hesabın var mı? giriş yap

  • şu otomobili ya adam akıllı üretin adam gibi herkes baksın incelesin ya da hazır değilse de temcit pilavı gibi ikide bir yarım yamalak göstermeyin şunu. yok bagajı açmak yasak yok zoom yapmayın yok binmeyin bu ne arkadaş böyle tanıtım mı olur? yaptığınız iş kendinize benziyor, tebrikler.

  • borcum mu var geçen aydan
    olacak mı bana faydan
    alem çıkmış zaten raydan
    bana ne lan çıkmam saraydan

  • kafası çalışan insandır.
    amk memleketinde hala ama ihtiyaçdan dileniyorlar yok sistem yok çaresizlik diye inanıp bunlara para veren salaklar var. sanıyor ki adamın/ kadının çok acil paraya ihtiyacı var çok kötü durumda o yüzden dileniyor. lan gerizekalı adam dileniyor çünkü bu işi meslek edinmiş. adam bu işi meslek edinmiş çünkü çalışmak adama zor geliyor. haftada 50 saat eşek gibi çalışıp 1000 tl kazanmaktansa salakların kendi ayaklarıyla yanına gelip para vermelerini bekleyerek daha fazla kazanıyolar

  • pakistan'ın sıradan bir sokağında, endonezya'nın mahalle pazarında, nijerya'da cuma namazı sonrası cami çıkışında yapılmadığı takdirde sonuçları çok dikkate alınmaması gereken deney.

    dubai gibi arap'tan çok yabancının, fakirden çok zenginin yaşadığı yerde deney yapmak güvenilir değil sadece şov için yapılmış olur.

  • edit.2: debeye girmiş entry :) zaman ayırıp okuyan ve mesaj atan herkese teşekkürler!

    ön edit: farkında olmadan konserin 1. yıldönümünde girmişim entryi :) burdan tekrardan karaborsacıların anasının a**** ******

    bugün size tranquility albümlerinin ilk şarkısı olan "star treatment" hakkında iki çift laf etmek isterim. bu albüm en sevdiğim albümleridir ve aynı zamanda en çok eleştiri alan albümleri o yüzden savunmaya devam ehehe.

    ***** öncelikle şarkı sözlerinden başladım ama altta baştaki yıldızlardan çizdiğim çizgiden itibaren müzik kısmıyla ilgilenen videolar koydum oraya atlamak isterseniz bilgilendirmesi.

    albüm alex turner'ın iç dünyasını yansıttığı en açık albüm ve bu şarkıda da bunu görmek mümkün. şarkının asıl teması aslında şarkıcı olarak alex'in yaşadığı yolculukla alakalı.

    şarkının sözleri "ı just wanted to be one of the strokes" diye başlıyor. monkeys bu yolculuklarına başlarkenki en büyük ilham kaynaklarından biri the strokes grubu ve alex devamında "now look at the mess you made me make" diyor. ilham aldıkları gruptan işe başlayarak bak nerelere geldik, aslında bu değildi amacımız diyor.

    "hitchhiking with a monogrammed suitcase
    miles away from any half-useful imaginary highway"

    monogram bir bavulla yarım yamalak hayali bir anayoldan çok uzakta otostop çekiyor

    monogram, bir semboldür, evden bu kadar uzaktayken materyalizm ve paranın ne kadar anlamsız olduğuna dair bir yorumu olabilir. şarkıcı olarak taşıdığı "bavul"un yani bir müzisyenin yükünün kendi kafasında kurduğu izlemek istedikleri müzik yolundan ne kadar uzak olduğundan bahsediyor olabilir. çünkü alex bu albüm çıktığında am albümünden sonra özellikle gitar riffleri açısından yaşadığı "writer's block" yani ilham alamama, bizim deyişimizle tıkanıp kaldığından bahsetmişti.

    "ı'm a big name in deep space, ask your mates
    but golden boy's in bad shape"

    "golden boy", leonard cohen'in 1971 tarihli "dress prohearsal rag" adlı şarkısına bir göndermedir:

    "kendi kendime 'neredesin altın çocuk' dedim.
    ünlü altın dokunuşun nerede?'"

    tekrar açıkça alex'in writer's block ile yaşadığı büyük problemi görebiliriz. am albümlerinde dünyaya yayılan ve "that rock n roll, eh??" havalarına giren alex'in sönen havasını yansıtıyor. "ben büyük bir adamım ama altın çocuk kötü durumda"

    "ı found out the hard way that
    here ain't no place for dolls like you and me"

    burda senin ve benim gibi "doll" yani oyuncak bebeklere yer olmadığını zor yoldan öğrendim diyor. burda doll'dan kastını tam emin değilim birine doll demek barbie/ken gibi oyuncak bebek gibisin anlamında iltifat da olabilir veya oyuncak bebeklerin bir süre sonra hevesi alınca kaldırılıp atıldığından bahsediyor olabilir.

    "everybody's on a barge
    floating down the endless stream of great tv"

    burda barge kelimesi; kaba ve kuvvetli bir şekilde bir yere veya bir yerden geçmek için acele etmek anlamında mı yoksa duba anlamında mı kullanılmış emin değilim. aslında alt alta okuyunca "herkes bir duba üzerinde, durmadan tv izlerken yavaş yavaş dibe süzülüyor" şeklinde kullanılmış olabileceğini de düşündürdü. alex'in şarkı yazarlığının en sevdiğim yanı bu çünkü anadili ingilizce olanları bile "ne diyor lan bu??" diye düşündürten adamın ben türkçeye çevirip yorumlamaya çalışırken hissettirdiklerini düşünün :)

    "1984, 2019"

    burda 1984 yine alex'in alıntılarından biri. o meşhur kitap hakkında ve 2019 da blade runner filminden alıntı. albümün temasında teknolojinin bu kadar hayatımızı işgal etmesinden yer yer yakınan alex, burda toplumun geleceğinin potansiyel olarak distopik doğası hakkında yorum yapmış. turner'a göre 1984'e yapılan atıf ironik ve insanların hayatlarını kontrol eden güçlerle ilgili bir nokta:

    “haberlerde herkes 1984 hakkında çılgına dönüyordu. şimdi gerçekten 1984 yılı gibi görünüyor! o kadar komikti ki, şarkıya koymak zorunda kaldım. herkes bunun 1984 olduğunu söylüyor.”

    ancak bu plaktaki şarkı sözlerinin çoğu, okuduğum neil postman'ın amusing ourselves to death adlı kitabından ilham alıyor. ilk ne zaman duyduğumu hatırlayamıyorum ama bu başlığı okuduğumda hemen şöyle düşündüm: modern çağda okumanız gereken şey bu. yine de, pratik olarak televizyonun hayatımızdaki en baskın faktör olduğu zamanlarda yazılmıştır. postman, o zamanın - ama bence bizimkinin de - 1948'den çok aldous huxley tarafından yazılan cesur yeni dünya'ya çok daha fazla benzediğini savunuyor. dışarıdan, 1984'teki gibi. vurgulamak istediğim nokta buydu."

    "maybe ı was a little too wild in the '70s"
    alex'in 86 doğumlu olduğunu göz önüne alırsak, 70'lerde çok vahşiydim dostum gibi bi şarkı sözünün yine metefor olduğunu anlayabiliriz. burada büyük olasılıkla kariyeri 70'lerde zirveye ulaşan ve şimdi aydaki fütürist tranquility base hotel and casino'da yerleşik şarkıcı olarak geçinmek zorunda kalan yaşlanan bir rock yıldızı rolünü oynuyor.

    "rocket-ship grease down the cracks of my knuckles"
    burda saça sürülen joleden bahsetmiş ki 2013 yılında am tarzındaki joleli saçlarından bahsediyor olsa gerek.

    devamında gene çok fazla ordan burdan kitap vb alıntıları olduğu için biraz atlıyorum.

    "so who you gonna call?
    the martini police"

    bu ne biçim ve nerden alıntı olduğunu anlamak çok güç. o yüzden yazarın kendisinin ifadelerini aktarıp yorumu size bırakıyorum.

    "illa las vegas'ta değil, hayal gücümde bir yerlerde olan bir yeraltı dünyası fikrini seviyorum ve bu fikir, plağa şarkı sözlerini yazmamda yardımcı oldu. bu şarkıda “martini polisi” hakkında da şarkı söylüyorum ve o melodide beni eğlendiren bir şey vardı; şarkıda gece kulübünde ikamet eden grup için doğru ismin bu olup olmadığını merak etmeye başladım. ve o parçanın melodisi bana toto'yu hatırlatıyor - ama bunu neden sizinle paylaştığımdan emin değilim."
    alex ayrıca radiox parça parça yorumu sırasında bunu genişletti ve bir tür "anlatıcıyı" barın sonunda sarhoş bir adamı daha fazla içkiden kesildikten sonra barmenle tartışırken izlerken tasavvur ettiğini söyledi. “sen kimsin ki benim sözümü kesiyorsun? martini polisi mi?”

    "baby, that isn't how they look tonight, oh no
    ıt took the light forever to get to your eyes"

    'ışığın gözlerine ulaşması çok zaman aldı' alex küçükken babasının ona yıldızların aslında ne kadar uzakta olduğunu ve ışığın bize ulaşmasının ne kadar uzun zaman aldığından bahsettiğini ve bu alex'e çok etkileyici geldiği için sürekli sürekli babasına aynı şeyi anlattırdığını söylemiş. burdaki referans o olmalı.

    "ı just wanted to be one of those ghosts
    you thought that you could forget
    and then ı haunt you via the rear view mirror
    on a long drive from the back seat
    but it's alright, 'cause you love me
    and you recognise that it ain't how it should be
    your eyes are heavy and the weather's getting ugly
    so pull over, ı know the place"

    'sadece o unutabileceğin hayaletlerden biri olup sonra seni arka cam aynasından uzun yolda kendimi göstermek istedim. ama sorun değil çünkü sen beni seviyorsun .ve bunun böyle olmayacağını fark ediyorsun.'
    alex burdan sonra zaman kipini değişterek şimdiki zamana geçiyor
    'gözlerin ağırlaşıyor ve hava kötüleşiyor o yüzden kenara çek, bi yer biliyorum'

    "don't you know an apparition is a cheap date?"

    bir hayaletin ucuz bi date olduğunu bilmiyor musun? apparition "kendini gösterme" anlamı da olsa da burada hayalet anlamında kullanılmış. “ghostbusters' temasına bir gönderme. apparition, bir hayalet veya fantazmın ortaya çıktığı zamandır ve genellikle görülmeler ya çok nadirdir ya da sadece kısa bir süre içindir. birini sadece kısa bir süre için görmenin,bir kişiye musallat olan bir hayaletin görüntüsü gibi olduğunu ima etmek, kalıcı olmadığı için "ucuz"dur.

    "what do you mean you've never seen blade runner?"

    blade runner, sıklıkla alaycı tavırlar sergileyen bir "kara film" olarak kategorize edilir. bu nedenle alex, kendi yıldızlığıyla hayal kırıklığına uğramış, alaycı bir tavır aldı; partnerinin açıkça izlemediği blade runner gibi karanlık ve ciddi bir filmde bile özlemle dans edebiliyor.

    "back down to earth with a lounge singer shimmer"

    alex burda am albümündeki rockstar kariyerinden sonra dünyaya salon şarkıcısı olarak döndüğünü yani aslında gelecek eleştrileri albümü yaparken öngördüğünü gösteriyor olabilir.

    "elevator down to my make-believe residency
    from the honeymoon suite
    two shows a day, four nights a week
    easy money"

    asansör sanal ikametgahından balayı suitine doğru iniyor, günde 2 haftada 4 show, kolay para!
    rock yıldızı, gerçek bir konaklama yeri olmayan bir balayı süitinde yaşıyor - sadece bir yolculuk sırasında kalacak ve sonra bir daha asla ziyaret etmeyecek bir yer. balayı, evlilikte uzun vadeli bir gelecek inşa etmeye geçmeden önce, şimdiki anın tadını çıkarmakla ilgilidir. rock yıldızının geleceği yok, bu yüzden geçmişi tekrar ziyaret ediyor (hepimizin yıldızlara baktığımızda yaptığımız gibi), aslında asla evliliğe yol açmayan eski aşkların anıları arasında süzülüyor. bu, alex turner'ın albüm boyunca tükenmiş eski bir rock yıldızı karakterini oynamasına zemin hazırlamaya yardımcı olur.

    "and as we gaze skyward, ain't it dark early?
    ıt's the star treatment
    yeah, and as we gaze skyward, ain't it dark early?
    ıt's the star treatment"

    ünlü-sanatçı ikiliği ebedidir, "yıldız muamelesi" geçicidir, yok olur ve ondan sonra her yer karanlıktır, gökyüzünde hiç yıldız yoktur. alex "kolay para", "haftada dört gece, günde iki gösteri" kazanıyor, ama hepsi onun "sanal/hayali ikametgahı". bu kişiliğin, bu sanrılı benliğin arkasında, strokes gibi bir grupta olmak isteyen kayıp bir çocuk var.

    ***********************************************************************************

    şarkı sözleri burada bitiyor ama ben şarkının müzik kısmına değinmeden kapatamayacağım konuyu.

    arctic monkeys'in the strokes grubundan ilham aldığından bahsetmiştim ancak sadece onlar değil tabii, monkeys aynı zamanda oasis grubundan da ilham almış ve bu şarkıda bunu görüyoruz. bu youtube kanalında alex'in müzik teorisinde oasis etkisini işlemiş. buraya
    link bırakıyorum.

    yine burada monkeys'in müzik kısmında neler döndüğünü ve ne güzel işler yaptığını işlemiş.

    kusura bakmayın uzun yazıyorum ama böyle detaylıca düşünüp incelemesi hoşuma gidiyor umarım okurken sıkmıyorumdur size :)

  • kendisini 5-6 sene önce saçkıran belası yüzünden osmaney’deki yerinde ziyaret etmiştim. randevuyu 1 ay önceden almıştım ve muayene ücreti 350 tl denmişti.

    neyse gün geldi gittim. akvaryumlarla kaplı, huzur veren bekleme salonunda beklemeye başladım. yaklaşık 20 dk sonra sıra bendeydi. içeri girdim, derdini anlat dedi.

    konuya girmemle şöyle bi yaklaş demesi bir oldu. yakından baktı ve bana kalk git senin ilacın günde 20 defa aynaya bakıp kötü düşünmemek, kafaya takmamak dedi. bu sözün üzerine hiç bir şey diyemedim. teşekkür edip çıktım. tam çıkarken de bana herhangi bir şey ödemene gerek yok dedi.

    huzur içinde yatsın. güzel insandı.

  • fransız olması..

    fransızlar hiçbir zaman almanlar ve ingilizler gibi bir alanda (elbette başarılı olmuşlardır ancak) "en başarılı" olamamışlardır.. ispanyolların ve italyanların bile futbolu sürklase/domine ettiği, markalaştığı, tekelleştiği uzun dönemler olmuştur ancak fransa'nın özellikle kulüpler düzeyinde avrupa'yı arka arkaya sürklase/domine ettiği uzun bir dönem olmamıştır..

    bence sadece futbolda değil, uluslararası siyasette ve askeri alanda da bu durum geçerlidir..

    bugün fransa avrupa birliği'nin tek nükleer gücü ve askeri anlamda en büyük gücüdür, (politik ağırlığı yoktur demiyorum) ama bir ingiltere'nin ve almanya'nın görece politik ağırlığına sahip değildir..

    şimdi bana fransa'nın başarılı olduğu örnekleri, tarihindeki büyük başarıları, önemli isimleri hatırlatacak arkadaşlar çıkacaktır ama ben zaten fransa başarısız ve yetersiz bir ülkedir demiyorum.. çoğu alanda bizden çok daha ileridedir ama fransa'nın bir almanya, bir ingiltere kadar game changer (oyun değiştirici), anahtar ve kilit bir ülke olmadığını düşünüyorum..

    yanlış düşünüyor olabilirim.. aksi fikirlere daima açığım.. ikna olmaya da kapalı değilim.. yeter ki hakaretamiz ve saldırgan bir üslup kullanılmasın..

  • şu sınavdan 150 ya da 180 alamayan okuma yazma bilmiyordur.

    t: üniversitelerin anlamını hepten kaybetmesine neden olacak adım.

  • donanım olarak yine güzel telefon da her anlamda çok boş bir kullanıcı kitlesi var. hayır bilmiyorsun bari kapa çeneni...

    4k ekran denmiş, 16 mp. yetmez denmiş, 64 bit işlemci olaydı denmiş, bilmem ne bilmem ne...

    birincisi mercimek kadar sensöre 16 mp. bile çok fazla... özellikle düşük ışıkta iso başarımı bakımından büyük dezavantaj yaratır. (bkz: noise) bu ebatlardaki uyduruk sensörler şartları zorlarsan 8-12 arasında olabilir ama daha fazlası üretici uzaylılarda destek alıp, yeni bir sensör teknolojisi geliştirmediyse zarardır. hayır bir de gerçekten ihtiyacın var mı 20 küsür megapixel'e? hayvani ebatlarda baskılar almıyorsan, ciddi crop'lar yapmıyorsan elbette yok ama maksat sayıca yüksek olsun, kağıt üzerinde fazla görünsün. çok daha önemli bir parametre olan sensör boyutunu sorsam hiçbiri cevap veremez ama...

    4k ekranı yok demiş adam... 4k olsa şahin gözleriyle aradaki farkı anlayacak çünkü... biz 47" üzeri tv için 4k iyi gider, lazım olur, bayağı işe yarar diye yazıyoruz çiziyoruz, adam 5" telefonda 4k istiyor. kaldı ki kulladığın uygulamaların çoğu yaklaşık olarak 720p'ye göre hazırlanmış, bunları daha yüksek çözünürlüklü ekranda kullanırsan bu durum yine senin zararına... ayrıca mevcut işlemciler 1080p ekranla bile yeni yeni başa çıkabilirlerken 4k istemek, performans sorunları sebebiyle ağlamayı istemek demek. 4k ekran istiyorsun da onu akıcı şekilde kullanabilecek mobil cpu ve gpu var mı?

    ha bu arada aynı adam telefon 4k video çekiyor diye seviniyor. ama evinde 4k monitörü, tv'si hiçbir haltı yok. ama onun için önemli olan 4k çekmesi. çekiyor mu? çekiyor bu kadar basit... adam yüzeysel. ayrıca telefonun çektiği video'nun bitrate'i sistem kaynaklarının kısıtlı olması nedeniyle düşük olur, gerçek 4k kalitesinin yakınından geçemezsin desem yine boş boş bakar yüzüme...

    64 bit olayına gelince... siz de haklısınız arkadaşlar play store 64 bit destekli uygulamalarla dolu ama yeterince hızlı kullanamıyorsunuz, çok mağdur oluyorsunuz. android sisteminde bu akımı başlatacak olan donanım üreticileri değil, bizzat google olmalıdır. sen istediğin kadar tek başına 64 bit, 128 bit, 256 bit işlemci kullan.

    işiniz gücünüz sayı yani... tek bildiğiniz de hangi sayının hangi sayıdan büyük olduğu... demek ki en azından ilkokula gitmişsiniz.

  • edirne'de bir ailedir. diktatörler ülkesinde cesaret isteyen, tebrik edilesi bir harekettir yaptıkları. çay olmasa da yaşamlarındaki bir çok eksiğin nedenini bilen ailedir.

    "sağlık bakanı dr. mehmet müezzinoğlu, edirne'de vatandaşların yeni yıllarını kutladı. yol üzerinde bulunan bir binanın 2'nci katındaki balkonda oturanları görerek "çayınız varsa gelelim" diye soran bakan müezzinoğlu, "evde çay yok, istemez" cevabıyla karşılaştı."

    link