ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
mohamed elneny'nin beren güney'e dm'den yürümesi
-
yani mesajlara bakinca bana daha cok beren guney mohamed elneny'e yurumus gibi geldi.
antalya'da 4 kişinin evde ölü bulunması
-
her gün 100 kişi evinde ölü bulunsa dahi hiçbir şeyin değişeceğini düşünmüyorum.
çünkü olayı görmüyoruz. buradan konuşuyoruz ediyoruz ama, medyanın %90'ı ya görmezden geliyor ya da çarpıtarak aktarıyor. fatih'te ölenlerin ateist propaganda yapan kitap nedeniyle öldüğünü iddia etmek gibi.
yapılmış en aptalca dalgınlık
-
şehirlerarası yola çıkmadan önce yolda okumak/sıkılmamak için dergi, gazete almak. ve fakat bu yolculuk arabayla yapılıyorsa ve şoför de sizseniz pek faydası olmuyor bu alışverişin.
hastası olunan sözler
-
"kadınların peşinden koşma, paran biter! paranın peşinden koş.. kadınlar hiç bitmez"
budur !
banyolu'nun ingilizcesi
5 bin yıllık kürt tarihi
-
diyarbakır etrafında bulunan piramitler, bu 5000 yıllık kültürün dünya mirasına bıraktığı sayısız eserlerden sadece birkaçıdır.
baba tipi realizm
-
20 kusur yil oncesinden:
anne: yemek yemiyor bu cocuk!
baba: birak yemesin nasil olsa acikinca it gibi gelir yer.
geziciler dostoyevski'yi isviçre peyniri sanıyor
-
"sen ismini kola şişelerinde arama. seninki peynir reyonunda."
lev nikoliyeviç tolstoy
woodkid
-
the golden age albümünü bugün baştan sona tekrardan dinledim. albümü uzun senelerdir biliyor olmama rağmen şarkıların bağlantılarına hiç dikkat etmemiştim. aslında, albüm baştan sona üzücü bir hayat hikayesini anlatıyormuş ve ben hiç fark etmemişim.
1- the golden age: hikaye, değeri bilinmeyen ve yakında bitecek olan bir çocukluk dönemi , "the golden age" olarak isimlendirilerek başlıyor.
"did you ever feel
we're falling as we grow?"
2- run boy run: daha önce de belirtildiği gibi altın çağ biter ve çocuk hayata atılır. şimdi ise çocuk, içinde bulunduğu bu yolda karşılaşacağı zorluklar için uyarılır.
"run, boy, run! this world is not made for you
run, boy, run! they’re trying to catch you"
3- the great escape: artık çocuğun yanında bir yoldaş vardır. üstelik kaçmışlardır. yani özgürlerdir. ama yine de hayatın bilinmezliğinden dolayı bir korku içerisindedirler. görüş açıları genişlemiş olsa da ne olacağını bilmiyorlardır.
"tell me that we'll always be together"
4- boat song: bütün bilinmezliklere rağmen bir yolculuğa çıkılır. korkuyorlardır ama korkudan daha üstün olan bir şey bu yolun kapısını açmıştır.
"we packed our bags and said farewell
untied our knot and raised the sail"
5- i love you: korkudan daha üstün olan bir şey? aşk? evet evet aşk. ama tek taraflı olanından. sevgisinin karşılığını bulamayan çocuğun çaresizliği artık dayanılmaz bir hâl alır.
"whatever i feel for you
you only seem to care about you
is there any chance you could see me, too?
'cause i love you"
6- the shore: karşılıksız aşk hikayesi güzel gitmiyordur. aşkla çıkılan yol yarıda kalmıştır ve çocuk ne yapacağını bilmiyordur.
"i wonder what i am made for
if i'm not meant to be with you"
7- ghost lights: her şeye rağmen çocuk pes etmiyor ve yapacakları konusunda kararlı bir şekilde ilerliyordur.
"no matter what it takes, i’ll try to save the ghost lights
how ever hard i pray to remake you mine
i will never feel down"
8- shadows
9- stabat mater: karşılıksız aşk hikayesi kötü devam ederken çocuk savaşa katılmaya karar verir. bunun doğru bir karar olup olmadığını sorgularken aslında artık geri dönmek için çok geç olduğunu fark eder.
"now the wind ventures to other plains
hey, when will i see you again if i go?"
10- conquest of spaces: "uzayların fethi" tabiri aslında çocukla sevdiği arasındaki mesafeyi anlatan bir metafor. savaşa giden çocuk artık olması gerektiğinden çok daha uzaktadır. ama içinde hâlâ tek bir istek vardır.
"i'm ready to start the conquest of spaces
expanding between you and me"
11- falling
12- where i live: seçimlerinin hayatını nasıl etkilediğini anlayan çocuk, kendi gözünden hayatı anlatır. içinde ukte kalmış şeyler vardır ama artık her şey için çok geçtir.
"no matter how wise i was, i feel wrong
to forget that i never followed
that man that i adored"
13- iron: çocuk, katıldığı savaşta masumluğunu kaybetmiştir. kaybolmuşluğunu ve ölümü nasıl beklediğini anlatır.
"i'm frozen to the bones, i am
a soldier on my own, i don't know the way"
14- the other side: artık ölüm kapıdadır. çocuk, ölümü kucaklar. çünkü aklında hâlâ tek bir kişi vardır.
"it's like a cold hand on my shoulder
i'll see you on the other side"
"hayat" aslında bu albümde çok basit bir şekilde açıklanmış. hepimiz kendi irademizle belki de bir şeylerden kaçabilmek, uzaklaşabilmek için kararlar veriyoruz. ama bazen verdiğimiz kararlar, bizi geri dönülemez bambaşka bir yola sokuyor. ve sonunda tamamen farklı insanlara dönüşüyoruz.
bu albümün yeri bende her zaman ayrı olmuştur. ama bugün, normalde olduğundan daha bir farklı duygulandırdı.
"but the golden age is over"
hatırlanan en eski sigara fiyatı
-
farklı bir detay yazayım ben de.
1992 ye kadar sigara paketlerinin üzerinde fiyat etiketi olurdu. zam gelmiş olsa bile bandrol üzerinde yazan fiyat neyse o paradan satılmaya devam ederdi. bu da zamlı fiyata geçişi en az üç ay ertelemiş olurdu. ki bazı yerlerde bu neredeyse yeni zamma kadar bile devam ederdi. bakkalların ve küçük marketlerin vitrinlerinde eski fiyattan sigara bulunur levhaları vardı.
daha da önemlisi bu yöntemle stokçuluk yapılamazdı.
süleyman demirel bu sistemi değiştirdi.
kemoterapi gerçekleri
-
hemen yukarıda bir mal değneği var, ciddiye almayınız. gerçek istatistikler şöyle:
1. her sene 20.000 kişi kanser olup 15.000'i ilk yılda ölmüyor sayın cahil ve bok atıcı. kanser olan kişi sayısı yılda 100.000. daha ilk cümlende yalan söylediğin ve araştırmadan salladığın belli
2. sayın bok atıcı ve cahil, bak bakayım şu sunumun 36. sayfasına. ne diyor? her on senede bir kanserden sağkalım oranları düzenli olarak artıyor. yani, kanser tedavi edilebilir bir hastalık ve başarı oranımız hızla yükseliyor. tamam mı salak herif? : http://www.turkcancer.org/…ve-davranis-mart2014.pdf
3. çocuk onkolojisinde kemoterapinin başarı oranı % 85'lerde. oku duyarsız ve cahil herif: http://www.medikalakademi.com.tr/…mi-mehmet-kantar/
niye ben bu adama gerizekalı, duyarsız ve cahil diyorum? çünkü:
1. duyarsız, çünkü bir sürü kanser hastasının okuduğu bir başlığa geip desteksiz ve dayanaksız şeyler yazabiliyor. ailesinde kanser hastası olup da bu gerizekalıya inanabilecek kadar zor durumda olan o kadar insan var ki. herkese acil şifalar dilerim, hasta yakınlarına da dayanma gücü. merak etmeyin, modern tıp bu gerizekalıların iddia ettiği kadar başarısız vs değil, inanın ve mücadele edin
2. cahil, çünkü taaaaa binlerce yıldır insan evrimiyle beraber gelişen bir hastalıklar kümesi hakkında (kanser) şöyle bir cümle kurabiliyor: "siz ve sizin gibi sivrisinek kafalilar doktor olsaydi bu kanser illetine bu kadar yildir coktan cozum bulunmustu." allah bilir, okudğu iki facebook postuyla gelmiş buraya doktorlara bok atıyor. cahil çomar seni, yıkıl!
3. gerizekalı, e çünkü gerizekalı.
hiç bundan sonra güzellikle söz anlatmak yok, adam olan şu yukarıdaki bir sürü doğru bilgi dolu şeyi okuyunca zaten akıllanır. hala buraya gelip desteksiz bok atanlar gerizekalıdır
bu tür yalanlara karşı tıklayınız : yalansavar http://yalansavar.org/