ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yaran diyaloglar
-
-nüfusumu kaybettim
+git kaybettim de verirler. ama ceza ödeyeceksin.
-yok bee kardeşim sobaya atmış yandı diyeceğim ben.
+senin kardeşin yok.
-olsun nereden anlayacaklar ?
+orası nüfus müdürlüğü.
ozan güven'in darp fotoğrafı
-
daha çok savunma fotoğrafıdır.
tecavüze uğrayan kadınların sorgusunda bile "neden direnmedin?" sorusuna bulgu olarak eğer direnseydin ve reddetseydin adamda çizikler, tırnak izleri olurdu gibi karşı taraf argümanları sunulur. sen kadını döverken onun da eli kolu armut toplamaz can havliyle iter, tırnak geçirir bir şey yapar herhalde. kendisini korumasın mı?
utanmaz herif.
japonya'da 25 saniye erken kalkan tren skandalı
-
söz konusu olaydan 2 hafta önce tokyodaydım. resmen şansa yaşıyoruz
yüzüncü yıl marşını serdar ortaç'ın bestelemesi
-
"60 değil 70 değil 80 değil oh 90 değil
100 yıl oldu daha yürek atmaz değil
bu kalpte 100 yıl daha bitmez sevgin
gözü olanın gözü çıksın bebeğim
*
her taraf metrobüs vefasız olma kalbi kapalı
sevmiyorsan da atma taş, yürek hep coşkuyla atalı
bak 100 yıl oldu hemen kıskanma şaşkın yunan
yıllar oldu sırtakini unutalı sen derdine yan
*
cumhuriyetim benim canım bebeğim
tüm rejimler arasında seni tek geçer deli yüreğim
oh diyorsam şimdi 100. yaşına
vefasız padişahlar giremesin kanına
*
ne monarşi ne oligarşi belki aristokrasi
ama en güzeli halkın yönetimi
benim cumhuriyetim kızıl ötesi, aşıklar müzesi
100 yıl daha coşar, sanma tekler bu yüreğin füzesi"
*
söz-müzik-düzenleme: serdar ortaç
1000 kişi 50 tl verse evlenebiliyorum
-
meşhur bir hikaye vardır.
arjantinli ünlü golfçü robert vincenzo yine bir ödül kazanmış, ödülünü alıp kameralara poz vermiş. ardından klübüne uğramış, eşyalarını toplayıp otoparktaki arabasının yanına doğru yürümüş. o sırada yanına bir kadın yaklaşmış. vincenzo’yu kutladıktan sonra ona küçük bir bebeği olduğunu, bebeğin çok hastalandığını ve hastane masraflarını karşılayamadığını onun her gün biraz daha ölüme yaklaştığını anlatmış bir çırpıda. kadının anlattıkları vincenzo’yu çok etkilemiş. hemen çek defterini çıkarmış ve turnuvadan kazandığı paranın bir bölümünü yazıp imzalamış. çeki kadına uzatmış. o sırada kadına; “umarım bebeğin iyi günleri için harcarsın”demiş. ertesi hafta vincenzo klüpte öğle yemeğini yerken golf derneğinin bir üyesi yanına yaklaşmış ve; “otoparktaki çocuklar, geçen hafta siz turnuvayı kazandığınız gün bir kadının yanınıza yaklaştığını ve sizinle konuştuğunu söylediler.”demiş. “evet” demiş vincenzo, “bunun neresi garip?”, “garip değil tabii ki.” demiş adam, “ama size bir haberim var. o kadın bir sahtekarmış. sizin gibi zengin kişilere yaklaşıp hasta bir bebeği olduğunu söyleyip para koparırmış. korkarım sizden de koparmış.”
vincenzo şaşkınlıkla; “yani ölümü beklenen bir bebek yok mu?” demiş. “yok”demiş adam. “işte bu hafta duyduğum en iyi haber” demiş vincenzo.
eğer bir insanı mutlu etmenin bedeli buysa 50 tl ile katılabileceğim kampanya. paylaşmak sizi nedrn mutlu etmiyor ki?
etek tıraşı
-
pek guzel hijyenik filan yapilmali tamam ama
lakin bole her bir tarafi killi bir insansaniz cok komik oluyor kardesim
yani bole yumak gibisiniz her tarafiniz kil sonra orta bir yerde boyle cillop gibi bir bolge yama gibi post yirtilmis gibi ne bilim kaptan magaraadaminin etek trasi oldugunu hayal edin (et bi) oyle bir sey iste hic estetik durmuyor acikcasi
isveçli medeniyeti
-
türkiye'de bir kişinin bireyselliğine saygı gösterirseniz, o kendini "sizi yenmiş" sayar. mesela sokakta karşıdan gelene yol verin, o da iyice üzerinize yürüyüp size sürtünerek geçsin. metroda yanınızdakinin rahat etmesi için bir alan açın, ve o insan sizi daha çok sıkıştırmaya başlasın. bir kişiye karşılıksız bir iyilik yapın, ve karşınızdaki sizin "ondan çekindiğiniz için" bu iyiliği yaptığınızı sansın.
bu ülkedeki, çok az sayıdaki naif insanın sürekli başına gelen şey budur.
türkiye, birey olamamış eziklerin ülkesi. birbirine omuz atan kişiliksizlerin memleketi.
bu ezikler etraflarındaki kimsenin "bireysel alan"ına saygı göstermez. üstüne, gider isveç'teki adamların birbirine saygısını "samimiyetsizlik" olarak tanımlar.
unutulmayan üşenme eylemleri
-
ekmek almaya kimin cikacagina karar vermek icin 6 saat 51 oynamak.
kıyafetleriyle dalga geçilince okulu bırakan çocuk
-
samsun'un tekkeköy ilçesinde bir barakada babaannesi ve dedesiyle yaşayan 9 yaşındaki çocuktur. arkadaşlarının kıyafetleriyle dalga geçmesi nedeniyle 1.5 aydır okula gitmiyormuş.link
kıyafette serbestlik getirenler şimdi daha mutlu olmuşlardır eminim. zamanında kendimizi yırttık; bu yanlış bir uygulamadır, sosyal farkı ortaya çıkarır, bari ilköğretimde uygulanmasın dedik ama dinletemedik.
edit1: 1- yardımda bulunabileceğimiz bir hesap numarası var mı diye çok sayıda mesaj geldi. şimdilik yok ama haberi yapan kişi/kurum veya samsun valiliği aracılığıyla o aileye ulaşmaya çalışacağım. sonuçtan sizleri haberdar edeceğim.
2- tek bir örnekle genelleme yapmak gibi bir amacım yok, parası olan var olmayan var. herkes çocuğuna okulda giyebileceği farklı elbiseler alamaz. bu tüm dünya ülkelerinde geçerli olan bir gerçektir ama bizim gibi az gelişmiş ülkelerde daha fazladır. birçok aile, çocuklarının "bugün ne giysem" telaşesine kapıldığını söylüyorlar, çevremde duyuyorum ben bunları. bu yüzden enazından ilkokul seviyesinde(bence lise de dahil) böyle bir uygulama faydadan çok zarar verir.
edit2: bakanlık olaya el atmış, gerekli talimatlar verilmiş. inşallah benzeri olaylar bir daha yaşanmaz ya da daha az yaşanır diyelim daha doğru olur!
23 haziran 2022 mahmut ustaosmanoğlu'nun ölmesi
-
zararlı cemiyetlerden ismailağa cemaati'nin sözde şeyhinin ölümüdür. darısı benzerlerinin başına. toprağı sığ, ateşi bol olsun... konyak
"efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, türkiye cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. en doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır." mustafa kemal atatürk
(bkz: 22 nisan 2024 hasan kılıç'ın ölmesi)
die knickerbocker bande
-
bildiklerimin (ki az şey bilmiyorum şimdi doğruya doğru (bkz: ukala olduğunu belli etme yolları)) abartısız aşağı yukarı %15'ini öğrendiğim müthiş kaynak (bkz: sallamaya inanmamak). en büyük eksisi gerçekten de alındıktan 70, bilemediniz 80 dakika sonra kitapların bitmesiydi. bu yüzden her kitabı 3-4 kere okudum, gizemin ilk okumada çözülmüş olmasını hiç umursamadım. her bölüm başka bir ülkede geçiyordu, o ülkeyle/bölgeyle ilgili bir yığın bilgi içerirdi (ünlü binalar, ünlü şahsiyetler, tarih vs vs). her kitabın sonunda o bölgenin haritası da vardı üstelik, akıllara durgunluk verecek coğrafya bilgime büyük katkıları olmuştur (ama ne yaptı milli eğitim coğrafya derslerinde? dedi mi yavrucuğum bana tirol bölgesini anlat, sordu mu luksor nerdedir ne yapar, çin'in limanlarını sordu mu ha.. hayır. zaten coğrafya kitabımı çok değil bir kere aynı heyecanla okusaydım böyle olmazdı). bir de itiraf etmeliyim ki yaklaşık 20 bölüm boyunca şu lilo'yla aksel büyüsünler de olaya yeni heyecanlar katılsın diye bekledim, boşuna...