hesabın var mı? giriş yap

  • başbaşa bir ortamda, yanyana oturmaktasınızdır. sohbetinizin kelimeleri azalmaya, sesleriniz biraz daha gırtlağa inerek çatallanmaya başlar. artık birbirinizin dudaklarına, birbirinizin gözlerinden daha sık bakmaya başlamışsınızdır farkında olmadan ki bunu farkettiğiniz anda süratle kaçırırsınız gözlerinizi gözlerine. ve dudaklarınızı istem dışı ıslatmaya başlarsınız, sanki sizin tahmin etmediğinizi diliniz dudağınıza haber vermektedir. kafalar birbirine biraz yaklaşır, yaklaştığından daha az uzaklaşır, biraz daha yaklaşır ve çok az daha uzaklaşır. en sonunda gözler kapanır, kimse kendini diğer dudağa doğru itmez, ikisini birbirine çeken bambaşka bir güçtür artık. tatlı tatlı, hafif bir şekilde öpüşmeye başlarsınız. dudaklardaki tedirginlik tükürüğe karışmaktadır yavaş yavaş. tatsız hayatın tadının o dudaklarda olduğunu anlar ve daha da tatmak istersiniz. kalbiniz boğazınızda atmaktadır artık. hızlanmaya başlar bir yandan da ona dokunursunuz. o narin boynu tuttuğunuz an karşınızdakinin masumiyeti içinizi titretir. hayatın karmaşıklığına inat, elleriniz saçlarının içinde rahatça dolaşır. artık deli gibi öpüşüyorsunuzdur ve içinizden belki de şu düşünce geçer " bu mutluluk sonsuza kadar sürse ya da şu an ölsem de beni bu tarifsiz huzuruma gömseler keşke"

  • atatürk’ün övgüyle andığı türk’ün ulu kağanı.

    "söyleyin bana, vıı. yüzyılda dünyanın neresinde hangi hükümdar devlet idaresi ve halk sevgisi anlayışını bizim bilge kağanımız veya kül-tekinimiz gibi güzel ve akıcı bir dille ifade edebilirdi?"

    (yakup kadri karaosmanoğlu’nun “atatürk’ün türkçülüğü” adlı yazısındaki türk alfabesine ilişkin hatırası - prof. dr. zeynep korkmaz, atatürk ve türk dili: belgeler, ankara, 1992, s.148)

  • ben bu olayı gecenin bi vakti, karadenizde bi askerlik şubesinin önünde yapmıştım. kapıdaki nöbetçi askerin de mal mal bizi kestiğini yaklaşık 30 sn süren öpüşme seansından sonra fark etmiştim.

    ama o sıralar daha askere gitmemiştim tabi.
    şayet askere gitmiş olsaydım, bu hareketi asla bir askerin önünde yapmazdım.
    neden yapmazdım? çünkü orada nöbet tutan ben olsaydım mesela, vururdum o iki sevgiliyi de alınlarının çatlarından.
    adamlar abazanlıkla dolu günler geçirirken nispet yapar gibi karşılarına geçip şapır şupur öpüşmek de nedir.
    bu olay için hala kendime kızarım.

    bizi vurmadığın için teşekkürler. özür dilerim asker kardeş. iyi nöbetler.
    gerçi ne nöbetin kalmıştır ne de askerliğin. iyisin lan yavşak yedin koca askerliği.

  • bugün başıma gelen olaydır.

    ben çocuk sevmem. bebek, çocuk hepsinden uzak dururum. ama otobüsteki çok şirindi. herkese sırıtıyordu. ben de ona doğru döndüm. maksadım agucuk gugucuk falan mı yapmaktı bilmiyorum.

    bana baktı. önce suratı asıldı. sonra da ağlamaya başladı.

    otobüste haliyle herkes bana baktı. "acaba ne yaptı çocuğa" der gibi. ne yapcam lan? manyak mısınız siz..

    ulan adi bebek, büyüyünce bu entryi okursan sana sözüm şu, seni hiç affetmeyeceğim.

    o değil de bi bebekten ayar yemediğim kalmıştı. o da oldu.

  • müthiş nesil en sevdiğim nesil.. kapladiktan sonra kapanmayan defter kitap kapaklarına aşırı maruz kalmistir.. şimdiki bebeler gibi belese kitap gelmiyordu tabi o zamanlar parasini verip aliyordu bu nesil kiymetini bilirdi o yüzden esyasinin

  • gece gece yaran:

    acaba karıncalar da "lan bu çekirdek kabuğu ne lanet şey ya bir kez taşımaya başlayınca bırakamıyorsun" diyorlar mıdır.