hesabın var mı? giriş yap

  • bisikletinizin kullanım ömrünü uzatan kurallar bütünü. temeli temizliğe ve dolayısıyla bakıma bakar. bir nevi biker's manual.

    yaz boyunca bisikletlerin üzerinde biriken tozlar, silinmediği takdirde bisikletin en büyük düşmanı olabilir. hele yağmurların bisikletin üzerinde bıraktığı çamur, meydana gelebilecek kırılma ve kopmaları gizlediğinden, özellikle bisikletin hareketli parçalarına büyük zarar verir.
    yaz aylarında bisikletinizle yaptığınız gezintiden sonra, üzerinde biriken tozu hafif nemli bir bezle silmeniz, çoğu zaman yeterlidir. ancak yağmurların başladığı sonbahar aylarından itibaren, yapılan küçük gezintilerde bile çamurlanan bisikletin daha detaylı bir bakımdan geçmesi gerekir. zamanında yapılmayan temizlik, çamurlu yüzeylerin her geçen gün daha da genişlemesine neden olur. üstelik meydana gelebilecek kırılma ve kopmaları perdeleyeceğinden, göründüğünden daha büyük bir düşmandır. bu nedenle özellikle jant, fren, vitesler gibi hareketli parçalara çok daha fazla özen gösterilmelidir.
    bisikletinize uygulayacağınız temizlik, onun daha uzun ömürlü olmasını sağlayacaktır. fakat doğru yapılmayan temizliğin faydadan çok zararı olacağını hemen hatırlatayım. aşagıda belirtilen sıralamayı takip ederek bisikletinizle daha uzun bir beraberlik yaşayabilirsiniz.

    temizlik için gerekli malzemeler:
    • iki kova
    • iki sünger
    • büyük fırça
    • küçük fırça
    • otomobil şampuanı / bulaşık deterjanı
    • yağ çözücü
    • zincir yağı
    • su
    • uzun tornivada

    1) bisikletinizi gerektiği gibi temizleyebilmeniz için sakin ve sabırlı olduğunuz bir anı seçin. eğer yapı olarak sabırlı biri değilseniz bisikletin kadrosundan çok hareketli parçaların temizliğine zaman ayırın. sadece temiz bir kadronun bisikletiniz için büyük bir önemi olmadığını unutmayın.

    2) otomobil şampuanı ile hazırlayacağınız köpüklü su, dış yüzeylerin ve yağlı bölgelerin temizliği için yeterli olacaktır. otomobil şampuanı bulamıyorsanız, bulaşık deterjanı da aynı işlevi görür. bisikleti sabunladıktan sonra kirlerin yumuşaması için kısa bir süre bekleyin. sonra çok tazyikli olmamak şartıyla, bahçe hortumuyla yukarıdan aşağıya doğru durulamaya başlayabilirsiniz. suyun tazyikli olmamasına özen gösterin.

    3) kovaların birini detejanlı diğerini sade suyla doldurun. lastikleri çıkarıp gövdenin altına yerleştirin. böylece bisikleti yıkarken kullandığınız deterjanlı su süzülerek, jant ve lastikleri de yıkayacaktır. arka lastiği çıkarttığınızda uzun tornavidayı zincirin içinden geçecek şekilde jant bağlantı noktalarına sabitleyin. böylece arka zincir yuvası yerinden çıkmadan sabitlenir.

    4) iki süngerden birini deterjanlı suya batırarak, sabunlama işlemine devam edin. ikinci süngeri durulama için beklemeye alın. bisikletin her santimini süngerle güzelce silin. jantlar ve köşeli bölgelere daha fazla vakit ayırın. süngeri sık sık sabunlu suya sokup temizlemeyi unutmayın. kadronun üst demirinin alt kısmı özen göstermeniz gereken bölgelerin başında geliyor.

    5) bisiklet sabunlu haldeyken kalın fırçayı deterjanlı suya batırıp inatçı çamurları çıkarmaya başalayın. gövdenin özellikle alt kısmı en zor temizlenen bölgelerden biri olduğu için, fırça büyük kolaylık sağlayacaktır.

    6) fırçayı kullanarak pedal ve pedal bağlantılarını da temizlemeyi unutmayın.

    7) fırçayla zincir yuvasını iyice temizleyin.

    8) arka lastiğin dişlerini fırçayla güzelce temizleyin. bu bölge yağlı olduğu için daha fazla çamur ve pislik toplyacağından, diğer bölgelerden daha uzun süre çalışmak gerekebilir.

    9) ön lastiğin sıçrattığı çamur, gidon milinin bulunduğu bölgeleri kirleteceğinden, bu noktaları temizlemek için ince fırçaya ihtiyacınız olacak.

    10) büyük fırçanın ulaşamadığı bölgeleri küçük fırçayla temizlemeye çalışın.

    11) yağ çözücü spreyi zincire ve zincirin geçtiği bütün bölgelere sıkarak, kısa bir süre bekleyin. yağ çözücünün etkisini gösterebilmesini beklerken gözünüzden kaçan bölgeleri temizleyebilirsiniz.

    12) zincirin üzerindeki birikmiş ve katılaşmaya başlamış yağların yumuşadığını gördüğünüzde, zinciri en büyük dişiye alıp süngerle kavrayın ve pedalı çevirin. böylece zincirin her bölgesini temzileyebilirsiniz.

    13) artık temiz süngeri ve suyu kullanarak bisikleti durulamaya başalayabilirsiniz. süngeri sık sık temiz suyla yıkayarak sabundan arındırın. bisikletin üzerinde kalan sabun boyanın bozulmasına neden olacağından, iyice durulamaya özen gösterin. durulama işlemi bittikten sonra kırık ve çatlaklar olup olmadığını kontrol edin.

    14) temizleme işlemini gerektiği gibi yaptıysanız, zincirin üzerinde en küçük bir yağ birikintisi olmaması lazım. hemen ardından yeni yağ ile yağlama işlemine geçin. yağlama işlemini unutursanız zincir bir hafta içinde paslanacağından yenisiyle değiştirilmesi gerekecektir.

    15) bazı bisikletçilerde satılan parlatıcı spreyleri kullanarak, bisikletinizi ilk günkü görünümüne kavuşturabilirsiniz.

    16) bisikletinizi, yıkamadan oluşabilecek rutubetten korumak için güneşte bekletirken kaskınızı, pompayı ve kullandığınız aletleri temizleyebilirsiniz.

    artık bisikletiniz yeni sezona kadar huzur içinde uyuyabilir.

  • şu pozu 90'larda bir başbakan verseydi, bin tane kepsi yapılır akp facebook gruplarında paylaşılır dururdu. yanına da erdoğan'ın obama'nın karşısında ayak ayak üstüne attığı bir poz...

    erdoğan, kraliçe'nin önünde iki büklüm olunca ise hiçbir aktroll'ün sesi çıkmıyor. adeta ölü taklidi yapıyorlar. ama ingiliz kraliyeti ilginç bir mesaj vermiş.

    o tablonun orada olacağını ve fotoğrafların bu açıdan çekileceğini bilenler ingilizler. her şey ayarlanmış. ve bu fotoğraf alınmış. yetmemiş, resmi hesaptan bu fotoğraf servis edilmiş.

    diplomasi, mesaj işidir. mesajlarını vermişler. açıktan bile değil, subliminal mesajlar bile hayvan gibi değerliyken, göz göre göre verilen bu mesaj erdoğan'ın karizmasına sağlam bir darbedir. geçmiş olsun.

    e ama tabi bunlar da kaç yüz yıllık hanedan aq. bunların entrikalarının okumak bile insanın iq'sunu arttırıyor, öyle alavere dalavere var bunlarda. bunlarla aşık atmak zor. kasımpaşa'ya benzemez bu işler reis.

  • yan yana dizilmiş onlarca koşu bandı. hepsinin üzerinde birbiriyle yarışan ama aynı yerde duran kadınlar. aynı numara saç boyası, aynı marka ayakkabı, aynı kesim eşofman altı. hepsinin önünde aynı mp3 çalar, hepsi aynı şarkıyı çalar: "bu mp3 çalar değil, ipod!", "bu farklı".

    dolaplarda, pardon locker'larda aynı eşyalar. aynı çantaların içinde aynı cep telefonları. asla kullanılmayan yüzlerce fonksiyonu olan, aynı melodiyle çalan oyuncaklar. sahip olmak için aynı insanlarla aynı kuyruğa girilen, "farklı" telefon.

    menüleri birbirinden farklı, masaya konan yemek birbirinin aynı yüzlerce "farklı" cafe. aynı salatayı yiyen, aynı saç modeline sahip yüzlerce insan. adı farklı, huyu suyu, saçı sakalı aynı erkekler hakkında aynı dertleri yanan; isimleri farklı birbirinin aynı kadınlar. aynı diziyi izleyip, aynı şarkıyı dinleyip farklı olduğunu hisseden; buna rağmen kendini iyi hissetmeyen farklı kadınlar.

    herkesinkinden farklı gördüğü çocuğunu, herkesin göndermek için can attığı aynı okulda okutabilmek için çırpınan; kendisi yemeyen, çocuğunu herkesle aynı fast food zincirinde yediren; kendisi giymeyen, çocuğuna herkesle aynı kıyafeti alan aileler.

    aynı gün, aynı saatte, aynı kıyafetlerle aynı işin başına koşan, ve o işi yaptığı için "farklı" olduğunu düşünen aynı servisin yolcuları. aynı marka monitör ve klavyelerin başında, aynı mouse'ı oradan oraya döndürüp tüketilen aynı gençlik.

    aynı farklı insanlarda; aynı stres, aynı bunalım aynı depresyon. ve tüm bunları ortadan kaldırması için gidilen aynı doktor, yutulan aynı kimyasal leblebi.

    aynı malzemeyle yapılmış, birbirinin aynı bloklardan oluşan siteler. aynı mimari, aynı mutfak, aynı salon. aynı ebeveyn banyosunun aynı kabına sıçıp, kendini "farklı" hisseden binlerce insan.

    içiniz rahat olsun,
    hepiniz farklısınız.

  • daha da kötüsü aslında bunun farkında olmak; ama içine doğduğun hayatın uyuşturucu durgunluğuna kapılıp savrulmaktır.

    önce iyi bir eğitim almadığını bilirsin içten içe; ama tutulduğun yarışın anlamsızlığının farkında olmama rağmen düzene boyun eğip vasat bir insan olursun.

    insanlar bir yerlerde hayatını yaşarken, boş insanların boş muhabbetlerini dinlemek zorunda kalırsın; dinlemezsen yalnız kalırsın ve asosyallikle suçlanırsın; dinlersen de bombok kafalı biri olursun.

    bu düzen üzerine bir pislik gibi yapışır. silmeye çalıştıkça daha çok bulaşır; öyle kalakalırsın. ilişkiler yüzeysel ve vasattır. öyle dandik bir çevren vardır ki, iyi bir şeyler yapmaya çalışmak demek, delirme noktasına gelinceye kadar ödün vermek demektir. sorgulayan bireyler, hem aşağılanır, hem yalnız bırakılır, hem de ümitsizlik içinde boğulmasına göz yumulur.

    garip, kasvetli ve kötümser bir yorum gibi görünebilir ama değildir; çünkü bu toplumsal zehrin kendini nasıl da felç ettiğini bazen çok geç anlarsın; bazen de hiç anlayamazsın. umutsuzluk bir yandadır; ortağım doblo'yu x'e sattım; beylikdüzünden y saatte geldim; bilmemneyi gördün mü survivor'da elendi iyi oldu diğer taraftadır.

    ilginç bir boktur bu anlatmak zor.

  • arkadaş bir tek benim başıma mı geliyor bilmiyorum ama internetten hangi sıkıntımı araştırırsam araştırayım muhakkak bir şekilde kansere bağlanıyor.

    örneğin kolumda kırmızı iki üç nokta görüyorum araştırıyorum:
    ... kırmızı lekeler gibi birçok belirti cilt kanserinin habercisi olabilir.

    arkadaşım "ağzımda aft çıktı" diyor beraber bakıyoruz:
    ... aft görünümlü yaralar ağız kanserinden iyi ayırt edilmediği takdirde tedavi için çok geç kalınmış olabilir.

    iş yerinde belim çok ağrıyor, bel ağrısına bakıyorum:
    ... uzmanlar bel ağrısının kanser habercisi olduğunu söyledi

    herkes felaket tellalı olmuş çıkmış...

  • amk öyle bir ülke düşünün ki sikini kaldıran önce vatandaşa çeviriyor lan. ülkeye bak.

  • “ kadına saygım büyüktür ama döverim “
    “ kadın dediğin dayak da yemeli “
    “ üç türlü kadın vardır : günlük, haftalık, ömürlük”

    yukarıdaki üç cümlenin sahibidir. ve bu cümleleri sarf edebilen birinin saygı görüp ünlü (!) olacağı tek yer de türkiye’ dir.

    bakın daha perihan savaş’ ı 80’lerde tüm gece dövmesi, yüzünü gözünü morartması, mahkemelik olmaları, üstüne bir de “ kendime hakim olamadım, onu öldürebilirdim “ diye ifade vermesi var.

    sonra derya tuna’ yı da dövdü diye manşetlere çıkmış. asena olayı desen zaten yakın geçmiş.

    hala mı “ ama sesi güzel yeaaa” ?