hesabın var mı? giriş yap

  • bir gün önce okuluna bakmaya gelmemiş ve babasını boşu boşuna üzmüş akılsız bir evlat içeren haber.
    18 yaşına gelmişsin ama sorumluluk nedir öğrenememişsin.
    bu heriflerin eline telefon ve internet ver alemin en akıllısı geçinirler.
    1 sene boyunca gönder işte çalışsın, hayatın zorluklarını görsün bir daha hiç bir yere geç kalmaz, okuma azmi gelişir.

  • sürekli yaşadığım, ve ağzıma sıçan bir psikoloji.
    ben yemekleri ufak poşetlere döküp bağlıyorum. ardından büyük poşete atıyorum hepsini, bir ihtimal işte. biri karıştırır da yemek isterse, el verdiğince temiz bir şeyler yesin diye.
    insanları çöpten yemek yemeye muhtaç eden, bana da bunu düşünme mecburiyeti veren sistemin de düzenin de allah belasını versin. iki yakaları bir araya gelmeyecektir. ne orada, ne burada.

    debedit: neden çöpe atıyorsun buzluğa koy diyen yazarlara vermek istediğim bir cevap var.
    babaannemin buzdolabını kullanıyorum lan ben, baya küçük onun buzluğu, adam akıllı bir şey sığdıramıyorum. o sebepten yani.
    bu cevabı beğenmeyen yazarlar için ise alternatif bir cevabım var. çok zenginim ve pirensesler gibiydim ben baba evinde, yemeği ısıtmak siz fakirlerin işi sşlfkşasdfk.

    isteyen istediği cevabı kullanabilir. ayrıca tebrik eden ve güzel mesajlarıyla beni mutlu eden tüm herkese teşekkür ederim. elinizden geleni yapmak zor değil, fazlasını isteyen ya da bekleyen yok. sadece yapabiliyorsanız yapın, emin olun haberiniz bile olmadan birilerinin güzel dileklerini alacaksınız ;)

  • tam o anda insanın aklına onlarca şey gelir.

    -o son filmi izlemeyecektim.
    -nasıl kitapçık lan bu.
    -üçüncüsünü c mi yapsam.
    -10. soruya geldik hiç a işaretlemedim amk. birini a yapayım.
    -tüm test bitsin şu şıkları bi sayayım.
    -boşver ya kalsın, en azından 2'si bu şıktır bunun.

    gibi onlarca fikir.

  • “adapazarı’na gitmeye hazırlanıyorduk. gitmeden önce bazı siparişler vermek üzere biriyle buluşmam gerekiyordu. birden, üstümün başımın pek güven verici olmadığını fark ettim, özellikle ayakkabılarım çok kötü durumdaydı. taksim sineması’nın (şimdi devlet tiyatrosu’nun bulunduğu bina) uzun duvarı boyunca art arda dizili ayakkabı boyacılarına doğru hızla yürüdüm, az vaktim vardı, en öndekinin sandığına ayağımı koydum. ‘çabuk usta, şişir, acelem var’ dedim. boyacı başparmağı ile arkayı gösterdi. ‘arkadaki arkadaşa geç beyim’ dedi. ‘neden, ne oluyor’ dedim. ‘ben ayakkabı boyarım’ dedi adam, ‘bu benim işim, şişirme istiyorsan arkaya geç’. bir an kalakaldım. bütün alacağı yirmi beş kuruştu, bir liranın dörtte biri. ayağımı sandıktan çekmedim. ‘buyur, bildiğin gibi boya’ dedim, ‘hakkını ver’. beni bekleyen sonsuza kadar bekleyebilirdi, ben burada hayatımın dersini alıyordum.”

    lütfi akad, ışıkla karanlık arasında, sayfa 24.
    türkiye iş bankası kültür yayınları, istanbul 2004

  • "kariyerindeki en başarılı olduğu iş; azeri kızı günel'in klibinde "oy didem'i" oynamış olması" demiş hakkında ahmet hakan.

    ahmet hakan ile aynı safta durmamı sağlayan hatun kişidir.

  • madem muhendis, bir tane üniversite arkadaşı çıkıp da benimle aynı sınıftaydı dememiştir.