa yine ayrıcalık geçilmiş. gereksiz bir pr çalışmasından ibaret!

  • aids hastalığının gripten çok rastlandığı bir afrika ülkesinde, mezbahaneden bozma bir hastanede neredeyse kemiğine kadar ayılmış ayak parmağınıza 14 dikiş atılırken "ben buradan sağ sağlam çıkarsam daha bana havada karada ölüm yok" düşüncesini beyninizin her kıvrımında hissetmektir.

    adamlar grip diyor, ateş diyor lan ahahaha.

    geçmiş olsun ponçikler.

  • evrim sürecinin dinozorlardan kuşlara dönüşüm sürecindeki bir tür. çoğu paleontolog tarafından ilk kuş olarak görülür. telekli tüyleri, uçmaya yetecek güçte kanatları ve furculası vardır. ancak bu ilkel kuşun dinozorlara benzeyen özellikleri ağır basar. ağzında dişlere, uzun bir kuyruğa, kanatlarında pençelere ve göğüs kaslarının yeterince iyi sabitlenemeyeceği kadar yassı bir sternuma sahiptir. bu yassı sternum yüzünden çoğu bilimadamı bu hayvanın pek beceriksiz bir uçucu olduğunu tahmin etmektedir. compsognathus ile yüksek benzerlik göstermesi bu hayvanın adı geçen küçük dinozor türünden türediği yolundaki tahminleri destekler.

  • geçen yıl, birkaç öğretmene akıl hocalığı yaptım. harika bir bilgi zenginlikleri ve gerçekten iyi soruları vardı. en iyi 5 tavsiyemi yeni öğretmenler için derleyebileceğimi düşündüm.

    1. telefon numaraları

    cep ya da ev telefonunuzu asla bir ebeveyne vermeyin. aileler size okulun sitesinde yer alan e-mail adreslerinizden ulaşabilir ya da okulu arayarak mesaj bırakıp sizin aramanızı isteyebilir. siz bir profesyonelsiniz ve iş ile ilgili bilgilerinizi kişisel bilgilerinizden ayırmalısınız. ben de hayatımdaki diğer profesyonellerin (doktor, diş hekimi, muhasebeci) ev numaralarını bilmiyorum.

    2. yüksek ses

    sınıfta yangın çıkmadıkça ya da biri ölmedikçe, çocuklara bağırmak uygun bir davranış değildir. onların dikkatini çekmek ya da davranışlarını düzeltmek için farklı yollar bulun. düzeni bozan öğrenci ile bire bir konuşmak, onu tüm sınıfın önünde merkeze alarak konuşmaktan çok daha yararlıdır. fark ettim ki tutarlı bir dikkat çekme işareti, işe yarıyor. ben ondan geri sayıyorum ama öğrencilerim biliyor ki bazen parmaklarımla da geri sayıyorum. bu özellikle sesiniz kısıldıysa çok işe yarıyor. bir dakika, öğretmenler hiç hasta olmazdı, değil mi?

    3. hasta olunan günler

    yeni öğretmenle arasında sınıfın onlar olmadan hayatta kalamayacağına dair genel bir kanı var. bu doğru değil. size söz veriyorum ki öğrencileriniz hayatta kalır ve siz geri döndüğünüzde sizi görmekten heyecan duyacaklar. sınıftan uzak kaldığınızda hazırlanacak birçok iş de birikecek. fakat sizin fiziksel, zihinsel ve duygusal sağlığınız değerlidir ve hasta olduğunuzda öğrencileriniz için “oyun” olmayın.

    4. planlama

    yeni öğretmenler aktivitelerin ne kadar süreceği hakkında yeterli deneyime sahip olmadıkları için genellikle verimli olmayan fazla ya da az plan yapıyor. biz emektar öğretmenler ise anlaşılmaz bir biçimde saate bakmadan zamanı hesaplama yeteneğine sahibiz. bunu geçenlerde bir aile toplantısında yaptım ve insanlar gerçekten geçirdiğimiz zamanı hesaplamadaki şaşmaz tahminim nedeniyle çok şaşırdı. endişelenmeyin, siz de pek yakında zamanı bilme hakkındaki bu anlaşılmaz beceriye ulaşacaksınız. yeni öğretmenler sınıfın zamanı maksimum kapasite ile kullanabilmesini sağlamak için ilk başlarda fazla plan yapmalı. ancak fazla plan yapmak gece 2.00’ye kadar ayakta kalıp daha fazla bilgi aramak anlamına gelmez. bu bir yedek planınız olduğu anlamına gelir. teknoloji her zaman başarısız olabilir, özellikle de değerlendirme yaparken. bunun için birkaç tekrarlama, gözden geçirme faaliyeti –çalışma notları hazırlama, ekstra çalışma sayfaları-, zamanı verimli kullanmaya yardımcı olabilir.

    5. öğrencileri tanımama

    müfredat önemlidir fakat öğrencileriniz sizin onları tanıdığınızı, ilgi alanlarını, tutkularını ve hobilerini önemsediğinini hissederlerse daha verimli bir şekilde öğreneceklerdir. ben her derse, tüm sınıfı kapıda karşılayıp “günaydın, iyi bayramlar, iyi akşamlar” gibi bir selamlama ile başlar ve öyle bitiririm. öğrenciler kitaplarını, kağıtlarını, kalemlerini, giriş kartlarını düzenlerken ben sınıfta dolaşırım ve farklı öğrencilerle konuşmak için dikkatimi çeken ya da onlarla ilgili bir konu bulurum.

    tamam, bir tane daha….

    6. oturma düzeni

    oturma düzeni kişiye göre değildir. siz bir öğretmensiniz ve her öğrencinin mümkün olan en iyi şekilde öğrenme fırsatına sahip olmasını sağlamalısınız. bu, uygun olan her aracı kullanabileceğiniz anlamına geliyor. en güçlü araçlardan biri de oturma düzenidir.

    öğrencilerime “bu uzun süreli bir durum değil. sık sık değişebilecek bir oturma planı. fakat sizin göreviniz bu düzenleme sırasında olabileceğinizin en iyisi olmak” derim.

    kaynak: http://2peasandadog.blogspot.ca/…tored-several.html

    kaynak