hesabın var mı? giriş yap

  • *ilişkilerimde acaip istikrarlıyım. nasıl başlarsa başlasın her seferinde terk edilmeyi başarabiliyorum.
    *kimseden vazgeçemedim, her terk eden adamı özlüyorum.
    *tek sevdiğim adamı, eski gerçek sevgilimi unutmaktan çok korkuyorum, onu beklemek hayat amacım gibi çünkü. unutunca kimsesiz ve yalnız hissetmekten korkuyorum. çok hastalıklı bir düşünceymiş bu.
    *ilk kez yirmi üç yaşında öpüştüm, gerçekten aşık olduğum adamdı, o adamla evleneceğimi sanmıştım, (aptallık) terk edince döner sandım, şimdi nişanlanmış istisnasız her gün açıp nişanlısıyla fotoğraflarına bakıyorum, dönse istemem, ama içim acıyor yine de. iki yıl oldu. kız da aynı motora benziyor.
    *her ilişkimden sonra pişman oluyorum, hiç iyiki demedim.
    *aşık olduğum üç adamın da ismi aynı (hep istikrar)
    *neredeyse hergün ağlıyorum. zorlanıyorum yaşamakta. ama öyle mutlu görünüyorum ki, korkuyorum kendimden.
    *yeni doğan bebekleri görünce hep ağlıyorum, nasıl bir hayatı olacak kimbilir diye, çekeceği acıları düşünüp...
    *çok sevgilim olmadı ama hiçbiriyle bir tek fotoğrafım bile yok. çünkü hiçbirisi fotoğraf çektirmeyi sevmezdi, hep öyle söylerlerdi. ama başkalarıyla kare kare fotoğraflarını görüyorum zaman sonra. bunu hak etmek için sadece her seferinde seviyorum.
    *etrafımdaki anneler, ya da teyzeler beğenip birileriyle tanıştırmaya kalktıklarında kendimi çok beceriksizmiş gibi hissediyorum, özellikle bu yüzden bu tarz ilişkilere gelemiyorum.
    *yazdıklarımı okuyunca kendime acıdım.

  • 1933 yılında patenti bialetti tarafından alınmış olan ocak üstü kahve yapma aleti. buhar basıncı sayesinde haznedeki suyu çekilmiş kahve'nin içinden geçirerek üst kısımdaki demlikte toplama esasına göre çalışır.

    espresso makinalarının kullandığı ortalama 9 bar basıncın aksine 1,5 - 2 bar basınçla pişirme işlemini gerçekleştirdiğinden, pişirdiği kahve gerçek espresso olarak adledilmez. espresso'ya göre daha farklı aromalar sunar. o kadar yoğun ve sert olmasa da filtre kahveden daha yoğundur.

    kahvenin ideal öğütülme değeri espresso ile french press arasındadır. lakin kullanıcının tercihi bu konuda önem kazanır. eğer kahve çok acı ise daha kalın, aromaca fakir ve "sulu" ise daha ince çekmek gerekir.

    özen gösterilmesi gereken bir alettir. özellikle pişirme işlemi takip edilmelidir. haznedeki su bitmeye yakın köpükler çıkartmaya başlar. işte bu anda alet ocaklan alınarak alt kısmı suya vb. sokulursa hem contanın ömrü uzar hem de gereksiz acılıktan uzak, daha hissedilir kahve aromaları tadılabilir. servis yapmadan demliğin içini şöyle bir karıştırmak da farklı yoğunluktaki kahvelerin karışmasını sağlayacaktır.

    kahve hazırlamayı törensel bir hale getirmesi ve özen gerektirmesi benim çok hoşuma gidiyor. bialetti marka bir pot kullanıyorum ve oldukça keyif alıyorum. içtiğim kahveden de çok memnunum. espresso makinası kadar pahalı olmayan ve bence makinadan çok daha "ruhu olan" bir yöntem. tavsiye ederim.

  • the fifth elementgibi tekrar tekrar basa konup izlenesi, arada ozlenip tekrar izlenesi film. insani yormadan, cok aglatmadan, bol guldurerek, guldurmese bile tebessum ettirerek kanina girer. cok carpici diyaloglar vardir hatta zaman zaman oyle ayarlar vardir ki "bunu mutlaka kullanmaliyim!!" ya da "ben niye dusunmedim!" gibi serzenislere suruklenir insan.. ms. perky ise filmin az anlasilmis super karakterlerinden biridir, patrick verona karakteriyle izledigimiz heath ledger ise bir johnny depp tatliligiyla gonlumuzu calmistir.. filme damgasini vuran "can't take my eyes off of you" serenadinda patrick'in dedigi gibi "too good to be true"!
    ms. perky: people perceive you as somewhat...
    kat stratford: tempestuous?
    ms. perky: "heinous bitch" is the term used most often.

    ve filmin en super sozlerinden biri, olayi tamamıyla ozetler:
    michael: the shit hath hitith the fan... ith.

  • var bir sebebi doğru. geri girerken ki esnada sağı solu rahat görebilirsin çünkü dışarıdasın ama geri çıkarken hiçbir bok göremezsin tehlike yaratırsın boş yere.

  • bu lafı eden iki kesim var.. müzikten hiç anlamayanlar ve müzikten çok iyi anlayan aşmış kişiler..
    evet! şöyle ki, müzik zevki olmayan insan, oturup "dikkatle" müzik dinlemez. sadece bir yerlerde çalarsa kulak kabartır. eski bir müzik hocam "müziği yüzde yüz dinleyin" derdi.. işte onu yapmayan kişilerdir, onların bir yerlerde çalan şarkıyı sevmeleri için o şarkının çok vurucu olması ve o tarzın en bilinen eseri olması gerekir. mesela müzik zevki olmayan insan şunları çok sever:

    heavy metal: metallica - nothing else matters, iron maiden - fear of the dark
    klasik türk müziği: münir nurettin selçuk - dönülmez akşamın ufkundayız, müzeyyen senar - benzemez kimse sana
    klasik: pachelbel - canon in d major, mozart - türk marşı (rondo alla turca)
    pop: sezen aksu - kaybolan yıllar, kayahan - odalarda ışıksızım
    blues: chuck berry - jonhny be good
    halk müziği: neşet ertaş - gönül bağı, musa eroğlu - mihriban
    rock: rem- losing my religion, cranberries - zombie
    rap: cartel-cartel

    eh ne oldu, her şeyi dinler olduk işte.. çünkü bunların hepsi kulağa hoş geliyor anasını satayım. ama orada kalıyor, hoş geldiği gibi hoş gidiyor..

    ama işte müzikte üst mertebelere çıkmış, çok musikişinas kişiler de kulağa hoş gelen her şeyi dinlerim demeye başliyorlar.. çünkü adam bütün müziklerin özünün bir olduğunu anlıyor, her türden zevk alabilmeyi, her türün kendine has ruhunu yakalamayı öğreniyor. sonra da cazcı olup gözden kayboluyorlar zaten.. **

  • izlemeyenlerce hz. muhammed’e hakaret ediliyor diye protesto edilen film.
    aslında hakaret falan yok. tamamen iran yapımı bir film olmasından mütevellit eleştirilmekte. zira peygamberin tasviri falan da yok ortalıkta. 3 saatlik filim
    bir yerinde çocuğun parmaklarının arasından gözü görünmekte. bir yerde ise profilden
    kirpikleri. onun dışında üzerinde yerel kıyafetlerle görünen bir çocuk var. sadece saçlarını görebiliyoruz
    çoğunlukla da başı örtülü birisini. sesi zaten yok. konuştuğu yerler sessiz. alt yazı ile anlatılıyor.
    şimdi burada hakaret nerde ben anlamadım?

    şöyle internette gezinince kimler bu filmi izlemeyi günah sayıyor görmeniz mümkündür.
    cübbeli ahmet denilen kişi. kimdir kendisi?

    “peygamber efendimiz bugün yaşasaydı mahmut hoca efendimize benzerdi” diyen adam.

    “rüyamda peygamber efendimizi gördüm, aynı mahmut hoca efendimize benziyordu” diyen adam.

    giyildiğinde rüyanızda hz. muhammed’i göreceğiniz vaadiyle mes satan kişi.

    bunlar peygambere hakaret sayılmazken bu filim mi hakaret.
    dahası allahu ekber nidalarıyla peygamberin dini adına çocuklar öldürülürken ona hakaret yok
    ve buna sessiz kalırken vicdanlar rahat ama bu filme susunca vicdanlar rahatsız.

    islam’ın ve dahi dinlerin asıl meselesi bu zaten. özü vicdan olan dinin vicdansızların eline kalmış olması.

    benim mümin kardeşim bu yobazların yaygara koparmasına bakma. al çoluğunu çocuğunu git filmini izle.

    hem sanata doy hem de peygamber aşkına.

  • bu dahil tüm zeynep bastık başlıklarını yok eden filtre.

    eksisozluk.com##a[href^="/zeynep-bastik"]

    ben adguard kullanıyorum ama her türlüsünde çalışır. zeynep bastık ile başlayan tüm başlıkları yok eder. şu şekil:

    görsel

  • kısa kesilen, anlatılmak isteneni sadece birkaç kelime ile anlatan mesajlardır.

    babadan gelen mesaj:
    "paran yattı."
    cevap:
    "polis yok demiştim."
    baba:
    "ne polisi?"
    cevap:
    "espri yaptım baba yok bişey:)"