hesabın var mı? giriş yap

  • bugün yıldızdağı kayak merkezinde gerçekleşmesi beklenen ve haftalar öncesinden duyurulan, ilan panolarına asılan sivas konserine, konser alanında olmasına rağmen soğuğu bahane ederek sahneye çıkmayan, profesyonellikten uzak davranan kişinin sebep olduğu rezalettir. sivas'ta ocak ayında nasıl bir hava bekliyordu da vazgeçti acaba? hayatında hiç konsere gitmemiş, hiç kayak merkezi görmemiş yüzlerce çocuk otobüslerle 60 km yol gittiler, saatlerce soğukta beklediler ama beyefendi üşümekten korktuğu için sahneye çıkmadı. görsel böylelerini şımartıp para kazandırmamak lazım.

    çocuktu lan gelenler, belki bir daha hiç böyle bir imkan bulamayacak. ne hevesle, ne heyecanla beklediler bugünü.

    ön edit: bazıları bu havada konser mi olur, karda sahneye mi çıksınlar diye konuşuyor. 3 hafta önce 25-26 aralık tarihlerinde reynmen, tuğçe kandemir vs geldiler hava -25 idi, yılın en soğuk günleriydi. paşalar gibi çıktı işlerini yaptılar, alkışlandı gittiler. diyelim ki teknik sorun var; illa müzik gerekmez, eline mikrofonu alıp kısa bir konuşma yapmak, bir özür dilemek, en sevilen bir şarkısını çalgısız da olsa söylemek bu kadar zor muydu? gelenlere saygısızlık değil mi bu? bu havada sahneye çıkılmaz demiş. playback teklifini dahil kabul etmedi. hala gelmiş sabunluyorsunuz.

    edit: arkadaşlar, konser halka açık, ücretsiz
    bir konserdi. valilik bütçesiyle, çocuklara ocak ayı etkinliği şeklinde düzenlendi ve herkese açıktı.

    rider falan bilmem ama kendisini bekleyen o kadar insan varken, hiç yoksa çıkıp, eline mikrofonu alıp bir iki kelam edebilirdi, etmedi. sahneye hiç çıkmadı.

    kayak merkezi, yani sivas valiliği de konuyla ilgili açıklama yaptı;

    twitter

    --- spoiler ---

    1- kamuoyuna duyurulur
    saygıdeğer misafirlerimiz sizlerin güzel bir zaman geçirmeniz amacıyla soğuğa rağmen ekipler dün geceden beri çalışarak sahne kurulumları gerçekleştirilmiştir.

    şehrimizin güzel sanatlar lisesi öğrencileri aynı şartlarda ve aynı teknik ekipmanlarla,başarıyla konser icra etttiler. maalesef konser saatinden 1 saat geçmesine rağmen sahneye çıkılmamış olup kar yağışı bahane edilerek..

    3- kullanacakları cihazların kıymetinden bahsetmişler bu zor şartlarda konser için tesisimize gelen misafirlerimizi üzmüşler ve tepkisini çekmişlerdir. bizler programın icra edilebilmesi için playback dahil alternatif tekliflerde bulunmamıza rağmen tarafımıza izahı yapılamayan..

    4- teknik eksiklikten dolayı programın yapılamaması açıklaması, şartları zorlamalarına rağmen sahneye çıkamadıkları açıklaması tamamen çarpıtmadan ibarettir. çünkü cihaz ayarları için sahneye dahi çıkılmamıştır..

    5- bu durum gösterdi ki bundan sonraki her türlü organizasyonumuzda topluma ve hayranlarına daha fazla saygı duyan, cihazlarından çok sevenlerine değer veren, zaman ayırarak etkinliklere gelen sevenlerine saygı duyan sanatçılarımızla sizlerin karşısında olacağız.

    tekrar saygı ile sizlerden özür dileriz.

    --- spoiler ---

  • nedendir bilinmez sözlükte bir türlü göremediğim, yakın tarihin acı verici olaylarından bir tanesi. hakkında bölük pörçük haberler olan bu faciayı mümkün olduğunca derlemeye çalışayım.

    yer: tuzla tersaneler caddesi'nde bulunan gemsan (gemi yan sanayii a.s.) tersanesi
    tarih: 13 şubat 1997

    300 küsür metrelik boyu ve 165.000 tonluk ağırlığı ile türkiye'nin en büyük gemisi olan tpao tankeri, tersanede bakımdadır. saat 17.30 sularında, kaynak çalışması esnasında sıçrayan kıvılcımlar, bakım esnasında depolarda birikmiş gazın alev almasına neden olur ve büyük bir patlama yaşanır. pendik ve tuzla'da bulunan pek çok ev ve iş yerinin camları inmiş, ortalık aniden cehenneme dönmüştür.

    itfaiye ekipleri hemen olay yerine gönderilir, çevre ilçelerdeki ekipler de tuzla'ya gönderilmiştir. ayrıca söndüren 3, söndüren 5, söndüren 11 ve alemdar 2 adlı gemiler de söndürme çalışmalarına yardımcı olur. ancak işleri hiç kolay değildir. patlama nedeniyle yakında bulunan salih ve krazina adlı gemiler de alev almış, tpao'nun yakıt tankları hasar görmüş ve hala tankerde bulunan yaklaşık 700 tonluk yakıt denize sızmaya başlamıştır. sızan yakıt kaçınılmaz olarak alev alınca deniz de adeta yanmaya başlar, bu nedenle söndürme gemileri biraz daha geri çekilir. gemi yangınları konusunda deneyimsiz olan kara itfaiyesi de canla başla mücadele etmektedir ve bir grup itfaiyeci tankerin üzerine çıkarak söndürme çalışmalarına devam eder.

    yangına dayanıklı olan nomex giysilerden yoksun itfaiye erleri, söndürme çalışmalarına naylon kumaştan yapılmış suya dayanıklı(!) giysilerle müdahele etmektedir. saat 19.40 sıralarında tankerde bir patlama daha meydana gelir. kameraların da tanıklık ettiği patlama sonucunda itfaiyecilerin bazıları alev alır ve korkunç görüntüler ortaya çıkar. alev topuna dönerek yardım isteyen bir itfaiye erinin görüntüleri, bugün bile olaya tanık olanların akıllarındadır. koruyucu olması gereken giysiler de alevlerin etkisiyle eriyerek üzerlerine yapışır ve vücutlarındaki hasarı arttırır. ertesi gün yaşanan bir patlama da söndürme çalışması yapan gemilerden birinin yoğun alev ve dumana maruz kalmasına neden olur ve denizden söndürme çalışmaları yavaşlar.

    yangının tamamen söndürülmesi, tanklarda yer alan yakıt ve yaşanan patlamalar nedeniyle birkaç gün sürmüş; 19'u itfaiyeci olmak üzere 24 kişi yaralanmış ve ibrahim koray ve celil dağ adlı iki itfaiyeci hayatını kaybetmiştir. toplam 6 milyon dolarlık hasar meydana gelmiş, tpao tankeri kullanılamaz hale gelerek parçalanmasına karar verilmiştir.

    ülkemizde yaşanan her felakette olduğu gibi, bu felaket sonrasında da resmi görevliler ilginç açıklamalar yapmışlardır.

    dönemin istanbul itfaiye müdürü muhittin soğukoğlu olay yerine nomex giysisi ile gelmiş, "neden siz giyiyorsunuz da itfaiye erleri giymiyor" sorusuna da "biz belediye olarak itfaiye erine şunu giydirelim, amirine daha dayanaklısını giydirelim diye bir ayrım yapmıyoruz. bu giysiyi bana bir müdür muavinim hediye etti. onda iki tane varmış. bazı müdür muavini, muavin yardımcısı arkadaşlarda bu kıyafetlerden var. arkadaşlarımız bu elbiseleri kendi paralarıyla alıyorlar." şeklinde cevap vermiştir. soğukoğlu ayrıca kendi giysisi ile itfaiye görevlilerinin giysileri arasında pek de fark olmadığını söylemiştir.

    büyükşehir belediyesi "yangında da görülmüştür ki metal bile erimiş denize akmıştır. yine yaralanan itfaiyecilerimizden ikisi dışına baktığımızda sadece açıkta bulunan el ve yüzlerinin yandığı görülecektir. bu da onların üzerindeki elbiselerin koruduğunu göstermektedir. ancak iki itfaiyecimizin üzerine patlama sonucu etrafa yayılan yanıcı maddeler düştüğü ve yanmaya devam ettiği için üzerindeki elbise koruma görevi yapamaz hale gelmiştir." diyerek giysi tartışmalarına nokta koymuştur.

    istanbul itfaiye müdür yardımcısı salim vural ise "aslında bizim gemi yangını söndürme sorumluluğumuz yok. yangın sırasında da sorumluları bulamadık. müdahale edince iş üzerimize kaldı." diyerek durumu gözler önüne sermiştir.

    eski istanbul itfaiye müdürü abdurrahman kılıç, günümüzde de son sürat devam etmekte olan kadrolaşmadan yakınmış ve "1994 sonrasında görüş ve davranışları nedeniyle ordudan atılan subaylar başta olmak üzere, eski refah partisi'nin seçim kazanamayan adayları ile parti kartvizitini getiren yandaşları kadrolara yerleştirildi. 'cuma namazı kaç kişiyle kılınır?' gibi sınav sorularıyla personel alındı. siyasiler önce itfaiyecileri sonra da vatandaşı yaktı." demiştir. yangında yaralanan itfaiye erleri de aynı durumdan şikayetçidir.

    olay sonrası hazırlanan raporlarda herkesin bir şekilde suçlu olduğu görülür. itfaiye yönetimi, yangın büyümeden personelini tahliye ederek can kaybını azaltan tanker kaptanının "yangına sadece denizden ve havadan müdahale edilmeli, tanker her an patlayabilir" şeklindeki açıklamasını dinlemeyerek itfaiyecileri göz göre göre ölüme göndermiştir. (komisyon raporuna göre ise olayda en büyük suçlu kaptandır) gemsan tersanesi, ne yangınlara müdahale konusunda yeterlidir, ne de tpao tankeri'ne bakım çalışması yapabilecek kapasitededir; bu yüzden neden geminin bakımının orada yapıldığı konusunda soru işaretleri doğar. tanker bakıma girmeden önce depolarında birikmiş gaz olmadığına dair rapor alınmış, ancak patlama bu nedenden gerçekleşmiştir. yangın sonrası acil koordinasyon merkezi oluşturulamamış, herkes allah ne verdiyse yangın söndürmeye girişmiş, güvenlik çemberi yüzünden ambulanslar olay yerine ulaşmakta zorlanmıştır. tuzla tersanesi de bu tür olayları önleyebilecek yönetmeliği olaydan ancak 2 ay sonra çıkarır.

    olayda en çok zarar görenlere gelince;

    belediye, yaralanan itfaiye erlerinin konuyla ilgili açıklama yapmamasını "tembihler". açıklama yapanlar, dokuz aya varan görevden uzaklaştırma cezası alır. devletin kendilerine yardım eli uzatmadığını, ilaç ve tedavi masraflarını kendi kendilerine karşıladıklarını söylerler. ayrıca iddialarına göre belediyeden hiç kimse kendilerini ziyaret etmemiştir. her ne kadar dönemin belediye başkanı recep tayyip erdoğan, yaralanan tüm itfaiyecilere para, birer daire ve abd'de tedavi imkanı sunulacağını vaat etse de bunların hiçbiri gerçekleşmemiştir. itfaiyecilerin kurum aleyhinde konuşmaları yasak olsa da büyükşehir belediyesi'ne dava açarlar ancak belediye kendilerini tehdit eder ve yapmadığını bırakmaz. hayatını kaybeden itfaiye erlerinin ailelerine 600 milyon lira tazminat ödenir, geri kalanlar ise yeniden topluma ayak uydurmaya çalışır.

    son olarak söylemek istediğim, konu sıkıntısı çeken türk sineması'nın, bu olaya el atmamış olmasının enteresan oluşudur. umalım ki günün birinde bu faciayı hatırlasınlar ve hakkını veren bir film yaparak hem yeni nesli aydınlatsınlar hem de hayatını kaybetmiş ve sakat kalmış itfaiyecileri onurlandırsınlar.

  • kahvedeki amca ekonomi konuşabilir çünkü kahvedeki amcanın söylediklerini alıp gazeteye, televizyona koymazlar. arda da kendi arkadaşlarıyla oturup konuştuğu ortamda ekonomi dahil her şey hakkında konuşabilir. ama medyaya açıklama yaparken her şey hakkında konuşursan ne diyon olum sen derler tabi. o yüzden ekonomi masterin yoksa susacaksın medyaya karşı. peki ben zamanımı harcayıp niye bu saçma entry'i yazdım. çünkü biraz önce söylediklerimi kendi başına çıkartamayacak insanlar var. tepkim mantıksızlığa...

  • şöyle bir paylaşımda bulunması yeterli.

    http://hizliresim.com/l1ajrj

    ne kadar çoksunuz. her geçen gün çoğalıyorsunuz. oraya o yorumu yazsan ne yazmasan ne.. bu mudur sosyalleşme anlayışın?

    şu kodumun internetini bizim milletimiz kadar boşa kullanan yoktur herhalde.

  • birkaç sebebi birden olduğu söylenebilir:

    birincil sebep:
    - son yıllarda tişörtlerin dandik malzemeden yapılması

    yukarıdakine bağlı ikincil sebepler:
    - kemer tokası
    - kot pantolonun düğme kısmındaki sivri çıkıntı
    - mutfak veya tuvaletlerde lavabo/tezgah kenarlarına yaslanmaya bağlı aşınma

    not: göbek hizası değil, bel hizasıdır.

  • almanya'da bir arkadaşım, şehir içinde bir başka yere gitmek için otobüs durağında beklerken, otobüsün durakta olması gerektiği dakikada otobüs yerine üç taksinin geldiğini ve kendisi ile birlikte durakta bekleyenleri alıp gitmek istedikleri yere ücretsiz bıraktığını, çünkü otobüsün yolda gelirken bir kaza geçirdiğini ve bu nedenle belediyenin taksileri ücretsiz olarak gönderdiğini anlatmıştı.

    alın size medeniyet göstergesi, insana, vatandaşa verilen değer.

    tanım: bazen bir türk vatandaşı olarak alışkın olunmadığı için şaşırmanıza sebep olan detaylardır.

  • daha iyi şartları aramak yerine, iyi durumdakini aşağı çekmeyi hedef edinmiş isek bir diğer derdimiz. "başkasında var bende niye yok, onda da olmasın" diyeceğine, "bizde de olsun, ne yapılabilir" diye proje üretmeyi ne zaman öğreneceğiz bilmiyorum ya.

  • tatil icin ka$'a gidilir. varis saati gec oldugundan pansiyon ayarlamakla vakit kaybedilmez ve derhal kas maviye dalinir. bar kapaninca uyumak icin arabaya gidilir. arabada uyumaya calisilir ama sicaktan dolayi mumkun olmaz. vietkong arabanin ustune cikar ve uyur.

    vietkong durtulerek uyandirilir. 3 adet ekip arabasi ve bir dunya polis arabanin etrafindadir.

    polis: beyefendi neden arabanin ustunde yatiyorsunuz?

    vietkong: sicak?

    polis: ama ihbar geldi, arabanin ustune adam dusmus diye?

    vietkong: yok dusmedim. du$sem burasi gocerdi. (dogrulup kaportaya bakar) aslinda biraz da gocmus gibi ama du$sem daha cok gocerdi.

    polis: beyefendi kimliginize bakabilir miyiz?

    vietkong: tabi, buyrun.

    polisler gider, vietkong uyumaya devam eder.

  • "başımıza gelmese gerçekten bizde inanmazdık belki, bu iddialar doğruysa vah ki ne vah ülkemize"
    iddiaları sunan sensin doğruysa diye niye soruyorsun ?
    300 usd ye anlaş telde haluk ile görüş sonra dön adamlara 600 usd den fatura iste bu kadar ucuz kurgu olmaz ya.
    şöyle bir hikaye yazın bir dahakine "fatura açığımız var sen 300 yerine 400 usd al bizde 600 yaz" daha ikna edici olur.

  • açılın, adana'dan gelen iltifat.

    dolmuş bir kızcağızı ezmek üzereyken son anda durur, şoför camdan kafayı çıkarıp bağırır:

    "fıstık ezmesi olacaktın yavrum"

  • çocuk gelişimi uzmanı bir psikoloğum. bu sorunla her gün en az bir kez karşılaşıyorum. ülkemizdeki veli profili de buradaki yazarlar gibi genelde. bunun çok yanlış olduğunu düşünen, katı bir şekilde karşı olan, duvar boyama üzerinden disiplin vermeye çalışanlar, bunun çok sıradan bir şey olduğunu düşünen, kendi kendini modern çocuk gelişimi uzmanı bir anne olarak gören ve yaratıcılığı bu yolla teşvik edeceğini sananlar ve bir de sadece kendi odasını silinebilir boyayla boyasın diyen uzlaşmacılar...bunların gündeme gelmesi de genelde çocuğun bir halıyı ya da pahalı bir eşyayı boyaması, gidilen bir misafirlikte veya anaokulunda duvara resim yapmak istemesi veya diğer eşyalara başka yollarla kalıcı zarar vermesi şeklinde oluyor. çocuk gelişimi bir bütündür, o çocukla birlikte geçirdiğiniz vakti nasıl değerlendirdiğiniz bütün süreci etkiler. sizin terbiye etme, kural koyma, sınırlarını öğretme tarzınız neyse, çocuk onların toplamı olacaktır. çocuğunuz en kaliteli binbir renkli su bazlı boyalarıyla "özgürce" duvarları boyarken siz onunla vakit geçirmek yerine telefonunuzda oyun oynuyorsanız ya da ilgisiz şefkatsiz bir bakıcıya emanet ettiyseniz, o çocuktan üstün bir yaratıcılık, özgüven beklemeyin. resmin nereye yapıldığı değil, o resmin sizi ne kadar birleştirdiğidir çocuğunuz için ayırt edici olan.
    not: çocukların duvara resim yapmasını tercih etmiyorum, eğer duvara resim yaparlarsa kendileri temizlemek durumunda kalacaklarını bildiklerinden onlar da tercih etmiyor :)