hesabın var mı? giriş yap

  • vay kardaşım vay...

    erdoğan'a %48 ha.

    ben sokağa indim lan buranın halkı için.

    gaz yedim, jop yedim polisten. 2 gün herşeyi bırakıp buranın halkı için üzüldüm, koştum sokaklarda. insan gibi yaşasınlar, insan gibi ölsünler diye. gidenlere bişey yapamadık kalanlar düzgün yaşasın diye. ulan ne seçimi kaybetmek ne de 5 sene daha erdoğan'a katlanacak olmak bu kadar koymadı bana.

    vay kardaşım vay...

  • ne kadar karakterli siyasetçilerimiz olduğunu bir kez daha gözler önüne seren örnekli bir anlatım olmuş.
    ama iyi olmuş...



    ab'ye paralel

    brüksel’e giden tayyip erdoğan, avrupa birliği’ne “paralel devleti” anlatmış, avrupa birliği de dinleyip, ikna olmuş.

    *

    ne anlatmıştır acaba derseniz?

    *

    almanya’da mesela” demiştir...
    hani, alt tarafı 700 euroluk tatil masrafını arkadaşına ödettiği ortaya çıkan almanya cumhurbaşkanı utanıp istifa etti ya... biz öyle yapmadık, ayakkabı kutuları ortaya çıktı, para sayma makineleri ortaya çıktı, dört bakanım hakkında rüşvetten fezleke var, beşinci bakanımın bacanağını yakaladılar, bu satırlar kaleme alınırken adalet bakanım hakkında da fezleke ortaya çıktı, hiç istifimi bozmadım, üstüme bile alınmadım, koçlar gibi oturuyorum koltuğumda demiştir.

    *

    fransa’da mesela” demiştir...
    hani, isviçre’de banka hesabı olduğu ortaya çıkan bütçe bakanı, yemin billah inkâr etmek varken, anında itiraf edip, içinde bulunduğum ahlaki çöküntü nedeniyle özür diliyorum deyip, milletvekilliğinden bile istifa etti ya... biz öyle yapmadık, fezlekelere göre 63 milyon dolar avanta almakla suçlanan bakanlarım bile hâlâ meclis’te oturuyor, allah sizi inandırsın, oğulları tutuklanan bakanlarım bile hâlâ milletvekili demiştir.

    *

    italya’da mesela” demiştir...
    hani, benim canım arkadaşım silvio’nun hırsızlıkları ayyuka çıkmıştı, buna rağmen istifa etmiyordu da, milyonlarca italyan sokaklara dökülüp, benim canım arkadaşımı istifa ettirene kadar protesto eylemi yaptılar ya... biz öyle yapmadık, çünkü benim milletim, soyuyorsa beni soyuyor, sana ne diye bizi savunuyor, hırsız varrr diye protesto gösterisi yapanlarla kavga ediyor demiştir.

    *

    yunanistan’da mesela” demiştir...
    hani, atina’da bir öğrenci polis kurşunuyla öldürüldü de, ülke ayağa kalktı, önce içişleri bakanı, sonra hükümet istifa etti ya... biz öyle yapmadık, kurşunla öldürdük, sopalarla döve döve öldürdük, gözlerini çıkardık, içişleri bakanımız destan yazan polislerimize ikramiye verdi, bizde böyle, biz işimize gelen polise ikramiye veririz, işimize gelmeyen polisin kellesini alırız demiştir.

    *

    ingiltere’de mesela” demiştir...
    hani, özel otomobilini kullanırken hız yaptığı için radara yakalanan enerji bakanı, ehliyetine el konmasın diye, direksiyonda ben yoktum, eşim kullanıyordu dedi de, bu yalan beyanı ortaya çıkınca bakanlıktan istifa etti ya... biz öyle yapmayız, çünkü bu örneği benim milletime izah edebilmem bile mümkün değil, nasıl yani falan derler, istifaya akıl erdiremezler, benim memleketimde benim bakanlarım kırmızı ışıkta geçip adam bile ezse, ehliyetine el konmaz, aksine, ezilen ayıplanır, böyle incir çekirdeğini doldurmayacak şeyler yüzünden istifa edilir mi birader, salak mısınız siz demiştir.

    *

    lüksemburg’ta mesela” demiştir...
    hani, telekulak skandalı ortaya çıkıp, siyasilerin telefonlarının dinlendiği anlaşılınca, lüksemburg başbakanı ahaliden özür diledi ve bostan korkuluğu olmadığıma göre, bu hukuksuzluğun bir numaralı sorumlusu benim diyerek istifa etti ya... biz öyle yapmadık, benim telefonum bile dinleniyor, odama böcek yerleştirmişler dedim, çıktım işin içinden, bırak sorumlusu olmayı, mağdur bile oldum demiştir.

    *

    ispanya’da mesela” demiştir...
    hani, ispanya kralı’nın damadını yolsuzluktan sanık yapıp, malvarlığına el koydular, kralın kızını, prenses’i ifadeye çağırdılar, tıpış tıpış gidip ifade verecek ya... yok öyle! bizde monarşi yok, ileri demokrasi var. o yüzden, oğlumu ifadeye çağıranların alayını görevden aldım, savcıları vatana ihanetle suçladım, ne savcı bıraktım ne polis, darmadağın ettim, muhalefet milletvekili oğlumun mevzusunu meclis’te dile getirmeye kalktı, benimkiler saldırdı, bana dil uzatanın ağzını yüzünü patlattılar, kızımın telefon konuşmaları internete düştü, gazetede-televizyonda yayınlayan medya patronunu oyarım, burda krallık yok, milli irade var, hsyk’yı değiştirdim, gene değiştiriyorum, yarın canım isterse gene değiştiririm, ister asarım ister keserim demiştir.

    *

    e bu kadar izahattan sonra... avrupa birliği anlamıştır mutlaka “paralel devlet”in ne olduğunu, ikna olmuşlardır!

  • 91 saatin sonunda, müreffeh bir muhitte bir çocuğun, annesinin naaşının kokusu takip edilerek bulunup enkazdan çıkarıldığı bir günde, hele ki annesi ve babası arabaya bir şey almaya çıktığı esnada aynı apartmanın altındaki dişçide anneannesiyle içeride olan bir başka çocuk enkaz altında kalıp ölmüşken, 2 yaşındaki bebe ateş küçükyumuk doğanlar apartmanı enkazından bir "mucize" olup canlı çıkamamışken ve onları kimse konuşmazken bir tane mucize, umut, şükür lafı daha duyacak takatim kalmadı. kafamı nereye çevirsem illüstrasyon, mucize, umut, köfte, ayran, dua eden el emojisi. bir milletin döşek buldukça kıvrılıp yatan uyku hastası gibi her felakette durup 1 kez olsun felaketi ve tekrarlanacak akıbeti düşünmek yerine sürekli tekil iyi olaylara sarılıp parti yaparak gerçeklerden kaçmasından kusacak gibiyim.

  • mc donalds oyun alanında oynayıp kan ter içinde ailesinin yanına gelen 10 yaşlarındaki çocuk sırıtır bir ifade ile;

    +oh be iyi stres attım.
    baba:bu yaşta ne stresi pezevenk!

  • tam adı charles weever cushman olan, 1917'den 1969'a kadar amerika sokaklarını, binalarını ve amerikan yaşamını deliler gibi fotoğraflayan ama hakkında herhangi bir dilde vikipedik bir bilgi kırıntısı dahi bulunmayan amerikalı "amatör" fotoğrafçı.

    bu adam 1896'da doğup, 1972'de 76 yaşındayken ölmüş. bu adam 21 yaşından neredeyse ölene kadar fotoğraf çekmiş ve çektiği onbinlerce fotoğraf bugün internette gezmekte.

    ve bu cushman, görünen o ki, 1965 nisan-mayıs aylarını da istanbul'da geçirmiş. hadi bir de buradan yakın. ara güler'den başka hangi eski fotoğrafçımızın arşivinde vardır böyle kaliteli istanbul fotoğrafları? ben bilmiyorum.

    indiana üniversitesi geçen yıl (2018), dijital kütüphane programı kapsamında cushman'ın yaklaşık 18.000 kodachrome saydam filmini tarayıp internete yüklemeyi planlamış. proje iki hedefle yola çıkmış: birincisi çekilmiş fotoğrafların çoğunun siyah beyaz olduğu bir döneme ait bu şaşırtıcı renkli fotoğraf koleksiyonunu korumak ve dijitalleştirmek. ikincisi de böyle çalışmaların yapılabilmesi için bir model oluşturmak. işte o projenin web sayfası: http://webapp1.dlib.indiana.edu/cushman/index.jsp
    şuradan da fotoğraflara yıllara göre bakabilirsiniz.

    cushman 50 yıldan uzun süre amerikan yaşamının şaşırtıcı bir kesitini fotoğraflamış. indiana tarım arazilerinden new york sokak manzaralarına, chicago'nun meşhur sakinlerinin konaklarından mütevazi dükkan vitrinlerine kadar cushman amerikan yaşamını fotoğraf makinesiyle yakalamış. çalışmaları sosyal hayatı açığa vuran ustaca oluşturulmuş eserler. gerçekten de, cushman’ın ele aldığı konular amerika'daki buhran döneminde çiftlik ailelerinin hallerini fotoğraflayan çiftlik güvenlik idaresi'nin (fsa) çalışmalarıyla pek çok paralellik taşıyor. yoksulluk, endüstri, şehir yaşamı ve amerika'nın sosyal ve ekonomik manzaraları cushman'ın çalışmaları ile tarihe not düşülmüş.

    biraz örnek koyayım: 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10

    1936'da piyasaya sunulduktan sadece iki yıl sonra kodachrome'yi kullanmaya başlayan ve bu konuda öncü olan cushman'ın çalışmaları muhtemelen ikinci dünya savaşı sırasındaki sivil hayatı renkli fotoğraflar ile gösteren en geniş arşiv.

    şu sitede aşağı kaydırarak da kullanıcıların seçip koyduklarına hızlıca göz atabilirsiniz.