hesabın var mı? giriş yap

  • adı türkiye olmayan bir ülkenin meclis genel kurul salonu'nun giriş kapısının tamiri gerekiyormuş.

    konuyla ilgili bürokrat, iki ayrı firmadan marangoz davet ederek kapıyı göstermiş ve fiyat istemiş.
    birinci marangoz:
    “500 tlye olur bu iş” demiş. “200 malzeme, 200 işçilik, 100 kâr.”
    bürokrat ikinci marangoza dönmüş:
    - siz aynı işi kaça yaparsınız?
    - 2,500 lira.
    - nasıl olur bu kadar fiyat farkı?
    - 1000 bana, 1000 size... 500 de bu arkadaşa veririz kapıyı yapar.

    ihale ikinci marangoza verilmiş.

  • geçenlerde hakkında şöyle bir paylaşıma denk gelmemle beni fazlasıyla güldürmüş olan, leyla ile mecnun'un vazgeçilmez karakteri.

    + adın ne?
    - erdal.
    + anlamı ne?
    - cennetten yeryüzüne düşen ilk bakkal tanesi.

  • bu konuda stephen hawking'in teorisi şöyledir:
    "kozmoloji üzerine ne zaman ders verilse, ben büyük patlamadan önce ne olduğunu sık sık sormuştum. öncenin olmadığı, şüpheyle karşılanır. çünkü büyük patlama zamanın ortaya çıkışını sağladı, bir şey ona sebep olmuş olmalıdır. fakat ‘neden’ ve ‘etki’ zamana ait kavramlardır. ve zamanın var olmadığı durumlara uygulanamazlar. bu yüzden soru anlamsızdır."

    bu durumu mantıksal olarak açalım, ilk olarak büyük patlamanın ilk anını düşünün tüm evren enerjisi yani sonsuz diyebileceğimiz kadar büyük bir enerji mikron bazında bir noktacıkta mevcuttu. enerjiyi sonsuz sıkıştırabilirsiniz. peki ya maddenin bu kadar sıkışması mümkün mü? diye sorarsanız; ilk patlama olmadan önce sadece enerji vardı, sonrasında büyük patlama ile beraber madde oluştu. bu süreç higgs bozonu yani diğer adıyla tanrı parçacığı adı verilen ve cern deneyinde de varlığı kanıtlanan( 14 mart 2013'te bilim adamları higgs bozonu'nun varlığından emin olduklarını, yani diğer adıyla tanrı parçacığı'nı bulduklarını açıkladı) tanecikler enerjiyle birleşerek maddeyi meydana getirdi; yani parçacığa kütleyi kazandırdı. peki ya öncesinde ne vardı? hawking bu soruyu anlamsız buluyor çünkü: zaman ve mekân kavramları ancak madde oluşumundan sonra var olan kavramlardır. madde oluşmadan önceki sonsuz enerji varlığı sıfır zaman demektir. yani zaman hiç var olmadıysa öncesi nasıl olabilir?( “zamanda büyük patlama anına doğru seyahat edersek kâinat giderek küçülür. daha küçük daha da küçük sonunda tüm kâinat, aslında sonsuz derecede küçük sonsuz derecede yoğun bir kara delikten ibaret küçük bir alana sıkışıncaya değin küçülür. bu gün uzayda dolaşan kara deliklerde olduğu gibi doğa yasaları oldukça sıra dışı bir şey anlatır. bu noktada da zamanın durması gerektiğini söyler. büyük patlama'dan önce zamanı bilemezsiniz. çünkü büyük patlama'dan önce zaman diye bir şey yoktur.” stephen hawking) öyleyse daha iyi anlamak için kara delikleri düşünelim. ömrünü tamamlamış yani yakıtı tükenmiş bir yıldızın merkezinde çok büyük bir çekim kuvveti oluşur. yıldız kendi maddesini merkezine doğru çekmeye başlar. öyle ki bir nötron yıldızından bir çay kaşığı kadar alırsanız, 1,000,000 ton ağırlığında gelecektir. bu çekim gücü merkezdeki madde yoğunluğu arttıkça artmaya devam eder ve bir süre sonra ışığı dahi soğurmaya başlar. böylece kara delikler oluşur. kara deliklerin içinde madde inanılmaz yoğun ve çekim gücü çok büyük şiddettedir. einstein'ın görecelik kuramını hatırlayın, ışık hızında zaman sıfırdır. ve kara delikler ışığı bile soğuracak güçtedir. kara deliklerin içinde zaman kavramı yoktur. yani madde yoğunlaşmaya bir kısmı enerjiye dönüşmeye ve çekim gücü artmaya başladıkça zaman yavaşlamaya başlar. bir kara deliğe doğru çekilen bir cisme uzaktan baktığınızı düşünün. cismin bir süre sonra yavaşladığını ve sonra durduğunu görürsünüz. belki de o cisim çoktan kara delik içinde atomlarına ayrıştı bile ama sizin bulunduğunuz zaman diliminden baktığınızda o cismin tamamen durduğunu göreceksiniz. içinde bulunduğumuz mekân ve enerji zamanımızı belirliyor. yani madde enerji ilişkisi olan e=mc2 denklemi içindeki kütle ve enerji değerleri değiştikçe içinde bulunduğunuz zaman da değişecektir. öyle ki bir gün yeniden tüm madde enerjiye dönüşür ise zaman yeniden sıfırlanmış olacaktır. zamanın hiç başlamadığı bir noktanın öncesini ele alamayız. ne olduğunu, ne bittiğini sorgulayamayız. siz yine de sorgulamaya devam edin, çünkü bilimde sınır yoktur. kim bilir, belki de evrenimiz sonsuz sayıda evrenin arasında oluşuverdi, zamanın ötesinde bir yerde...

  • türkünün tanımı ile başlamak gerek ama ciddiye almaya bile gerek yok. üstad'ın tek cümlesi yeterli olacaktır.

    "nerde bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur.
    çünkü kötü insanların türküleri yoktur..."
    neşet ertaş

  • evet teknik olarak anlamamız mümkün değil ama bizim de hissettiğimiz bazı şeyler var. kendi adıma konuşuyorum çünkü her erkeğin başına gelmez böyle bişey. (ulan sanki regl olmuş gibi konuştum) eski sevgilimde kansızlık vardı ve kan oranı normal bir insanda olması gereken kan miktarından çok çok düşüktü. hatta doktorlar sen nasıl yaşıyorsun bu kanla demişti ama genetik olduğu için çok da bir şey yapılamıyordu. kan iğneleri ilaçları da fayda etmemişti.

    tahmin edeceğiniz üzre bu durumdan dolayı o günler inanılmaz sancılı geçiyordu onun için. tabi o can çekişirken ben de aynı sancıyı çekmişcesine üzülüyordum. hatta bazen serum almak zorunda kalıyordu. damarlarım çekiliyor diye ağladığını çok kez hatırlıyorum. kadınlar bilir onun nasıl bir sancı olduğunu. üstelik olamıyor da metabolizma tamamen dağılıyordu o günlerde. bembeyaz surat, feri gitmiş gözler, buz gibi bir türlü ısınmayan eller. o elleri ısıtırken benim ellerim üşürdü. işte o zamanlar çok kez dedim keşke o acıyı onun yerine ben çeksem de o karşımda kıvranırken çaresizce beklemesem diye. evet acıyı vücudumda hissetmiyordum ama her ay o acıyı onunla birlikte çekip üzülüyordum. gerçekten insanın hayat standardının içine eden günler. kadın olmak sırf bu yüzden bile zor.

  • kaderine küsmüş, umudunu yitirmiş, olmayacağına inanmış ve yalnızlığı kanıksamış insandır. denedik de ne faydasını gördük, der. yalnızdır. mutsuzdur. üzgündür ama çabalayacak ümidi kalmamıştır.

  • bayraksız bir ırkçının yapmaya çalıştığı provokasyonu geri püskürten bir cevaptır. bana kalırsa ilber hoca daha sert bi cevap bile verebilirdi. çünkü önderleri apo'nun da m.ali birand röportajında söylediği gibi bu ve bunun gibiler hoş laftan anlamaz.

    tarihi, bayrağı, vatanı bile belli olmayan, meseleye yekten "dünyada türkler kadar geçmişiyle övünen bir ırk yok, türkler kendi söyledikleri yalana kendileri inanıyor" diye giriş yapması zaten ne denli kompleks sahibi bir ırkçı olduğunu gösteriyor.