ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
cem uzan'a hapis şoku
-
(bkz: veliler bu habere dikkat)
(bkz: emeklileri bekleyen büyük sürpriz)
(bkz: böyle zulüm görülmedi)
(bkz: nasıl şöhret oldular)
(bkz: ünlü oyuncudan akıl almaz itiraflar)
kenan sofuoğlu'nun yine çocukları yenmesi
-
ikinci lig değil, 4.lig gol kralıdır.
1. moto gp (özel üretim yarış motoru 1000cc)
2. moto gp2 (özel üretim yarış motoru 600cc)
3. superbike (modifiyeli cadde motoru 1000cc)
4. supersport (modifiyeli cadde motoru 600cc)
hem hırsız hem katil hem de silah kaçakçısı olmak
-
usta olmayı gerektiren meziyetlerdir.
valerios leonidis
-
atlanta'da altın madalyayı naim'e gerçekten kıl payı kaybetmiştir. performansının hakkını da seremoni öncesi naim'e " sen en iyisin" diyince "hayır leonidis, ikimizde en iyiyiz" cevabıyla almıştır. eminim yunan halkı için değildir ama leonidis için aldığı bu cevap büyük onurdur ve bir nevi kariyer zirvesidir.
bu iki büyük şampiyonun birbirleri ile ilgili söylediklerine bakıldığında ilk giden leonidis olsaydı naim'in de o cenazede bulunacağına emin olabilirsiniz. isteyenler olympic channelda yayınlanmış 23 dakikalık epik belgesele bakabilirler.
the historic battle for atlanta weightlifting gold | olympic history
ekleme editi :
leonidis'in cenazeye gelişi sosyal medyada, kısmen sözlükte ve tabiiki ana akım medyada çok büyük adammış bükemediği bileği öpmüş şeklinde algılanıyor. bence sadece kısmen doğru bir okuma bu. olayı bu şekilde algılamak naim'in ağırlığını anlayamamak, büyüklüğünü idrak edememektir.
naim süleymanoğlu'nu bir olimpiyat efsanesi, büyük şampiyon vs olarak düşünmeyin. naim en kuvvetli olduğu dönemde mitolojik bir yaratıktı, aklın almadığı mantığın yetmediği performanslar sergileyerek hüküm sürüyordu. o yüzden meşhur lakabı cep herkülü üzerine tam oturmuştur. öyle bileğini bükmek falan gibi bir şey zaten söz konusu değildir, düşünülemez. leonidis, yunan olmasınında büyük ve güzel tesadüfüyle, tanrılara meydan okuyan bir ölümlü gibi naim'in karşısına dikilmiştir. kazanması imkansızdır, ama inançlıdır azimlidir cesaretlidir. ilgili belgeselde kaldırışlardan birinin tam öncesindeki sessizlikte kardeşinin naim'i motive etmek için söylediği bir cümle duyulur: "herşeyini ver!" leonidis bir ölümlü olarak bunu başarmıştır. naim'i herşeyini vermeye zorlamıştır. sadece bu bile leonidis'ten başka kimsenin başaramadığı birşeydir. velhasıl kazanamaz ama hikayenin sonunda da bu meziyetleri yüzünden övülür ve ödüllendirilir. böyleyken böyle.
perpa'nın mimarisi
-
perpa ticaret merkezi nde yaşadığım fantastik bir durumu anlatmak istiyorum;
öncelikle perpa dönemin istanbul büyükşehir belediye başkanı bedrettin dalan tarafından, eski perşembe pazarının alternatifi olarak yaptırılmış bir ticaret merkezidir. istanbul avrupa yakasında darülaceze'nin yanındadır.
arkadaş, bu nasıl mimaridir. yemin ediyorum simülasyonda sıkışıp kaldım zannettim. öyle şeyler yaşadım ki akla ziyan. birkaç tuhaf örnek;
asansöre binmek için sıra bekledim, bindim ama çıkacağım katın tuşu yok. diğer asansör sanki miraca çıkmış gibi gelmek bilmedi. gelse de istediğim kata çıkıyor mu bilmiyorum. merdivenle çıktım, çok gariptir ama bir kat çıkıyorum üç kat çıkmış oluyorum. iki kat iniyorum bu sefer beş kat inmiş oluyorum.
dört beş kat çıkıyorum ve ofislerin olduğu bir kata geliyorum. tabii aradığım yeri bulamayıp bir kat daha çıkıyorum ve sürpriz; otoparka girmişim. evet otoparka. neyse bir kat üste daha çıkıyorum ofisler var, sonra bir kat daha çıkıyorum ve sürpriz; yine otoparka gelmişim. matrix evreni gibi bir yer.
bir yerden geçiyorum yol bitiyor. merdivenden iniyorum yine yol bitiyor, bir yere varmayan yol, bir yere inmeyen merdiven yapmışlar. örnek veriyorum 8. kattan 7. kata iniyorum ama yine 8. kattayım. geldiğim kata geri çıkayım diyorum bu sefer bir bakıyorum 10. kattayım.
navigasyonsuz ülkeyi dolaşan adamım, yeminle perişan oldum. spor salonuna gitsem bu kadar kalori yakamazdım. allah aşkına biri söylesin bu nasıl bir mimari. kamera şakası niyetine kurulmuş büyük bir plato gibi.
kızın biri benden yardım istedi, o da kaybolmuş. sonra birlikte tekrar kaybolduk. çıkışı tepeden görebiliyoruz ama oraya varamıyoruz. çok acayip bir deneyimdi.
(gideceğim yeri arayıp kayboldum amk gelin beni alın diyemedim. sanırım biraz da hoşuma gitti.)
çiş tutma kakası
-
su sekil oluyor: kakaniz gelmis. hatta gelmemis, hucum etmis. ama ayni anda cok cisiniz de var. biliyorsunuz ki ikisi de ayni anda yogun bir sekilde gelebiliyor. iste trajik durum: cisinizi yapacak alana sahipsiniz, ama kakanizi yapacak ortam yok.
iste bu anda gelen kaka cis tutma kakasidir. cunku bilirsiniz ki cisinizi yaparsaniz kakayi tutmak mumkun olmayacak. yani bir mincik da olsa kacacak. o yuzden kakanin hatrina cisinizi tutuyorsunuz. oncelikler, hiyerarsiler ve yuzyilimiz 150 bin yildir dunya uzerinde yasayan, evrimi milyarlarca yil surmus bir canli turunu, insani bu duruma soktu. bu cis kaka tutma mecburiyeti cok ciddi sorun diyorum, kimse dinlemiyor. ''bu ne boktan konu allansen?' diye herkes bu meseleleri savsaklarsa ohoo.
a 101
-
her iş çıkışı sonrası, illa bi a101’e uğrar; öyle eve giderim. bugün de perşembe olduğundan uğrayayım dedim. bilgisayar kampanyasını biliyorum ve bana yâr olmayacağını bildiğimden, alma düşüncesine bile girmedim.
neyse, salına salına yürürken, bizim çengelköy şubesinin depo kapısı, hemen arka taraftadır. şube müdürü, battaniyeye sarılmış iki kutu ile çıktı depodan. şöyle takip ettim çıkışını ve örtüyü açınca hooop iki adet lenovo bilgisayar :)
şaşırdım mı? tabii ki hayır... sistem böyle maalesef. adalet, hak, görgü, ahlak, erdem... bunları “ucuzluk” markette bekleyip de üzmeyin kendinizi...
tanım: müşteri alsın diye numunelik gönderilen kampanya ürününü, battaniye ile dükkandan çıkartan müdürlere sahip marketler zinciridir... fazlası var; eksiği yok...
duyunca mutlu olunan sesler
-
haftasonu uyandığında mutfaktan gelen çay demleme sesi.
muhammad ali'yi öven türk çomarı
-
bir türk boksör çıkıp "ben sizin savaşınızda yer almak istemiyorum, askere de gitmeyeceğim" diyip vicdani ret hakkını arasa hayatını karartacak tipler olarak muhammed ali'nin dik duruşunu öve öve bitiremezler.
ali ağaoğlu'nu protesto eden itü'lü kız
-
montajdır lan o, itü'lü kız mı olurmuş olm saçmalamayın.
taksim'in ortasındaki beton alan
-
ulan burayı bile savunan çıktı ya aga hayret birşey. ne yapılacakmış üstüne peyzaj yapılacakmış. ulan gider yapmayı unutmuş adam ne peyzajından bahsediyon sen. yağmurlu günlerde meydandan yürüyen merdiven ile hiç aşağı inmeye çalıştın mı? inemezsin... neden biliyon mu? su bi yerden gitmek istiyor ya, hani gidecek yer yok. hah işte o yürüyen merdivenden gidiyor su. o yüzden çalıştırmıyorlar yürüyen merdivenleri. böylede eşsiz bir proje. akıllara durgunluk veriyor. oraya çok güzel palmiye olur. ama dalsız. böyle ortada sik gibi durur da millet anlar ne yapıldığını...
gülben ergen'in trt'den ayda 500 bin tl istemesi
-
ağa bi kişi de çıkıp demiyor ki "hangi becerin, yeteneğin, hangi üstün yönün dolasıyla verelim sana ayda 500 bin lira?".
sabahın 6.15de kalkıp, 8 aylık süt bebemi bırakıp, 35 km yol geliyorum.
ihaleler, satın almalar, doğrudan teminler, rotatifler, firmalar derken akşamın 5'ine kadar kafa patlatıyorum. eve döndüğümde iligilenmem gereken bi bebem, yapmam gereken işlerim var. yardımcım hatta yardımcılarım yok. bebeme bakan sertifikalı 3-5 dil bilen bi bakıcım da yok. 3+1 sıradan bi evde yaşamımı idame ettiriyorum.
inan bana gülben; gün içinde senden daha fazla çalışıyor, daha fazla efor sarfediyor, daha fazla yetenek gösteriyorum. aldığım maaş senin istediğinin yanında çerez bile değil sadece o tabaktan bi fındık fıstık parası.
ve inan bana o maaşla geçinebilmek gibi bi beceri de gösteriyorum.
hıh. sen büyük sanatçı, milyarder, para anası, evler, arabalar sahibi gülben hanım. sen mi büyüksün? hayır ben büyüğüm, ben, nuko usta. sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun? bir hiç.
gözümde pul kadar bile değerin yok.