hesabın var mı? giriş yap

  • gerçekten inanılmaz zeki bir hayvan. bu arkadaşlardan biri her sabah benim balkona gelir uyanmamı bekler. alarm çalar. kalkarım. içeriden biraz peynir getirir balkona bırakırım. bu aralar tatilde olduğum için haliyle alarm kapalı ve geç uyanıyorum. tabi bizim arkadaş yine geliyor her sabah ve bekliyor. bugun çok acıkmış olacakki baktım benim alarmın tonlamasıyla ötüyor. bildiğin alarmı taklit ediyor kadkskksksks önceki hayatında kayserili tüccar mıydın olm bu nasıl adam kandırma yöntemi lan ajdjjdjdkdks

    edit: şu durumun aynısı ahahahha gerçekten efsane hayvanlar bunlar https://www.instagram.com/p/czrler5liqp/

  • ben kötü bir şey olduğuna inanmıyorum şahsen. şimdi selülit dostu denilen maddelere bakalım: kahve, çikolata, beyaz ekmek, pilav, tatlılar, kızartma.. dostu bunlar olan bir şeyden kimseye zarar gelmez arkadas.. ne diyor büyüklerimiz "bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim"..
    kankası kahve olan, çikolata olan bir şey kötü olamaz dostum.. yoo, yoo..

  • okuması zevkli, akıcı ve akılda kalıcı bir rezalet. 7/10

    sürekli geçtiğim bir güzergah olduğu için unutmam da mümkün değil artık.

    yol üstü tesisleri zaten amaç olarak "tuttuğunu öp" prensibiyle çalışırlar, uğrayanların yüzde 90'ı bir daha uğramadığı için çirkeflikte ve geçirmede sınır tanımazlar.

    açık büfe de yapısı gereği sadece alana aittir, bir çatal da alsan doyasıya geçirme hakları var bu doğru. ama bunu kötüye kullanmadığın sürece dünyanın her yerinde açık büfeye ucundan salça olmaya göz yumulur. hatta çoğu yerde itibar adına istismar edilmesine ses çıkarılmaz. normal bir yerde tek kişi açık büfe alır diğeri menemen bir başkası tost bir diğeri de sucuklu yumurta ama karışık yerler ve sıkıntı olmaz. ama buradaki nüans masadaki herkesin çorbada tuzu olmasıdır ki örneğimizde de olay böyle.

    ben olsam ücreti ödemez, müdürü çağırırdım. müdür de olayı çözmezse,"madem ödüyorum ben de yerim" diyerek tüm açık büfeyi talan eder, 2-3 günlük yemeğimi o anda yer, hatta ekmek arası yolluk bile yapardım kendime. arkadaş aşırı kibarmış.

  • tabanca olan mke kırıkkale bu ülkenin endüstriyel tarihinde ilginç bir mihenk taşıdır. yabancı lisans, depolanmış hurda malzeme, kötü işçilik. üstüne artık ne yapılsa düzelmeyen kötü şöhret. savunma endüstrimizin yükselişe geçmeye başladığı şu zamanlarda nerelerden gelmişiz diye geriye bakıp ders alınması gereken ilk örneklerden biri olması gerekir.

    öncelikle osmanlı'nın batı'nın teknolojik olarak gözle görünür olarak geride kalması endüstri devrimine, 1800'lerin ilk yıllarına kadar gider. üç entrylik o koca hikayeyi bir cümlede özetleyeceksek buhar makineleri, değiştirilebilir parçalar kullanıp fabrikalara ve seri üretime yönelmiş batı'nın osmanlıya 1799-1899 arasındaki 100 yılda attığı fark ondan önceki 5 asırda atılanın birkaç katıdır. o zamana kadar kendi silahını el atölyesinde yapan, topunu elde döken, barutunu baruthanede yapan ve bunları gidip inebahtıda viyana'da falan kullanan osmanlı; zaman ilerledikçe çok daha işlevsel batılı devletlerin seri üretim topuyla tüfeğiyle ne kalite ne üretim sayısı olarak baş edemez. edemeyince de geri kalmamak için yurt dışından ilk kez parayla silah satın almaya başlar. zaten almasa ne yapacak ülkede silah dizayn edecek mühendis, o mühendisi mezun edecek fakülte, makine yapacak bilimsel altyapı, o makineyi çevirecek enerji üretimi mi vardır? sanayi devrimi zamanından sonra osmanlı ikmal altyapısı o yüzden var olan ekipmanın birbirine uydurulup çalıştırılmaya uğraşıldığı bir teknikerlik denemesinden öteye pek gitmez.

    osmanlı ordusunun materyal kademesinde modernizasyon arayışları başka bir entrinin konusu olsun, günahlarını almayalım 19.yy ikinci yarısında modernleşmeye çok çalışacaklar ve martini-peabody, winchester, mauser gibi şirketlerle anlaşmalar yaparak teknoloji neredeyse onu satınalma yoluna gideceklerdir. yani geri kalmak istiyor değildirler ama endüstri çağında bilim ve teknoloji yarıştırılıyorsa dışarıya elleri mahkumdur.

    19.yy sonundan cumhuriyet türkiyesine bir 50 yıl ileri sararsak cumhuriyet osmanlının aksine eğitim altyapısına da endüstri altyapısı işine de girmiştir. savunma sanayisi ve ateşli silahlar söz konusu olduğunda osmanlıdan miras kalan binlerce mauser tüfeğinin ve kurtuluş savaşında da düşmandan ele geçmiş binlerce yabancı silahın kalibrelerinin falan değiştirildiği, 7.92mm yapılabildiği bir teknolojiye nihayet sahip olmuşuzdur. o zamanların asfa silah fabrikası yeni silah dizaynı işine pek girmez. sürgülü mavzer sistemi dünyada hala geçer akçe olduğundan bu eski tüfeklerin bakımını yapıp, yenileyip eksiğini gediğini takıp servise geri sokarlar.

    1945 yılında ise ellerinde artık kullanılmaktan harap bitap düşmüş osmanlıdan miras mauser 1889 7.65mm tüfekleri kalmıştır. silahlı kuvvetlerde bunlardan daha yeni mauser modelleri kullanıldığından fabrika müdürleri bunlara bakıp bu eski 1889lara 1891’lere ne yapacaklarını düşünürler. toplam tüfek mevcudu 5000 civarı bir yerlerdedir. o tüfekler balkan savaşında, cihan harbinde ve kurtuluş savaşında her gün her an savaş görmüştür. mütareke yıllarında ise işgalciler terhis edilen osmanlı ordusundan o silahların çoğunu alıp aynı tüfeği kullanan belçika'ya hibe etmiştir. işte elde kalan kazım karabekir ordusundaki, ankara hükümetinin istanbuldan ankaraya kaçırdıklarıyla 1945 yılına erişebilen atsan atılmaz satsan satılmaz bir beş bin tüfek vardır. o devirde bile ortamdaki en iyi en yeni tüfek değildir. ne yapılacaktır bunlar?

    asfa, bugünkü adıyla mke kırıkkale yokluk yıllarından çıkıp gelmiş bir anlayışın tezahürü olarak tek bir vidayı bile çöpe atabilecek cesarette değildir. ama 5000 tüfeğe modernizasyon yapmaya değmez zira nedir bir iki alay askerin antika silahı için makine mi değişecektir. ya da modernize edilmez öyle kullanmaya kalkarlarsa bir de bunlara ayrı mermi mi imal olacaktır. asfa bu silahları geri dönüştürmeye karar verir. 7.65 tüfek kullanılamıyorsa bunların balkanlarda, çanakkale'de, filistin'de, afyon'da, dumlupınar'da ateş edip aşınmış namlularını kesip yeni bir 7.65mm tabanca olarak değerlendirmeye karar verirler.

    o yılların çok başarılı polis tabancası walther pp lisansını da almanlardan satın alarak türkiye tamamen yerli üretim bir silahı iki yüz yıldır ilk kez kendi imkanlarıyla ite kaka onun namlusu bunun lisansı ile bir tabanca üretir ve adını da asfa fabrikasının kurulduğu yer olan kırıkkale koyarlar.

    dünyanın herhangi bir yerinde fabrikadan çıkmış ilk parti silahlar üreticinin alamet-i farika olacak diye en sağlam en güzel ürettiği silahlarıdır. ancak asfa'nın eski malzemenin suyunu çıkarana kadar kullanma anlayışı yüzünden ilk üretim kırıkkale görüldüğü yerde aksi istikamete kaçılan bir tabanca olacaktır. subaylara astsubaylara beylik tabancası olarak ahşap veya yeşil bakalit kabzalı versiyonları geldiğinde askerler bunları gazyağı tenekelerini dikip bir denerler. ateş edile edile muma dönmüş namlular yüzünden tenekenin bir tarafını delip diğerini delemeyen kırıkkale tabancası çoktur. yaylar iğneler vesaire de mke'nin eski malzemeyi değerlendirme merakı yüzünden tabancanın habire kırılıp duran özellikleri arasındadır. hangi tabanca iyi bilmenin imkanı yoktur, dahası bir sıcak çatışma durumunda teneke delemeyen bu tabancaya insan delecek diye hayatı teslim etmek de dosta korku düşmana güven vermektedir.

    ve devlet bu silahı kolordu ordu seviyesinde geniş olarak dağıtmakla kalmaz, polislere bekçilere kadar dağıtımı genişletir. dağıtanlar da kötü özelliklerinin farkındadır ama bu haliyle bile bir türk tabancası yokluktan ve ithal tabancadan bir yerde daha iyi değil midir? yani neticede yerli malı yurdun malıdır. böyle düşünürler.

    tabii o eski mauser namluları bitince mke fabrikası .380 acp kısa 9mm modeller de üretecek ve daha sonra sıfır namlu oymayı da öğrenip deneyecektir. ancak o ilk on onbeş yılda kırıkkale tabancanın sahiplerine çektirdikleri yüzünden kırıkkale tabancası türk halkının zihninde hep kötü kalite ile eşdeğer bir isme sahip olacaktır. o imajı hala kırabilmiş değillerdir.

    bugün de mke fabrikasından bir mermiden sonra satın alınabilecek en ucuz ürünlerden biridir. ama kim gidip aa 1175 liraya çalışan tabanca varmış diye özellikle gidip kırıkkale alır bilemem.

    2000'li yıllarda ceyhan cezaevinin önündeki jandarma tüfek atış poligonunda polis trafik şubesi, yunuslar, özel harekatlar gelip tabanca tüfek atacaksa (tüfek poligonları yoktu) kırıkkalesi olan bir komiser bazen çıkıp şey derdi:

    "bakın bu yolda uzun yıllar geçirmiş bir kardeşiniz olarak söylüyorum iyi bakılmış kırıkkale tabanca smith-wesson'dan da iyidir"

    sonra göstermek için silahı şak şuk kurar hedefe doğrultur ve tetiğe basar, ama üç mermiyi bir türlü arka arkaya atamazdı “iyi bakılmış” gariban kırıkkale. makine insanla resmen diyaloga girmiş, "yeter bittim lan allah canımı alsa da kurtulsam" diye cevap vermiş gibi olurdu.

  • mal mıdır nedir, bırakmış koltuğu gidiyor? bak hong-won kardeşim, bu işler böyle olmaz. sana şimdi bu işlerin nasıl yapılacağını öğreteceğim. aşağıdaki cümleleri salyalar saçarak höykürüyorsun:

    --- hava durumu lobisinin oyunları bunlaaaaar!!

    --- biz gemi batırmayı da, çıkarmayı da iyi biliriz!!

    --- allah'ın takdiri, çocuklar güzel öldüler. ölmek öğrencilerin kaderinde var.

    --- geminin sahibinin dedesi cehapeli. hep aynı zihniyet!!

    --- farkettiyseniz gemide ölenlerin hepsi, çok afedersiniz, şinto dinine mensup. soruyorum sizlere, bu bir tesadüf olabilir mi?

    --- geminin altını kendileri delmişler. hükümetimizi yıpratmak için ölüyorlar.

    --- kurtarma ekiplerimiz destan yazdı. kurtarmayı en iyi biz biliriz, zaten halkımız sandıkta bunu defaatle onayladı.

    --- ölen yarısını görüyorsunuz da, hayatta kalan yarısını niye görmüyorsunuz? böyle oyunlarla bizi yıpratabileceklerini sanıyorlar ama icraatlerimizi halk görüyor!!

    --- binmişler gemiye kızlı erkekli, zaten kadınlar mı, kızlar mı belli değil. denizin altindan soju şişeleri çıkıyor.

    --- 500 bin trilyon ağaç diktik, 3829266495 kilometre duble yol yaptık

    --- kore'yi global güç yaptık, bunu çekemeyenler, bizden korkanlar istikrarımızı yok etmek istiyor. ama benim halkım bunu yemez!!

    hadi iyisin keranacı, kurtardık koltuğu yine. bir dahaki seçimden sonra yerim bi duble iskenderini.

  • 3 ay tatil yapıyorlar, aldıkları maaşı haketmiyorlar diyen dallamaları da bu başlığa bekliyoruz.hangi iş grubu * bir insanın hayatına bu denli yön verebilir.

    not : hayatı bir öğretmeninin dokunuşları sayesinde yön değiştirmiş bir mühendis.

    debe edit : işini onuruyla yapan tüm öğretmenlerimin ellerinden öpüyorum.
    iyi ki varsınız ...