hesabın var mı? giriş yap

  • ne kadar yamyam bir ticari kuruluş olduğunu geçtiğimiz günlerde göstermiş bir şirkettir...

    çocuk esirgeme kurumuna bağlı küçükyalı çocuk yuvasının başvurusu üzerine (yanlış anlaşılmasın bağış olarak falan değil, parasıyla) yuvayı ev değil kahvehane statüsünde görmüş ona göre ekstra ücretlendirme istemiştir...

    televizyonda fıldır fıldır dönen reklamların giderini 0 - 12 yaş grubu çocukların aralarında okey çevirip ödemelerini bekleyecek kadar alçalmışlardır.

    şimdi bu rezalet ortaya çıktığında hiç bir yetkili demesin "ay aman bölge bayilikleri bağlantılarından pirim kazanıyor ondan falan feşmekan, bizim haberimiz olmadı" diye... onlar ne kadar çok kazanırsa, digitürk'ün daha da fazla kazanacağı aşikardır...

    ama içleri rahat edebilir... nasıl olsa bu kimsesiz çocukların yuvasını kahvehane statüsünde gören "pazarlamacı"ları hiç bir kamera tespit edebilmiş değil...

    oğlum sizde hiç "vicdan" tuşu yok mu?...

  • az önce edindiğim bilgiler yüzünden beni üzen diyet. sağlıklı yaşamın koşulları buysa çok az ömrüm kalmış hakkınızı helal edin la.

    özellikle kokusuz sıçma konusu çok takıldı kafama. bu gercekten sağlıksız yaşam belirtisiyse ben yıllardır azrail ile elele tutuşup sıçıyormuşum haberim yokmuş.

  • kaybettim diye dusunmeyin.. bence kazanmışsınız. 215 bin tl 4 yıllık özel üniversite parası bile değil. bir eğitime gittiğinizi düşünün, öyle birşey öğrenmişsiniz ki bu öğrendiğinizi uygularsanız hayatınızın geri kalanını kurtaracak altın değerinde bir kural. ha diyebilirsiniz ki bu bilgiyi bu kadar para kaybetmeden de kazanabilirdim. hayır oyle değil. hayat, herkese en bilmediği en zayıf olduğu yerden soru sorar. siz en zayıf noktanızı 215 bin ile kapatabilirseniz büyük şans. birçok insan en zayıf noktaları ile ilgili çok daha büyük bedeller ödüyor. gelecekte asla bu 215 bin tlyi geri yerine koymak icin ugrasmayın. üniversitenin parasıydı öğreneceğinizi öğrendiniz bitti. parayı üniversiteden almaya calisirsaniz diplomanızı iptal ederler.

  • daha 17 yaşındaydım, lise bitince dershaneye yazıldım ve çalışıyorum. çıkışta çalıştığım pvc dükkanına gidiyorum. pc başına attılar beni, msn kurmayı falan bildiğimden...

    çalışanlardan biri pazar günleri kızlara laf atan, batak dörtlüsünden, özünde çok saf bi tip. sürekli hayatın kıymetini bilmediğimizden, antalyaya tatile gidilmesi gerektiğinden bahsediyordu. fight clubın başlarında "acı mı görmek istiyorsun, salı akşamları methodist kilisesine git" diyen doktoru hatırlayın. fight club izlediğim günün sabahı yine "hayatın kıymeti"nden bahsederken, pcden başımı kaldırıp sertçe "hayatın kıymetini mi bilmek istiyorsun, pazar günleri mezarlığa git" dedim. patronun da mal olmasından dolayı söylediğim ciddiye alındı ve eleman pazarları mezarlıkları gezmeye başladı. cevşen, kumaş pantolonla birlikte de namaza başladı. değişimin sebebi olarak gösterilmemle mahallenin ruhani lideri oluverdim. esnafın sürekli dini muhabbetlere yeltenmesi ve benim ağır başlı davranmak zorunda kalmam...

  • reklam insanıdır. ayrıca sosyal medyayı ne kadar yanlış anladığımızı da gösterir. öyle bir noktadaki şu anda, facebook'ta, twitter'da eğlendiğini belli etmezse ölecek insanlar var. muhabbete başlamadan check-in yaparlar, yemekleri gelir fotoğrafı çekilir, kahve içerler durum güncellemeleri havada uçuşur. açıkçası bu insanların gerçekte mutsuz olduklarını da düşünmüyorum, sadece şımarık birer ilgi manyakları olduklarını düşünüyorum. bir de şimdi hissetme durumu eklendi facebook'a, birazcık üşüten hasta hissediyor. yahu bu insan bunu neden yapıyor?

    mutlu olmak, bunu paylaşmak elbette güzel, ki ben zaten herkes mutlu olsun, kelebek olsun kafasında bir insanım, ama insanlar artık sadece paylaşmak için mutlu olmak istiyorlar sanki. 'bakın ben mutluyum ve bunu size göstermeliyim' diyerek yaşadığı anın tadını çıkarmayı unutuyorlar. o fotoğrafta da içinden geldiği gibi gül yani çirkin ol nedir, onu da ekleme facebook'a ama tadını çıkara çıkara gül! boşver kaç kişinin beğendiğini, yorum yaptığını. hayat kısa ve başkalarına göstermek için yaşamak bu kısa süreyi heba etmenin en kestirme yollarından biri.

  • "akar sözlerinin sonunda harekatta gösterilen başarı dolayısıyla genelkurmay başkanı orgeneral güler ve sıralı komutanları tebrik etti."

    haberde tam 3 kere tebrik etti seklinde yaziyor. 13 rehinin olduruldugu, 3 bordo bereli sehit verdigimiz operasyona nasil utanmadan basarili bir operasyon denilir aklim almiyor. sehitlerimize saygimdan agzimi daha fazla acmiyorum

  • aslında bunun kaynağı bence aileler. kızınızın zihinsel engeli varsa neden evlenip çocuk yapmasına müsaade ediyorsunuz?

  • ing. ks. public house.

    ingiliz kültrünün bir parçası olan içki servis edilen yerlerdir. yaygın olarak bir çeşit bar diye bilinir, ama bu sınıflandırma pek doğru değildir. hem tarihi hem kültürel, hem de işleyiş açısından bardan oldukça farklıdır. örneğin publar genellikle geç saatlere kadar açık kalmaz. gece 11 bilemedin 11:30 gibi çoğu pub kapanır. bu kapanma saatinin nedenlerine birazdan değineceğim.

    19.yüzyılın başlarında ingiltere'de halka alkol (özellikle cin) satışının kontrolsüz olduğu söylenebilir. halka içki servisi yapan mekanlarında bu kontrolsüzlükten dolayı kavgaların ve huzurluğun meydana geldiği yerler olduğu bilinmektedir. "kitlesel sarhoşluğu azaltmak için" sloganıyla halka alkol satışını biraz olsun düzenleyen 1830 beerhouse act 4.william tarafından çıkarılır. 1830 beerhouse act, biranın satış fiyatı gibi son derece makul koşulları sağlayan herkesin evinde bira üretmesine ve satış yapmasına (kanuni olarak) izin verir. satış yapabilmek için bir lisans alınması gerekir, lisans sahipleri kendi evlerinde kendi ürettikleri (veya üretmedikleri) birayı halka satabilirler. buradaki önemli noktalardan biri alkol satışı yapılan yerin ev olmasıdır. public house ismi buradan gelir. pubların erken kapanma sebeplerinden biri budur. satış yapılan bu yer bir ev olduğundan ve evin sahiplerinin de ertesi gün meşgaleleri olduğundan makul bir saatte servisi kapatıp dinlemeleri gerekir elbet. bu gün klasikleşmiş olan pub dekorasyonun kökenleri de buraya dayanır. klasik pub dekorasyonunda koyu renk ahşap masalar, sandalyeler, deri koltuklar, kitaplarıyla beraber kitaplıklar (bazı publardaki kitaplıklarda halen çok ilginç kitaplar bulmak mümkündür) bazen şömine vs. bulunur. bunların birçoğunun 19.yüzyıla ait ev mobilyaları olduğuna dikkatiniz çekerim. lisans sahiplerinin kendi evlerinde satış yapabildiklerini söylemiştim. dolayısıyla pub dekorasyonun ağırlıklı olarak ev mobilyalarından oluşmasının sebebi buraların bir çoğunun gerçekten ev olmasındandır. pubların erken saate kapanmasının bir diğer nedeni ise 1915 yılında, fabrika işçilerinin işe sarhoş gelmelerini engellemek ve üretimi düşürmemek için çıkarılan pubların erken saatte kapanmasını öngören yasadır. bu yılların birinci dünya savaşına denk geldiğini ve üretimin ingiltere gibi endüstriyel bir ülke için o yıllarda çok önemli olduğunu hatırlatırım. 1915den beri pubları düzenleyen bu yaslar pek az değiştiğinden publar günümüzde halen gece 11, 11:30 gibi kapanmaktadır.

  • işte osmanlıyı çökerten, türkiye'yi bu hale getiren kafa budur işte. tam olarak budur.

    şu kafanın eğitime, bilime, sosyal hayata hükmettiğini düşünün.
    düşünemediniz dimi ?

    çünkü böyle bir sistemde düşünme bile yok. o kadar yerlerde bir zihniyet bu.

    yazık kimin çocuğuysa.

    edit: imla

  • bu olay "çocuktur bunlar kavga eder" kadar basit değildir. bir anne durduk yere çocuğu darp edildiği için "darp raporu" almaz. sorumsuz aileler yüzünden "zorba" denilen, ileride de bir boka yaramayacak insanlar yetişiyor. çocuğunuza azıcık eğitim verin de insan olsunlar. ver eline tableti, açsın youtube'u, oh ne ala "çocuk yetiştirmek".