hesabın var mı? giriş yap

  • köyün birinde bir çukur varmış ve herkes bu çukura düşerek yaralanıyormuş. köyün ileri gelenlerinden üç kişi toplanmış.

    birincisi:
    -çukurun yanında bir ambulans beklesin hastaneye çabuk yetiştiririz, demiş.

    ikincisi:
    -çukurun yanına bir hastane yaptıralım, düşenlerin hastaneye yetişmesi zaman almaz; demiş.

    sıra temel'e gelmiş:
    -sizde hiç akıl yok; bu çukuru kapatalım, hastanenin yanına bir çukur açalım.

    debe editi: teşekkürler.

  • zengin ve evli adamla ilişki yaşayıp çocuk sahibi olan bir kadının karşı tarafı masum, kendini de haklı çıkarmak için yaptığı röportaj...nikahlı, nikahsız, ahlaklı veya değil bu benim zerre umurumda olmaz, herkes istediği gibi yaşasın bana ne ama şu ''ama çok aşık oldum bik bik'' lafı yok mu yalanın tillahı...parası olmayıp, dağda çoban olsa yüzüne bakılmayacak adamlar için aşık oldum lafını eden böyle kadınların aşağılanmasına da gram üzülmüyorum...sarayda padişahtan hamile kalmak için sıraya girenlerden farkı olmayan, ikinci, beşinci, ortanca her neyse olmayı kabul etmiş bir kadın için çok bir şey söylemeye gerek yok zaten....

  • kakao ürünleri ile şeker ve/veya tatlandırıcı; gerektiğinde süt yağı dışındaki hayvansal yağlar hariç olmak üzere diğer gıda bileşenleri ile süt ve/veya süt ürünleri ve katkı ve/veya aroma maddelerinin ilavesi ile tekniğine uygun şekilde hazırlanan ürünü ifade eder.

    kakao , 4-8 metre boyunda ebegümecigiller (malvaceae) familyasından çikolata yapımında kullanılan bir bitki türüdür. doğal yetişme alanı güney amerika olmakla beraber, tropiklerin genelinde yetiştirilmektedir.

    kakao aztekler tarafından içecek yapımında kullanılmış, aztek mitolojisinde de yer almıştır. aztek mitolojisine göre kakao ağacı cennette yetişen “ iyilik ve kötülük ağacının” yeryüzündeki temsilcisidir.

    kakao taneleri o kadar değerlidir ki alışverişte dahi kullanılmıştır.

    aynı dönemde dünyanın diğer ucunda cenovalı bir denizci keşfedilmemiş topraklara yapacağı yolculukları sabrısızlıkla beklemektedir. işte bu denizci ve ünlü kaşif kristof kolomb dünyanın geri kalanını kakao çekirdeği ile tanıştaracak isim olacaktır aynı zamanda.

    ispanyolların amerikaya gelişinden sonra kakao ile tanışan halklar kakaoyu çeşitli maddelerle karıştırıp çikolata yapmayı başardılar. çeşitli baharatlar katarak sıcak içecek olarak tükettikleri kakaoyu, zamanla sütle ve kakao yağı ile karıştırarak karşı koyulamayacak lezzeti oluşturdular.

    kaynaklarda, ilk çikolatanın ingilterede yapıldığı, ilk sütlü çikolatanın ise isviçreliler tarafından yapıldığı yazmaktadır.

    kakao çekirdekleri temizlendikten sonra kavrulur ve kabuklarından ayrıldıktan sonra öğütme işlemine geçilir. öğütmeden sonra elde edilen ürün “kakao kitlesi”dir. kakao kitlesi preslenerek kakao tozu ve kakao yağı olarak ayrılır. çikolata üretimi için çikolata kitlesi, çikolata yağı, şeker, gerekli ise süt karıştırılarak ve inceltilerek konç denilen makinalara gönderilir bu makinalarda aroma geliştirme ve emulsiye edici ajan ilavesi yapılır. daha sonra şekillendirme yapılarak çikolata soğutularak ambalajlanır.

    içerdiği maddelerin oranına göre bitter-sütlü ve beyaz olmak üzere üçe ayrılır:

    bitter çikolata : bileşiminde en az %18 kakao yağı ve en az % 14 yağsız kakao kuru maddesi olacak şekilde en az % 35 toplam kakao kuru maddesi içeren çikolatadır.
    sütlü çikolata : bileşiminde en az % 2,5 yağsız kakao kuru maddesi olacak şekilde en az % 25 toplam kakao kuru maddesi içeren, ayrıca en az %14 süt kuru maddesi ve en az % 3.5 süt yağından oluşan, kakao yağı ve süt yağı toplam miktarı ise en az %25 olan çikolatadır
    beyaz çikolata : bileşiminde en az %20 kakao yağı ve en az %14 süt kuru maddesi içeren ve en az %3,5’i süt yağı olan çikolatadır .

    içerdiği çeşni ve dolgu maddesine göre de sade-çeşnili-dolgulu olmak üzere üçe ayrılır:

    sade çikolata, çikolata tipinin adı ile isimlendirilir. örneğin, bitter çikolata.
    çeşnili çikolata ise, çeşni maddesinin ve çikolata tipinin adı ile isimlendirilir. örneğin, fındıklı sütlü çikolata.
    dolgulu çikolata da dolgu maddesinin ve çikolata tipinin adı ile adlandırılır. örneğin, fondanlı bitter çikolata

    afiyet bal şeker olasıdır. kaynak belirtmek isterdim ancak çok adet olduğundan yapamam. bitirme tezimi yeniden yazar gibi oldum bi an.

  • dün gece yatmadan deneyip, gerçekleştiremediğim olay. şöyle ki; gecenin bir vakti otogar gibi bir yere giderken buldum kendimi. yolda yürürken "aha rüyadayım" dedim ve kontrol edebileceğim için çok mutlu oldum. sonra "öncelikle bi' gündüz olsun" dedim. güneşi doğdurtamadım(?). otogarda bekleyen bir gence yaklaştım. "nasıl olsa bu adam da rüyanın içinde bir karakter olduğundan nasıl yapacağımı bilir." diye düşündüm ve "güneşi nasıl doğurabilirim?" dedim. "dalga mı geçiyon olm sktirgit" tepkisi aldım. sonra yerde bir yumurta gördüm. eğilip aldım yumurtayı ve yaşlı bir adam bana "burda o yumurtalardan 100 tane var. hepsini bulursan güneş doğar." dedi. çok üzülüp uyandım. kimseyi bu kadar uğraştırmıyorlar lan. bana gelince niye böyle!

  • ''oklondon bolo goçormo okrom'' sen kimsin lan gevşek mhp elemanı? triplere bak, 2 ergen övgü yazdı diye kendini polat alemdar sanmış mq japonyalısı.

  • çocuklar açısından hiç hoş olmasa da sorumlusu yine annedir. sen karara istinaden güzellikle çocukları versen ne onlar yıpranır ne de sen.

    ed: fikrime istinaden birkaç mal beyanda bulunup mesaj kutumu kalabalık etmiş, tek tek uğraşmayacağım.
    ben fikrimi burda yazdım, siz de bana mesaj atana kadar yazın zira ben okumuyorum mesajlarınızı da.

  • hata yapan biridir. nasıl mı? cem garipoğlu, rüzgar çetin gibi varlıklar anne baba hatasıdır. veliaht prens muamelesi yaptıkları, tüm dünyanın çocuklarının etrafında döndüğü hissini onlara veren anne baba hatası.

    ve senin oğlunun ismi cem garipoğlu'nun ismi ile aynı cümlede geçiyor sinan çetin. çünkü sen oğlunu, cem garipoğlu'nun yetiştirildiği gibi yani yediği tüm haltlarda, yaptığı tüm pisliklerde ailesinin onu kurtarmak için yanı başında olacağını bilerek yetiştirdin. doğruyu öğretmek yerine yanlıştan nasıl yırtacağını öğreterek yetiştirdin. ortaya koyduğun müthiş hata için tebrikler.

  • okçuluğuyla ünlenmiş bir zat. yanlış hatırlamıyorsam 841 metre gitmişti attığı ok, neredeyse 1 kilometre. kafanızda bir hayal edin 1 kilometreyi, okun şiddetini, alacağı rüzgarı, havada mermi gibi gitmesini... dehşet. günümüzde modern yaylarla bile bu kadar uzak mesafeye atılamamış sanırım, en çok buna şaşıyorum. adam nasıl bir kuvvet uygulamış öyle ya? bir de düşünün, 40-50 libre yaylar mülayim yay olarak geçiyor osmanlı'da. bu adam yaklaşık 1 kilometre ok atmak için en az bi 90-100 libre yay kullanmıştır diye düşünüyorum. yani 50 kilo. daha düşük libreli bi yay olsa, atılan ok imkanı yok o kadar gidemez. 50 kiloyu da günümüz insanı 2 eliyle asılsa çekemez, adamda nasıl bir kaslı vücut vardı acaba... insan gerçekten hayret ediyor, ben bugün 50 libre yayı anca çekebiliyorum (25 kilo).

    düzenleme: iskender'in attığı ok 847 metre imiş.

  • ekşi sözlük yazarı olup başka bir sözlükte "ekşi sözlük'ün osmanlı tuğrası ile dalga geçmesi" gibi genelleyici başlık açabilen mal değneklerini bize göstermiştir.

    ulan kurma kolu, bir de artık yazmama sebebidir falan demişsin. sen zaten yazma bu kafayla burada.

    ekşi sözlük diye tek bir ortak akıl yok, her yazar kendi görüşünden sorumludur diye ben sana anlatma ihtiyacı duyuyorsam sen cidden yazma zaten burada.

    üstelik keyfini kaçıran durum da söz konusu değil bu arada. kimsenin tuğraya laf ettiği yok, arabasına tuğra çıkartması takanlarla bir dalga geçme söz konusu olan. sapla samanı ayırmayı bile bilmiyor.

    hele ki osmanlı için "bu toprakların gerçek sahibi" demiş ki of ki ne of. birader bu toprağın gerçek sahibi üzerinde yaşayan halktır. osmanlı o dönemin hükümranıydı, şu anda değil. sen illa ki ben teba olacağım, hür düşünce, özgürlük falan beni bozar diyorsan sevdir git mutlakiyetle yönetilen bir ülkede yaşa, kralın, padişahın, emirin uzuvlarını öperek ömrünü geçir, biz iyiyiz böyle.