hesabın var mı? giriş yap

  • kayıt için falan anneniz ya da babanız yanınızda gelirse ondan utanıp iki metre önünden yürümeyin, suratınızı asmayın. farkedilirse hem siz çok komik bir duruma düşersiniz hem de onlar çok üzülür. o iki metre önden yürüdüğünüz üniversite yollarına onların desteğiyle geldiğinizi de unutmayın sakın. tamam mı çocuklarım.. hadi öptüm yanaklarınızdan.

  • hangi akla hizmet yapılan, hangi akla hizmet belediyelerce izin verilen ya da inşa edilen kaldırımlar olduğunu anlamadığım lanet olası kaldırımlardır.

    hiç mi bir mühendislik hesabınız yok? hiç ki aklınız kesmiyor yaparken? kurak ülkelerde filan yaşıyorsunuz da yağışla pek işiniz mi olmuyor?

    sabah maslak'taki bir binanın önünde jilet gibi kaygan bir malzemeyle inşa edilmiş ve karın da âdeta bir buz pateni haline çevirmiş olduğu kaldırımda bir kadın düştü ve muhtemelen kalça kemiği kırıldı ya da zedelendi, kalkamadı yerinden uzun süre. ben de elimi uzatıp kalkmasına yardım ederken kendim de jet gibi kaydım. kadıncağız topallaya topallaya işine gitti.

    illa birilerinin kolu bacağı mı kırılmalı bu boktan kaldırımları yapma fikrinden vazgeçmeniz için? başka türlü bir mühendislik hesabıyla kestiremiyor musunuz önceden? belediyeler neye göre nasıl onay veriyor? estetik mi insan sağlığı mı önemli?

    her 5 yılda bir yeniliyorsunuz, öngörüleriniz sadece 5 yıla yetiyor ama bari insan sağlığını düşünün!

    edit: şuraya hırsla gelip ciddi bir konuya parmak basmışım alay etmişsiniz teessüf ediyorum yani. tamam zemin değil yüzey ama bu entry girmekle yaşadığım olay arasında 5 dk. vardı düşünün yani.

    edit: imdat! tamam ekvator'da da yağış olur. ben şu yağmur su almayan afrika ülkeleri, arabistan gibi kurak iklimlerin yaşandığı yeri kastettim. hani çok yağmaz filan. keserim kendimi gelmeyin üstüme.

  • youtube videolarından "gif" yapmak istiyorsunuz. ama nasıl yapılacağından emin değilsiniz.

    tek yapmanız gereken "gifs.com" adresine gidip gif yapmak istediğiniz youtube adresini kopyalayıp, başlangıç ve bitişini belirlemek.

    afiyet olsun.

  • niye algı yaratıyorsunuz? adam büyük bir bölümünü tenzih ediyorum diyor. e dedikleri de doğru. tanımlamış olduğu sıfata uygun bir dolu dallama var burada. altına imza attığım sallamadır. ağzına sağlık cüneyt.

  • ` :öğretmen`- hangi okula gidiyosunuz siz çocuklar
    - anadolu öğretmen
    - öğretmen mi olucaksınız peki ?
    - yoo
    - olmayın zaten
    ` :elemanın biri`- niye hocam
    - çok uğraşmalı,zahmetli
    - e diğer meslekler de uğraşmalı değil mi hocam
    - ne iş yapıyo baban senin
    - bilmemnerde genel müdür
    - ee nesi zor onun.şunları şunları yapıcaksınız diye yaz ver kurula gitsin.
    - öle olur mu hocam geçen gün 11 de geldi eve.
    - niye ?
    - toplantısı varmış annem dedi
    - annene öyle demiştir.

  • rudy tomjanoviçin houston rocketsla üstüste ikinci şampiyonluğu kazandığı maçın ardından mikrofonu eline alıp yaşlı gözlerle söylediği efsanevi cümle..
    efendim 1994ün şampiyonu houston rockets, 1995 normal sezonununda çok kötü bir performans gösterip play offa ancak son sıradan kalabilmiştir. zaten kötü oynayan rockets bir de play offlar boyunca saha avantajını kaybedince adı şampiyonluk adayları arasında anılmaz olmuştur. ama işte burada şampiyonun yüreği devreye girmiş o hiç şans tanınmayan houston finale kadar gelip finalde de orlando magici 4-0la süpürmüş, ünvanını korumuştur.
    rudy de maç sonrası çılgınca sevinen kalabalığın arasında eline geçirdiği salon mikrofonu ile böyle bağırmıştır. orjinal halini de yazayım da tam olsun. don't ever underestimate the heart of a champion

  • e5 kıyısında 5 metrekare boş alan görse orada güllerden türk bayrağı, çiçeklerden boğaz köprüsü, çakıl taşlarından büyükşehir belediyesi amblemi, irice taşlardan kız kulesi yapmaya çalışan bir fantastik insandır, zannediyorum ibb park ve bahçeler müdürlüğü bordroludur.

    ki en son kız kulesi çalışmasında iyice kendini aşmış, cam çerçeve de getirtmiş, kız kulesini yatay manada sıfırdan inşa etmiş, tebrik ediyorum. (boğaziçi köprüsü çamlıca tarafında metrobüs duraklarına gelmeden...)

    düz yeşillik, çimen de güzel biri bu adama anlatsın rica ediyorum.

  • büyük yazarları diğerlerinden ayıran çok belirgin bir özellik var. kötü yazarlar genelde olaylara odaklanırlar. merkezde ya dünyayı değiştirecek bir buluş ya da insanlık tarihini etkileyen bir gizem olur. bu nedenle yazılan metinlerde gerçekçi bir anlatım ve derin karakterler göremeyiz. iyi yazarlar ise böyle şeylere ihtiyaç duymazlar. mesela gorki, muhteşem kitaplarında çocukluğunu, öğrencilik hayatını falan anlatır. tolstoy, insanın çelişkilerine yönelir. aradaki fark ise bu yazarların insanın duygularını ve düşüncelerini aktarmadaki yetkinleriyle ortaya çıkar. burada önemli olan sadece bu düşüncelere sahip olmak değildir. çünkü kendisini azıcık sorgulayan insan bunlara ulaşabilir ancak herkes bir insanın ne düşündüğünü düzgün bir şekilde ifade edemez.

    netflix'te yer alan violet evergarden da temelde bu konuyu işler. bir karakterin hayat deneyimiyle, insanların yaşantısına dahil oluşuyla duyguları ifade etmenin ne olduğunu ve bunun insanlar için önemini anlatır. şimdi hayao miyazaki inceliğine yaklaşan animemiz, bu zarif anlatımı nasıl kurmuş bir bakalım.

    --- spoiler ---

    önce animenin ana karakteri violet ile başlayalım. çünkü serinin burada yaptığı çok dikkat çekici işler var. animeyi izlemeye ilk başladığınızda violet için sürekli tool ve doll ifadeleri kullanıldığı için kendisi savaş için tasarlanmış android gibi bir şey mi acaba diye düşünüyorsunuz. insanlara yaklaşımı, kullandığı kelimeler, yemeği yakıt, uykuyu şarj olmak gibi değerlendirmesi de bu şüphenizin artmasına neden oluyor. ancak durum böyle değil. kendisi ordu içinde büyüdüğü ve gerçek hayata hiç karışmadığı için ortalama insanın aşina olduğu en basit konuları bile öğrenmemiş öncesinde. dostluk, arkadaşlık, sevgi nedir bilmiyor ve bunları öğreten biri de çıkmamış karşısına. gilbert biraz deniyor ancak savaşın ortasında oldukları için çok bir fırsatı da olmuyor bunlara.

    biz de kendisinin duyguları keşfetme ve bunları ifade etmeyi öğrenme sürecini izliyoruz. animenin burada slice-of-life örneklerine benzer bir tarafı da var. slice of life animelerde genelde günlük hayattaki karakterlerin yaşadığı durumlara şahit oluruz. bu türdeki animeler kendi içlerinde güzel anlatımlara sahip olsalar da iki temel sıkıntıları var. birincisi anlatılan hikayeler sıradan olaylardan seçildiği için kimi zaman dramatik özelliklerini yitirebiliyorlar. violet evergarden ise savaş atlatmış bir ülkede geçtiği için herkesin derin kayıpları var. her bölüm neredeyse ricky gervais'in after life dizisi kadar etkili diyebiliriz. bu nedenle violet'in hikayesini diğer animeler gibi günde üçer beşer bölüm izleyemiyorsunuz. ben de mesela yedinci ve onuncu bölümden sonra ara vermek zorunda kaldım. ancak bunun nedeni serinin akıcı olmaması değil. bölümler sizi darmadağın ettiği için ara verip izlediğiniz olayları sindirmek daha güzel oluyor. çünkü bölümleri arka arkaya yutarsanız anlatılan hikayelerin unutulma ihtimali var. biraz zaman verip hikayenin içinize işlemesine fırsat vermek de emeğe saygı açısından daha mantıklı geliyor.

    slice of life'ların ikinci problemi de yine günlük olayları anlattıkları için çatışma eksiği yaşamaları. atıyorum bir slice of life, kasabada geçiyorsa buradaki herkes iyilik timsali oluyor zaten. bu nedenle karakterlerin mücadeleleri de çok sert yaşanmıyor. bir fullmetal alchemist'ten, bleach'ten falan çıkıp geldiğinizde bu çatışma eksikliği animeyi izleme isteğinizi azaltıyor. violet evergarden'da ise savaş aslında tam olarak bitmemiş. ayrıca kullanılan flashback'ler ile serinin ihtiyacı olan çatışma sağlanabiliyor.

    ayrıca anime karakter gelişimini de çok güzel yansıtmış. aslında ilk dört bölümde violet, neyle mücadale ettiğini bile anlayamıyor. beşinci bölümde iki ülke arasında diplomatik krize yol açabilecek bir göreve atanması ise gereksiz büyük bir adım gibi görünüyor en başta. ancak violet'in bir yerden sonra dönüşmeye başlaması lazım. mektup yazmanın önemi ve insanlar arasındaki yakınlığın nasıl kurulacağını öğrenmesini bu bölüme çok güzel dahil etmişler.

    karakter gelişiminin diğer adımlarını da violet'in geçmişiyle paralel yürütmüşler. yazdığı mektuplar ile hayatına dokunduğu her insan violet ile benzer anılara sahip. bu nedenle dışarıdan bakınca aslında violet onlara yardım ediyormuş gibi görünse de daha derinlerde bu karakterler violet'in duyguları anlamasını sağlıyor ve gelişiminde bir adım oluyor. böylece biz de birbirinden muazzam hikayelere şahit oluyoruz.

    --- spoiler ---

    sonuç olarak anime'ler için hala genel bir ön yargı var insanlarda. ancak şu seri, netflix'in çoğu yapımından daha iyi diyebiliriz. ayrıca hollywood büyüklüğü nedeniyle hantal bir yapıya sahiptir. yeni türde karakterlerin anlatılması bile uzun zaman alır. mesela şimdilerde kadın karakterleri öne çıkarmaya çalışıyorlar ama miyazaki bunu 80'lerde yapıyormuş zaten. aynı şekilde hollywood, duygusal anlamda gelişmemiş karakterlerin insanlarla ilişki kurmaya çalıştığı hikayeleri irdelemeye başladı ama violet evergarden çıkmaya çalıştıkları zirveye bayrağını çoktan dikmiş durumda.

  • annelik içgüdüsünün ne kadar kuvvetli olduğunu ve annelerin evlatlarını korumak için neler yapabileceğini bi' düşünün. şimdi de, bu kuvveti yerle bir edebilecek kadar kuvvetli başka bi' güç düşünün;

    tutucu toplumun hepimizin üzerinde kurduğu baskı.

    şimdi asıl suçluyu bulalım pek sevgili kaypak halkım.

  • kara mizah yapıyorsam, yalanım varsa 1 dk yaşamak nasip olmasın ki bildiğin aksaray şehrinin faturası sandım la.