hesabın var mı? giriş yap

  • türkçesi zafer için kaz manasına gelen winston churchill hükümeti tarafından türetilen bir motto. herkesin aklına bugs bunny gibi bir delik açmak ya da bir çukur kazmak gibi gelebilir fakat 1941 yılında söylenmiş bir söz olarak karşımıza çıktığında işin aslının çokta komik olduğunu görmemekteyiz.

    bu sözün sebebine gelecek olursak; kabaca üçüncü reich'ın atlantik savaşı'nda müttefik tedarik konvoylarını yok etmek için u-botları nasıl kullandığını anlamamız gerekir. versay antlaşması(bizdeki serv(hizmet etmek) antlaşması bence aynı kefeye konabilir) antlaşmasından sonra almanya büyük bir buhrana girmişti. tabii ki ilk öncelikle kurtarıcı olarak hitler seçilmişti, bu anlaşmanın şartlarında kaçamaklar yaparak karl dönitz'in geliştirdiği kurt kapanı taktiği ile alman denizaltılar özellikle atlantik okyanusu üzerinde bir baskı kurarak ada ülkesi ingilterenin tedarik zinciri üzerinde bir baskı yaratacaktı.

    nitekim ilk aşamada ingilizler üzerinde büyük bir baskı uyguladılar. o zaman için karl dönitz 300 denizaltı istemesine karşın hitler ve çevresinin isteği doğrultusunda üretilen 57 deniz altıyla bunu başarmışlardı. yılda yaklaşık 55 milyon ton gıda ithal edilen ingiltere'de tarihler 1941'yi gösterdiğinde u-boatlar*sayesinde bir kıtlığa gömülmüşlerdi(salatalık 35, patlıcan 40 ibresini gösteriyordu fakat onlar savaştaydı) her şey karneyle dağıtılmaya başlanmıştı ve haftalık beslenme takvimi çıkartıyordu. bir kişi için verilecek malzeme: * bir taze yumurta, 2 oz tereyağı, 2 oz çay, 2 oz peynir, 8 oz şeker, 4 oz domuz pastırması ve jambon, 4 oz margarin, et 1 şilin, süt 3 pint, 2 ayda bir 1 libre konserve, 12 oz tatlılar her 4 haftada bir şeklindeydi. ve güneş batmayan imparatorluk bir kıtlığın pençesinde dolanıyordu.

    birinci dünya savaşı sırasında 1917'de kanada ve abd tarafından uygulanan "her eve bir sebze bahçesi" kampanyası winston churchill ve ekibi tarafından ingiltere'de dig for victory(zafer için kaz) adı altında uygulanmaya başladı. ardından broşürler *dağıtıldı radyolarda propagandalar yapıldı. bunun üzerine; meydanlar, demiryolu kenarları, yol kenarları, süs bahçeleri ve çimenler, arka bahçeler gibi birçok araziyi kullanırlarken, spor sahaları ve golf sahaları çiftçilik gibi yerlerde sebze yetiştirmek için kullanılmaya başlandı.video

    sonuç olarak propaganda kampanyası başarılı oldu ve 1.400.000'den fazla kişinin tahsisi olduğu tahmin ediliyor. yetiştirilen ürünler ise patates, lahana ve bezelye, ravent, kereviz, marul, kuru fasulye, siyah kuş üzümü ile birlikte temel bir ürünlerdi. en sonunda halk başarılı oldu tabii ki zorluklar çekildi ama hep yüzler gülmeye devam etti

    sonunda yaşananlarla ilgili bir kaç örnek verelim.
    --- spoiler ---

    “14 yıllık karnemiz vardı. savaşın bitmesinden 9 yıl sonra 1954'te bitti. yiyecekler raflarda olmadığı için kimse yiyecek stoklayamazdı. insanlar farklı ürünler için farklı dükkanlarda sıraya girmek zorunda kalırlardı ve karnelerini almak için kuponları teslim etmek zorunda kalırlardı. çoğu insanın evinde buzdolabı yoktu. evin en havalı yeri olan mahzende 'et kasası' vardı. havanın dolaşabilmesi için kapısında ızgara bulunan metal bir kutuydu. 50'lerin başında babam, para biriktirmek için tuvalet kağıdı olarak kullanmak üzere gazete karelerini keserdi. büyükbabamın broadmeadow'da bir payı vardı ve bir sürü evde yetiştirilmiş meyve ve sebzemiz vardı. komşuların tavukları ve inekleri vardı ve biz de ondan süt alırdık. bir litre şişeyle kulübesine gider ve doldururduk. üstündeki kremayı alırdık ve onu da satardık. annem ve büyükannem bir sürü ev yemeği yaparlardı. hiç yoksun hissetmedim. babam 60'ların başına kadar bunu yapmaya devam ederken şikayet ettiğim tek şey gazete tuvalet kağıdıydı."barbara whitton
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    "savaş sırasında doğdum, karnenin sonunda bittiği günü hatırlıyorum ve annemin bana verdiği bir bozuk parayla şekerci dükkânına kadar koştum ve bir şerbet dab aldım ”. richard norris
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    "ıdeford'da yaşadım, tuvalet bahçenin dibindeydi, bütün cadde için bir musluk vardı, elektrik yoktu, haftada bir banyo yapmak için odun toplamak amacıyla haldon'a kadar yürürdüm. erkekler hafta sonları tavşan avlamaya gider, yumurta için tavuk besler, tüm sebzeleri yetiştirir, çiftliğe süt almak için giderlerdi .brenda creber
    --- spoiler ---

  • öncelikle ilk defa başlık açıyorum.amacım isim vererek birilerini karalamak değil, amacım yargı sistemindeki boşluğa dikkat çekip herkesin böyle konularda dikkatli olmasını sağlamak.
    konuya gelirsek.abim eşi ile hastaneye gidiyor,doktor eşine ilaç yazıyor.ilacı almak için evine en yakın eczaneye gidiyor, eczacı ilacı kısa süre önce aldığını ve bu yüzden veremeyeceğini söylüyor.abim ilacın kendisi tarafından alınmadığını söylüyor ve e nabızdan ilacın alındığı eczaneyi buluyor.abim durumu öğrenmek için o eczaneye gidiyor.eczanede çalışanlara anlatıyor durumu.çalışanlar ise eczane sahibinin olmadığını söylüyor ve abim eczaneden ayrılıyor.
    abim daha sonra öğreniyor ki kendi aile hekimi o eczacının abisiymiş.yani doktor abi ilaç yazıyor kardeş eczacıda o ilacı alıp sgk dan para alıyor.abim bunu öğrenince sgk'ya ve cimer'e şikâyette bulunuyor.eczacı ise şikâyet edildiğini öğrenince gidip abim hakkında dava açıyor.güya abim onlara hakaret edip tehdit etmiş.iki tanede yalancı şahit bulmuş.biri babası biri de çalışanı.tabi kamera kayıtlarını da silmiş, silmese zaten yalan söyledikleri anlaşılacak.
    savcı arkadaşa sordum ne sonuç çıkar diye, abin kesin ceza alır diyor, çünkü tanık varmış.bu arada tanık olan babası da emekli imammış!
    anlatmak istediğim asıl mesele yargıda akraba tanık ile ilgili herhangi bir ayrım, istisna yokmuş.yani yanına babanı kardeşini alıp istediğin kişiye iftira atabiliyor ve ceza almasını sağlıyorsun.

    edt: doktor, abimin aile hekimi.dava dosyalarının görüntüleri bende mevcut, hukuki olarak başıma iş gelmeyecekse paylaşabilirim.

    edt: destek veren tüm yazar arkadaşlara çok teşekkür ederim.
    bir yazar arkadaş da demişki "bu işten para kazanmak için en az 30 hastaya ilaç yazmak lazım." diye.evet arkadaşlar sadece yengemin adına beş defa ilaç yazılmış ve o aile hekimine bağlı olan diğer akrabalarıma da ilaç yazılmış.mesele şu ki urfa'nın kenar mahallesinden bahsediyoruz.yani urfa olduğu yetmiyor bi de kenar mahallesi.kimse e nabız kullanmıyor okuma yazma oranın bile çok düşük olduğu bir mahalle.

    edt: sanırım şu şekilde özetlemek daha doğru olacak. doktor eczaneye hangi ilaç lazım ise hastanın t.c sini girip, hasta aile hekimine gitmiş gibi ilaç yazıyor.yengeme de tesadüfen başka bir hastanede aynı ilaç yazılmış ve bu sayede durumu öğrendik.yani hasta aslında aile hekimine hiç gitmediği halde adına ilaç yazılmış oluyor.
    edt: bazı arkadaşlar hala anlamakta zorlanıyor.sanırım biraz karışık anlattım.kısacası yengem ve başkaları aile hekimine hiç gitmediği halde doktor gıyaben onların adına ilaç yazmış ve eczacı kardeşi de o ilaçları almış gibi göstermiş.

  • misal osman, ömer,hamza,ayşe vs... isminin koyulması. iki türk çocuklarına arap ismi koyuyor...

  • müftülükteki usulsüzlüklere karşı çıktığı için hedef oluyor. ceza olarak koronadan ölenlerin cenazesini yıkamakla görevlendiriliyor ve koruyucu elbise verilmiyor.
    bunlar nasıl bu kadar vicdansız, nasıl bu kadar insanlıktan çıkmış durumdalar akıl almıyor?
    bu kadarı olmaz dedikçe, çok daha fazlası oluyor. akıl sağlığını koruyabilmek mümkün değil artık.

  • (bkz: gürültü)

    ("ama onlar daha çocuk" savunmasıyla estirilen çocuk gürültüsü terörü, trafikte gereksiz korna gürültüsü, hele hele apartman, hastane (yatan hasta bölümleri), yurt gibi ortamlardaki vurdumduymaz gürültüler)

  • pek çoklarına göre; iyi ressam, iyi dost, kötü sevgili olarak tanımlanmasının yanında; benim sadece, tutkulu aşık diye tanımlayacağım adam.

    diego’dan frida’ya:

    sevgili frida’m, bir nilüfer açar açmaz başlıyorum seni sevmeye. içimin derin kuyularına kadar çekiyorum kokunu. kucaklaşıyoruz, ülkeden ülkeye geçiyor terimiz. ömrümüz yer değiştiren bir sokak, baştan sona yürüyoruz aşk kalarak. seni düşündüğüm her yerde bir incelik ve güzellik anıtı. yeryüzü çayırları ve dağlar, mavi bir kıpırtıyla uyanıyor her sabah. senin göğüslerindeki süt, gözlerindeki tuz; yeni yeni ağaçlar büyütüyor. sevmek de böyle bir şey frida. bizi bekleyen anılara yürürken, bir kadın da kuşları süpürüyor arkamızdan. ah frida’m! dudağımı dudağınla ıslatıyorum, bir çivi daha düşüyor çarmıhtan…
    senin bu ellerin diyorum, sevimli bir kır çocuğu ve serin çarşaflara sinmiş beyaz uyku. unutmak bir kalp ağrısı değilse eğer, senin ellerin ten bilgisi frida.
    sevgili frida’m, gülümsüyorsun ya, güneş biraz daha yaklaşıyor dünyaya. iki şehir birden seviniyor. hep bekledik, bazı yaralar geç iyileşiyor frida. aşk ki, eski defterleri karıştırma hevesidir ve biz bu gürültüler içinde arıyoruz kişiliğimizi. ahşaba oyulmuş mektup gibi yüzümüzden başlıyor bir uçurumun derinliği. özlüyoruz frida, sesin sesimdeki pası silecek kadar incelikli. nasıl olsa alışıyor insan, masumiyet gizli bir kötülükmüş. yalnızlığın tarihi de böyle bir şey frida. fısıltıyla öpüşür bütün çiçekler ve tam zamanında gelir ölüm. geç kalmamak için hiçbir şeye, haydi bir daha gülümse…
    senin bu ellerin diyorum, esmer bir şarkıya benziyor. sabır, dilenmenin tersten okunuşu değilse eğer, senin ellerin kusursuz deli frida.

  • başlık aslında "antalya'ya gelen ukraynalı sığınmacıların çöp toplaması" olacaktı ancak karakter sınırına takıldı.

    savaştan kaçıp ülkemize sığınan birkaç ukrayna vatandaşı teşekkür etmek amacıyla antalya'da sahile atılan çöpleri toplamaya başlamışlar.

    açıklamada ise şöyle yazıyor:

    "merhaba, benim adım kate. 24 yaşındayım ve ukraynalıyım.
    fotoğraftaki diğer birçok insan gibi ben de anavatanımdaki savaş nedeniyle antalya'ya geldim.

    insiyatif alıp kısmen de olsa antalya'nın kirli alanlarını temizlemeye karar verdik. hedefimiz:

    - öncelikle, türkiye'ye ve türk halkına destekleri ve misafirperverlikleri için teşekkür etmek.

    - ukraynalılara burada sadece misafir olduğumuzu hatırlatmak ve buranın yerlilerine saygı göstermek.

    - ukraynalıların bir avrupa milleti olduğunu göstermek.

    aynı zamanda inanıyorum ki açık ukraynalı kalplerimiz ile dünyada binlerce kalbi ısıtacağız."

    sığınmacı var, sığınmacı var. işin ironisi bizim iyi bakamadığımız sahillerimize savaştan kaçıp gelen insanların sahip çıkması.

    görsel

    görsel

    linkedin postu

    edit: link eklendi

  • müzik kötü, sözler kötü, klip kötü, gülşen'in estetik cerrahı kötü... ne iyi ulan?

    yahu 45 yaşında kadınsın, z kuşağına yaranacağım diye girmediğin şekil kalmadı. "aşkımla ölçülemez hiçbir money oh mommy so yummy" diyor. la mommy sensin... az daha zorlasan mummy olacaksın...

    "aşkımla ölçülemez hiçbir money" kısmına da tekrar değinmek lazım. sen henüz erik gibi kütür kütürken (sanıyorum 26 yaşında) erol köse ile birlikteydin. hem de 3 yıl... o bitti reha muhtar ile sevgili oldun. erol köse lan?! reha muhtar ulan?! sagasgsagas "no money"... hee mommy hee...

    (bkz: allah aşkına sen kendini deli gibi yaptın ya)

  • eger fotografci fotograf çekmez, kuafor gelin başı yapmaz ise, düğün salonu sahibi gelinin yaşına bakıp küçük ise salonu vermez ise, bu düzeni degiştirebiliriz. yasalar istedigi kadar yaşı kücültsün toplum ne derse o olur tebrik ederim

  • ananske diyerek acıyla kelebeklemeye devam etmiştir. bu duyguyu bilirim. dolmuşta ön koltuğa oturmaya çalışırken kafamı tavana vurduğumda, aynı şekilde bende acıyla hayatımın akışına devam etmişimdir.