hesabın var mı? giriş yap

  • fakirin xiaomisinin, iphone alınca kendini zengin sanan dangalakların çenesini yormasıdır.

    eskiden zenginin malı, fakirin çenesini yorardı. şimdi kendini zengin sanan mallardan ortalık geçilmiyor.

    aylar sonra gelen edit: başlığı açan ben değilim, başlık başa kalmış.

  • 58 yaşına geldiğinde hala ailesi rahat yaşasın diye çırpınmasıyla beni her gün kahredendir. böyle bir adamın oğlu olduğum için kendimden utanıyorum. yanlış anlaşılmasın babamdan falan değil kendimden utanıyorum. bir ona bakıyorum bir aynaya ve yazıklar olsun demeden edemiyorum kendime. çocuklaşıp bir mucize olsa da cebine çok para girse ve hayatının sonuna kadar rahat yaşasa diye düşünmediğim tek bir günü hatırlamıyorum. alsın annemi de gitsin bir yerde kafasını dinlesin. ne beni ne de başka kimseyi düşünmeden rahatça yaşasın istiyorum ama olmuyor. lanet olsun ki olmuyor. olmuyor çünkü emekliysen hayvan muamelesi gördüğün bir ülkede yaşıyorsun ve son nefesini verene kadar da sadece insan gibi yaşamak için çalışmak zorundasın.

    nefret ediyorum bu ülkeden.

  • “i would have followed you my brother, my captain, my king.”

    boromir’in bunu hangi duygularla söylediğini düşününce çok anlamlı oluyor.

    boromir çocukluğundan beri zor şartlarda, baskın karakterli ve çok kudretli gördüğü bir babayla büyüyor. bir yandan diğer halkların gondorlu insanların canlarıyla korunduğuna inanırken, bir yandan da babasının da söylemiyle elflere hiç güvenmiyor. hele hele elfler tarafından “güven içinde” yetiştirilmiş, kuzeyli ve yabancı bir kolcunun babasının bunca yıl korumuş olduğu ak şehir’de hak iddia edebilecek olması onu iyice rahatsız ediyor. orta dünya’da aragorn’a inanmamak için en çok sebebi olan 2. insan

    bütün yolculuk boyunca kesinlikle güvenmediği bir plana “tahammül edip” göz göre göre aptallık ettiklerine inanıyor. kardeşlikten kendine bir tane bile gondor’a eşlik edebilecek birini bulamaması ve son umudu olan gördüğü rüyanın da bir yere varamaması onu iyice çaresiz bir duruma sokuyor ve en sonunda yüzük onu baştan çıkarıyor.

    işte boromir’in aragorn’a bakış açısını değiştirmesinin sebebi de onun yüzüğün iradesine karşı koyabildiğini öğrenmesi. bunu fark edince karşısında gerçekten kudretli biri olduğunu anlıyor.

    son anda ölürken hiçbir umutsuzluk emaresi göstermemiş boromir asla yüksek sesle söyleyemediği korkularını aragorn gibi bir yabancıya itiraf ediyor. bunları aragorn’a söylemesi bütün o vekilharç gururunu bir kenara bıraktığı anlamına geliyor.

    boromir bu kadar çaresizken aragorn’un tek bir cümlesine bütün kalbiyle inanıyor ve bir zamanlar hiç güvenmediği bu adamın ak şehri kurtaracağını iliklerine kadar hissediyor. babasını bırakıp karşısında kralının olduğunu kabul etmek onun için zor bir şey olacağına onu ilk defa bu kadar umutlu hissettirecek bir şey oluveriyor.

    bunları bir anda fark edince aragorn’un aslında kendine ne kadar inanmadığını, ne kadar haksızlık ettiğini de anlıyor ve kralının desteğine ihtiyacı olduğunu düşünüp yüzünde hafif bir gülümsemeyle aslında onun ne kadar büyük olduğuna inandığını belli eden o cümleyi söylüyor.

    bu sefer de aragorn boromir’e inanıp krallığa bir adım daha yaklaşıyor.

    savaşın en çok vurduğu ırktan olan 2 yabancı, o kadar umutsuzluğun içinde birbirlerine en çok ihtiyaçları olan şeyleri veriyor.

    boromir’in hikayesi orada bitmeseydi gerçekten de kardeşinin, komutanının, kralının peşinden her yere gidecekti. dimholt yolu’na da, mordor’a da.

    debe editi: bu kadar anlaşılmasını beklemiyordum. insan böyle bir şey oluyormuş.

  • --- spoiler ---

    (nükleer enerji üretimi sonrası atıklardan bahsediyor)

    - derdiniz atıklarsa afrika orada? veririz üç beş kuruşu oraya göndeririz.

    --- spoiler ---

    yani ne diyebilirim, ne dersem bu korku filmini tam olarak izah edebilir gerçekten bilmiyorum. benim kelime dağarcığımın bittiği bir nokta burası. kan donması nasıl oluyormuş bu lafın sonunda anladım...