hesabın var mı? giriş yap

  • çok ilginç özelliklere sahip, adını trajik bir olay sonucu almış olan yerdir.

    ölüm vadisi adını 1800'lü yılların ortasındaki altına hücum esnasında bir öncü grubunun california sınırını geçerek yolllarını kaybetmesi sonucunda kaybolmaları ile almıştır.

    grup ilk başta altın alanlarına bir kestirme yol bulduğunu sanmıştı. ama geldikleri yer deniz seviyesinin 86 metre aşağısı olan bir vadi idi. yiyecekleri tükenmek üzereydi ve vagonlarını çeken öküzler açlıktan ölüyorlardı. gruptan william manly ve ortağı john haney rogers, mojave çölü'nde yaklaşık 900 km giderek los angeles, california yakınlarındaki rancho san fernando'ya, ölüm vadisi'nde hapsolmuş ailelerin tahliye yolunu bulmak için yürüdüler. orada, meksikalı köylülerden yiyecek ve at tedarik ettiler ve grubu kurtarmayı başardılar. bu yolculuk esnasında 13 kişi hayatını kaybetmişti ve grup vadiden çıkarken içlerinden biri; "hoşçakal ölüm vadisi" diyerek bu amansız yere adını vermiş oldu.

    dünya üzerinde kayıt edilmiş en yüksek sıcaklık; 56.7 c olarak, 10 temmuz 1913'te ölüm vadisinde ölçülmüştür.

    bu vadinin en ilgi çekici özelliklerinden biri de ünlü yürüyen taşlarıdır. bu taşların gizemi geçtiğimiz yıllarda çözüldü. bir kış sabahı, eriyen karın bölgeyi kaplaması videosu kayda alındı. bu video ile birlikte vadiyi kaplayan suyun, kayaları rüzgarın da etkisi ile sürüklediği anlaşıldı. suyun buzlu olması da bu işi kolaylaştırmaktadır.

    su, kayaları çok düşük hızlarda hareket ettirdiğinden, kayaların hareketini gözle takip etmek mümkün değil. ancak bu videonun varlığı, kayaların nasıl hareket ettiğini açıklamak için büyük bir kaynak olarak görülüyor. sıradan bir kum yapısında olmayan ve taşlaşmış bir yapısı olan yüzeyin sürünme izleri, sertlikten ötürü silemiyor. ayrıca kayalar yeterince ağır ve sert oldukları için, hareket ederlerken bu toprağın üzerinde iz bırakıyorlar. böylece kayaların bıraktıkları izler buzlu su çekildikten sonra metrelerce takip edilebiliyor.

    kaynak
    kaynak
    kaynak

  • tan gazetesi'nin sakallı bebek haberidir.

    yemin ediyorum o haberi yapan muhabiri bulsam tekme tokat girişirim. şimdi yaşını başını almış olmasını hiç umursamam. ağzına ağzına vururum.

    1 hafta kendime gelememiş, yeni doğmuş kuzenimin sakalları var mı diye gizli gizli kontrol etmiştim. hala da haz etmem ibneden.

  • "yabancı bir yere gittiğimde elimi yüzümü yıkadıktan sonra tedirgince kullandığım o havlunun,
    yüzümü en temiz yeridir diye sildiğim en ücra köşesi, ya herkesin aynı düşünceyle sildiği yerse?" diye düşünüp kafayı yiyorum.

  • 6. sinifa kadar okudugunu belirtmis zaten kendisi. bu yüzden herkes yerine herkez yazmasina takilmamak gerek.
    türkiye genelini gectim - eksi sözlük; üniversite bitirmis, yüzlerce kitap okudugunu iddia eden ve dahi anlamindaki de´leri ayiramayanlarla dolu.

    cok duygulandirdin be ali...

  • bir tanıdığım, evlendiklerinden çok kısa süre sonra eşi işsiz kaldı ve uzun yıllar dikiş tutturamadı. kadın çalışıp evi geçindirirken adam da evi içeride her türlü çekip çevirdi, çocuğa da adam baktı. minimum 15 yıllık bir dikiş tutturamamadan bahsediyorum, boşanmadılar. çünkü adam evin içinde dikiş tutturdu. alma verme dengesi bir şekilde sağlandı eşler arasında. gold digger olmayan ortalama insaniyette bir kadın, kazancınız kadar ev içi emeğinizi hesaba katar. yoksa kadın hem evi ağırlıklı olarak geçindirip hem adamın donunu yıkayacak, gömleğini ütüleyecek evi çekip çevirecek, işten gelip yemeği düşünecek, o evlilik değil kölelik kusura bakmayın. kadınları maddiyatçılıkla suçlarken denklemin içine sarf ettikleri ev içi emeği koyduğunuzda birçok şey yerine oturacak.

  • "her akşam yatmadan önce tanri' ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. bir gün tanri'nin çalişma tarzinin bu olmadiğini anladim. ertesi gün gittim ve kendime yeni bir bisiklet çaldim ve her akşam yatmadan önce tanri'ya günahlarimi affetmesi için dua ettim".

    al capone...