hesabın var mı? giriş yap

  • yılını tam hatırlamıyorum ama bayağı eski bir hadisedir. sezen cumhur önal sunuyor: "evet sayın izleyiciler, şimdi gary moore söylüyor, still got the blues, hala bluzunu saklıyorum"

  • ölmeden açıp sevdiği bir şarkıyı dinlemeyi es geçmeyen adam. gözlerinin içi de gülüyor, şaraptan da şarkıdan da hala tat alıyor.. canının açıp şarkı dinlemeyi çekmesi bile yaşam kıvılcımı aslında. sırf o güzel şarkılar için bile yaşayabilirdi.
    ayrıca empati yapmayı denedim yapamadım, misal biraz sonra ölmeye karar versem ve son bir şarkı dinlemek istesem hangi şarkıyı dinleyeceğime bile karar veremem yahu. onu mu dinlesem bunu mu dinlesem derken hepsinden biraz biraz dinlerim zaman alır yürür. madem bunu dinledim son bir de film izleyeyim derim, onu mu izlesem bunu mu izlesem derken acıkırım, onu mu yesem bunu mu yesem derken tekrar hayata dönerim herhâlde. sırf en son yapacağım şeylere karar veremediğimden ölemezdim herhâlde.

  • henüz bu kadar popüler değilken bir arkadaşımın ısrarıyla katıldığım aile dizimi terapisinden ben hariç herkes fazlaca etkilenmiş halde çıkınca para kazanmanın aslında çok kolay olduğunu bir kez daha anlamıştım.

    önce seyirci olduk hepimiz. kendisine psikolog diyen benimse moderatör olarak tanımladığım bir kadın bize bu sistemin özünü anlattı. bireylerin travmalarının kuşaklar öncesine dayanması, geçirdiği hastalıklar kadar yaşadıkları ve olaylara verdikleri tepkilerinin bile birkaç kuşak önce yaşamış aile bireylerinin yaptıkları veya yaşadıkları tarafından belirlemesi durumu imiş. bu olguya göre dedenin dedesinin, babasının, dedenin veya babanın (aynı şekilde dişi fertlerin de) yaşadıkları, yaşattıkları, travmaları, pişmanlıkları, yaşayamadıkları vb. olaylar dna yoluyla size aktarılıyormuş ve sizden de evladınıza.

    aslında mantıksız değildi ama çok çelişkiliydi her şey. kafamdaki sorular netti ama dile getirilecek kadar açık değildi belki de. ben de ön yargılı olmadan dinle kiyveni dedim, gülme dedim, bi dur belki de gerçekten aşşşırıı bilimsel bir şeydir dedim. pür dikkat dinledim, odak problemi olan ben için bi' noktadan sonra her şey birbirine girdi. sonra örneklemeye geçildi ve gönüllü istendi. arkadaşım atladı hemen.

    kendisinin sıkıntısını ben çok iyi bildiğim halde tabii ki orada sadece yüzeysel olandan bahsetti. başka gönüllülerden biri dedesi oldu, biri babaannesi, biri annesi, biri babası, birkaçı da eş dost akraba. ortada obez bir siyahi konuşmacı eksikti, insanları motive edip, tok sesi, güçlü hitabeti ve ilahilerle başlarını döndüren. geri kalan her şey aynı o ortamlardaki gibiydi. biri sallanmaya başladı, diğerinin nefesi kesildi, arkadaşım ağlayarak babaannesine seni affettim dedi ve netice; arkadaşımın aile kurma ve çoğaldıkça çoğalma arzusunun haddinden fazla olması, aynı şekilde kaybetme korkusunun hayatını fazlaca etkilemesi durumunun dedesinin tüm ailesini geride bırakarak almanya'ya işçi olarak gitmesi neticesinde babaannesinin yaşadığı travmalardan kaynaklandığını bulması oldu. kendisi falcıya gittiğinde de aynı tepkileri gösterdiğinden ben tam olarak anlamadım neyden etkilendiğini. aşırı bilimseldir belki de diye diye aşşıırıııı saçma bir şeye tanıklık ettim. ben hayatımda böyle şarlatanlık görmedim.

    aranızda bu terapi(!) yöntemini benimseyen, yapan, yaptıranlar vardır belki; belki ben bu işin uzmanıyım diyenler de vardır. belki benim katıldığım bu şey gerçek bir aile dizimi terapisi bile olmayabilir. hakkında bilmediklerim bildiklerimden daha fazla da olabilir. ama her ne olursa olsun inanmaya aç bir toplum var karşınızda. ister aile dizimi deyin, ister travmaları serbest bırakmak deyin, ister hacamat isterseniz zen öğretisi. hepsinin binlerce, milyonlarca alıcısı var. insanları birazcık tanıyorsanız çok güzel paralar kazanabilirsiniz. ve kızılacak olan siz değilsiniz.

  • yalan söylemeyip dürüst davranmasının sonucudur. keşke bütün siyasiler merkel kararlılığında ve dürüstlüğünde olsa.

    tek ihtiyacımız realizm. bizimkiler "biz şöyle iyiyiz böyle kıskanılıyoruz. benim suriyeli kardeşim" diyor sonucunda ben amerikan malı telefonumda amerikan sosyal medya uygulamasında aşağıdaki fotoğrafı görüyorum.

    http://a.abcnews.com/…eaders_ml_150402_16x9_992.jpg

  • 500 diyanet personeli için alanya'da 5 yıldızlı alan xafira deluxe resort hoteli'ni 5 günlüğüne kapatmışlar.

    https://twitter.com/…k33/status/1465695467598057475

    ekonomik çöküşün ortasında vergilerimizle şu anda açık büfe keyfi yapıyorlar. oradan dönüp millete porsiyonlarınızı küçültün, israftan kaçının, 2 kilo yerine 2 adet domates alın diyecekler yüzsüzce.

  • george w bush ne anne baba,ne tanrı,tam anlamıyla bir doktor hatasıdır. babayı biliyosun,olayı biliyosun,baktın çıkmaya çalışıyo geri it be adam!

  • edit 2: yasak olan iller ve ilçeler olduğunu okuyorum, eğer ilçenizde yasaksa davulcunun olduğu zaman zabıtaya haber verebilirsiniz. yasaklanması için bulunduğunuz il/ilçe belediyeliklerine, kaymakamlığa birçok kişi tarafından dilekçe verilerek, iletişim maillerine e-posta göndererek bu sorunun üzerine gidilebilir. ayrıca cimere yazılabilir, 153 çağrı merkezi aranabilir.

    edit: arkadaşlarım başlıktaki ve imza kampanyasındaki amaç ses duyurabilmek, farkındalık yaratmak. yorumlarınızla hem fikrinizi söylerken hem de kampanyayı üstte tutabilirsiniz. yorumlarda birçok faydalı bilgiler ve çözüm önerileri bulunuyor. imzalamayı unutmayın. ayrıca sosyal medyada paylaşarak ekşi sözlük dışında da bu sorunu dile getirebiliriz.

    change.org bağlantısı

    bu gürültüye bir son verin!

    bu gelenek adı altında insanları rahatsız eden uygulamaya artık bir son verilmesi gerektiğini savunanlarca oluşturulmuş kampanya.

    21. yüzyılda kimsenin sahura uyanmak için ramazan davulcusuna ihtiyacı olmadığı bir dönemde, gelenek adı altında; hastalar, bebeği olan aileler, yaşlılar, çoluk çocuk demeden araba alarmları eşliğinde tokmağı daha hızlı vuran ve bunun sonucunda para isteyen insanlara ihtiyaç yoktur.

  • kestirmeden soyle tanimlayayim,

    yuvarlak ramazan pidesini alin, dorde bolun. bu ekmeginiz olacak. icine turkiye'de yarim ekmegin arasinda konulanin 4-5 kati kadar et doldurun. uzerine de marul, domates, salatalik ve alisilageligin disinda beyaz ve kirmizi lahana, beyaz peynir ve pepperoni koyun. sos olarak da acili, korili, yogurtlu-mayonezli bir seyler konulabiliyor.

    bunun bu kadar ucuz olmasinin nedeni, almanya'daki ucuz et fiyatlarinin da otesinde, doner diye ittirdikleri seyin sonucta turkiye'deki salam tarzi bir sey olmasi. dukkanlarda bazen asiyorlar donerin fabrika recetesini. %70 dana eti, %20 tavuk eti, %10 sacma sapan bir suru tadlandirici falan. et dedikleri de elbette kasaptan aldigimiz turden olmak zorunda degil. sonucta adamin buzdolabindan cikardigi henuz pismemis doner bile beyaz-kahverengi tuhaf bir renkte oluyor ve yediginiz sey de hamurumsu salam.

    almanya'da en iyi doner, eti fabrikalardan almayip kendisi saran donercilerden yenir. bunlardan harbi biftek tadi alirsiniz.